TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
22 MART DÜNYA SU GÜNÜ: ``3K`` ANALİZİ
İstanbul ili hidrojeolojik ortamlarının (yeraltısuyu ortamlarının) barındırdıkları yeraltısularının ve il yüzeysularının sürdürülebilirliklerini sağlamak öncelikli hedef olmalıdır. Bu kapsamda bunların olumlu yönlerini korumaya yönelik planlamanın ana çıkış noktası olarak ileri sürülen “3K” kuralı (ÖZTAŞ, T., 2001, 2006), yani “Koruma, Korunma, Kullanma” ilkeleri kapsamında açıklanmıştır.

İSTANBUL ÖRNEĞİNDE YERALTISULARININ ve YÜZEYSULARININ “3K” ANALİZİ

(KORUMA, KULLANMA, KORUNMA)

İstanbul ili hidrojeolojik ortamlarının (yeraltısuyu ortamlarının) barındırdıkları yeraltısularının ve il yüzeysularının sürdürülebilirliklerini sağlamak öncelikli hedef olmalıdır. Bu kapsamda bunların olumlu yönlerini korumaya yönelik planlamanın ana çıkış noktası olarak ileri sürülen “3K” kuralı (ÖZTAŞ, T., 2001, 2006), yani “Koruma, Korunma, Kullanma” ilkeleri kapsamında açıklanmıştır.

  1. İstanbul İli Sularını Koruma

Yeraltısularına ve yüzeysularına ilişkin sürdürülebilir koruma kararları, hiçbir zaman ne İstanbul özelinde ve ne de Türkiye genelinde mevcut olan tüm su varlığından bağımsız değildir. Bu nedenle konunun başta yasal durum olmak üzere tüm teknik, idari, ekonomik ve sosyal boyutlarıyla birlikte bir bütün halinde ele alınması ve iyileştirilmesi zorunludur. Mevcut her husustaki mevzuat, gerek kendi içinde ve gerekse diğer konulardakilerle uyumluluğu ve netliği sağlayacak şekilde yeniden değerlendirilmeli ve mümkün olabildiğince bütünleştirilerek günümüzde yaşanılan yetki ve sorumluluk dağınıklığı ile buna bağlı tutarsızlıklar giderilmelidir.

İstanbul il alanında bulunan değişik türde su varlığından, farklı yapılı – karakterli – kapasiteli yeraltısuyu ortamlarının ve dolayısıyla bunlar içinde depolanmış yeraltısularının korunmasına yönelik olarak yapılma(ma)sı gerekenler, esasen bu hidrojeolojik ortamların ve içerdikleri yeraltısuyunun miktar ve kalitesinin korunmasından başka bir anlam taşımamaktadır. Bu bağlamda doğrudan veya dolaylı müdahalelerle korunması gereken tüm su varlığı; yüzeysuyu havzaları ve genelde tüm yüzeysuları, yeraltısuyu havzaları ve diğer tüm hidrojeolojik ortamlar (sutaşır / akifer, yarısutaşır / akitard) ile taşıdıkları yeraltısuları yanı sıra memba suları ve tüm kaynak suları türünde gruplandırılarak alt bölümlerdeki “3K (Koruma, Kullanma, Korunma)” ilkeleri kapsamında incelenmiştir. İnceleme öncesinde, mevcut su varlığını miktar ve kalite açısından olumsuz etkileyen doğal ve antropojen (insan kaynaklı) ana nedenlerin izleyen iki ana paragraf kapsamında bir genel değerlendirmesini yapmak yaralı görülmüştür. 

Su Varlığını Olumsuz Etkileyen Doğal Ana Nedenler ve Genel Koruma Önlemleri :

İstanbul il alanı genelinde değişik yüzeysuyu / yeraltısuyu ortamları türünde var olan “su”ları özellikle miktar bağlamında olumsuz etkileyen doğal ana neden; sadece yağıştan beslenmenin olmadığı ya da az bulunduğu yıl içi dönemlerin ve yıllık yağış yüksekliğinin uzun yıllar ortalaması altında kaldığı kurak süreçlerin etkisiyle yüzeysularının, yeraltısularının ve dolayısıyla memba suyu alanlarının beslenememesidir. Bu durumun yarattığı olumsuz koşullardan belli oranda korunmak üzere, böyle dönemlerde bile az da olsa yüzeye düşen yağışın mümkün olan en uzun süre yerüstünde tutulmasını ve yüzeysel akışla hemen akışa geçmemesini sağlamak üzere topoğrafik eğimli yüzeylere ayrı bir önem verilerek eğime dik doğrultuda drenaj kanalları açılması, geçirimli ortam alanlarında ağaçlandırmaya gidilmesi ve geçirimli ortam karakteri baskın olan üçüncü ve daha düşük Strahler dereceli drenaj hatları üzerinde sel kapanları inşaa edilmesi, özellikle de yeraltının beslenmesini sağlayan geniş yayılımlı geçirimli ortam alanlarının olabildiğince yerleşime açılmaması türünden önlemler hayata geçirilmelidir (ÖZTAŞ, T., 2019).

Kurak dönemler, aynı zamanda gerek geçirimli taneli ortamlarda ortaya çıkabilecek yeraltı su düzeyi düşümüyle yüzeydeki yapılarda oturma, çökme, eğilme gibi yapısal deformasyonlara yol açabileceğinden ve gerekse kıyı sutaşırlarında hidrolik dengeyi tatlısu aleyhine bozarak denizsuyu girişiminin oluşmasına ve yeraltısuyunun doğal bir şekilde tuzlanmasına neden olabileceğinden, özellikle de içme suyu sağlanan baraj göllerinde göl hacmını azaltacağından bu tür bölgelerde sürekli ölçüm – gözlem sistemleri kurulmasına ve MAR (Managed Aquifer Recharge: Yönetilir Sutaşır Beslemesi) tekniklerini uygulama olanağının değerlendirilmesine ayrı bir önem verilmelidir (ÖZTAŞ, T., 2019).

Su Varlığını Olumsuz Etkileyen Antropojen Ana Nedenler ve Genel Koruma Önlemleri :

İstanbul il alanı genelinde değişik yüzeysuyu / yeraltısuyu ortamları türünde varlığı tanımlanan “su”ları olumsuz etkileyen antropojen (insan kökenli) nedenler olarak; özellikle yeraltını besleme niteliği bulunan geçirimli ortamlar üzerinde kurulu yerleşimlerin yüzeyden olacak sızmayı engelleyerek yeraltısularını beslenemez ve kirleterek kötü kaliteli su durumuna getirmesi, bilinçsiz ağaç kesimi ve genelde doğal bitki örtüsünün tahribiyle yağış suyunun yüzeyde kalma süresinin kısalması yanı sıra erozyona elverişli yüzey koşulları yaratılması, doğal drenaj hatlarının bozulması, değiştirilmesi veya ortadan kaldırılması, gerek buralara gerekse geçirimli ortamlar üzerine sıvı ve katı atık malzeme dökümü sonucu bu tür yerlerde kirletici üreten tesisleşmeye gidilmesi sayılabilir. Yeraltısuyunun beslenme kapasitesinden daha fazla yeraltısuyu çekilmesine neden olacak şekilde gerekenden fazla sayıda kuyu açılması ve/veya bunlardan ortamın beslenme kapasitesi üzerinde aşırı su çekilmesiyle yeraltısuyu rezervinin tümüyle tüketime varabilecek şekilde azaltılması, özellikle de denize açılan sutaşır ortamlarda deniz düzeyi ile yeraltı su düzeyi arasındaki hidrolik dengenin bozulmasına yol açılarak deniz suyunun kara içine intrüzyonuna yani tatlı yeraltısularının tuzlulaşmasına sebep olunması ve yüzey sularını besleyen dere hatlarının bozulması, değiştirilmesi ya da ortadan kaldırılması başlıca antropojenik sorun kaynaklarıdır. Bu olumsuzluklardan korunmanın temelinde ise doğaldır ki “bu tür durumlara sebebiyet verilmemesi “yatmaktadır.

Su varlığını olumsuz etkileyen antropojen ana nedenlerle sözü edilen olumsuzlukların yaşanabileceği yerler, yeni bir hidrojeolojik haritalama metodolojisiyle hazırlanmış bulunan İstanbul İli Hidrojeoloji Haritası üzerinde kolayca görülebileceği gibi, başta su alanlarına komşu (deniz, göl, akarsu) yöreler ve sonra da yapılaşmaların, özellikle de sanayi tesislerinin bulunduğu taneli ve kaya yapılı sutaşır (akifer) türü hidrojeolojik ortam alanlarıdır. İstanbul il alanındaki tüm hidrojeolojik ortamların (yeraltısuyu ortamlarının) beslenim zonları – alanları, doğaldır ki onların yüzeylenmiş bulunan kendi geçirimli veya yarıgeçirimli alanlarıdır (ÖZTAŞ, T., 2023). Bu alanların özellikle yapılaşmış çevreyle örtülmesi durumunda hidrojeolojik ortamlara herhangi bir su geliri (beslenme) olamayacağı açıktır. Dolayısıyla bu tür yerler, planlama çalışmalarında özellikle gözetilerek yapılaşma baskısından arındırılmalıdır.

1.1.   Yüzeysuyu Havzalarını ve Genelde Yüzeysularını Koruma

Yüzeysuyu havzaları içinde ve dışında yer alan göl ve akarsu – dereler yanı sıra özellikle buralardaki geçirimli ortamların korunması, doğaldır ki bir “genel su politikası” nın esası olarak zorunludur. Bu politikanın gerçek anlamıyla uygulanabilmesi sonunda ise sadece “su” ve “su ortamı” değil, aynı zamanda bir bütün olarak “çevre”nin de korunması sağlanmış olacaktır. Her durumda koruma; hem yerüstünün ve hem de yeraltının korunmasına yol açacak ve böylece diğer doğal kaynaklar yanı sıra özellikle yerüstüsuları ve yeraltısularının miktar ve kalitesini etkileyen olumsuzluklar en aza indirgenmiş bulunacaktır.  

Yüzeysuyu havzaları içindeki “göl”lerin ve sularının miktar ve kaliteleri, mevcut yönetmeliklerle tanımlanan “koruma kuşakları” vasıtasıyla pratikte olmasa da yasal olarak büyük oranda güvenlik altına alınmıştır. Havza içindeki akarsu ve derelerle ilgili olarak, daha önce uygulanan kalitatif ölçütler yerine, “BİMTAŞ-İMP, 2006” çalışmaları döneminde “ÖZTAŞ, T., 2007” tarafından önerilerek araştırma grubunca da uygun görülen kantitatif “Strahler Drenaj Sınıflaması” gündeme gelmiş ve böylece kişi ya da kuruma bağlı olmayan bir akarsu – dere sınıflaması ile bunun farklı sınıfları için tanımlanan farklı koruma bandlarının yürürlüğe konulması ilgili kamu kurumlarınca benimsenmişse de sonrasında bu hususta bir gelişme yaşanmamıştır.

Havza içi veya dışı tüm drenaj hatları boyunca ayrılan ve koşulları tanımlanan koruma kuşaklarının uygulanması ve bu koşullardan ödün verilmeden sürdürülebilirliğinin sağlanması, doğanın herhangi bir bölgedeki önemli bir kesiminin ve dolayısıyla yeraltısularını besleyen özellikle geçirimli ortamların da büyük oranda korunması anlamını taşımaktadır. Ayrıca, doğrudan bir koruma kuşakları çalışması olmamakla birlikte yeni bir hidrojeolojik haritalama metodolojisiyle hazırlanması durumunda hidrojeolojik harita üzerinde görünür kılınacak geçirimli ortamlar için, özellikle de yeraltısuyu ortamları şekillendirmeleri durumunda, bölgenin neresinde bulunurlarsa bulunsunlar tüm alan genelinde mutlaka koruma önlemleri alınmalıdır. Böyle yerlerdeki koruma önlemleri; geçirimli alan büyüklüğünün olabidiğince korunmasını ve yüzeyde mevcut ya da olası “kirletici”lerin sızarak yeraltısuyuna karışmamasını hedeflemelidir.   

1.2.  Hidrojeolojik Ortamları – Yeraltısuyu Havzalarını ve Genelde Yeraltısularını Koruma

Bilindiği gibi, tümüyle “serbest” veya “serbest + basınçlı” nitelikli sutaşır (akifer) türündeki hidrojeolojik ortamlar (yeraltısuyu ortamları) yanı sıra depoladıkları yeraltısuyu miktarı ve kalitesi açısından önemli boyutları bulunan ve çoğu yerde çoklu hidrojeolojik ortamlar şekillendiren yerüstü – yeraltı yayılım alanlarıyla artık bir "yeraltısuyu havzası" ya da "yeraltı su havzası" olarak adlandırılan herhangi bir yeraltısuyu ortamı, yerüstünde de su noktaları ve alanları içeren ya da içermeyen bir bölgeyle kısa veya uzun mesafelerde kısmen ya da tamamen ilişkili olabilir. Bu nedenle, yeraltısularının "beslenmesini sağlayan" tüm yerüstü ve yeraltı yayılım alanları, aynı zamanda yeryüzeyinde oluş(turul)abilecek her türlü değişimden doğrudan ve dolaylı etkilenebileceği gibi, tamamen ve kısmen de etkilenebilir. Bu durum, bir yeraltısuyu ortamına özellikle yüzeydeki geçirimli ortamlar içinden sızarak gelen ve yeraltında depolanan suyun nitelik ve niceliğine olumsuz etki yapabilecek bir kirletici varlığı bağlamında son derece önem taşır.

İstanbul il alanının yeni bir bilimsel bakış açısıyla hazırlanan Hidrojeolojik Ortamlar Haritası’ndan hareketle il genelinde önem taşıyan bir boyut ve kapasitesi bulunan hidrojeolojik ortamların dtanımlanmıştır (ÖZTAŞ, T., 2023). Yapılan değerlendirmelerle biri İstanbul’un Batı / Trakya Yakası’nda (İstanbul Eosen Kireçtaşı Sutaşırı Havzası) ve diğeri Doğu / Anadolu Yakası’nda (İstanbul Triyas Dolomitik Kireçtaşı Sutaşırı Havzası) olmak üzere yeraltısuyu havzası kimliği taşıyan 2 farklı bölge saptanmış, bunlar için öngörülen yeraltısuyu havzası sınırları İstanbul İli Hidrojeoloji Haritası üzerinde gösterilmiştir. İleride her birinin önceliklendirilerek araştırılması ve daha “tanımlı” hale getirilerek yararlanma potansiyelinin netleştirilmesi son derece önemlidir.

İstanbul il alanı genelinde varlığı belirlenerek tanımlanan yeraltısuyu havzaları dışında, bazıları yeraltısuyu depolama kapasiteleri ve bazıları da yeraltısuyu kalitelerinin yüksekliği bağlamında önem taşıyan, güncel yerleşim alanları dışında - içinde kalmış sutaşırlar (akiferler) ve yarısutaşırlar (akitardlar) bulunmaktadır. Yine bazıları İstanbul bütünü için bazıları da genellikle daha yerel ihtiyaçların giderilmesinde kullanılabilecek olan bu yeraltısuyu depolama ortamlarının olağan ve kurak aylar – yıllar yanı sıra olası bir afet sonrasındaki olağanüstü dönemlerde İstanbul bütünü için de düşünülebileceği gibi genellikle yerel ihtiyaçların giderilmesinde kullanılabilmelerine yönelik olarak mutlak korunması zorunludur. Daha önce de söz edildiği gibi koruma, yeraltısuyunu besleyen “geçirimli ortamların kalıcılığının sağlanması” ve bu ortamlardan olan sızmayla yeraltısuyuna katılımın “kirletici içermemesi” şeklinde iki ana hususu sağlamalıdır.

1.3.   Membasularını ve Genelde Tüm Kaynak Sularını Koruma

Esas işlevi başlangıçta yerel su ihtiyacını gidermek olan, fakat varlığı zamanla kentsel alan bazında önem kazanan kaynak sularının olağan önlemlerle miktar ve kalitelerine etki edebilecek çevresel olumsuzluklardan arındırılması ana koruma yöntemidir. Bu bağlamda, özellikle kaynaksuyu çıkış noktasının kapte edilmesi, beslenme alanının yapılaşma baskısından arındırılması, arazisinin topoğrafik bozulmalara maruz bırakılmaması ve beslenme alanlarına gelebilecek kirletici unsurların engellenmesi, bu konuda alınabilecek başlıca önlemlerdir. Büyük stratejik ve ekonomik değer sunan ve çok ciddi bir katma değer yaratan memba suları için ise gerçek anlamda sürdürülebilir koruma önlemleri alınmalı, su miktarını ve kalitesini etkileyebilir uygulamalardaki denetim mekanizmasına son derece kararlı ve kesin süreklilik getirilmelidir (ÖZTAŞ, T., 2020a). Geçmişte “BİMTAŞ-İMP, 2006” çalışma döneminde önerilen "Mutlak, I. ve II. Derece Koruma Alanları", her membasuyu kaptajı ve alanı için özenle belirlenerek sınırları ilgili haritalar / planlar üzerine işlenmeli, özellikle afet sonrası gerekecek içme suyu hususu önemle göz önünde tutularak korunma sürdürülebilirliği kentsel planlama kararları ve notları kapsamında kesin sağlanmalıdır. 

  1. İstanbul İli Sularını Kullanma

İstanbul ili yüzeysularının özellikle barajlar vasıtasıyla içme suyu olarak yaygın kullanımı dışında yeraltısuyu kaynaklarına (yeraltısuları, kaynaklar / membalar) da kentin ilk kuruluş döneminden günümüze uzanan süreç içerisinde her zaman ihtiyaç duyulmuştur. Özellikle memba suları ve        sığ – derin kuyularla erişilen yeraltısuları, yağışsız dönemlerin içme ve kullanma suyu sıkıntısı çekilmeden aşılmasında hayati rol oynamıştır. Günümüz İstanbul’unda da yine kent dışı – içi alanlarda açılan sondaj kuyuları vasıtasıyla çok çeşitli amaçlar (sanayi, tarım, kullanma, içme, vb.) doğrultusunda yeraltısularından ve membasularından büyük bir ekonomik değer ve istihdam imkanı olarak yoğun bir biçimde yararlanılmaktadır. Burada önemli olan husus “ÖZTAŞ, T., 2023” projesi kapsamında saptanmış olan ve hala yerleşim baskısı altına girmemiş alanlardaki uygun hidrojeolojik ortamların önceliklendirilerek bir an önce ayrıntılı araştırılması ve sürdürülebilir yararlanma olanaklarının acilen belirlenmesidir. Özellikle de gerçekleştirilecek hidrojeolojik araştırmalar sonunda ve hatta öncesinde, mevcut bilgi birikimine dayanarak tüm yeraltısuyu – yüzeysuyu ortamları ve beslenme alanları birer milli sit alanı yaklaşımıyla korunmalı ve bu yaşamsal yenilenebilir kaynakların sürdürülebilir kullanımı güvenceye alınmalıdır.              

2.1.  Güncel Gereksinimlere Yönelik Olarak Su Kullanma

“BİMTAŞ-İMP, 2006” çalışma dönemnde gerçekleştirilen İstanbul ili yeraltısuyu kullanım kapasitesi değerlendirmesinden elde edilen verilerden hareketle İstanbul’da kullanılan yeraltısuyu miktarına ilişkin bir genel değerlendirme yapılmıştır. İl alanında tespit edilebilmiş olan ve değerlendirmede kullanılan 5833 adet DSİ ve İSKİ su sondajı kuyusu, 1/25.000 ölçekli topoğrafik haritalardan varlığı belirlenen 2077 adet kaynak – pınar, 745 adet çeşme – yalak, 1208 adet tarihi çeşme ve 1049 adet keson – bostan / adi – taşörgü kuyu varlığı, İstanbul yeraltısularının güncel amaçlar (içme, kullanma, tarım, sanayi, vd.) doğrultusunda ne kadar yoğun kullanıldığının son derece çarpıcı bir göstergesi olmuştur (ÖZTAŞ, T., 2007).

Hesaplama sonucu bulunan “ölçülmüş yeraltısuyu kullanım miktarı” ile ölçül(e)mediği için ortalamalar çerçevesinde öngörülen “ölçül(e)memiş yeraltısuyu kullanım miktarı” ve bunların toplamından oluşan “toplam yeraltısuyu kullanım miktarı”nın o güne kadar sanılanın aksine hiç de küçümsenmeyecek bir miktar ve yayılımda bulunduğu ortaya çıkmıştır. Ayrıntılı olarak ilk defa hazırlanan bu 2006 çalışmasıyla yıllardır sanılanın aksine İstanbul yeraltısularının günlük su kullanımı içindeki payının kesinlikle önemsenmeyecek derecede olduğu ve İSKİ tarafından 2005 yılı için yüzeysularından temin edilmek üzere öngörülen 3.066.961 m3/gün’lük İstanbul su kullanımının %19,9’u oranında yeraltısuyu da kullaıldığı saptanmıştır ki bu oran içerisinde tam kapasiteyle yararlanılmayan su noktaları da bulunmakla birlikte bundan çok daha fazlasının, özellikle bilinmeyen sondaj kuyularından olan hesap dışı çekim ve mevcut işletmelerdeki hesaba katılmamış üretimler içerisinde yer aldığı bilinmelidir (ÖZTAŞ, T., 2007).

İstanbul il alanındaki hidrojeolojik ortamlardan alınabilecek güvenli sürdürülebilir su miktarı, hidrojeolojik ortam içinde yıl bazında bir “su geliri (beslenim) < su gideri (boşalım)” oluşturmayacak veya en azından “su geliri ≈ su gideri” dengesini sağlayabilecek düzeyde tutulmalıdır. Bu bağlamda, hidrojeolojik ortamlardan elde edilebileek güvenli sürdürülebilir yeraltısuyu miktarları yanı sıra su kaliteleri için de küresel iklim değişiminin ve yapılaşmış çevre yayılımının günümüzdeki ve gelecekteki görünür ve olası   etkileri mutlaka öngörülmelidir. 

2.2.  Afet Dönemlerindeki Gereksinimlere Yönelik Olarak Su Kullanma

İstanbul il alanında olası bir deprem sonrası halkın acilen veya geçici bir süre toplanabileceği veya barınabileceği toplanma – barınma – çadır alanları yerleri planlanmıştır. Bu tür durumlarda temini gereken en yaşamsal konuların başında ise ihtiyaç sahibi halka “su temini” ve özellikle “içme suyu temini” gelmektedir. Dolayısıyla, kent alanını ve yaşamını etkileyecek özellikte bir deprem sonrası durumda kentsel su iletim altyapısının bölgesel ya da yerel ölçekte kullanılamaz hale gelebileceği varsayımıyla bu tür ikamet alanlarında “yeraltısuyu” varlığından yararlanılması bir zorunluluk olarak görülmüş ve böyle bir yararlanılabilirlik durumu ayrı bir İBB-DEZİM projesi kapsamında ayrıntılı bir çalışma yapılmıştır (ÖZTAŞ, T., 2020b).

  1. İstanbul İli Sularından Korunma

İstanbul il alanında bulunan değişik türde su varlığı kapsamındaki farklı yeraltısuyu depolama kapasiteli yeraltısuyu ortamlarından ve bunlar içinde depolanmış yeraltısularından korunulmasına yönelik olarak yapılma(ma)sı gerekenler, esasen bu hidrojeolojik ortamlardan ve içerdikleri yeraltısuyunun miktar ve kalitesinden korunulması dışında daha farklı bir anlam taşımamaktadır. Bu bağlamda doğrudan veya dolaylı müdahalelerle korunulması gereken tüm su varlığı; yüzeysuları, yeraltısuyu depolama ortamları (hidrojeolojik ortamlar : sutaşırlar / akiferler, yarısutaşırlar / akitardlar) ve taşıdıkları yeraltısuları yanı sıra memba suları ve tüm kaynak suları türünde gruplandırılarak izleyen alt bölümler kapsamında incelenmiştir. İncelemede, mevcut su varlığının miktar ve kalite açısından olumsuz etkiler yaratabilecek ve birer potansiyel risk unsuru olarak da görülebilecek olan doğal ve antropojen (insan kaynaklı) ana nedenlerini de içeren bir genel değerlendirmesinin yapılması yaralı görülmüştür. 

Su Varlığından – Yokluğundan Kaynaklanan Doğal Riskler ve Genel Korunma Önlemleri :

İstanbul il alanındaki su varlığından yeraltısuyu ortamlarının ve taşıdıkları yeraltısularının neden olabileceği doğal riskler arasında en önemlisi; kurak veya uzun yıllar ortalamasından daha düşük yağışlı aylar – yıllar boyunca doğal beslenme koşullarının giderek ortadan kalkması sonucu bir stratejik su potansiyeli niteliği barındıran yeraltısuyu rezervinin yenilenememesi, bir yandan yağış azlığı ya da yokluğu nedeniyle geçirimli topoğrafik yüzeyden ve drenaj ağlarından süzülmeyle doğrudan, bir yandan da yeraltı akışıyla yeraltından dolaylı olarak beslenemeyen yüzeysuyu havzaları ile  yeraltısuyu ortamlarından – havzalarından giderek su temin edilemez duruma gelinmesi, böylece her tür kullanımdaki su ihtiyacının arttığı ve yeraltından su çekiminin en üst düzeyde olduğu bu dönemlerde genel ana sorun olan “susuzluk” yanı sıra bir çok teknik yersel olumsuzlukla karşılaşılmasıdır. Kuraklığın bir diğer yansıması da özellikle kıyı sutaşırlarında hidrolik dengenin tatlı yeraltı su düzeyi aleyhine bozulması ve böylece tuzlu denizsuyu girişinin kara yönünde iç kısımlara doğru ilerlemesiyle tuzlanan yeraltısuyunun sulama, suvarma, içme ve endüstriyel amaçlı kullanımda yaratacağı sorunlardır.

Yeraltısuyu varlığının neden olacağı bir diğer doğal risk olgusu da kritik doygunluk kalınlığı bulunan ince taneli yeraltısuyu ortamlarında deprem sırasında karşılaşılabilecek “sıvılaşma” olgusu ve bunun etkin bulunduğu alanlardaki ciddi yapısal deformasyonlardır.

İstanbul’un belli yöreleri için anlamı bulunan yeraltısuyu kaynaklı diğer önemli potansiyel doğal risk olguları da özellikle karbonatlı kayaç alanlarındaki sığ derinlikteki karstik yeraltı boşlukları ile yeraltısuyu varlığına bağlı olarak gelişen veya tetiklenen heyelan, kayma, krip, vb türden kütle hareketleridir. Ayrıca aşırı pompajlar da yeraltısuyu ortamını köreltmekte, kuyular kurumakta veya verimsizleşmekte ve su kalitesini bozmaktadır. Bu çerçevede yeraltısuyu varlığının artış değil de azalış gösterdiği dönemlerde taneli yeraltısuyu ortamlarındaki yeraltısuyu rezervinin aşırı tüketilmesi ve buna bağlı olarak yeraltı su düzeyinin düşmesi sonucu özellikle taneli yapısı bulunan yeraltısuyu ortamı alanları genelinde çökme, oturma, göçme gibi yüzey ve/veya yüzeyaltı deformasyonlar oluşmakta ve buralardaki yapısal unsurlarda can kayıplarına da yol açabilecek düzeyde hasar meydana gelmektedir.

Kötü kalite suların kullanılması da insan sağlığından sanayi ya da tarımsal kullanışlara uzanan geniş bir yelpazede ciddi olumsuzluklar yaratmaktadır. Çözüm; kurak dönemlerde özellikle taneli yapıdaki hidrojeolojik ortam alanlarının ve taşıdıkları yeraltısularının kullanımında sözü edilen olumsuzluklara karşı su kullanımının kısıtlanmasıdır. Hidrojeolojik ortamın alan ve yeraltısuyu varlığı bazında sorun yaratma potansiyeli taşıdığı sözü edilen konuların yaşanabileceği yerler özelllikle öngörülmelidir. Bu tür alanlar ise, başta su alanlarına komşu (deniz, göl, akarsu) yörelerdeki ve sonra da özellikle sanayi tesisleri türündeki yapılaşmaların bulunduğu taneli yapılı hidrojeolojik ortam alanları olarak yeni bir hidrojeolojik haritalama metodolojiyle hazırlanan İstanbul İli Hidrojeoloji Haritası’ndan kolayca saptanabilmektedir.

İstanbul il alanındaki su varlığından yüzeysuyu varlığının neden olabileceği “korunma” gerektiren doğal riskler arasında en önemlisi; özellikle küresel iklim değişiminin bir bileşeni olarak ortaya çıkan ani ve şiddetli yağışların yol açabileceği taşkın ve sel türü risklerdir. Bunlara karşı sürdürülen yerleşim alanları içinde açılan ve birer çöp deposuna dönüşerek görüntü kirliliği dahil yüksek birim maliyetli alanların kullanıldığı geniş ve derin kanallarla aşırı suyun iletilmesine çalışmak tarzındaki teknik önlemlerin ise ne oranda yarar sağladığı tartışma gerektirir. Bu konudaki ana çözümün öncelikle aşırı su gelirini, hızını ve dolayısıyla enerjisini azaltmak üzere üst havzada en azından sel kapanları türünde basit ve çok daha ekonomik yapılar oluşturmak olabileceği hususu öncelikle ve ivedilikle irdelenmeli, hayata geçirilmelidir.

Su Varlığından – Yokluğundan Kaynaklanan Antropojen Riskler ve Genel Korunma Önlemleri :

İstanbul il alanındaki su varlığından yeraltısularına bağlı antropojen (insan kökenli) risklerin en önemlisi, yeraltısuyunu besleme niteliği olan geçirimli taneli ortamlar üzerinde yapılaşmaya gidilmesiyle doğal beslenme alanlarının (doğal süzülme alanları) azaltıllması ya da tamamen yokedilmesi sonucu beslenemeyen yeraltısuyu miktarının giderek tükenmesi sonucu yeraltısuyunun yeterince ya da hiç temin edilememesi ve bu tür alanlarda oluşturulacak evsel, sanayi ve kimyasal / organik gübre kullanan tarımsal faaliyetlerle de kirlenerek içme ve kullanma suyu kalitesinin kısmen ya da tamamen kaybolmasıdır. Ayrıca yeraltı su düzeyinin antropojenik düş(ürül)mesiyle oluşabilecek zemin çökmeleri ile gerek buna bağlı ve gerekse karbonatlı kayaç alanlarındaki sığ derinlikte karstik yeraltı boşlukları bulunan alanlarda inşaa edilecek yapılarda görülebilecek çökmeler, oturmalar, eğilmeler gibi yapısal deformasyonlar yanı sıra yeraltısularının kirletilmesine bağlı olarak yapı temellerindeki beton ve metal aksamın aşınması (korozyon) ve kabuklanmasıyla (kireçlenme) temel taşıma direncinin düşmesi türündeki diğer riskler de yüksek olasılık dahilindedir.

İstanbul’un belli yöreleri için anlamı bulunan yeraltısuyu kaynaklı diğer bir önemli antropojen risk olgusu grubu ise doğaya yapılan bilinçsiz müdahalelerle özellikle taneli hidrojeolojik ortamlardaki yeraltısuyu varlığına bağlı olarak gelişen veya tetiklenen heyelan, kayma, krip, vb türünde kütle hareketleridir. Hidrojeolojik ortamın alan ve yeraltısuyu varlığı bazında antropojenik sorun yaratma potansiyeli taşıdığı sözü edilen konuların yaşanabileceği yerler özelllikle öngörülmeli ve buralardaki teknik girişimler titizlikle değerlendirilmelidir. Bu tür alanlar, yeni hidrojeolojik haritalama metodolojisiyle hazırlanmış bulunan İstanbul İli Hidrojeoloji Haritası’ndan kolayca görülebileceği gibi, su alanlarına komşu (deniz, göl, akarsu) yöreler ile kil ve killi kayaç baskın litolojiler içeren taneli yapılı hidrojeolojik ortam alanlarıdır.

İstanbul il alanındaki su varlığından yüzeysuyu varlığının neden olabileceği “korunma” gerektiren antropojen riskler arasında en önemlisi yüzeysularının kirletilmesidir. Her tür sıvı ve katı kirleticinin akarsu, dere ve göllere iletildiği, arıtma tesislerinin olmadığı ya da gerektiğince işletilmediği durumlarda yüzeysularının, göllerin ve bunlarla ilişkili yeraltısularının, toprağın ve bitkilerin kirlenmesi kaçınılmazdır. Bunun sonucu ise sadece kirli suyun neden olacağı insanlardaki çeşitli sağlık sorunları değil, aynı zamanda bu suyu kullanan hayvanlardaki ve bitkilerdeki bozulmalar yanı sıra bunları besin olarak tüketen tüm canlılardaki sağlık sorunlarıdır.

 

KAYNAKÇA

ÖZTAŞ, T., 2001, Kentsel Jeoloji Dersi (MSGSÜ Mimarlık Fak. Şehir ve Bölge Planlama         Bölümü, 3. YY)            İstanbul

ÖZTAŞ, T., 2006, Kentsel Jeoloji Ders Notu, MSGSÜ Mimarlık Fak. Şehir ve Bölge Planlama Bölümü,          127 s., İstanbul

ÖZTAŞ, T., 2007, İstanbul İl Alanının Hidrojeolojik Özellikleri ve Haritası, İBB – Planlama ve            İmar Dai. Bşk. Şehir Planlama Md. “İstanbul Büyükşehir Nazım İmar Planı Analitik Etüdler          İşi”, İBB Planlama ve İmar Dai. Bşk. Şehir Planlama Md., BİMTAŞ-İMP, 279 s., İstanbul

ÖZTAŞ, T., 2019, Yönetilir Akifer Beslemesi (MAR: Managed Aquifer Recharge) – Suni        Besleme, 32 s., İstanbul (yayınlanmamış)

ÖZTAŞ, T., 2020a, İstanbul İl Alanının Membasuyu ve Yeraltısuyu İşletmeleri Envanteri,         “İBB–DEZİM / GRM Ortak Projesi: Deprem Sonrası İçme ve Kullanma Suyu Teminine    Yönelik           Olarak İstanbul İl Alanı Membasuyu ve Yeraltısuyu Şişeleme ve Damacanalama     İşletmelerinin Tespiti Projesi”, 207 s., İstanbul”

ÖZTAŞ, T., 2020b, Deprem Sonrası Kullanıma Yönelik Toplanma – Çadır – Barınma Alanları  Envanteri ve Yeraltısularından Yararlanılabilirlik, “İBB-DEZİM / GRM Ortak Projesi :            Deprem           Sonrası İçme ve Kullanma Suyu Teminine Yönelik Olarak İstanbul İl Alanı Hidrojeolojik  Ortamlarının (Yeraltısuyu Ortamları) Tespiti” Projesi, 194 s., İstanbul

ÖZTAŞ, T., 2023, İstanbul İl Alanının Hidrojeolojik Özellikleri (Hidrojeoloji Raporu, Hidrojeoloji Haritası, Teknik Kullanım Kılavuzu) ve Pilot Bölgelerde Kentsel Planlama ve Sürdürülebilirlik Odaklı Yararlanabilirlik Potansiyeli”, İstanbul İli Genelinde Afet Riski Altındaki Alanların Belirlenmesine Altlık Veri Üretmek Amacıyla Yer Bilimsel Araştırmaların Gerçekleştirilmesi İşi, “İBB-DEZİM / GRM Ortak Projesi, 1 Ana Rapor + 7 Ek Rapor, İstanbul

 

Prof. Dr. Turgut ÖZTAŞ

Sicil No: 5

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası

İstanbul Şubesi A.

 

 https://www.jmo.org.tr/resimler/ekler/fa175370c8626ee_ek.jpg

Okunma Sayısı: 3088
Fotoğraf Galerisi
En Çok Okunanlar
TMMOB
Jeoloji Mühendisleri Odası