TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
08 MAYIS 2010 CUMARTESİ GÜNÜ ŞUBEMİZ TOPLANTI SALONUNDA YRD. DOÇ. DR. OĞUZ KURDOĞLU TARAFINDAN “DOĞU KARADENİZ DE HES GERÇEĞİ" KONULU SUNUM GERÇEKLEŞTİRİLDİ.

JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI TRABZON ŞUBEMİZDE 08 MAYIS 2010 CUMARTESİ GÜNÜ ARTVİN ÇORUH ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYELERİNDEN YRD. DOÇ. DR. OĞUZ KURDOĞLU TARAFINDAN "DOĞU KARADENİZ‘DE HES GERÇEĞİ" KONULU SUNUM GERÇEKLEŞTİRİLDİ. SUNUMU MESLEKTAŞLAR, KONUKLAR VE JEOGENÇ ÖĞRENCİLERİMİZDEN OLUŞAN 70‘E YAKIN KİŞİ TARAFINDAN İLGİYLE İZLENDİ. ŞUBE BAŞKANIMIZ SEMİH PEKER‘İN BASIN AÇIKLAMASI AŞAĞIDA VERİLMİŞTİR.

 

"Doğu Karadeniz‘ de HES Gerçeği"

Şubemiz toplantı salonunda 8 Mayıs 2010 saat 14.00 da "Doğu Karadeniz‘de HES Gerçeği" konulu Cumartesi Söyleşisi düzenliyoruz. Bu günde bölge insanımız ve Karadeniz Köylülerimiz için çok önem taşıyan bir konuyu gündemimize alıp halkı ve yetkilileri doğru bilgilendirmek için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz. Artvin Çoruh Üniversitesi öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Oğuz KURDOĞLU tarafından sunulan Doğu Karadeniz‘ de HES Gerçeği ile bölgemizdeki HES inşaatları çevre boyutu ile masaya yatırılacaktır.


HES‘e kişisel olarak karşı değiliz. Temiz ve yenilenebilir bir enerji kaynağı olduğunu her zaman vurguluyoruz. Ancak aynı vadi üzerine onlarca HES‘in birbiri ardı sıra yapılması sakıncalı olacaktır. Bir tünelden çıkan su hemen diğer tünele giriyor. Tamam, ülkemizin enerji dar boğazında olduğu ve sularımızın enerjisini almamız gerektiği doğrudur. Buna kimse karşı çıkmaz zaten. Ama bizler vur diyince öldürüyoruz. Böyle aç gözlü doğaya saldırırsak, doğayı parçalar yırtarsak, nerede su var hemen önüne türbin koyarsak, emanetimiz olan doğayı çocuklarımıza bırakamayız ve büyük bir vebalin altında kalırız. Bizim yaşam bulduğumuz derelerimizin son dönemlerde türbin, dolar, euro, cansuyu, su kullanım hakkı gibi terimlerle anılması bizi ve geleceğimizi tedirgin etmeye başlamıştır.
Suyun etrafında yaşayan canlıları nasıl koruyabileceğimizi ve ekosistemi nasıl dengede tutabileceğimizi insanlara aşılayabilirsek, en büyük katkı burada olacaktır. Çevre bilincini oluşturmak, pek çok sorunun çözülmesini de beraberinde getirecektir. Bilinmelidir ki, bu doğada sadece biz insanlar yaşamıyoruz. Hayvanlar, bitkiler de bu doğanın bir parçasıdır.


Diğer taraftan bu tür karlı ve kredi ile yapılan yatırımların yabancıların eline verilmesi bizi tedirgin eden başka bir yanlıştır. Karadeniz Bölgesi‘ndeki HES‘lerin büyük çoğunluğu Türk firmaların elindedir. HES‘ten üretilen elektriğe de devletimiz alım garantisi veriyor. Yani yatırımcının pazar sorunu yok. Peki, olmayan ne? Yatırımcının Sermayesi! Buradan sonra ne oluyor? Ya sermayesi yetersiz olduğundan ya da kısa yoldan para kazanmak için "Satılık HES" diye gazeteye bile ilan veriliyor. Türk yatırımcı yüksek bir bedelle yabancı firmalara bunları satıyor. Satılan aslında sadece HES değil, suyumuzdur. Geçim sıkıntısı içinde olan halkın suyu da yabancıya 49 yıllığına verildiğinde, köyündeki ineğine bile parayla ya da kontürle su içirecek hale gelecektir.


Peki, sularını özelleştirenlere bakalım ve olayı böyle sorgulayalım bakalım neler olmuş.
Fransa ya bakalım; Fransa yeraltı ve yerüstü sularını, içmesuyu iletim hatlarını yaklaşık 15 yıl önce özelleştirmiş. Peki, şimdiki durum ne? Artan su fiyatları, baskı altında olan halkın yaşamsal değeri olan suya ulaşamaması gibi nedenlerden dolayı Fransa‘da son 10 yıl içinde 40 dan fazla belediye su dağıtımında kamu işletmeciliğine geri dönüş yapmak zorunda kalmış. Hatta Fransız yetkililer 2010 yılından itibaren içmesuyunu tamamen devletleştirileceği gibi açıklamalarda bulunuyorlar.
Hindistan da özelleşmiş olan nehirler ve su havzalarında yaşananlar ortadadır. 26 km nehir özelleştirildi, iki ucuna kolluk kuvveti koyuldu. Köylü, parasını vermeden ineğine su içiremiyor, nehirden sulama amaçlı su çekemiyor. Suyu satın almış olan firma nehiri ya da havzayı kendi güvenlik gücü ile koruyor. Bolivya‘da su faturalarının yüksek oluşu fakir halkı yağmur suyunu biriktirmeye itmiştir.  Suyu özelleştiren devlet Bolivya halkının yağmur sularını bile biriktirmesini yasaklamıştır. Gökyüzünden yağan yağmuru bile çatısında biriktirdi diye hapse atılan halk karşımızda duruyor. Öyle ki, suya ulaşamayan halk su ihtiyacını açık tuvaletlerden sağlamaya kalkınca oluşan sağlıksız koşullar nedeniyle yüz binlerce insan kolera ve tifodan hayatını kaybetmiştir.


TÜSİAD da Eylül 2008‘de yayınladığı iki raporla suyun piyasalaştırılmasını sabırsızlıkla beklediğini ortaya koymuştur. Dünya nüfusunun yalnızca %5 nin suyu uluslar arası şirketlerden aldığı halde, Dünya bankası raporlarına göre su piyasasının 1 Trilyon doları aştığı belirtilmektedir. Bu nedenle Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü ve Avrupa Birliğinin su kaynaklarının özelleştirilmesi için lobi faaliyetlerini artırması tesadüf değildir.


Jeoloji Mühendisleri Odası Trabzon Şubesi olarak ülkemiz için su hakkında politikalar üretilirken dünyadaki sonuçların da dikkate alınması gerektiğini vurgulamak isteriz.


                                                                                                             Semih PEKER
                                                                                                                 Başkan

 

 

Okunma Sayısı: 3134
Fotoğraf Galerisi
En Çok Okunanlar
TMMOB
Jeoloji Mühendisleri Odası