TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
KAPADOKYA’NIN BAŞKENTİ NİĞDE - NİĞDE HABER HALKIN SESİ (18 EKİM 2007)

Niğde Üniversitesi ile TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası tarafından düzenlenen uluslar arası katılımlı dört gün sürecek "Kapadokya Yöresinin Jeolojisi" Sempozyumu, Niğde Kültür Merkezi Salonu‘nda başladı

Niğde Üniversitesi ile Türkiye Mimarlar Mühendisler Odaları Birliği (TMMOB) Jeoloji Mühendisleri Odası tarafından düzenlenen uluslar arası katılımlı dört gün sürecek "Kapadokya Yöresinin Jeolojisi" Sempozyumu, Niğde Kültür Merkezi Salonu‘nda dün başladı. 17-20 Ekim tarihleri arasında yapılacak ve dört gün sürecek sempozyumda 11 çağrılı konferans, bir bilimsel dia gösterisi ve 30 sözlü bildiri sunumu yapılacak

Sempozyuma yöre ile ilgili çalışmalar yapan bilim adamları Doç. Dr. Mehmet Şener, Yrd. Doç. Dr. Mustafa Korkanç, Yrd. Doç. Dr. M. Gürhan Yalçın, Yrd. Doç. Dr. Abdurrahman Lermi katıldı. Niğde Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hamza Uygun tarafından düzenlenen, Doç. Dr. Mehmet Şener Başkanlığında gerçekleştirilen ve Niğde, Nevşehir, Aksaray, Kayseri ile Kırşehir‘i kapsayan Kapadokya Bölgesi‘nin jeolojisini kapsayan sempozyuma, Japonya, Almanya, Fransa ve ABD‘den de bilim adamları katılıyor. Sempozyumla, sürdürülebilir kalkınma için karar mekanizmasında bulunan yerel yönetimlerin bilgilendirilmesi, jeolojinin toplum yaşamı ve gelir düzeyi ile ne kadar iç içe olduğunun anlatılması ve ayrıca üniversite ile kent insanının buluşturulması amaçlanıyor.

 SEMPOZYUMDA 30 SÖZLÜ BİLDİRİ SUNULACAK

Yöre ile ilgili çalışmalar yapan yerli ve yabancı bilim adamlarının katıldığı sempozyumda ülkemizin "Bor" potansiyeli, Bor-Badak Köyü‘nde bulunan petrol, yörenin jeolojik özelliklerinin insan sağlığı üzerine etkilerini inceleyen tıbbi jeolojik çalışmaların yanı sıra, kültürel jeoloji alanında yapılan çalışmalar, CO 2 gaz potansiyeli, kalsit ve agrega gibi diğer yer altı kaynakları ile yörenin jeotermal potansiyeli ve depremsellik konuları ele alınacak.

Konularında uzman İstanbul Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Aksaray Üniversitesi, Selçuk Üniversitesi, Pamukkale Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, 9 Eylül Üniversitesi, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı, Türkiye Kömür İşletmeleri araştırmalarının ve Niğde halkının katılımı ile gerçekleştirilen sempozyumda 11 çağrılı konferans, bir bilimsel dia gösterisi ve 30 sözlü bildiri sunumu yapılacak.

DÜNYANIN BÜTÜNLEŞTİĞİ YER

Sempozyumun açılışında konuşan Niğde Üniversitesi Rektörü ve Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Hamza Uygun, Kapadokya yöresinin 60 milyon yıl önce Paleosen de başlayan ve Romalılar dönemine kadar faaliyetlerini sürdüren, Erciyes, Hasandağı, Melendiz ve Göllüdağ‘ın püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakaların milyonlarca yıl boyunca yağmur ve rüzgar tarafından aşındırılmasıyla ortaya çıkmış olan doğa, tarih ve jeoloji ile

ne kadar iç içe olduğunun anlatılması ve üniversitesi ile kent insanının buluşturulması amacı ile Niğde, Nevşehir, Aksaray, Kayseri ile Kırşehir illerini kapsayan Kapadokya Bölgesinin jeolojisini kapsayan sempozyuma;Japonya, Almanya, Fransa ve ABD‘den bilim adamları katılacaktır.

DÜNYA MADENCİLİK, METALURJİ TARİHİ VE ARKEOLOJİDE ÖNEMLİ BULGULAR NİĞDE‘DE

Türkiye TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı İsmet Cengiz "Bu etkinliğin, meslek alanımızla ilintili tüm konuları içinde barındıran "Jeolojik Bir Laboratuar" diye nitelendirdiğimiz Kapadokya bölgesinde ve Niğde‘de yapılması sempozyumu daha da bir anlamlı kılıyor. Çünkü UNESCO 2007-2009 yıllarını dünya yer yılı ilan ederek, tüm yerbilimcilerden yurttaşlardan yaşadıkları çevrede, ülkeye ve mavi gezegenimize sahip çıkılmasının gelecek kuşaklar açısından önemine dikkat çekti. Mavi gezegen yada yer dediğimizde ise Anadolu‘nun Anadolu‘nun da Kapadokya bölgesinin tamda UNESCO tarafından "Yerküreyi yeri koru" sloganı ile formüle ettiği alanlar için önemli bir örnek olsa gerek. Çünkü, Arkeolojik ve Antropolojik kayıtlara göre Anadolu‘nun eşsiz coğrafyasının tarihi 5000 yıl öncesine dayandığı bilinmektedir. Dünya üzerinde uygarlığın başlaması insanlığın yerleşik hayata geçmesi ile tanımlanırsa, Kapadokya bu kavrama en çok uyan dünya üzerindeki önemli yerleşim alanlarından biridir.

Günümüzden 5000 yıl önce Kapadokya bölgesinin yerleşim alanı seçilmesinin en önemli nedeni kuşkusuz bu bölgenin jeolojisidir. Bu olağanüstü jeolojik yapı, bölgenin yer altı ve yerüstü zenginliklerini oluşturmuş ve çeşitlendirmiştir. Örneğin, uygarlığın gelişmesinde önemli rol oynayan zengin obsidiyen yatakları, Niğde Çamardı Celaller köyüne MTA tarafından 80 li yıllarda bulunan antik kalay işletmeleri, dünya madencilik ve metalurji tarihi ve arkeolojide önemli bulgulardır. Bunun yanında kurşun, çinko, bakır, altın, gümüş, demir, mangenez gibi metalik madenler Kapadokya bölgesinin önemli yer altı kaynaklarıdır. Özellikle kalayın Mezapotamya‘dan Anadolu‘ya geldiği arkeolojide sıkça bahsedilirse de Celaller Köyünde ki MTA bulguları bu tezlerin yeniden gözden geçirilmesi için önemli bir nedendir.  MTA‘nın bulgusundan bahsederken mensubu olmaktan da büyük onur duyduğum bu kurumun geçtiğimiz ay Niğde Bor Badak civarında bulduğu, şu anda TPAO tarafından devam ettirilen petrole yönelik çalışmaların sonuçlarını da heyecanla beklediğimizi vurgulamak isterim. Kapadokya‘nın zengin bir ticaret merkezi olarak tarihteki öneminin temel nedenleri işte bunlardır. Biraz önce saydığım bu zengin yer altı kaynaklarımızdan maalesef günümüzde optimum bir şekilde yararlanamıyoruz. Bunun önemli nedenlerden biri, ulusal bir madencilik ve enerji politikamızın olmamasıdır. Bu tespit, özellikle 1980‘li yıllardan sonra ülkemize dayatılan küreselleşme olgusu ile birlikte ele alındığında şu an karşı karşıya bulunduğumuz tabloyu daha iyi anlayabiliriz. Bu tablo son 25 yılda oluşmuş, Emperyalizmin geri kalmış yada gelişmekte olan ülkelerin yer altı kaynaklarına el koyması dünya ölçeğinde bu dönemde gerçekleşmiştir. Bu süreçte, Irak gibi ülkelerin, zengin enerji hammadde kaynaklarına askeri işgalle demokrasi kılıfı altında el konulmuş, bizim gibi ülkelerde ise maalesef yasa yoluyla bu işlem gerçekleşmektedir. Örneğin yer altı

kaynaklarımıza yönelik son dönemde gerçekleştirilen maden kanunu ve petrol kanunu bu sürecin somut göstergeleridir. Bu iki kanunla yer altı kaynaklarımız yabancıların talanına açılmış, kıyılarımız, ormanlarımız, sularımız, denizlerimiz, göllerimiz, bu kanunlar yoluyla gözden çıkarılmıştır. Maden kanunu ile Kazdağları‘nda Bergama‘da, Uşak Kışladağ‘da, Artvin‘de, Munzur‘da, Ordu‘da, Çanakkale‘de yani güzel ülkemin her köşesinde madenlerimiz yabancıların yağmasına uğramakta ve bu süreç hala devam etmektedir. Bugün ülkemizin bir doğu Anadolu kadar toprağı bu yabancı tekellerin ruhsatına kapatılmıştır. Yine hatırlayacak olursak, geçtiğimiz aylarda kamuoyunu meşgul eden Petrol Yasası ülkemizin tek milli petrol şirketi olan TPAO nı tasfiye edecek şekilde düzenlenmiş, yabancı şirketlere sonsuz imtiyazlar tanınmış, milli menfaatler unutularak, uluslar arası sermayenin çıkarları gözetilmiş ancak, kamuoyu tepkileri nedeniyle askıya alınmıştır.

Tüm doğal ve beşeri zenginliklerimiz hep bu yağmadan nasibini alıyor, kendi değerimiz atıl bırakılarak dışa bağlılık oranımız günden güne artıyor. 2006 yılı istatistikler enerjide dışa bağlılık oranımız yüzde 70‘lerde gösteriyor. Örneğin 10 milyar tonluk Linyit rezervlerimiz yerine al yada öde denilen anlaşmalarla Rusya yada İran‘dan aldığımız doğal gazdan enerji üretiyoruz. Zengin Jeotermal kaynaklarımızı, HES lerimizi, linyitlerimizi, akarsularımızı, rüzgar ve güneş enerjilerimizi kullanmıyoruz, kullanamıyoruz" dedi

Okunma Sayısı: 2993
En Çok Okunanlar
TMMOB
Jeoloji Mühendisleri Odası