TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
2.ÖĞRENCİ ÜYE JEOGENÇ KURULTAYI 17-18 KASIM 2007 DE ANKARA'DA YAPILDI..
Odamız öğrenci örgütlülüğü Jeogenç tarafından II. Öğrenci Üye Kurultayı 17-18 kasım 2007 tarihlerinde MTA Kültür Sitesinde düzenlendi. 28 üniversitemizden yaklaşık 300 öğrencinin katılımı ile gerçekleştirilen Öğrenci Kurultayında İşsizlik, Yetkin Mühendislik, AB-GATS ÖZELLEŞTİRME ve AKREDİTASYON, Küresel Isınma, Bilim Felsefesi, Doğal Afetler,Jeoloji Mühendisliği Eğitiminde Çeşitli Sorunlar, Kentleşme ve Jeoloji, Çevre Sorunları ve Jeoloji ve Jeolojik Miras Oturumlarında toplam 78 adet bildiri sunulmuş ve tartışılmıştır.

Birliğimizin sayın başkanı, TMMOB ye bağlı odalarımızın değerli yöneticileri, sayın konuklarımız  sevgili öğrencilerimiz değerli basın mensupları TMMOB Jeoloji Mühendisleri  Odası tarafından düzenlenen "2. Jeoloji Mühendisliği Öğrenci Kurultayı"na hoş geldiniz. Hepinizi  şahsım ve oda yönetim kurulumuz adına saygı ve sevgiyle selamlıyorum.  

Bugün Jeoloji Mühendisleri Odasının kolektif bir akılla kolektif irade ve bir çalışma anlayışıyla yarattığı önemli günlerden bir tanesini daha yaşıyoruz. 19 dönemde başlattığımız öğrencilerimizle buluşma serüvenimizin . büyük bir coşkuyla devam ettiğini görmek inanılmaz bir mutluluk veriyor bizlere.

Biliyorum hepiniz güzel ülkemin güzel köşelerinden kendinizi ifade temek için koştunuz geldiniz.. Mesleğe, ülkeye dünyaya ilişkin söyleyeceklerimiz var demek için geldiniz.."Üniversiteler ticarethane değildir" demek için geldiniz, "özerk ve demokratik üniversite, talebinizi hep bir ağızdan dillendirmek için geldiniz, "parasız eşit bilimsel eğitim" demek için geldiniz, işsizliğe mezun olmayı kabullenmediğinizi söylemeye geldiniz," işsizlik kader değildir" demeye geldiniz... kısaca hayata ilişkin bizimde söyleyeceklerimiz var demek için geldiniz......iyi ki geldiniz hoş geldiniz....

Değerli dostlar, sevgili arkadaşlar,

Böylesi coşkulu bir ortamı yaratan Oda öğrenci buluşmasını sağlayan  örgüt hafızasına kayıtlayan bu etkinliğin hazırlanmasında emeği geçen, şube ve temsilciliklerimizde çalışmalara katılan örgüt birimlerimizin değerli yöneticilerine,  odamız öğrenci komisyonu JEOGENÇ te görev alan sevgili öğrencilerimize, 2.kurultay düzenleme ve yürütme kurulunda görev alarak bu etkinliğin başarıya ulaşması için emeklerini birikimlerini ve deneyimlerini ve zamanlarını esirgemeyen değerli arkadaşlarım arzu ulaş ve serapa, kurultaya gerek bildiri gerek dinleyici olarak katılan öğrencilerimize şükranlarımı sunuyorum ellerinize yüreğinize ve beyninize sağlık  diyorum. Ve elbette Jeogenç projesinin aktivisti ve geçen yıl sinopta Karadeniz‘e verdiğimiz ve bu kurultayı anılarına düzenlediğimiz, 3 fidanımız,karanfillerimiz, Soner Balta Öner Balta ve Güneş Korkmazın da anıları önünde saygıyla eğiliyorum. JMO ve JEOGENÇ onları unutmayacak..anıları bizlere ışık tutacak...

Sevgili öğrenciler,

5 yıl önce, değişik üniversitelerden birkaç arkadaşımızla başlattığımız tanışıklığımız kısa sürede çoğalarak arkadaşlığa dönüştü. Mersinde yerel kurultay yaptığımızda evet biz bunu başaracağız dedik..güvendik kendimize...sonra 8 ekim 2005, 14 ekim 2006 da yan yana geldik yoldaşlık duygularımızı yücelttik omuz omuza durduk alanlarda, söyleşiler yaptık, geziler düzenledik, geçtiğimiz yaz odada ilk kez bir staj düzenledik.. birlikte araziye gittik, pusula tutmasını, harita okumasını öğrendik....taşı fosili tanıdık....mesleğimizin değişik uygulama alanlarını gördük. Yetmedi Arsus‘da 60 kişi 2. kurultayımızı nasıl yaparız?ı tartıştık... ...geçtiğimiz hafta bağımsız demokratik Türkiye özgürlükçü bir anayasa talebimizi birlikte haykırdık. Bütün bu süreçte tanışıklığımız arkadaşlığa yetmedi dostluğa dönüştü. Şimdi her birinizin büyük bir emek çaba ve sabırla ördüğünüz 2. kurultayda bir aradayız...yine yeniden yan yanayız..omuz omuzayız.. Gözlerinizden yansıyan ışıkla bizlere biz artık bir aileyiz diyorsunuz, kan ve gözyaşı ile çimentolanmış bir dünyanın matriksinde inadına güzel ve yaşanası bir dünya mümkündür diyorsunuz, bizler eşitiz ve kardeşiz diyorsunuz, onurlu ve dik duruşunuzla odamıza, ülkemize ve özgür geleceğimize sahip çıkıyoruz diyorsunuz..... Bu coşkunuzla bizi mutlandırdınız,  odamızın,  bugüne ve yarına sahip çıktığınızı muştuladınız, sizinle gururlandık sizinle onurlandık. Ancak bizimde size diyeceklerimiz var değerli arkadaşlar....JMO da sizlere şöyle diyor Ahmet arifin dizeleriyle...

Gör, nasıl yeniden yaratılırım

Namuslu, genç ellerinle.

Kızlarım

Oğullarım var gelecekte

Herbiri vazgeçilmez cihan parçası.

Kaç bin yıllık hasretimin goncası

Gözlerinden

Gözlerinden öperim

Bir umudum sende

Anlıyor musun?

Sevgili öğrenciler, 

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası geçtiğimiz aylarda 33. kuruluş yıldönümünü kutlamış genç bir meslek odasıdır. 1974‘te 161 üye ile başlayan Oda sürecimiz bugün 12000 üyesi, 11 Şubesi, 60 il ve 1 İlçe Temsilciliği, örgütsel ve mesleki alandaki deneyimi, bilgi ve ilişki birikimi, başta Bölüm Başkanlıklarımız, öğrencilerimiz ile jeoloji odaklı kuruluşların yanında diğer kamu kurumları ile geliştirilen ilişkileri, diğer meslek odaları ve sendikalar ile geliştirilen dayanışma ve mücadele birliktelikleri sonucu sadece üyeler değil toplumsal birçok unsur tarafından ilgiyle izlenen etkin bir mesleki demokratik kitle örgütü haline gelmiştir.

Odasal çalışmalarımızın, anayasal kamu kurumu kimliğine paralel olarak temel bir ekseni vardır; mesleki ve toplumsal duyarlılıkları aynı pota içinde toplamak. Biz Jeoloji Mühendisleri eğitim ve pratik formasyonları gereği diyalektik düşünen, doğal süreçlerin geride bıraktığı izlerden neden-sonuç ilişkilerini yorumlayarak 4 boyutlu jeolojik modellere ulaşan, farkında olsak da olmasak da en katıksız diyalektik düşünme tarzı ruhuna işlemiş insanlarız. Jeolojik kesitler atarak doğayı yorumlamada ki becerimiz bizleri toplumsal olaylara da kesit atma ve yorumlama gücünü de kazandırmıştır. Bu bağlamda odamız, mesleki demokratik bir kitle örgütü olarak, bir kamu kuruluşu olarak, dünyayı, ülkeyi ve yaşamı tanıyan, anlayan ve ona göre politikalar üreterek yaşama geçiren bir anlayış içerisindedir. Meslek alanlarımızda yaşanan sorunların ülkemizde yaşanılmakta olan genel sorunlardan bağımsız olmadığını bilmekte, bu sorunları bütüncül olarak kavramakta ve değerlendirmektedir. Dolaysıyla duyarlılıklarımızı Toplumsal yaşamda yol alan gerici şoven ırkçı ve darbeci ve tarikatçı anlayışların geliştirdikleri, anti demokratik uygulamalardan, meslek alanlarımızla ilgili kamu yararına aykırı, insanı ve doğayı yok sayan her uygulamaya kadar, bilimden mühendislikten demokrasiden barış ve kardeşlikten yana göstermekte, TMMOB ilkeleri doğrultusunda açılımlar sunmaktadır..

Bugün burada gerçekleştirmeye çalıştığımız 2. öğrenci kurultayı Bu genel ilkeler çerçevesinde odamızın gelecekteki üyeleri ve yöneticileri olan siz değerli öğrencilerimizin, mesleğe ülkeye dünyaya hayata nasıl baktığının ifade edileceği, bilim ne için kim için? sorusuna yanıt aranacağı önemli bir platformdur.

Değerli öğrenciler,

Bu platformun Birleşmiş milletlerin eğitim kültür sanat organizasyonu olan UNESCO nun 2007-2009 yılını Dünya yer yılı ilan etmesiyle denk düşmesi kurultayımızı daha da anlamlı kılıyor.. Çünkü dünya yer yılının odamızdaki tercümesi dün olduğu gibi bugünde " bilimi ve tekniği toplumla buluşturma olarak algılanmaktadır. Odamız bu ilkeler ışığında sadece son 7 yılda ülkemizin her köşesinde 300 den fazla bilimsel etkinlik, 150 kitap ve dergi için 300 bin baskı ve yüzlerce meslek içi eğitim kursları düzenleyerek bu amacımızı denizde damla da olsa gerçekleştirmeye çalışmıştır. TMMOB nin unutulmaz yiğit başkanı Teoman ÖZTÜRK‘de daha 1980 de "bilimi ve tekniği emperyalist sömürgenler için değil emekçi halkımız için kullanacağız " diyerek TMMOB ve Odalara yol göstermiştir. Bu şiarı sizlerle birlikte daha da güçlü bir şekilde dillendirip yaşama geçireceğiz.. emekle inatla umutla ördüğümüz birikimlerimizle bu ilkeyi yaşama geçirmeye kararlıyız. akıl yerine dogmayı, bilim yerine hurafeyi bilimci yerine ulemayı savunan anlayışlara karşı, "inadına " toplum için bilim" diyeceğiz...toplum için jeoloji diyeceğiz....

Sevgili öğrenciler,

Bilindiği üzere, Mavi Gezegenimizin geleceği, insanın ve doğanın hiçe sayıldığı her şeyin alınıp satılan bir eşyaya dönüştürüldüğü, kaynakların bir avuç varsıla aktarıldığı günümüzde olumsuz bir sürece evrilmiştir. Küresel kapitalizm ve emperyalizm kimi ülkelerde Savaşlar ve işgallerle kimi yerlerde de yasal düzenlemelerle Demokrasi ve Özgürlüğün yerleştirilmesi adına doğal kaynakları talan etmekte, aynı ülkelerde etnik ve mezhep temelinde iç savaşı körükleyerek o ülkeleri bölüp parçalayıp yönetmektedir. Bunun adına da yeni dünya düzeni diyorlar. Şu anda dünyamız böyle sancılı bir dönem yaşıyor.

Bilim ve teknolojinin baş döndürücü gelişmesinin üretime yansıdığı, dünyada hiç bu kadar zenginliğin olmadığı söyleniyor. 1970 li yılların ekonomik dar boğazından çıkmanın bir yolu olarak geliştirilmiş bulunan neo-liberal politikalar sürecinde dünyanın tüm beşeri ve doğal kaynaklarının %80 nine el koyan %15 lik azınlık, % 85 lik büyük kitle için dünyayı cehenneme çevirmeye devam ediyor. Yoksullar daha yoksullaşırken küresel "söz sahipleri" doymak bilmiyor. Yoksullara yine açlık, hastalık, savaşlar, göçler, kıyımlar, gözyaşı ve işsizlik düşerken, bir avuç varsıl doğayı ve insanı yok sayan çılgınlıklarına devam ediyor. 7 milyonluk İsviçre‘nin yıllık geliri yarım milyar insanın yaşadığı Afrika‘nın yıllık gelirine eşit.. UNICEF‘in raporuna göre, dünyada her gün 30 bin çocuk ölüyor. 1 milyar insanın açlık çekmekte, 2 milyar insanın ise ise yetersiz beslendiği biliniyor. Dünya nüfusunun yüzde 24‘ü günde 1 dolarla yaşamını sürdürüyor. Her yıl 20 milyon insan açlıktan ölmekte.

Geçtiğimiz yıl açıklanan "Dünya Servet Raporu" nda 2006 yılında dünyada bir milyon doların üzerinde servete sahip olanların sayısı önceki yıla göre yüzde 8.3 oranında artarak 9.5 milyonu aştığı, bu kişilerin sahip olduğu varlıkların miktarı da yine yüzde 11.4 oranında artarak. 37 trilyon doları aştığı belirtiliyor.

Uluslararası Çalışma Örgütü‘nün (ILO) "Gençliğin İstihdamında Küresel Eğilimler" raporuna göre, dünyada işsiz gençlerin sayısı 1995‘te 74 milyonken, 2005‘te 84 milyona yükselmiş Dünyada 15-25 yaş aralığında yaklaşık 1,1 milyar genç bulunmakta. Saptamalara göre ise:

1,1 milyar gencin yaklaşık üçte biri ya iş arıyor ama bulamıyor, ya iş aramaktan tamamen vazgeçmiş durumda, ya da çalışıyor ama yoksul.

Dünyanın genç nüfusu 1995‘ten 2005‘e yüzde 13,2 artarken istihdam oranı aynı dönemde yalnızca yüzde 3,8 arttı.

İşsiz gençler dünyadaki toplam işsiz nüfusun yüzde 44‘ünü oluşturuyor.

Genç nüfusun üretim potansiyelini karşılamak için 400 milyon yeni ve daha iyi işe ihtiyaç var.

Sevgili öğrenciler

Ülkemizde de durum farklı değil, örneğin . Ekonomist Dergisi Geçtiğimiz ay yayınladığı bir haberde ülkemizde 170 milyar doları yöneten "En Zengin 100 Türk"ü açıkladı . Bu araştırmaya göre, "En Zengin 100 Türk"ün yönettiği varlığın büyüklüğü 170 milyar dolara yükseldi. Haber, Geçen yıl bu rakamın 150 milyar dolar düzeyinde olduğunu, sadece 2006 yılında en zenginler listesine dört yeni aile eklendiğini ve en zenginlerinin servetlerinin bu yıl geçen yıla göre yüzde 30-35 arasında arttığını belirtiyor. Araştırmada Türkiye‘deki 7000 ailenin aylık toplam geliri Türkiye ortalamasının 50 katını bulduğu da belirtilirken, TÜRKİYE‘ de zenginlerin sayısının ve mal varlıklarının artması dünyada yaşanan genel trendin bir yansıması yorumu da yer alıyor.

Değerli arkadaşlar,

İşte bu rakamsal sonuçlarla vermeye çalıştığım sisteme küreselleşme diyorlar yada bunun adına yeni dünya düzeni diyorlar...değerli arkadaşlar, ...yani kısaca zalimin mazluma zulmü estetize ediliyor ve kulağa daha hoş gelmesi için "yeni dünya düzeni" kavramına dönüştürülüyor.

Sevgili öğrenciler,

Bugün kapitalizmin sınırsız özgürlüğü olarak adlandırılan küreselleşme 1980 lerden sonra ülkemizde de uygulamaya konulmuş ve sonuçta, insanı merkezine almayan , doğayı ,çevreyi hiçe sayan her şeyi alınıp satılan bir meta olarak gören bu anlayışlar doğal ve beşeri zenginliklerimizi, kamu kaynaklarımızı yok etmiş, küçültmüş yada özelleştirme adı altında sermayeye devretmiş ve devretmeye devam etmektedir.. Son 25 yılda meslek alanlarımızla ilintili olan, madencilikten enerjiye ulaşımdan yerleşime, eğitimden sağlığa kadar bir çok sektörde ülkemiz ve toplumumuz aleyhine önemli yapısal dönüşümler gerçekleşti. Bu anlayışlar nedeniyle deprem, heyelan su baskınları, Tsunami, kaya düşmesi vb . doğa olayları afete dönüşmekte binlerce insanımızın canına ve mal kayıplarına neden olmaktadır. Hep tüket daha çok tüket ve her şeyi sermayenin hizmetine sun.... hatta insanı bile .... Kapitalizmin bu sömürü ve tüketim mantığı dünya üzerinde ve doğal olarak ülkemizde küresel iklim değişikliklerini tetiklemekte insan yaşamı için temel gereksinim olan su kaynaklarımız, denizlerimiz akarsularımız ormanlarımız, meralarımız sulak alanlarımız ovalarımız yok olmaktadır. Kardan başka gözleri hiçbir şey görmeyen uluslar arası sermaye, ülkemizin doğal ve jeolojik mirası olan mitolojinin 1000 pınarlı dağı, oksijen deposu inanılmaz bir zenginlik sunan kazdağlarını birkaç ton altın için yok edebilmekte..yada dünya kültür mirası hasankeyf ve alliona, munzuru gözden çıkarabilmekte.... Bergama uşak eşme Kışladağı bir çevre felaketi ile baş başa bırakmakta hiçbir beis görmemektedirler. Ama bu ülkenin onurlu ve yurtsever mühendisleri ve mimarları ile siz değerli öğrencileri toplumsal dinamiklerle birlikte bu ablukayı dağıtacak mücadeleyi dün olduğu gibi bugünde yarında sürdüreceklerdir......... Şairin dediği gibi, .bin kez budasalar da körpe dallarımızı, bin kez kırsalar da ..yine çiçeğe meyveye duracağız...taki yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek......

 Değerli Öğrenciler,

Jeoloji mühendisliği öğrencileri olarak yaşadığınız  sorunlar  böyle bir ülkede ve dünyada yaşadığımız genel sorunlardan elbette bağımsız değildir. Bugün ülkemizde 30 ayrı "Jeoloji Mühendisliği" eğitim programları ile her yıl  ikinci öğretim de dahil olmak üzere 1400 civarında  öğrenci alınmaktadır. Şu anda 30 a yakın jeoloji mühendisliği öğrencileri değişik üniversitelerin Jeoloji Mühendisliği bölümlerinde, programlarının, eğitim olanaklarının, öğretim elemanı sayılarının ,uzmanlıklarının ve öğrenci kontenjanlarının farklı olduğu bölümlerinde mühendislik eğitimi görmekteler. Bazı bölümlerimizde laboratuar olanaklarının olmadığı, yeterli sayıda mikroskop ve pusulanın bulunmadığı, araziye çıkma olanaklarının hiç olmadığı, stajların ikinci plana itildiği teknik gezilerin olmadığı odamızın yaptığı araştırmadan bilinmektedir..

Bu olumsuzluklarla mezun olarak hayata atılan gençlerimizi bekleyen en büyük ve en ürkütücü sorun bütün dünyada artarak gelişen işsizliktir. İş bulamayan veya mesleği ile uzaktan yakından ilgisi olmayan alanlarda düşük ücretlerle çalışma zorunda kalan meslektaşlarımızın sayısı binlerle ifade edilirken yeni jeoloji bölümü açılması gençlerin yaşamlarının en verimli çağında oyalanmasından ve umutlarının sömürülmesinden başka bir anlama gelmemektedir. Diğer yandan çok eşitsiz olanaklara sahip üniversitelerden mezun olan gençler, iş fırsatı açısından da büyük bir adaletsizlikle karşı karşıya kalmaktadır. Daha da vahimi eğitim kalitesindeki genel düşüklük jeoloji hizmetlerinin kalitesini de düşürmektedir. Bir deprem ülkesi olan ülkemizde güvenli, kentleşme , ulaşım, yapılaşma ve sanayileşme alanlarında yaşamsal alt yapı sorumlulukları üstlenen meslektaşlarımızın yeterli donanıma sahip olmamaları mal ve can güvenliği toplumsal yarar açısından büyük kayıplara yol açacak potansiyeller içermektedir. Bütün bunlar, üretimden uzaklaştırılan , ithal ikame modelleri ile teknolojik girdisi düşük bir kalkınma modelini seçen dışa bağımlı bir ülke olmanın doğal sonucudur.

Değerli arkadaşlar,

Gelişmiş ülkelerde araştırma ve geliştirmeye ayrılan paylar genellikle, GSMH nın %2-3 üne denk gelmektedir. Bu oran maalesef ülkemizde % 0.4 seviyesindedir. Gelişmiş ülkelerde mühendislik öğrencilerin sayısı nüfusa oran itibariyle bizlerin 2 katıdır. Eğer mühendislik kavramını sanayi devrimi ile özdeşleştirirsek, sanayileşmeyi yapamamış, ve bu sürece çok uzak olan, yani sanayileşmeyi bir yaşam biçimi olarak algılamayan ülkelerde hakim anlayış, rant ekonomisi, yağma ve talan ekonomisi olacaktır. Böylesi bir ülkede Ülke gereksinimlerine ve planlamaya ve istihdamla ilişkilendirilmeyen eğitim politikaları olağan hale gelecektir. Bu süreç kendini dayatmakta ve işssizliğe yansımaktadır..

Değerli meslektaşlar,

İşsizliği derinleştirecek bir başka süreç ise, ( GATS) diye tanımlanan Hizmet Ticareti  Genel Anlaşmasıdır. Meslek alanımızda yaşanan işsizlik artacak, meslektaşlarımız yabancı şirketlerin taşeronu yada düşük ücretli mühendisi olarak çalışmak zorunda kalacaklardır. Üniversitelerimizin büyük bir kısmı bu acımasız rekabetle baş edecek donanımda mühendis yetiştirecek birikim ve olanaklardan yoksundur. Kaldı ki son 20 yılda yapılan yasal düzenlemelerle büyük bir Pazar olan ulus ötesi şirketlerin talanına açılacak olan ülkemizde ulusal ve toplumsal çıkarları değil " küreselleşme "söylemiyle dünyanın egemenlerine eklemlenmeyi gözeten bir siyasal iradenin bu kadere karşı çıkma gibi bir derdi olmayacağı açıktır.

Sevgili Öğrenciler,

Elbette bu kuşatılmışlığın, bu ablukanın dağıtılmasında, aklı bilimi toplumsal çıkarı gözeten işsizliği, yoksulluğu, kader olarak görmeyen yurtsever demokrat bilim insanlarına  ve mühendislerle onların meslek örgütlerine önemli görevler düşmektedir.  Jeoloji mühendisleri odası bu görev ve sorumluluğun bilincindedir. Bu görevi içsellşetirmek, ise biz mühendislerin ve siz mühendis adayı öğrencilerimizin bir ödevidir. Öğrenci olmanın ötesinde bir başka sorumluluğumuz daha var, oda insan olma yurttaş olma bizim gibi geri bıraktırılmış bir ülkede aydın olma sorumluluğudur.

Değerli Öğrenciler,

Son olarak, Mühendisliğe adım attıktan sonra, işsizlik, yoksulluk gibi olumsuz tabloyla karşılaşmak elbette sizin iradeniz dışında gelişen bir durumdur. Ancak bu onurlu mesleği uygulayacak olanlar olarak, şunu unutmayalım, mesleğimiz insan doğa ilişkisini düzenleyen en önemli meslektir. Bu mesleği uygularken mutlu olacaksınız, öyle ki bilim ve felsefeyle iç içe olan mesleğimizi uygularken salt doğayı anlama yorumlama ile kalmayacak onu değiştirme eylemini de gerçekleştireceksiniz. İnsanların yaşam alanlarının seçiminden yer altı kaynaklarını arayıp bulan , insan sağlığından içtikleri suya kadar her alanda topluma hizmet etmenin onurunu yaşayacaksınız. Unutulmaması gereken ise bilimimizi ve mühendisliğimizi kim için ne için kullanacağımızdır. Elbette mühendisliğimiz sorumluluğumuz toplumun refahı erinci ve gönenci için olacak, bilimi ve tekniği halkla toplumla buluşturmak  olacak, ama mühendis kimliğimizden  önce insan olduğumuzu ve insani sorumluluklarımız gereği, biraz önce saydığım olumsuz koşulları değiştirmeyi, insanca yaşayacağımız bir ülke mücadelesi de  vermeyi gerektirmektedir.

Sözlerimi bitirirken, bu kurultayın ülkemize mesleğimize önemli katkılar yapacağına yürekten inanarak, kurultay düzenleme ve yürütme kuruluna, kurultaya tebliğ hazırlayan öğrencilerimiz ile ülkemizin değişik üniversitelerinden kurultaya katılan siz değerli öğrencilerimize sonsuz teşekkür ediyor, biber , gaz ve sis bombasının , YOK ün ve copların olmadığı bu özgür platformun size ait olduğunu ve doya doya kullanmanızı dileyerek sizlere büyük ustanın dizeleriyle veda etmek istiyorum...

İnanın, güzel günler göreceğiz çocuklar
Güneşli günler göreceğiz
Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar
Işıklı maviliklere süreceğiz
Çocuklar inanın, inanın çocuklar
Güzel günler göreceğiz güneşli günler
Motorları maviliklere süreceğiz

Hepinizi çok seviyorum...yaşasın TMMOB ve JMO. Örgütlülüğü yaşasın JEOGENÇ....saygılarımla

İsmet CENGİZ

TMMOB JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI BAŞKANI

Okunma Sayısı: 3027
Fotoğraf Galerisi
En Çok Okunanlar
TMMOB
Jeoloji Mühendisleri Odası