TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
TUKETIM TOPLUMUNA DOĞRU GİDİŞİMİZ KONUSUNDAKI ARASTIRMA VE TESPITLERİMİZİ BASIN YOLUYLA HALKIMIZLA PAYLAŞTIK.

 

BASIN BİLDİRİSİ 

 

ÖNCELİĞİMİZ

ÜRETİM, TASARRUF, AR-GE Mİ?

TÜKETİM, BORÇLANMA, İSRAF MI?

OLMALIDIR

Bölgemizde iş merkezlerindeki sayının hızla artacak olması, bu noktada harcanan kaynak, zaman-iş gücünün toplumun yapısı ile paralel değerlendirildiğinde isabetli olmadığı noktasındaki düşüncelerin içeriğini tartışmaya değer bulmaktayız. Kısa sürede sayıları hızla artacak olan büyük çaplı iş merkezlerinin toplumun öncelikli ihtiyaçları arasında olup olmadığı irdelenmelidir. Tüketim-harcama ivmesini daha da arttıracağı ortada olan bu merkezlerin yurt genelinde 2008 yılı itibariyle 230 adet civarında olduğu ve 2010 yılına kadar 100 adet daha yapımının planlandığı da birlikte değerlendirildiğinde farklı bir bakış açısı ortaya çıkmaktadır.

İlimizde yapımı biten Forum İş Merkezi ile Kaşüstü Beldesinde ve diğeri eski Tekel Binası yerinde yapılmakta olan büyük çaplı iş merkezlerinin ileride aktif hale geçecek olması, önemli bir hassasiyeti ortaya koymamızı gerektirmektedir. Bu noktada Jeoloji Mühendisleri Odası olarak tespit ve değerlendirmelerimizi halkımızla paylaşmanın yararlı olacağını düşünmekteyiz.

İster özel sektör ister kamu olsun ülkemizin kaynaklarını veya dış sermayenin gücünü toplum menfaati ve geleceği paralelinde kullanarak önceliğini belirlemek her kademedeki sorumluların dikkate alması gereken nokta olmalıdır.

Zağnos Vadisinin kentsel dönüşüm projesi ile nefes alınacak yer haline gelmesi, tanjant ve sahil yolu geçişlerinin bitirilmesi, geçicide olsa katı atık çöp sorununun çözülmüş olması ve buna benzer kent yaşamına pozitif katkı sağlayan yatırımların halkımızın hizmetine sunulması, isabetli kararlar olarak toplum genelinde tasvip görmektedir. Çünkü ortak akıl, doğru yapılan yatırımların her zaman yanındadır. Meslek odaları ve sivil toplum örgütlerinin bölgemizde yapılan veya yapılacak olan yatırım noktalarında görüş bildirmesi ve duyarlı olması önem arz etmektedir. İyi yapılan işlerde olduğu gibi eksik veya hatalı yapılan işlerde de duyarlılığı ortaya koymamız ve halk ile bunu paylaşmamız geleceğimiz için önemlidir. Örneğin MÜSİAD Trabzon Şubesinin demiryolu konusunu yazılı ve görsel medyada sürekli gündemde tutması ve platform oluşturma isteğini, TGİAD‘ın Trabzon ilindeki kentsel dönüşüm projeleri hakkında yaptığı araştırmaları bölgemiz adına çok önemli ve örnek alınması gereken çalışmalar olarak değerlendirmekteyiz.

Tüketim toplumuna doğru hızlı bir gidişin alt yapısı tamamlanmaktadır. Ancak göz ardı edilen şey toplumun içinde bulunduğu durumun böyle bir ortama uygun olup olmadığıdır. TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) araştırmasına göre 30 milyona yakın insanımız yani nüfusumuzun %40‘ı yoksul ve yoksulluk sınırında yaşamaktadır. TÜSİAD ve Merkez Bankası verilerine göre Türkiye‘de her 10 haneden 4‘ü borçlanarak yaşıyor. Vatandaşımızın yaşamak için borçlanıyor olması sağduyulu düşünmemizi gerektirmektedir. 2002 yılında vatandaşımızın kredi kartı ve tüketici kredisi toplam borcu 7 milyar dolar iken Temmuz-2008‘de 110 milyar doları geçmiştir. Yani 6 yılda 16 kat artmıştır. Gelir dağılımı homojen olmayan, 20 milyona yakın insanı günlük 5 dolar ile geçinen ve haftada 1 milyar dolar faiz ödeyen ülkemizde, tüketim merkezlerinin hızla artması ile yapılmak istenen nedir? Acaba tüketim toplumu haline gelmemiz bilinçli bir şekilde tetikleniyor mu? Tüketim merkezlerinin hızla artması borç içinde yüzen Türk halkının lehine mi, aleyhine midir? Ekonomik bağımsızlığı olmayan ülkemizde toplumun önceliği üretim, tasarruf, Ar-Ge mi olmalı yoksa tüketim, borçlanma, israf mı? Tartışılması gereken nokta budur.

Trabzon‘da son 7 yılda 2 bin esnaf kepenk kapatmış, icra dairelerine dosyalar sığmaz olmuş ve avukatların yüzde elliden fazlası icra dosyalarını takipten para kazanır hale gelmiştir. İflasların ve karşılıksız çeklerin oranları her geçen gün artmaktadır. Bu gidişat sağlığımıza da yansımış hastanelerimizde psikiyatri servislerinden gün alabilmek sorun haline gelmiştir. Borcu yüzünden 8 aylık çocuğunu satan babalar gazetelerde manşet olmaktadır.

Toplumun önemli bir bölümünün geleceğinden harcama yaptığı bir ortamda iş merkezlerinin yani tüketim merkezlerinin önünün açılmasının mantıklı bir gerekçesi var mıdır? Toplum menfaati açısından hiçbir getirisi olmayan bu yatırım kararlarının alındığı zemin ve ortamlarda halk meclislerinin, demokratik kitle örgütlerinin etkili olamayışı ve devre dışı bırakılmasını toplum sorgulamalıdır.

İş merkezlerinin büyük bir bölümü yabancı sermaye ile gerçekleşmektedir. Tüketim merkezlerine gösterilen bu duyarlılığın üretim noktalarına neden yönlendirilemediği düşünülmesi gereken noktadır. Toplumun önceliği iş merkezi midir yoksa üretim ve aş merkezi midir?

Forum İş Merkezi için Trabzon‘a 140 milyon Euro kredi sağlayan bu yabancı kuruluş acaba bu parayı üretime yönelik bir tesis için verir miydi? Ülkemizin ve bölgemizin gözbebeği olan fındık, üretici-tüccar-fabrika ve ihracatçı baz alındığında yaklaşık 6 milyon insanımızı direkt etkilemektedir. Dünya fındık üretiminin %75‘ine sahip olduğumuz bu ürünümüzü dünya pazarlarına çikolata ve buna benzer diğer karışımlarla buluşturacağımız farklı tasarım, ciddi bir Ar-Ge ve pazarlama sürecinin de canlı tutulacağı fındık entegre tesisi yapılsaydı yöremizde çok şey değişirdi. Çünkü temelde üretim ve ülkemiz ekonomisine katkı var. Bölgemizin önemli gelir kaynaklarından biri olan tütün, çay, fındık tarımının yıllardır tarım ürünü olarak kalması ve bölgeden ham ürün olarak uzaklaştırılması bölgemiz için önemli bir gelir kaybı olduğu ve bu ürünlerin üreticiye bir şey kazandırmadığı gibi ekim alanlarının da yıllar itibariyle yok olmasına neden olmuştur. Hiçbir tarım ürününün sanayisi o bölgede kurulmadan o üründen yeterli gelir elde edilemez. Örneğin bir zamanlar Karadeniz halkının en önemli ürünlerinden biri olan tütün, sanayisi olmadığı için yok olup gitmiştir. Aynı olay fındık içinde geçerlidir. Fındık işleme tesislerinin yeterli sayıda olmaması ve entegre tesislerinin olmayışı zaman içerisinde üreticiyi topladığı fındığı satsa bile işçilik bedelini ödeyemez noktaya getirmiştir. Kilosu 0,5 YTL olan patatesi ABD şirketi olan Mc Donald‘slarda insanımıza farklı görünüş ve tasarımlarla 10-15 misli paraya yediren sistemi biz fındıkta neden kuramıyoruz?

Bir kısmı üniversite mezunu olan işsiz gençlerimizin asgari ücretle bu merkezlerde 12-14 saat süreyle çalıştırılması işsizliğe çare midir? Uzun Sokak, Kunduracılar, Maraş Caddesi, Kalkınma, Beşirli gibi yerlerde dükkânını kapatan esnafın çıkardığı işçiler nerede çalışacak. Forum İş Merkezindeki işyerlerinin metrekaresini ortalama 40 Euro‘dan kiraya veren yabancı sermaye için yukarıda sıralanan sorunlar elbette önemli değildir. Buradaki esnaf, kiraladıkları yer için 10 ile 35 bin YTL arasında değişen aylık kira ödemek zorundadır. Yabancı sermaye ise 5 yıllık kira kontratını yapmış ve kenara çekilmiştir.

Tüketim toplumuna doğru gidişimizi Jeoloji Mühendisleri Odası olarak tedirginlikle izlemekteyiz. TÜİK verilerine göre, 2008 yılının ilk 6 ayında ülkemizin toplam ithalatı 105 milyar 830 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu toplam ithalat içerisinde tüketim malı ithalatı geçen yılın verilerine göre yüzde 42 artışla 11 milyar 232 milyon dolara ulaşmıştır. Toplam ithalat içerisinde tüketim malı ithalatının yaklaşık %11 olduğu görülmektedir. Yine 2008 yılının ilk 6 ayında ülkemizin toplam ihracatı ise 68 milyar 817 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu toplam ihracat içerisinde tüketim malı ihracatı sadece 440 milyon dolardır. Buna göre toplam ihracat içindeki tüketim malı ihracatı %0,6 gibi sıfıra yakın bir seviyede olduğu ortadadır. Bu rakamlar iş merkezleri sayısının hızla artması toplumun tüketim ve harcamaya yönlendirilmesinin rakamsal olarak da başarıya ulaştığını göstermektedir.

Toplum adına verilen yatırım kararları alınırken maksimum katılımcılığın sesine kulak verilmesi, yapılacak olan işin minimum hata ile sonuçlanmasını sağlayacaktır. Bu yatırımların karar süreçleri üç-beş kişi ile değil halk meclislerinin, sivil toplum örgütlerinin, meslek odalarının, toplum kanaat önderlerinin katılımı ile gerçekleştirilmelidir.

Düşünülmesi ve sorgulanması gereken bu iş merkezi yatırımlarının gerekli olup olmamasından ziyade önceliğinin olup olmadığıdır. Hiçbir anne-baba yeni doğan çocuğuna 5-10 yıl sonra kullanacağı bisikleti bu günden almak istemez. Çünkü bugün için önceliği yoktur. Oraya vereceği kaynağı aciliyeti olan yere sarf etmek her aklı başında insanın yapacağı iştir. Şehrimizin içmesuyu sorunu, ulaşım sistemindeki aksaklıklar, bölgemizdeki işsizliğin her geçen gün artması, GAP Bölgesi bağlantısını sağlayacak demiryolunun aciliyeti, güney çevre yolu ile kentin güneye açılımı gibi sorunlar kaynak beklerken yerli ve yabancı sermayenin iş merkezlerine yönelmesini seyretmek toplum adına verilen bu yatırım kararlarında zafiyet teşkil etmektedir. Bunun da bir bedeli vardır ve bunu ödeyecek olan da harcama kalemi daha da artacak olan borç içindeki halkımız, değişik semtlerdeki dükkânını kapatan ve iş hacmi düşen esnafımız, iş merkezlerinde dükkân kiralayıp kirasını ödeyemez hale gelecek olan müteşebbisimiz olacaktır. Kazançlı çıkan ise bir avuç yerli ve yabancı yatırımcıdır.

Bölgemizin ekonomik yapısı dikkate alındığında, kaç iş merkezi taşıyabileceği irdelenmiş midir? Açılacak olan her bir iş merkezi, kaç iş yerinin kapanmasına sebep olabilir? Özellikle yöremizde ürettiğimiz ürünleri neden satamadığımız ile ilgili bir araştırma yapılmış mıdır? Bölgemizdeki üretim tesislerinin geçmiş ve son dönem itibariyle kapasite kullanım oranları, istihdam oranları ve satış rakamlarının tahlili güncel olarak takip edilmekte midir? Bu noktalara ışık tutacak veri tabanı çalışması karar vericiler tarafından yaptırılmış mıdır? Teknoloji çağında olmamıza rağmen kamuoyunun güncel rakamlarla bilgilendirilmesi neden yapılamamaktadır? Değişik kurumlarda mevcut olup ve çoğu güncel olmayan istatistikî bilgilerin valilik bünyesinde merkezi bir koordinasyonla takip edilmesi yararlı olmaz mı?

Yukarıda anlatılan gerçekler konunun ekonomik boyutunun etkileridir. Bunun yanında konunun sosyal ve sağlık boyutunu da incelemeye değer bulmaktayız. Geçmişten gelen örf ve ananelerimize uygun alış-veriş kültürümüz, içinde bulunduğumuz ekonomik şartları absorbe eder nitelikteydi. Örneğin; alış-veriş esnaftan yapılır, fındık ayı gelince hesap görülürdü. Bunu her iki tarafta bilirdi. Şimdi ise para aynı anda kredi kartlarından taksit aldatmacalarıyla tahsil edilip, bankaların kucağına itiliyoruz. İş merkezlerindeki alış veriş kültürünün yöre insanının yapısına, gelir pozisyonuna uygunluğu araştırmaya değerdir. Yine araştırılmaya değer diğer boyutta sağlıksız olan fast-food kültürünün topluma enjekte edilmesidir. Bu noktalar üniversitemiz tarafından mastır veya doktora tezi bile yapılabilir niteliktedir.

Jeoloji Mühendisleri Odası Trabzon Şubesi olarak; şehrimizde isabetli alınan kararları söylerken, yanlış olabilecek kararları da halkımızın bilgisine sunmayı, içinde yaşadığımız topluma karşı sorumluluğumuzun ve duyarlılığımızın gereği olduğunu düşünmekteyiz. Bu konudaki görüş ve düşüncelerimizin halkımız tarafından nasıl değerlendirileceğini çok önemsemekteyiz. Bu nedenle trabzon@jmo.org.tr isimli adresimize fikir ve düşüncelerinizi iletmeniz bize yön verecektir.

 

 

Semih PEKER

JMO Trabzon Şubesi

Yönetim Kurulu Başkanı

Okunma Sayısı: 3133
Fotoğraf Galerisi
En Çok Okunanlar
TMMOB
Jeoloji Mühendisleri Odası