TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
22 MART DÜNYA SU GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI

Basına ve kamuoyuna;

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, 1992 yılında Rio de Janerio‘da düzenlenen BM Çevre ve Kalkınma Konferansı‘nda dünyada suyun giderek artan öneminden dolayı her yıl 22 Mart gününün "Dünya Su Günü" olarak kutlanmasına karar verilmiştir. 22 Mart 1993 tarihinden bu yana ve her yıl farklı temalarla kutlanmakta olan Dünya Su Günü 2008 yılından beri temiz su sorununa dikkat çekmek, içilebilir su kaynaklarının korunması ve çoğaltılması konusunda somut adımlar atılmasının sağlanmasında teşvik olması amacıyla kutlanmaktadır.

Su canlıların yaşaması için hayati öneme sahiptir ve yaşamın temel öğelerinden biridir. En küçük canlı organizmadan en büyük canlı varlığa kadar, bütün biyolojik yaşamı ve bütün insan faaliyetlerini ayakta tutan sudur. Su hayattır, doğanın biz insanlara sunduğu en etkili, en basit, en yan etkisiz ilaçtır. Su, bir besin maddesi olmasının yanında, içerisinde bulundurduğu mineral ve bileşiklerle vücudumuzdaki her türlü biyokimyasal reaksiyonların gerçekleşmesinde inanılmaz derecede etkin rol oynamaktadır. Vücudumuzun pH dengesinin korunmasından başlayarak, hücrelerdeki moleküllere ve organellere dağılma ortamı oluşturmasına; besinlerin, artık maddelerin ilgili yerlere taşınmasına kadar pek çok görev alır. Bu nedenle susuz hayat düşünülemez. Su canlının ve canlılığın her şeyidir. Suyun olduğu hayatta canlılık vardır, huzur vardır. Su, aynı zamanda canlılar için bir yaşam ortamıdır

Dünyadaki toplam su miktarı 1,4 milyar km3`tür. Bu yeryüzünün %70`ine karşılık gelmektedir. Bunun %97,5`u okyanus ve denizlerde tuzlu su olarak, %2,5`u tatlı su formunda bulunmaktadır. 

DSİ Genel Müdürlüğü verilerine göre, Ülkemizin 193 milyar m3 yerüstü suyu, 41 milyar m3 de yeraltı suyu potansiyeli olmak üzere toplam yenilenebilir su potansiyelimiz brüt 234 milyar m3`dür.  Ancak tüketilebilecek yerüstü suyu potansiyeli yılda ortalama toplam 98 milyar m3`tür. 14 milyar m3 olarak belirlenen yeraltı suyu potansiyeli ile birlikte ülkemizin tüketilebilir yerüstü ve yeraltı su potansiyeli yılda ortalama toplam 112 milyar m3 olup, bunun 44 milyar m3`ü kullanılmaktadır.

Yılda kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 8-10 bin m³ olan ülkeler "su zengini" , 2000m³ den az olanlar "su azlığı çeken" , 1000m³ den az olanlar ise "su fakiri"  ülkeler arasında kabul ediliyor. Türkiye, kişi başına ortalama1430m³  ile su azlığı yaşayan bir ülke sınıfına giriyor. Türkiye`de son 20 yılda kişi başına düşen su miktarı 4 bin m³ den, 1430m³ e düştü. Devlet İstatistik Enstitüsü 2030 da nüfusumuzun 100 milyon olacağını öngörüyor. Mevcut kaynakların tamamının bozulmadan korunduğunu varsayarsak bile 2030 yılı için kişi başına düşen kullanılabilir su miktarının 1000m³ civarında olacağı söylenebilir. Türkiye su fakiri bir ülke olma yolunda hızla ilerliyor. Türkiye`de su kaynakları ile ilgili en önemli sorunu sektörel su kullanımlarındaki plansızlık ve su kaynaklarının korunmaması oluşturuyor. Bu sebeple Türkiye`nin gelecek nesillerine sağlıklı ve yeterli su bırakabilmesi için kaynakların çok iyi korunup, akılcı kullanılması gerekmektedir.

Dünyadaki toplam su tüketiminin %70`i sulama, %22`si sanayi ve %8`i içme ve kullanma suyu amaçlıdır. Gelişmiş ülkelerde bu oranlar sırasıyla %30`i sulama, %59`u sanayi ve %11`içme ve kullanma suyu iken, az gelişmiş ülkelerde %82`i sulama, %10`u sanayi ve %8`içme ve kullanma suyudur. Bu oranlarla su kullanımı gelişmişliğin de göstergesi olmuştur.

Ülkemizde ise %72,73`i sulama, %11,36`sı sanayi ve %15,91`i içme ve kullanma suyu amaçlıdır. 

Nüfusumuzun ve sanayileşmesinin hızla artması, tarımsal gübre ve ilaçların kullanımının giderek yaygınlaşması gibi nedenlerle su azlığı çeken ülke konumunda olan ülkemizin, 20-30 yıl sonra geri dönüşümü imkânsız su sorunlarıyla karşı karşıya kalacağı açıktır. Hayatımızın devamı ile her türlü biyolojik ve fizyolojik aktivitelerimiz için gerekli olan su vazgeçilemez öneme sahiptir. Her gün besinlerle ve doğrudan ortalama 2.5 lt suyu vücudumuza almak zorunda olduğumuz hatırlanırsa, içme sularının kalitesinin sağlığımız açısından taşıdığı değer ortadadır. Su, sadece bizim için değil, hem bitkilerin hem de hayvanların sağlık ve verimlilikleri açısından da yaşamsal değerdedir. Bu derece değerli olan sularımızın kirletilmemesi için ülke insanımızın bilinçlendirilmesi başta olmak üzere, sularımızın korunması birincil görevlerimizden olmalıdır. Doğaya müdahale etmeden, orman ve diğer bitki alanları korunarak, kirliliğin doğanın kendi döngüsü içinde temizlenebilecek oranda ve şekilde ortamlar oluşturarak doğa ile uyum içinde yaşamayı başarmayı ilke edinmemiz gerekmektedir. Gelecek nesillerin yaşamının bizim elimizde olduğunun bilincinde hareket etmeliyiz. Bunun da ön koşulu gelecek nesillere içilebilir nitelikte su ve yaşanabilir bir çevre bırakmaktır.  Her şeyi meta olarak görmemektir. 

DSi 13 Bölge Müdürlüğü verilerine göre;

Antalya ilinin Toplam yerüstü su potansiyeli 15 118,25 hm³ =15.118.250.000 Metreküp

Antalya ilinin Toplam yeraltı su potansiyeli 788,88  hm³ =788.880.000 Metreküp

Antalya ilinin Toplam su potansiyeli 15 907,13 hm³=15.907.130.000 Metreküp

 Antalya`da ortalama kişi başına düşen yıllık su miktarı: 6949,72m3

Bölgemiz bu su potansiyeli ile ülkemiz su potansiyelinin % 9` una sahiptir.

Bölgemiz, su potansiyeli olarak bu durumuyla Türkiye geneline göre oldukça zengin sayılabilecek bir yöreyi temsil etmektedir. Önemli su kaynaklarımızdan başlıcaları;  Eşen-Karaçay, Demre Deresi, Finike-Başgöz Çayı, Finike-Alakır Çayı, Kırkgözler Çayı, Düden Çayı, Aksu Çayı, Köprüçay, Manavgat Çayı, Karpuz Çayı, Alara Çayı, Kargı Çayı, Dim Çayı, Sedre Çayı ve Bıçakçı Çayıdır.

Antalya kentinin içme-kullanma suyu durumu nedir diye bakarsak; 

Antalya kentinin içme-kullanma suyunun tamamı yeraltısuyundan karşılanmaktadır. Yüzey suyu olarak Karacaören Barajından su getirilmesiyle ilgili proje yapım aşamasındadır.

ASAT verilerine göre Yeraltısuyu Su Kaynaklarımız; 

1-Duraliler YAS Kuyuları ve Duraliler Pompa İstasyonu; Duraliler köyü mevkiinde 2500 dönüm 49 yıllığına orman genel müdürlüğünden kiralanmış olan orman arazisi üzerinde 37 adet derin kuyu, 2 adet tesis ve toplama deposundan oluşmaktadır. Şehrin %88 su ihtiyacını karşılamaktadır. Pompa istasyonundan Antalya‘ya saniyede 2700 Lt/sn su verilmektedir.

 2-Termesos YAS Kuyuları ve Termasos Pompa İstasyonu; 5000 m2 alan 49 yıllığına orman genel müdürlüğünden kiralanmıştır. 13 adet derin kuyu, 1 adet 2500 m3 toplama deposu ve bir adet 7500 m3 toplama deposunda su üretimi yapılmaktadır. Yeniköy Yeşilbayır ve Düzlerçamı mahallelerine saniyede 320 lt su verilmektedir.

ASAT verileri böyle olmasına karşılık benim bildiğim bu bölgede 25`in üzerinde sondaj kuyusu varlığıdır.

3-Gürkavak Kaynağı; Antalya`nın ilk içme suyu kaynağıdır. Toros dağları eteğinde Güver Uçurumu mevkiinde 280 kotundan cazibe ile şehre gelen doğal içme suyu kaynağıdır. Ortalama debisi saniye de 120 litredir. Bu kaynaktan cezaevi yakınlarındaki 5000 m3 lük depoya dökülerek buradan da Gülveren, Ünsal, Şafak, Yeni Sanayii`nin bir bölümü, Ahatlı, Yeni Doğan ve zaman zaman da Meltem mahallesi civarı bu kaynaktan beslenmektedir.

4-Yemişpınarı Kaynağı, Antalya Hacısekiler köyü mevkiinde Elmalı Hisarçandır Mahalle yolu üzerinde ortalama debisi 60 lt/sn olan doğal bir kaynaktır. Bu kaynaktan cazibe ile Hacısekiler ve Çakırlar mahalleleri beslenir. Gürkavak kaynağı ile beraber tamamen herhangi bir enerji masrafı olmaksızın şehrimizi besleyen doğal kaynaktır. Her iki kaynağın sertliği ortalama 16 Fransız sertliğindedir.

5-Boğaçay YAS Kuyuları ve Boğaçay Pompa İstasyonu; Gürsu mahallesi 100. yıl bulvarı üzerinde bulunmakta olup, 3 keson kuyu ve 2 adet derin kuyu toplama deposu ve 1 adet tesisten 4 adet yatay pompadan oluşmaktadır. Şehre saniye de 420 litre/sn su verilmektedir.

ASAT sitelerinde görülmese de geçmiş dönemde Aksu Çayı Güloluk Mahallesi arazilerinde etüt ve sondaj çalışmalarının yapıldığını biliyoruz. Bu bölgeden 1000l/sn alınabilecektir. Yine kısa süre önce Döşemealtı Kovanlık Mahallesi arazileri Çubukboğazı girişinde de yeraltısuyu araştırmaları yapıldığı ve bu bölgede de 36 adet sondaj kuyusu açılacağı bilgimiz dâhilindedir.

DSİ 13. Bölge Müdürlüğü tarafından Antalya Kenti Su Kaynaklarının koruma alanları belirlenmiş 28.12.2009 tarih ve 27446 sayılı yine 03/06/2011 tarih ve 27953 sayılı Resmi Gazetelerde yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Resmi Gazetede su kaynakları için Mutlak Koruma Alanları, 1. Derece Koruma Alanları ve 2. Derece Koruma Alanları belirlenerek uyulması gereken kurallar belirlenmiştir. 

"YERALTI SULARININ KİRLENMEYE VE BOZULMAYA KARŞI KORUNMASI HAKKINDA YÖNETMELİK"         7 Nisan 2012tarih ve 28257 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. 

Mutlak koruma alanının (50 metre) çevresi dikenli tel ile çevrilir, içme suyunun temin edildiği idare tarafından kamulaştırılır, tapu kaydına koruma alanı olarak işlenir. 

1. Derece Koruma Alanı: Beslenme alanı yüzeyinden akifere süzülen suyun YAS işletme tesisine ulaşıncaya kadar 50 günde kat etmesi gereken yola eşit mesafenin sınırı ile Mutlak K.A. sınırı arasında kalan bölgedir. Koruma Alanları Nasıl Belirlenir? 

2. Derece Koruma Alanı: 1. Derece K.A. dış sınırından başlayarak kaynağın beslenme alanı sınırı göz önüne alınarak belirlenir. Bu sınır en fazla yüzey suyu drenaj alanına kadar uzatılabilir. Yan havzadan beslenim olması durumunda ise, beslemeyi sağlayan akifer koruma alanına dahil edilebilir.

Karstik, çatlaklı ve kırıklı akiferlerde yeraltı suyu dolaşımı, genellikle geçirimlilik konusunda büyük değişimler gösterir. Bu tür akiferlerde kirlenme potansiyeli genellikle yüksektir.

  • Mutlak koruma alanı: Karst kaynakları için kaynak çıkış yeri veya su sondaj kuyularından çekim yapılan sahanın yeraltı suyu akış yönünde kaynağı besleyen karst akiferinin özelliğine göre 50 ile 100 metre arasında belirlenir
  • Birinci derece koruma alanı: Karstik akiferdeki yeraltı suyunun boşalım noktasına en az 10 günde ulaşan bölgeyi kapsar. Bu alanda bulunan ve noktasal olarak yüzey veya yağış suyunu yeraltı suyuna direkt ileten düdenler için mutlak koruma alanı tedbirleri uygulanır 
  • İkinci derece koruma alanı: Bu alan 1 inci derece koruma alanı ile beslenim alanının topoğrafik yüzey suyu bölüm hattı veya yeraltı suyu akım yönünün değiştiği tali yüzey suyu bölüm hattı arasında kalan bölgedir. Bu alanda bulunan ve noktasal olarak yüzey veya yağış suyunu yeraltı suyuna direkt ileten düdenler için mutlak koruma alanı tedbirleri uygulanır.

Peki, bu koruma alanları ile ilgili yasaklar nelerdir. Dersek Yine kanun ve yönetmeliklere dönmemiz gerekir.

  • Mutlak koruma alanı: Bu alanda yalnız yeraltısuyu işletme tesisinin bulunmasına ve çalışmasına müsaade edilir, başka hiçbir maksat için kullanılamaz. 
  • Birinci derece koruma alanı:

Kentsel Yapılaşma ( rekreasyon tesisleri hariç)

Uçak pisti ve yollar, demiryolları

Kentsel evsel atıkların (katı ve sıvı atıklar dahil) depolanması, üretilmesi ve yok edilmesi,

Mezarlık alanları,

Madencilik (işletme, zenginleştirme,gang veya atık malzemenin yıkanması, taş ve mermer ocağından malzeme alınması),

Endüstriyel fabrikalar ve organize sanayi bölgeleri

Nükleer aktiviteler,

Gübre ve pestisitler (kullanma, depolanma, yok etme)

Akaryakıt, LPG istasyonu vb. yakıt depolama ve iletme tesisleri,

Katı atık ve tehlikeli atık düzenli depolanma tesisleri (atık barajlar)

İkinci derece koruma alanı:

Su kirlenmesine sebep olan maddelerin yeraltında depolanması ve yerinden 

çıkartılması,

Nükleer aktiviteler

Metalürji ve petrokimya tesisleri

Katı atık ve tehlikeli atık düzenli depolama tesisleri (atık barajlar) 

Yapılamaz demektedir. 

İçme –kullanma suyu temin edilen su kaynaklarının korunmasına yönelik en son tebliğ 22 Mayıs 2015 tarih ve 29363 Sayılı Resmi Gazetede yayınlanmıştır. "YERALTI SULARININ KİRLENMEYE VE BOZULMAYA KARŞI KORUNMASI HAKKINDA YÖNETMELİKTE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK" 13. MADDE 3. Paragraf şöyledir. 

 

 "Mutlak koruma alanı, içme suyu temini yapılan kuyu, pınar, kaynak, kaptaj, tünel, galeri ve benzeri için oluşturulur.  Bu koruma alanı, suyun alındığı noktayı korumaya yönelik oluşturulmuş bir alan olup en az elli metre yarıçapında bir alanı ifade eder. Söz konusu alanın yarıçapı yerel şartlar dikkate alınarak DSİ tarafından yüz metreye kadar genişletilebilir. Bu alan içme suyunu kullanan idare veya idareler tarafından kamulaştırılarak emniyete alınır ve tapu kaydına mutlak koruma alanı olarak işlenerek Bakanlığa bildirilir. Bu alanda hiçbir faaliyete izin verilmez. Bu koruma tedbirini uygulayabilmek için bu alanın çevresi suyu kullanan idare tarafından dikenli tel ile çevrilir." Demektedir. 

Antalya Büyükşehir Belediyesine bağlı su ile ilgili birimi ASAT Genel Müdürlüğüdür. ASAT yukarıda belirlenen kanun ve yönetmelikler çerçevesinde "Su Havzaları Koruma ve Kontrol Yönetmeliği"ni yayınlamıştır. Bu Yönetmelik 20/11/1981 tarih ve 2560 sayılı kanun ile belirlenen görev ve yetki alanı içinde, şehrin yararlandığı ve yararlanacağı tüm yüzeysel ve yeraltısuyu kaynaklarını kapsamaktadır. Yine bu Yönetmelik, 11/08/1983 tarih ve 18132 sayılı Resmi Gazete ‘de yayımlanarak yürürlüğe giren 2872 sayılı Çevre Kanunu`na, 20/11/1981 tarih ve 2560 sayılı kanunun 3009 sayılı kanunla değişik m.2.c. ve 20 inci maddesine dayanılarak, Antalya Kenti Su Kaynakları ile ilgili 28/12/2009 tarih ve 27446 sayılı Resmi Gazete ‘de belirtilen ve 03/06/2011 tarih ve 27953 sayılı Resmi Gazete `de belirtilen düzenlemelere uygun olarak hazırlanmıştır.

Kentin içme suyu kaynaklarının kirlilikten korunması,  kentin düzenli ve sağlıklı gelişimi için düdenlerin ve düdenlerin mutlak koruma alanlarının belirlenmesi Resmi Gazete `deki ilan gereği zorunlu hale gelmiştir. Mutlak koruma alanı olarak tanımlanan düdenlerin tek tek yerleri, özellikleri ve her düdenin ne kadar korunması gerektiği araştırılmıştır. Yapılan bu çalışma sonrası 247 aktif düden tespit edilmiştir. Bu düdenlerin bazılarının kapasitelerinin yetersizliği ve rögar vb. yapılar şeklinde düzenlendiği için 212 düdenin korunması gerektiği belirtilmiştir. 

Bu çalışmalardan sonra ASAT kendi bünyesinde de yaptığı çalışma sonrasında yeni düdenler tespit ettiğini ve bu sayının daha da arttığını biliyoruz. 

Bu yönetmeliğin;

İKİNCİ BÖLÜM Su Kaynaklarının Korunması ile ilgili Genel Esaslar 

İlkeler MADDE 5:  Değişik( 30/05/2012 tarih ve 16 nolu  Genel Kurul kararı) 

 (3). Paragraf;  Düdenler ve çevresindeki alan, mutlak koruma alanı olarak korunur ve telle çevrilir. Bu alanlar içerisinde, düdenlere atık atılamaz, kuyu açılarak ve/veya sızdırma kuyuları vasıtasıyla atıksular yeraltına verilemez. Demektedir. 

ASAT bu çalışmalar ve Genel Kurul Kararları sonrasında Düdenlerle ilgili hazırlanan raporu ilgili meslek odaları ve ilgili DSİ, Tapu Kadarstro, belediyeler vb kurumlara da göndermiştir.  Raporda belirtilen düdenler ve mutlak koruma alanları için imar şerhi koydurmuştur. Raporun hazırlandığı dönem düdenler ve koruma alanlarının geneli orman, kamu ve 2B arazi niteliğinde idi. 

Ne olduysa bilmiyoruz ama ASAT korunması gereken 212 adet düdeni görmezden geliyor, sanki düdenlerle ilgili bu raporu aynı ASAT hazırlatmamış gibi 2015 Genel Kuruluna sadece 4 adet düdenin BIYIKLI, YAĞCA, AŞAĞIOBA ve VARSAK düdenlerinin korunmasını getiriyor. Ne yazık ki mecliste tüm parti üyelerinden bir tek itiraz bile gelmeden, düdenin ne olduğu, görevleri hakkında bilgisi olmayan meclis üyeleri tarafından kabul edilmiştir. ASAT yönetiminin bunu yapmaya hakkı ve yetkisi yoktur. Çünkü bu karar yasa ve yönetmeliklere aykırıdır. Ayrıca su kaynaklarının korunmasında 1. Derece sorumluluğu olan ASAT su kaynaklarını direk kirletici etkisi olan düdenleri ve koruma alanlarını ranta teslim etmemeli idi. Bu yüzden 2 B arazilerin özel mülkiyete geçip tapulanma sırasında itiraz etmemiş ve belediye adına tapu tescilinde bulunmamıştır. Bu haliyle de gelecekte belediye mali kaynaklarını ve su kaynaklarını ranta heba etmiştir. 

Kentin içme suyu kaynaklarını tehdit eden sadece düdenler değildir. Kente yatırım yapıyoruz diyerek ciddi paralar harcanarak yaptırılmaya çalışılan Boğaçay Projesi ile şehre saniye de 420 litre/sn su veren Boğaçay su kaynaklarını bir günde kirletecek, tuzlandıracak ve kullanılmaz olacaktır. Ayrıca Çakırlar ve Bahtılı ovalarının belirli bölümündeki yeraltısularının da tuzlanıp kullanılamaz olmasın neden olacaktır. 

Diğer bir tehditse BATI ÇEVRE Yolu`dur. Bu yolun projelendirilmesi ve yapılması yasalara, yönetmeliklere göre suçtur. Çünkü bu yolun belirli bir kısmı Antalya kentinin genelinin su ihtiyacını karşılayan Duraliler içme suyu kaynaklarını MUTLAK KORUMA Alanından geçmektedir. Hâlbuki kanun "Bu alanda yalnız yeraltısuyu işletme tesisinin bulunmasına ve çalışmasına müsaade edilir, başka hiçbir maksat için kullanılamaz." Demektedir. Dolaysıyla bu yolun projelendirmesinden tutunda şu aşamaya kadar yapılan tüm işlemler yasalara karşı suç işlenerek bile bile yapılmıştır. Çünkü gerek Karayolları yetkililerini, gerekse ASAT ve Büyükşehir Belediye Başkanını bu konuda daha işin başında uyardık.

Yine su kaynaklarını tehdit eden başka bir tehdit daha proje çalışmaları devam eden ama güzergâhın tespit edildiği liman bağlantılı demiryolu projesidir. Bu proje de aynı Batı Çevre Yolu gibi Duraliler içme suyu kaynaklarını MUTLAK KORUMA Alanından geçmektedir. Bu yetmiyor Kırkgöz Kaynakları Mutlak Koruma alanından da geçiyor. Bu konuda yine tüm yetkilileri yaptığımız ziyaretlerle uyardık. 

Bu uyarılara karşı gördüğümüz yetkililerden sadece kulaklarını tıkamak ve gözlerini bağlamak olmuştur. İşte bu nedenlerle Antalya kentinin gelecekte su sıkıntısı çekeceği gerçeğidir. Bir taraftan Isparta, Bucak ve Korkuteli ovalarında kullanılan tarımsal ve hayvansal atıklardan tutunda, tüm altyapı yatırımlarında su kaynaklarının korunması göz ardı ediliyorsa sizin ne kadar çok suyunuz olursa olsun. Kirlenmiş, kalitesi bozulmuş suyu kullanamazsınız. 

Bizler her şeye karşı değiliz. Antalya`da mutlaka yatırım yapılmalıdır. Yatırım yapılacak yer seçilirken kamu çıkarı, kamu yararı korunmalıdır. Böyle yerler Antalya`da vardır. Hem yol yapacak, hem demiryolu yapacak hem de imara açılacak yerler su kaynakları koruma alanları olmamalıdır. Su kaynaklarına karşı yapılan bu saydığımız zararları ve kötülükleri yapanlar hem yasalara karşı, hem de gelecek nesillerimize karşı suç işlemişlerdir. 

"Dünya Su Günü" olarak kutlanan bu 22 Mart gününde en alt kademesinden en üst kademesine kadar tüm yöneticileri uyarmak Jeoloji Mühendislerinin görevi olmuştur. Bu günde bu vesile ile yukarıda açıklanmış olan yasa ve yönetmeliklere karşı tüm uyarılarımıza rağmen şimdiye kadar uyulmamıştır. Bu kez de siz değerli basın aracılığıyla yöneticileri bir kez daha uyarıyoruz. Kanunlara, yönetmeliklere uyunuz! Unutmayalım ki su yoksa yaşam da yoktur. Dünyanın en güzel ve güzide kenti Antalya`mızın geleceğini karartmayalım. Su kaynaklarımızı koruyalım. Antalya halkına da sularımıza sahip çıkalım diyorum. Su kaynaklarımızın kirletilmesine HAYIR diyelim. Su kaynakları koruma alanlarının imara açılmasına HAYIR diyelim. Su kaynakları koruma alanlarına kara ve demiryolu yapılmasına HAYIR diyelim. Su kaynakları koruma alanlarının korunmasına karşı gelenlere HAYIR diyelim. Su kaynaklarının ranta heba edilmesine HAYIR diyelim. 

 

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası

      Antalya Şube Başkanı

Okunma Sayısı: 3246
Fotoğraf Galerisi
TMMOB
Jeoloji Mühendisleri Odası