SUSMUYORUZ, KORKMUYORUZ, İTAAT ETMİYORUZ

11. YARGI PAKETİ KİMİN İÇİN ADALET SAĞLIYOR?

Şubat ayında siyasi iktidar tarafından hazırlanan ve kamuoyundan gelen yoğun tepkiler üzerine geri çekilen yasa tasarısı, 11. Yargı Paketi adıyla bir kez daha gündeme getirilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşülmesi beklenen bu pakette, “aile kurumunu koruma” söylemi arkasına sığınılarak, LGBTİ+’ların varlığı ve hakları doğrudan hedef alınmaktadır.

“Toplumsal güvenlik” kılıfıyla sunulan bu düzenlemeler, LGBTİ+’lara yönelik cezai yaptırımları ve cinsiyet kimliği üzerindeki baskıları artırmakta; toplumun temel hak ve özgürlük alanlarını ciddi biçimde tehdit etmektedir.

Taslakta, Türk Ceza Kanunu’nun 225. maddesinde yer alan “Hayasızca Hareketler” suçuna ilişkin cezanın alt sınırı altı aydan bir yıla, üst sınırı ise üç yıla çıkarılmakta; ayrıca maddenin kapsamı genişletilerek, “doğuştan gelen biyolojik cinsiyete ve genel ahlaka aykırı tutum ve davranışta bulunan ya da bulunmayı teşvik eden, öven veya özendiren kişiler” ile “aynı cinsiyetteki kişilerin nişan ya da evlenme töreni yapması” da suç kapsamına alınmaktadır. Bu düzenleme ile bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası öngörülmektedir.

Kadınların ve LGBTİ+’ların bedenleri, kimlikleri ve yaşamları üzerinden kurulan bu baskı ve tahakküm politikalarının hiçbirini kabul etmiyoruz!

Bu düzenlemelerin, siyasi iktidarın son 23 yıldır sistematik biçimde inşa ettiği gerici, otoriter rejimin bir yansıması olduğunu biliyoruz. “Toplumsal cinsiyet eşitliği” kavramını müfredatlardan ve kamu politikalarından silmeye çalışan, eşitsizliği derinleştiren ve kadın düşmanı uygulamaları kurumsallaştıran bu anlayış, şimdi de bu tahakkümünü yasa eliyle kalıcılaştırmaya çalışmaktadır.

Oysa gerçek apaçık ortadadır.

Bu yargı paketinin hazırlandığı süreçte kadın cinayetlerinin ve şüpheli kadın ölümlerinin artması, hukuk sistemindeki çelişkileri ve eşitsizlikleri daha da görünür kılmıştır. Rojin Kabaiş’in şüpheli ölümüyle ilgili soruşturmanın reddedilmesi, kadınların adalet arayışlarının nasıl sistematik biçimde engellendiğini bir kez daha ortaya koymuştur.

Kadına yönelik şiddet her geçen gün artarken, siyasi iktidarın sorumluluğu, kadınların ve LGBTİ+’ların yaşam hakkını korumaktır. Ancak iktidar, bu sorumluluğu yerine getirmek yerine; kadınları ve LGBTİ+’ları görünmez kılmayı, susturmayı ve toplumsal varlıklarını bastırmayı tercih etmektedir. Toplumsal cinsiyet eşitliğini yok sayarak hukuku kendi politik çıkarlarına göre şekillendiren bu anlayış; ayrımcılığı körüklemekte, nefret söylemini meşrulaştırmakta ve hak ihlallerini derinleştirmektedir.

Biz TMMOB Kadın Çalışma Grubu olarak biliyoruz ki 11. Yargı Paketi yalnızca LGBTİ+’ları değil, hiçbir yurttaşı hukuk güvencesi altında bırakmamaktadır. Yargı reformu” adı altında sunulan bu düzenlemeler, adaleti güçlendirmeyi değil, toplumu itaatkâr hale getirmeyi amaçlamaktadır.

Oysa biz kadınlar, mühendisler, mimarlar ve şehir plancıları olarak biliyoruz ki: Eşitlik olmadan adalet, adalet olmadan özgürlük olmaz.

Eşitlikten, özgürlükten ve yaşam hakkımızdan vazgeçmeyeceğiz.

48. Dönem TMMOB Kadın Çalışma Grubu