TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
22 MART 2008 DÜNYA SU GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI

22 MART 2008 DÜNYA SU GÜNÜNDE ŞUBE BAŞKANIMIZ ÖZER TUNÇTÜRK VE YÖNETİM KURULU ÜYELERİ DENİZLİ GAZETECİLER CEMİYETİNDE BASIN AÇIKLAMASI YAPMIŞTIR.

JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI DENİZLİ ŞUBESİ BASIN AÇIKLAMASI

22 MART DÜNYA SU GÜNÜ

DEĞERLİ BASIN MENSUPLARI:

Dünya Su Gününün amacı, politik ve toplumsal su bilincini geliştirerek, global su anlayışını yerleştirmek ve su kullanımında sorumluluk ilkesini yaygınlaştırmaktır. Gelecek nesillere bırakacağımız en büyük mirası kirlenmemiş bir ÇEVRE ve Temiz SU olarak değerlendirdiğimizde 22 MART DÜNYA SU GÜNÜ‘nün SU ve SU kullanım bilincinin yerleşmesinde topluma verilecek mesajlar ve yapılacak çalışmalar açısından ne kadar büyük önem taşıdığı ortadadır.

 

            Tatlı sular, her ülkenin en önemli serveti olup, bu servetten kamu yararı anlayışıyla en iyi şekilde yararlanmak ve gelecek nesillere taşımak, bu serveti kullanan her kişi, kurum ve devletin borcudur.

            Bugün hoyratça kullandığımız SU‘yun dünya üzerinde diğer ülkeler açısından değerlendirdiğimiz zaman, halen 26 Ülkede 350 milyon kişinin susuzluk çektiği, 1.2 milyar insanın ise yeterli su kaynağına sahip olmadığı ve her yıl çoğunluğu çocuk 5 milyon kişinin su yetersizliğinden ve kirli sulardan kaptığı hastalık sonucu yaşamını yitirdiği bilinen acı bir gerçektir. 2025 yılında dünya nüfusunun 8.5 milyar kişiye ulaşacağı susuzluk sorunu yaşayacak ülke sayısının 52‘ ye, nüfusunda 3 milyar kişiyi bulacağı ortaya konmuştur           Yerkürenin ¾ ‘ü su ile kaplı olmasına rağmen tatlı su miktarı ancak % 2.5- 3 kadardır. Yararlanılabilecek tatlı suların yaklaşık %77 sinden fazlasının buzullarda olduğu dikkate alındığında geriye kalan %23‘lük yüzey ve yer altı sularının ancak %1‘inden faydalanma imkanı mevcuttur.

            Ülkemizde yıllık tüketilebilecek su miktarı yer altı suları ile birlikte, yaklaşık 110 Milyar m3 kabul edilebilir. Nüfusumuzu 70 milyon alırsak kişi başına yaklaşık yılda, 1 500 m3 su düşmektedir. Nüfusumuz artığına göre önümüzdeki yıllarda bu rakamın daha da küçüleceğini kabul etmek durumundayız. Su zengini ülkelerde  kişi başına düşen yıllık su miktarı Kanada‘da 94 Bin m3 / yıl, Yeni Zelanda‘da 86 000 m3/yıl  buna karşın su fakiri ülkelerden Kuveyt de 10 m3/yıl , Arap Emirliklerinde 58 m3/yıl gibi çok düşük değerler görülmektedir.

            Başta Ortadoğu olmak üzere dünya coğrafyasındaki savaşların, soykırım ve göçlerin temelinde dünya enerji kaynaklarına sahip olma isteği yatmakla beraber gelecekte savaşların "SU" üzerine kurulacağı kesindir. Dünya su ticareti, 400 milyar dolarlık bir ticaret hacmi ile petrol ve ilaçtan sonra üçüncü sırada gelmektedir. Şu an için bu rakama, dünya nüfusunun sadece %5‘ine hizmet edilmesiyle ulaşılmaktadır. Hedef kitle oranının artması doğal olarak ticaret hacmini de artıracaktır. Bu şekliyle su, çok uluslu şirketlerin iştahını fazlasıyla kabartmaktadır.

UNESCO nun hazırladığı Dünya Su Gelişme Raporunda tatlı su kaynakları değerlendirilmesinde Türkiye Dünya‘da 45 sırada yer almaktadır.

En kısa zamanda etkin önlemler alınmadığı taktirde, 21 yy da bir çok yer altı suyu akiferlerimizden ve bazı nehir sularımızdan faydalanma olanağı tamamen kaybolacak veya çok pahalı arıtma projelerinin devreye sokulması zorunlu olacaktır. Bu bağlamda:

           

•-         Yüzey (akarsu, göl) ve yeraltısularını kirletecek her türlü kirletici faktörün ortamdan uzaklaştırılması gerekmektedir. Bu faktörler sularını göl ve akarsulara boşaltan organize sanayi bölgeleri, jeotermal enerji kullanan işletmelerin atık suları, evsel, hayvansal ve tarımsal atıklar ile fosseptik, akaryakıt tankları ve iyi etüd edilmeyen çöp dökme alanlarından olan sızmalar olarak sayılabilir. Bu atıklar, su kaynaklarını kullanılmaz hale getirdiği gibi özellikle yüzey sularındaki ekolojik dengeyi bozarak, diğer canlıların yaşama haklarını da ellerinden almamıza neden olmaktadır. Bu sorun sanayinin her kesimindeki işletmelere ait arıtma tesislerinin göstermelik olmaktan çıkması, ÇED raporlarının layıkıyla hazırlanması, her jeotermal kullanım için reenjeksiyon kuyularının açılması, belediyelerin su şebekelerindeki kayıpların önlenmesiyle iyileştirilebilir.

•-         Ülkemizdeki 3200 belediyenin yaklaşık 50 adedi kanalizasyon sularını arıtmaktadırlar. Başka bir deyişle nüfusumuzun yaklaşık 50 milyonuna ait kanalizasyon suları doğrudan nehirlere dolayısıyla göl ve denizlere akmaktadır.

 

•-         Diğer önemli bir nokta yeraltısularında beslenme-kullanım dengesinin çok iyi kurulması gerekir. Yeraltısularını besleyen kaynak yağış sularıdır. Ancak son yıllarda gözlenen kuraklık, geleceğe dönük senaryoları oluştururken dikkate alınması gereken bir olgudur. Arzulanan sonuçlara ulaşılabilmesi için içme, tarımsal ve bahçe sulaması için açılan bireysel kaçak sondajların tümünün kapatılması gerekir. Başka bir konu maliyeti ne olursa olsun şehir şebekelerinin gerekiyorsa yenilenmesi ve su kaçaklarının önlenmesidir. Bugün İlimizde, Devlet Su İşleri tarafından belirlenmiş yer altı suyu koruma havzaları(Acıpayam Ovası,Buldan ovası v.b. gibi yer altı suyu koruma  havzaları) mevcuttur. Bu koruma havzaları içindeki su çekimini kontrol altında tutmak çok önemlidir. Beslenimden fazla yapılan su çekimi yer altı suyunda düşümlere sebep olacak ve uzun vadede su sorunu ile karşılaşılacaktır. Bu nedenle öncelikle her su havzası için yağış ve yeraltına süzülen su miktarlarının iyi belirlenmesi ve bu çalışmaların süreklilik arz etmesi gerekir. Bu çalışmanın sonucunda yeraltından çekilebilecek maksimum su miktarları belirlenerek bir sondaj planlaması yapılabilir. Hatta suyu kontrollü vermek ve ihtiyaçtan fazla su kullanımını engellemek için kuyulara su saati takılabilir.

 

•-         Denizli açısından bakıldığında genelde Büyük Menderes Havzası‘nda görülen kirliliğin şehrimizde de gözlendiği bir gerçektir. Özellikle Çürüksu Çayı‘ndaki kirlilik, Kızıldere jeotermal sahasından Büyük Menderes‘e verilen jeotermal akışkan, aşırı sayıdaki kaçak sondajlar Denizli için en önemli sorunlardır. Kaçak sondajlar özellikle Denizli merkezi ve civarında yoğunlaşmıştır. Son 10-15 yılda Denizli‘deki yeraltısuyu seviyelerinin 7-8 m düştüğü göz önüne alınırsa bu düşüme iklim koşulları yanı sıra ruhsatlı kuyular da dahil kaçak sondajlarla aşırı su çekiminin neden olduğu açıktır. Dünyada çok benzeri olduğu üzere çok kuyu açmak, daha çok yeraltısuyu elde etmek demek değildir. Tersine bir bölgede az kuyu ile çekilen su, çok sayıdaki kuyu ile çekilenden fazla olabilir. O nedenle ruhsatsız kuyuların sıkı bir şekilde kontrol edilmesi ve kapatılması gerekir. Ayrıca firmalar tarafından açılan ruhsatlı sondajlara ait her türlü bilginin (kuyu logu, litoloji logu, pompa testleri vbg) ayrıntılı şekilde raporlaştırılması, bölgenin hidrojeolojik özellikleri açısından bir veri teşkil edeceğinden çok önemlidir. Bu nedenle içme suyu kuyularını arama ruhsatından pompa testlerine kadar izleyen jeoloji mühendislerinin konuya hassasiyet göstermeleri gerekmektedir.

Unutmamak gerekir ki bir suyu kirletmek çok kolaydır ama tekrar temizlenmesini sağlamak uzun yıllar gerektirir.

Gelecek nesillerin sağlıklı ve ekonomik içme ve kullanma suyuna sahip olabilmesi bizlerin sorumluluğundadır.

Su ve Doğa için;Eğer yeni şeyler yapamıyorsak, aldığımız gibi bırakabiliriz...

Saygılarımızla...

 

JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI

DENİZLİ ŞUBESİ

Okunma Sayısı: 3156
Fotoğraf Galerisi
En Çok Okunanlar
TMMOB
Jeoloji Mühendisleri Odası