TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
DEPREMLER ÜZERİNE SPEKÜLASYONLARA VE DEĞİŞİK KENTLERDE GELİŞEN HEYELAN OLAYLARINA İLİŞKİN ODAMIZ BASIN AÇIKLAMASI

TOKAT ilinde Nisan 2006‘da deprem olacağına ilişkin spekülasyonların yarattığı etkiler ve BURSA (Çekirge) ve ANKARA (Keçiören) illerinde meydana gelen heyelanlar üzerine Odamız basın toplantısı düzenledi. Oda Başkanı İsmet CENGİZ, II. Başkanı Dündar ÇAĞLAN, Genel Sekreteri Bahattin Murat DEMİR ve Bilimsel Teknik Kurulumuzun Doğan Afetler üyesi Dr. Erdal HERECE‘nin katıldığı basın toplantısında basına ve kamuoyuna sunulan metitn aşağıda sunulmuştur.

 Değerli Basın Emekçileri,

Fırat Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi Metal Eğitimi Bölümünden Prof. Dr. Mustafa YILDIRIM’ın “DEPREMLERİN OLUŞU HAKKINDAKİ BİLİMSEL GÖRÜŞLERİM VE NİSAN 2006‘‘DA TOKAT İLİNDE OLACAĞINI DÜŞÜNDÜĞÜM DEPREMLE İLGİLİ AÇIKLAMALARIM” adıyla gönderdiği mektupların, basına yaptığı açıklamaların TOKAT ilinde önemli yansımalar yarattığı, yerel ve ulusal basında bu konunun haberleştirilmesi ile birlikte ilgi odağı haline geldiği görülmüştür.

TOKAT-NİKSAR bölgesi Ülkemizin en aktif tektonik faaliyetlerinin izlendiği Kuzey Anadolu Fayı (KAF) ile Ezine Pazarı Fayının kesiştiği noktada yer almaktadır. Her iki fay diri fay özelliğinde olup, Kuzey Anadolu Fayı 7 ve daha fazla büyüklükte deprem üretebilecek tektonik özelliğe sahiptir. 1942 yılında meydana gelen Niksar-Erbaa Depremi Tokat yöresinde büyük can kaybı ve yıkıma neden olmuştur. Bu hususta jeolojik veri ve değerlendirmeler uzmanlarca zaman zaman dile getirilmiştir.

Türkiye’nin jeolojik özellikleri ve aktif tektonizması göz önüne alındığında, ülkemiz yerleşim alanlarının deprem riskiyle karşı karşıya kaldığı; aslında bir doğa olayı olayın depremin düşük standartlarda sağlıksız ve yasadışı bir yapılaşma, ranta dayalı hızlı ve düşük nitelikli kentleşme, bilimsel normlara dayalı arazi kullanım ve yer seçimi kararlarının rantsal kaygılara yenik düşmesi vb faktörler nedeniyle AFETE dönüştüğü bilinmektedir.

1999 Depremlerinin acı sonuçları karşısında yetkililerin “Unutmayacağız” sloganı ile yaptıkları tüm açıklamalara, “hiçbir şey eskisi gibi olamayacak” iddialarına karşın, geçen 6 yıllık süre sonunda Siyasi İktidarlarca hala afet zararlarının azaltılmasına yönelik kalıcı politikaların oluşturulamamıştır. Bugün Bayındırlık ve İskan Bakanlığı gibi afet konusunun merkezinde olan en yetkili kurumun web sayfasında tartışmaya açılan AFETLER KANUNU TASARISI TASLAĞI (09-02-2006)’nda toplumun en önemli ihtiyaçlarından biri olan “ZARAR AZALTMA ODAKLI AFET YÖNETİM SİSTEMİNİN” gözardı edilmiş olması ve “YARA SARMA” hizmetlerini düzenlemekle yetiniliyor olması bile bu konuda fazla bir yol alamadığımızın düşündürücü bir örneğidir.

İçinde bulunduğumuz koşullarda Depremlere ilişkin olarak gerek önceden belirlenmesine gerekse fay aktivitelerine yönelik bilgilerin açıklanmasındaki etik kurallara uygunluk arayışı kaybolmuş, yurttaşlar arasında afet olaylarına karşı SUBJEKTİF YAKLAŞIMLARIN gelişmesine uygun ortam oluşmuştur. TOKAT’ ta yaşanan telaş, bilimsel temellerden yoksun bir açıklamanın yöre halkı üzerinde etkili olması bunun somut bir örneğidir.

1999 Depremlerinin neden olduğu can ve mal kayıpları sonrasında halkımızın depreme karşı son derecede hassas olması doğaldır. Deprem gibi hassas bir konuda bilimsel herhangi bir çalışma yapmadan; jeolojik verilerden yoksun bir şekilde; diğer bilim adamlarına danışılmadan ve tezler doğrulatılmadan depremin oluş tarihini verecek düzeyde açıklamalar yapılması son derecede sakıncalıdır. Hele ki bunun bir “Akademik Kimlik” ile yapılması hem bilimsel etik hem de bilim insanı kimliği ile bağdaşmaz.

TOKAT’ta yaşanan dramatik gelişmelerin Anayasal güvence altındaki fikir ve düşünceleri açıklama özgürlüğü ile izahı da mümkün değildir.

Bütün dünyada depremin önceden bilinmesine yönelik bilimsel temellerde konuyla ilgili meslek disiplinlerince sürdürülen çalışmalar bilinmektedir. Ancak bu araştırmalardan hala kesin bir sonuç alınamamıştır. Yetkin bilim insanları ve kurumlarca bugünkü teknolojinin izin verdiği oranda sürdürülen çalışmalarda belirli tahminler yapılabilse de [İlk başarılı deprem tahmini, 1975 Haicheng depremi (M=7.3) ile gerçekleştirilmiştir] bu bilginin “kesin ve bilimsel bir sonuç olduğu” iddia edilmemektedir.

BİLİM ADAMI, DEPREMLE İLGİLİ TAHMİNLERİ HAKKINDA MEDYAYA VEYA TOPLUMA RASTGELE BİLGİ VEREMEZ. ÖNCELİKLE KİŞİNİN DEPREMLERE YÖNELİK ÇALIŞMA YAPMAKLA GÖREVLENDİRİLMİŞ OLMASI ESASTIR. YAPTIĞI ÇALIŞMALARIN SONUÇLARINI ÇALIŞTIĞI BİLİMSEL VE TEKNİK KURULUŞLARIN YÖNETİCİLERİNE/KURULARINA İLETMESİ; KENDİSİNE BU KONUDA YETKİ VERİLMİŞ VE/VEYA KENDİSİNİN KAMU YETKİLİLERİNCE BU AMAÇLA GÖREVLENDİRİLMİŞ OLMASI DURUMUNDA İSE KAMU YETKİLİLERİNCE UYGUN GÖRÜLEN YOLLARI KULLANARAK, ETİK VE BİLİMSEL KURALLAR ÇERÇEVESİNDE TOPLUMU BİLGİLENDİRMESİ GEREKLİDİR.

TOKAT İlinde meydana gelecek depremi tahmin ettiği yönünde iddialara sahip kişinin bu koşuları taşımadığı görülmektedir.

Yukarıda aktırılanlar madolyonun bir yüzüdür. Diğer yüzünde ise son günlerde BURSA (Çekirge) ve ANKARA (Keçiören) illerinde meydana gelen heyelanlar ve sonuçları yer almaktadır.

2005-2006 Kışının son yılların en sert Kışı olarak aşırı kar yağışları ile yaşanması ve karların erimesini takip eden bugünler , Ülkemizin ikinci derecede etkin afet tehlikesi olan HEYELAN riskini arttırmıştır. Ayrışmış malzemenin kalın olduğu ve yüksek eğimli kentsel ve kırsal alanlarda kar erimesi sonucu zemindeki su içeriğinin artması, kontrolsüz kazılar vb etkenlerin tetiklediği stabilite sorunlarının yaşanması kaçınılmazdır.

Heyelan riski taşıyan alanların gerçekleştirilecek jeolojik-jeoteknik etütlerle, önceden belirlenmesi, mevcut ve/veya yeni yapılaşma sürecinde yapıların afet güvenliğini sağlayacak arazi kullanım ve statik proje önlemlerinin belirlenmesi mümkündür. Ancak yaşanan iki örnekte de bu süreçlerin sağlıklı işletilemediği görülmektedir.

BURSA-ÇEKİRGE örneğinde heyelandan yıkılan iki bloğun ve çevresinde boşaltılan binaların yer aldığı alanın heyelan riski taşıdığının belirlenmiş olmasına ve önlemli olarak yapılaşmaya izin verilmesine karşın yüzey drenajı, istinad duvarı gibi destekleyici yapılar vb önlemlerin alınmadığı, mevcut yapıların zeminin jeolojik-jeoteknik özeliklerine göre yeniden irdelenmediği anlaşılmıştır.

ANKARA-KEÇİÖREN’de heyelan olayının meydana geldiği alanla ilgili olarak önceden jeolojik-jeoteknik etüt çalışmasının bulunmadığı anlaşılmıştır.

Değerli Basın Emekçileri,

Görüldüğü üzere Ülkemizin jeolojik gerçekliği ve yerleşim alanlarımızın “birer risk havuzuna” dönüşmüşlüğü karşısında tüm toplumun, yerel ve merkezi yönetimlerin öncelik vermesi gereken nokta, AFETLERE HAZIRLIKLI OLMAK ve AFET ZARARLARINI AZALTICI çalışmalardır. TOPLUMUN SPEKÜLASYONLARLA, OYALAMACI YASA TASARILARIYLA, POLİTİKALARLA KAYBEDECEK ZAMANI YOKTUR.

AFETLERE KARŞI DİRENÇLİ BİR TOPLUM OLMANIN MEKANİZMALARINI BİR AN ÖNCE HAYATA GEÇİRMELİYİZ.

Bu nedenle;

  • başta, TOKAT ve çevresinde yaşayan yurttaşlarımız olmak üzere tüm yurttaşlara spekülasyonlara inanmak yerine depreme hazırlıklı olmayı kendilerine rehber edinmeleri gerektiğini,

  • Yerel Yönetimler her türlü kentsel projeleri ve afet güvenliği için imar planına esas jeolojik-jeoteknik etütlerini hazırlatmalı ve bu etütlerin sonuçlarına göre mevcut ve/veya yeni yapılaşma kriterlerini belirlemelidir,

  • Depreme yönelik yapılacak her türlü açıklamanın etik ve bilimsel kurallarının belirlenmesine yönelik olarak JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI’ nca bir çalışma başlatılmıştır. Çalışmanın sonuçları en kısa sürede kamuoyuna açıklanacaktır.

  • DEPREMLERİN OLUŞU HAKKINDAKİ BİLİMSEL GÖRÜŞLERİM VE NİSAN 2006‘‘DA TOKAT İLİNDE OLACAĞINI DÜŞÜNDÜĞÜM DEPREMLE İLGİLİ AÇIKLAMALARIM” başlıklı açıklamaların sahibine yönelik olarak YÖK, FIRAT ÜNİVERSİTESİ VE DEPREM KONSEYİ NEZDİNDE GEREKLİ GİRİŞİMLER BAŞLATILMIŞTIR.

Saygılarımızla

25.02.2006

TMMOB-JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI

YÖNETİM KURULU

Not: Bursa Büyükşehir Belediyesi BUSKİ Genel Sekreterlik toplantısında yapılan 24. Şubat 2005 tarihli toplantı kararlarıda Oda Yönetim Kurulumuzun değerlendirmelerini doğrular niteliktedir. İlgili toplantı tutanağı ekte verilmiştir.

Okunma Sayısı: 3037
Fotoğraf Galerisi
En Çok Okunanlar
TMMOB
Jeoloji Mühendisleri Odası