Dünya geneli istatistiklerine baktığımız zaman, ailenin ve toplumun temel direği olan kadınlarımız aile içi ve sosyal şiddete maruz bırakılmaktadır. En az üç kadından biri dövülmüş, tecavüz ve kötü davranışla hayatı boyunca suistimal edilmiştir. Genellikle suistimal eden kişi, aileden birisi ya da yakınıdır. Ev içi şiddet; bölge, etnik köken, eğitim, kültür, sınıf ve din gözetmeksizin kadınlara karşı yapılan en yaygın suistimal şeklidir. Birleşmiş Milletler Örgütü tarafından Türkiye‘de yapılan araştırmaların sonuçlarına göre, kadınların %28 ile 68‘i fiziksel şiddete maruz kalmaktadır. Kadına yönelik şiddetin, son yıllarda % 1400 artmasına karşın, %48 oranındaki kadın, uğradığı şiddeti anlatamamaktadır. Kadına yönelik şiddette, alt ve üst gelir grupları arasında da pek bir farklılık bulunmamaktadır. Özellikle son yıllarda kadın cinayetlerinin dramatik bir artış göstermesi ve çocuk yaştaki kızlarımızın evlendirilmesi ülkemizde, toplumun kadına olan bakış açısının değişmesi ve bilinçlenmesi gerektiğini göstermektedir. Geleneksel değerler ve yaşam şartları, kadına cinsiyeti baz alarak değer biçmektedir.

Cumhuriyet ile kazanılmış hak ve özgürlüklerle birlikte, yaşamın her alanında başarıyla yer almış kadınlarımızın ekonomiye katkıları gün geçtikçe kısıtlanmakta, ücret ve mevkii konusunda en alt sıralarda kaldıkları gibi, iş yerlerinde mobbinge (psikolojik taciz) maruz kalmaktadır. Ülkemizde; kadınlar 39 milyon nüfusa sahiptirler, bunların %75 oranındaki kesimi çalışmamakta olup, %41,9‘u fiziksel ve cinsel şiddete maruz bırakılmaktadır.

Ülkemizde her gün birden çok kadın cinayeti ile karşılaşmaktayız. Cinsel taciz ve tecavüz olayları, gazete köşelerinden düşmemekte, Ayşe Paşalı, Nermin Şen, Sebahat Gezer gibi kadınlarımız katledilmekte, Fuhuşa sürüklenen kız çocukları, çocuk anneler, genç kız ve kadın intiharları,  adli vakalar olarak göze çarpmakta, Kadınların ezilmişliği ve ikinci plana atılmaları giderek artmaktadır.

Ülkemiz, Dünya Ekonomik Forumu Raporuna göre kadın-erkek eşitliği sıralamasında 134 ülke arasında 126. sırada bulunmaktadır. Aynı raporda Türkiye‘de kadınlar, fırsat eşitliği ve ekonomik katılım alanında 131, eğitimde 109, siyasette 99, sağlıkta 61.sıradadırlar.

Tüm bunların sonucunda, daha demokratik ve çağdaş bir toplum için kadınlarımızın güçlendirilmesi, eğitim, istihdam, sağlık, siyaset vb. konularda etkinlik alanlarının genişletilmesi, eşit fırsat ve olanaklardan yararlanması sağlanmalıdır. Kadınlara karşı geleneksel tutum ve bakış değişmediği sürece toplumda hak ettiği yeri alması çok zordur. Gelecek nesilleri yetiştiren kadınlarımız olduğu için eğitim ve fırsat eşitliği sağlanmalı kadınlarımız insan olma hakkını temin etmek için her türlü idari ve hukuki düzenlemeler yapılmalıdır.

Mesleğimizde de olduğu gibi tüm dünya kadınlarının yürüttükleri bu mücadelenin temelinde; İnsan Hakları Beyannamesi‘nde vurgulandığı üzere insan haklarının tüm kadınlar için de bilinmesi ve uygulanması, cinsiyet ayrımı yapılmadan insan olarak algılanması, şiddet, taciz ve tecavüzden uzak yaşanması, bedenlerinin ve emeklerinin sömürülmemesi, istismara uğramaması, özgürlük, hak ve hakkaniyet yer almaktadır.

Jeoloji Mühendisleri Odası Konya Şubesi olarak tüm kadın meslektaşlarımızın, mesleki kariyerlerinde önlerine çıkabilecek tüm zorluklara ve meslek alanlarının genişletilmesinde, eşit fırsat ve olanaklardan yararlanmalarının sağlanması adına sadece bugün değil, her zaman yanlarında olduğumuzu hissettirme amacındayız.

Toplumun temel taşlarını oluşturan, varlıklarıyla bugünü ve yarınlarımızı şekillendiren kadınların barış, emek, demokrasi, hak ve özgürlükler mücadelesinde kadın - erkek herkesin yaşamın her alanında yan yana, omuz omuza olduğu bir gelecek temennisiyle, kadın meslektaşlarımızın ve tüm kadınlarımızın, nice güzel günlerimiz olması dileğiyle Kadınlar Günümüz kutlu olsun."

Jeoloji Mühendisleri Odası

Konya Şubesi