TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
ÖNCE MEHMET ALİ ALABORA İLE SÖYLEŞTİK SONRA TİYATROYA GİTTİK.

 

13 ocak Salı günü Tiyatro ve Sinema Sanatçısı Mehmet Ali Alabora‘yı Odamızda misafir ettik.  

1977 doğumlu Mehmet Ali Alabora İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarını bitirdi. İlk sinema filmi 1999 da başrol oynadığı Türk-Yunan ortak yapımı Kayıkçı, son oynadığı film ise 2006 yapımı 12 Eylül filmlerinden Eve Dönüş oldu. İik profesyonel deneyimine Tiyatro İstanbul sahnesinde sergilenen Acaba Hangisi? adlı oyunla başladı.  Son rol aldığı oyun ise Garaj İstanbul projesi olarak sergilenen ‘HİSTANBUL‘. 

Mehmet Ali Alabora ile barış, sanat, üniversiteler, işsizlik, küresel saldırılar, ülkedeki toplumsal sorunlar, sanatçı duyarlılığı, aydın sorumluluğu ve Histanbul üzerine söyleştik. Doğal olarak söyleşinin ekseninde  ‘Histanbul‘ oyunu vardı. Çünkü Alabora bu oyunda İstanbul‘da  zemin etüdü yapan bir jeolog rolündeydi. Söyleşiyi dinleyiciler açısından çekici kılan da elbette ilk kez bir Tiyatro eserinde başroldeki sanatçının Jeolog/jeoloji mühendisini canlandırmasıydı. Alabora, oyunda bakire kadın metaforundan hareketle bir İstanbul sunumu yapıldığını ve başroldeki jeologun mesleğimizin uygulama alanlarından olan zemin etüdünü yaparken aslında şehrin kültürel etüdünü yaptığını ve bu arayış içindeyken hayalindeki İstanbul ile gerçekçi bir düzlemde yüz yüze geldiğini anlattı. Daha fazlasını anlatmasına izin veremezdik çünkü akşam oyunu izlemeye gidecektik. Yaklaşık 3 saat süren keyifli ve interaktif söyleşinin ardından oyun hazırlıklarını yapabilmesi için Sevgili Alabora‘yı uğurladık. 

13 Ocak Salı akşamı da toplu olarak ‘Histanbul‘ oyununu izlemeye gidildi.  

Zemin etütleri yapan bir jeologla, ‘İstanbul‘ adında bir kadının öyküsünü anlatan Histanbul, İstanbul ile ilgili söylenmiş bütün güzel şiirleri, şarkıları, dansları içinde barındıran görsel bir şölen.  

Oyunda, İstanbul bakire bir kadın (Roza Erdem) olarak sunuluyor. 7 tepe üzerinde gezinen bu bakire kadını takip eden jeolog Ali Bora (Mehmet Ali Alabora), her gittiği tepede karşılaştığı kötü olaylarla şok yaşıyor ve hayalinde tasvir ettiği İstanbul ile realist düzlemde yüz yüze geliyor. Bu büyük çatışmalar içinde saf temiz aşkı/şehri aramaya devam eden Ali Bora, yok edilmeye yaklaşmış bir kentin çığlıklarının içinde umutsuzluğa kapılıp şehri terk ediyor. Ne var ki yaşadığı bütün kötü olaylara rağmen içindeki aşk, o‘nu bu şehre bağlamıştır bir kere ve İstanbul‘da meydana gelen büyük depremin ardından içinde aşkını barındıran, umudun ve umutsuzluğun adresi şehre geridönüyor.  
  
‘Histanbul‘ u yazan/çizen/seslendiren Kemal Gökhan Gürses ise Karikatür Sanatı İle Tiyatroyu birleştirerek güzel bir işe imza atmıştı. İstanbul‘un bildiğimiz coğrafi 7 tepesini değil de sosyal ve kültürel olarak yeniden şekillenmiş yeni tepelerini karakterize eden 7 ayrı bölümle anlatılan öyküde, Gürses‘in her bölüm için ayrı tasarladığı çizimler, sahneye yerleştirilen beyaz dekorların üzerine yansıtılıyordu. Bazı anlarda oyuncuların çizimlerle oyunu oynaması, ayrıca teknik ekibin de sahnede yer alarak canlı yapılan müziklerle oyuna katılması, oyunu ve öyküyü ilginç ve farklı kılan diğer özelliklerdi.  

Oyunda İstanbul adında kadını canlandıran Roza Erdem, Sezen Aksu‘nun ve Teoman‘ın İstanbul için yazdığı şarkıları seslendirirken, Mehmet Ali Alabora, Tevfik Fikret, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Atilla İlhan, Can Yücel, Yahya Kemal ve Orhan Veli‘nin İstanbul şiirlerini hakkını vererek okudu.  

Oyunun sonunda Mehmet Ali Alabora ve Roza Erdem‘in 90 dakika ara vermeden sergiledikleri muhteşem performansı alkışlarken "Bir kente olan sevda ancak bu kadar çarpıcı anlatılabilirdi" diye düşünüyorduk. Etkinliğe katılan Ankaralı bir dostumuzun, biraz da kıskançlıkla,  "Ne yazık ki Ankara böyle anlatılamaz!" diyerek yaptığı yorumunun burukluğunu içimizde taşıyarak yeni etkinliklerde buluşmak üzere evlerimizin yolunu tuttuk.

Okunma Sayısı: 2982
Fotoğraf Galerisi
En Çok Okunanlar
TMMOB
Jeoloji Mühendisleri Odası