TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
22 MART DÜNYA SU GÜNÜ DOLAYISIYLA BASIN BİLDİRİSİ YAPILMIŞTIR.

 

22 MART DÜNYA SU GÜNÜ

 

BASIN BİLDİRİSİ

 

Dünyanın ve insan bedeninin yaklaşık %75 ini oluşturan su; insanlığın gelecekteki en büyük sorunlarından birini oluşturuyor. Göçler, savaşlar ve bayındırlık çözümlerinin temelinde bu gün; su ve enerji faktörleri ilk sırada yer almaktadır.

Su ihtiyacı dünya nüfus artışının 2 katı bir hızla artmaktadır. Kişi başına düşen su tüketimi her 20 yılda bir ikiye katlanmaktadır. Dünyadaki su sorunları ile ilgili olarak 2000 yılı Stockholm Su Sempozyumunda yapılan değerlendirmede 1,2 milyar civarında insanın yeterli su kaynağına sahip olmadığı ve her yıl çoğunluğu çocuk olmak üzere 5 milyon insanın su yetersizliğinden ve kirli sulardan kaptığı hastalıklar sonucu yaşamını yitirdiği belirlenmiştir. 2025 yılında dünya nüfusunun 8,5 milyara çıkacağı ve susuzluk sorunu yaşayacak ülke sayısının 52, su sorunu yaşayacak nüfusunda 3 milyar kişiyi bulacağı öngörülmektedir.

Başta Ortadoğu olmak üzere dünya coğrafyasındaki savaşların, soykırımların, göçlerin temelinde dünya enerji kaynaklarına sahip olma isteği yatmakla beraber gelecekteki savaşların "Su" üzerine kurulacağı açıktır.

Yer kürenin %75 i su ile kaplı olmasına rağmen tatlı suların miktarı %2,5 civarındadır. Bu %2,5 luk tatlı su rezervinin de yaklaşık %80 inin buzullar olduğu dikkate alındığında geriye kalan yeraltı ve yerüstü su oranı %1 den düşüktür. Bu oranın ülkelere dağılımının çok dengesiz olması asıl büyük tehlikeyi teşkil etmektedir. Bu nedenle enerjiden sonra suyun gelecekte dünya gündeminin bir numaralı konusu olacağı aşikârdır.

Ülkemiz nüfusunun 70 milyon ve kişi başına düşen su miktarının yaklaşık 1500 m3/yıl olması bu ülkede yaşayan her insanın su konusunda sorumlu ve bilinçli olmasını gerektirmektedir. Su zengini ülkelerde kişi başına düşen su miktarının 10 000 m3/yıl olması ve bizdeki 1500 m3/yıl lık ortalama, bilinçli olmamızı gerektirecek en önemli veridir.

Topluma ışık tutacak noktada olan sivil toplu örgütleri ile yazılı ve görsel medyanın yanı sıra tüm yöneticilerimizin su konusunda bilinçli, bilgili ve duyarlı olmaları geleceğimiz için bir zorunluluktur.

Hızlı ve çarpık gelişen kentlerdeki nüfus artışı, sanayileşme, iklim değişiklikleri, katı atık depolama yerlerinin yeraltı suyu rezervuarlarının beslenme alanlarında seçimi, sanayi ve evsel atıklar, tarım alanlarında yapılan gübreleme gibi faaliyetler, yeraltı suyu kalitesini ciddi olarak tehdit etmekte ve kirletmektedir. Bu olumsuzlukları gidermek için hazırlanan ÇED raporları ise maalesef göstermelik nitelikte olmaktadır. Ayrıca ülkemizdeki 3200 belediyenin yaklaşık 80 adeti kanalizasyon sularını arıtmaktadır. Başka bir ifadeyle nüfusumuzun yaklaşık 50 milyonuna ait kanalizasyon suları doğrudan nehirlere, derelere ve dolayısıyla göl ve denizlere akmaktadır. Bu nedenlerdendir ki, sularımız günden güne kirlenmektedir. Bunun yanında, denizle bağlantılı yeraltı suyu rezervuarlarında aşırı su çekimi sonucunda yeraltı sularına tuzlu su girişimi olmakta ve yeraltı suyu büyük ölçüde kirlenmeye maruz kalmaktadır. Kirlenmiş sular ise insan ve çevre sağlığı için her zaman tehdit unsurlarıdır.

O halde ne yapmalıyız;

Tüm kamu kuruluşları ve özel sektör firmaları tarafından açılan su sondaj kuyu bilgileri için DSİ bünyesinde bir veri bankası oluşturulmalı ve güncellenmelidir. 167 sayılı Su Kanununda değişiklikler yapılarak günün koşullarına uygun hale getirilmeli, özellikle yeraltı sularının korunmasına yönelik ciddi adımlar atılmalıdır. Jeolojik ve hidrojeolojik etüdü yapılmamış sahalarda su temin amaçlı sondaj kuyuları açılmamalı ve izinsiz kuyu açımlarına caydırıcı cezalar getirilmelidir. Kullanılabilir nitelikteki suların da çeşitli nedenler ile tükenebileceği gerçeğinden hareketle insanlarda su tasarrufu bilinci oluşturulmalıdır. Bu kültürü oluşturma ve geliştirme adına içme, kullanma, sulama, endüstri gibi her alanda toplumsal eğitime önem verilmelidir. Bu amaçla öncelikle tarımda salma sulama yöntemleri bırakılıp yağmurlama hatta damlama sulama yöntemlerine bir an önce geçilmelidir.

En önemli ulusal doğal kaynağımız olan ve yaşamsal öneme sahip sularımızın talan edilmeden etkin ve verimli olarak ülke yararına kullanılması Jeoloji Mühendisliğinin en önemli konularından biridir. Bu anlamda DSİ tarafından 3. şahıslara verilen yeraltı suyu arama ve kullanma belgelerinin kamu adına denetimlerin yapılması için bu konuda ihtisas oda olan Jeoloji Mühendisleri Odasının denetimlerinin zorunlu olması sağlanmalıdır.

Anayasasında doğrudan çevre kirliliğini önlemeye yönelik kanunlar bulunan birkaç Avrupa ülkesinden biri olmamıza rağmen pratikte bu yönetmeliklerin uygulanmadığı görülmektedir. Yöremizde bunlar açıkça ortadadır. Yönetmelikler uygulandığı takdirde Değirmendere Vadisinin belli kesimlerinde, bırakın sanayi tesislerini, yerleşim alanları bile havza koruma alanlarının dışına taşınması gerektiği ortaya çıkacaktır. Yasalardan gelen görevi gereği Jeoloji Mühendisleri Odası doğal kaynaklarımızın korunması ve herkesin yararlanması konusunda halkı ve kamuoyunu bilgilendirmeye devam edecektir.22.03.2008

Kamuoyuna saygılarımızla duyurulur.

 

Semih PEKER

Şube Başkanı

 

 

 

 

 

Okunma Sayısı: 3083
Fotoğraf Galerisi
En Çok Okunanlar
TMMOB
Jeoloji Mühendisleri Odası