TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
TRABZON ŞUBE OLARAK 26 AĞUSTOS 2010 DA RİZE-GÜNDOĞDU BELDESİNDE YAŞANAN HEYELANI YERİNDE İNCELEDİK.

ŞUBEMİZİN DÜZENLEDİĞİ RİZE-GÖNDOĞDU SEL VE HEYELANI HAKKINDAKİ RAPORUMUZ VE BASIN AÇIKLAMAMIZ AŞAĞIDA SUNULMUŞTUR.

NE ZAMAN BU HEYELAN VE SELLER CAN ALMAYACAK?

26 Ağustos 2010 Perşembe akşamı saat 19.00 sıralarında birkaç saat süreyle yağan aşırı yağışlar sonucunda Rize Gündoğdu Beldesinde ve bağlı mahalle (Hamidiye, Dağınıksu, Taşlıdere, Bozukkale) ve köylerinde (Veliköy, Yenikale, Akpınar, Pınarbaşı, Taşlık, Aktaş, Taşpınar) meydana gelen heyelan ve sel olayları neticesinde 13 vatandaşımız hayatını kaybetmiş 1 vatandaşımız ise hala aranmaktadır. Belde merkezinde yaklaşık 20 ev tamamen kullanılamaz hale gelmiş, Gündoğdu - Veliköy arasındaki dere kenarından yapılmış karayolu tamamen tahrip olmuş, güzergâh boyunca çay alım tesisleri, çay fabrikaları, işyerleri, evler, köprüler yüze yakın araç kullanılamaz hale gelmiştir. Hasar gören ve potansiyel heyelan tehdidi altında olan yüzlerce (yaklaşık 400) ev oturulamaz duruma gelmiş, alt yapı kullanılamayacak düzeyde tahrip olmuştur.

Doğu Karadeniz Bölgesinde neredeyse her yıl kesintisiz olarak yaşadığımız heyelan ve sellerden hala ders çıkartmadığımızın delili olan bu can ve mal kayıpları bilim insanı olarak biz Jeoloji mühendisleri için kabul edilemez bir durumdur.

Karadeniz Bölgesinin topografik ve jeolojik yapısı itibariyle yüksek derecede heyelan tehlikesi ile karşı karşıya olduğu defalarca tarafımızdan söylenmesine ve ne yazık ki acılar yaşanmasına karşın, hala bir arpa boyu yol alamadığımızı görmek düşündürücüdür. Ne zaman bilime inanan bir toplum olacağız acaba? Yaşam alanlarımızı planlarken, evimizi yaparken, yolumuzun güzergâhını belirlerken, temel mühendislik prensipleri doğrultusunda yapmamız gerektiğini ve mevzuatlarında önemli olduğunu ne zaman anlayacağız acaba?

Doğu Karadeniz Bölgesi; deniz kenarından yani sahilden itibaren dağların ani yükselmesi,  eğimleri yüksek olan topografyanın egemen olması, eğimi yüksek olan topografyada akış halindeki suların ve akarsuların aşındırma etkisinin fazla olması, kuzeye bakan yamaçlarda yüksek yağış değerlerinin olması ve jeolojik yapının sorunlu olması nedenlerinden dolayı Heyelan Bölgesi olarak nitelendirilmektedir. Bu doğal koşullar ortadayken ve bu koşulları bizlerin değiştirmesi mümkün değilken ne yapmalıyız da heyelan ve sellerde can ve mal kaybı vermeyelim?

Heyelanları tetikleyen temel faktörlerin; plansız ve yanlış yer seçimi ile yapılaşmalar, doğaya yapılan müdahalelere seyirci kalan yönetimler ve insan faktörü olduğu asla gözden kaçırılmamalıdır. Önlem alınmadığı takdirde can ve mal kayıplarının devam edeceği de unutulmamalıdır.

Gündoğdu Beldesi eski bir yerleşim bölgesidir. Beldenin hemen kuzeyinden Karadeniz Sahil Yolu geçmekte olup beldenin sahilindeki yaklaşık %50 yerleşim bölgesi bu yolun kotundan 2-3 m daha aşağıda bulunmaktadır. Yani yolun kotu daha yüksektir. Dolayısıyla yamaçtan gelen suların sahil yolu tarafından engellendiği bu suların rahatça denize ulaşmadığı gözlemlenmiştir. Gündoğdu Beldesinin topografyası tipik Karadeniz Bölgesi topografyasına uygun olarak sahilden ani yükselen bir yapı arz etmektedir. Bu eğimli topografyanın yaklaşık %80 lik kısmı çay bahçelerinden oluşmaktadır. Belde yerleşim alanının hemen güneyindeki bu çay bahçelerinden oluşan eğimli yamacın jeolojik yapısı incelendiğinde, yüzeyden derine doğru 30-40 cm. bitkisel toprak, bunun altında yer yer 2-2,5 metreyi bulan killi toprak birimi ve bu seviyenin altında ise sert volkanik kayaçlarının olduğu gözlemlenmiştir. Dolayısıyla yüzeyden 2-3 metre derinliğe kadar olan kısım tamamen ayrışmış ve her an eğim aşağı harekete geçebilecek nitelikteki ayrık zeminden oluşmaktadır. Bölgede vatandaşın ev yapmak için yaptığı kazılar ve yamaç üzerinde yapılan yol kazıları sebepleriyle doğal dengede olan yamaç, insan eliyle tahrip edilmiştir. Bu yapılan kazı çalışmaları sonucunda bölgeye yağan aşırı yağışlar zemin içine sızarak su ile doygunluğa ulaşmış ve yerçekimi etkisiyle yamaç aşağıya doğru kayma gerçekleşmiştir. Kayan zemin önüne ne çıkarsa alıp götürmüştür.     

Bölgede yaşanan heyelan ve sellerden meydana gelen afet zararlarını en aza indirebilmemiz için ilk önce afet yönetimi kavramını gündemimize alıp ciddi bir şekilde tartışmalıyız. Afet yönetimi kavramı afet öncesi, afet anı ve afet sonrası yapılan ve yapılması gereken çalışmalardır. Ülkemizde bu güne kadar yapılan afet çalışmaları yakından incelendiğinde, gayretlerimizin çoğunu afetlerden sonraki "Müdahale Etme" aşamasına yöneltmiş olduğumuz görülmektedir. Oysaki "Afet Yönetimi" müdahale çalışmalarını yapmak değildir. Aksine modern afet yönetimi önceliği "Müdahale Çalışmalarına Duyulabilecek İhtiyacı Minimize Edebilmek İçin" insanları olası tehlikelerden korumak, yaşam alanlarımızın bilime, mühendisliğe uygun olarak doğru seçilmesini sağlamak ve mevcut riskleri afetler olmadan çok önce azaltmaya yönelik olmalıdır.

Maden Tetkik Arama tarafından 10 yıllık bir proje olan Türkiye Heyelan Envanter Haritaları yani bu güne kadar olmuş heyelanları gösteren haritalar 1/500 000 ölçeğinde hazırlanıp bitirilmiştir. Ancak Doğu Karadeniz Bölgesinin Heyelan Tehlikesi Duyarlılık Haritalarının yani potansiyel-olması muhtemel heyelanları içeren haritalarının da en kısa zamanda bilimsel araştırmalar ve projeler ışığında oluşturulması gerekmektedir. Söz konusu bu çalışmalar ile elde edilen veriler heyelan zararlarını azaltma çalışmalarının yani afet yönetiminin ilk ayağını oluşturacaktır.

Gelişmiş ülkelere bakıldığında; heyelanların mekânsal olabilirliliği konusunda önemli bir yol kat edildiği, heyelan duyarlılık haritalarının uygulamada kullanılabilir bir hale geldiği görülmektedir. Ancak bu konuda ülkemizde halen bir yol kat edilememiştir. Bunun en temel gerekçesi Türkiye de bu tür haritaların henüz akademik düzeyde üretilmesi ve araştırma boyutunda kalmasıdır. Söz konusu problemin giderilmesi için özellikle planlama konusunda karar verici kurumlar ile yerel yönetimlerin bu konuya yeterli ilgiyi göstermesi ve yatırımı yapması gerekmektedir. Aksi durumda heyelanlardan kaynaklanan can ve mal kayıpları önümüzdeki yıllarda artmaya devam edecektir.

Yerleşim alanlarının seçiminde ve imar planlarının oluşturulmasında, yasal düzenlemelere gidilerek, heyelan envanter ve özellikle potansiyel-olması muhtemel heyelanları içeren haritaların hazırlanması heyelanlardan kaynaklanan zararların azaltılmasında önemli katkılar sağlayacaktır. Yani afetten sonra hep izlediğimiz "siyasetçilerimizin afet bölgesine gelip sarı çizmelerle yağmurluklarıyla halkın yanında olduklarını ifade etmeleri, devlet büyüktür yaralar acilen sarılacaktır" demeçleriyle günü geçiştiremeyiz. Artık buna dur demeliyiz! Önemli olan bu doğa olayının afete dönüşmemesi için yasal radikal tedbirlerin alınması ve uygulanması gerekmektedir.

Bunun için meslektaşlarımız tarafından hazırlanan mühendisliğin, ilimin ve bilimin ön planda tutulduğu imar planına esas jeolojik-jeoteknik etüt raporları düzenlenmeden kontrolsüz olarak eğimli yamaçların yapılaşmaya açılmasına belediyelerin, il özel idarelerinin, bayındırlık il müdürlüklerinin, afet ve acil durum müdürlüklerinin, karayollarının gibi ilgili kurumların asla izin vermemesi gerekmektedir. Bölgenin heyelan gerçekliğinin bilinmesine karşın; Bölge Planı, Kalkınma Planı, Çevre Düzeni Planı gibi üst ölçekli planlardan başlamak üzere bölgedeki planlama çalışmalarında jeolojik verilerin yeterli şekilde plan kararlarına yansıtılması şarttır. Diğer taraftan bölgenin jeolojik ve meteorolojik koşullarıyla uyumlu ve risk azaltma amaçlı arazi kullanım ve yapılaşma standartlarının belirlenmemesi ve heyelan uyarı sistemlerinin kurulmaması ve tehlike anındaki vatandaşın tahliye planlarının hazırlanmaması can ve mal kayıplarını daha da arttırmaktadır.

Doğu Karadeniz Bölgesinde orman alanlarının tahribatı ile kazanılan alanlarda çay ekimi yapılması, Karadeniz Otoyolu, akarsu yataklarında HES kurulması gibi projelerle doğal dengenin bozulması, erozyon etkisinin artması gibi nedenlerle potansiyel heyelan alanları tetiklenerek aktif heyelanlara dönüşmektedir.

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak,

Heyelan ve su baskını açışından yüksek tehlike potansiyeline sahip olan Karadeniz Bölgesinde doğa olaylarının afete dönüşmemesi için,  yukarıdaki tespitlerimiz ışığında, bölgede yara sarma yerine risk azaltma stratejisine dayalı bir afet yönetim sistemi oluşturulması ve ulusal ölçekte hazırlanacak Afet Risklerini Azaltma Strateji Planının bir parçası olarak "Karadeniz Bölgesi Afet Risklerini Azaltma Strateji Planı"nın bir an önce oluşturularak hayata geçirilmesi gerektiğini kamuoyuna sunuyoruz.                                                       28.Ağustos.2010

 

TMMOB

JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI

TRABZON ŞUBE BAŞKANLIĞI

Okunma Sayısı: 3138
Fotoğraf Galerisi
En Çok Okunanlar
TMMOB
Jeoloji Mühendisleri Odası