TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
22 MART DÜNYA SU GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI

22 MART 2022 – DÜNYA SU GÜNÜ

Dünya yüzeyi okyanuslar, denizler, göller ve akarsular ile masmavi bir görünüme sahiptir ve dünyamızın yaklaşık %75’lik kısmı su ile kaplıdır. Fakat gezegenimizdeki su miktarının yalnızca %2,5’lik kısmı içilebilir nitelikte su olup, bu tatlı suyun da %70’lik kısmı buz ve kar kütlelerinde saklı olduğundan tamamına ulaşmamız ne yazık ki mümkün olmamaktadır. Tatlı su kaynaklarını korumak, yeterli miktarda ve kaliteli bir suyun varlığının, gıda güvencesinin ve sürdürülebilir kalkınmanın, dolayısıyla insanlığın geleceğinin de temel koşuludur (Doğal Hayatı Koruma Vakfı, WWF-Türkiye).

22 Mart günü, ilk kez 1992 yılında Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansında gündeme gelmiş ve su kaynaklarının korunması ve çoğaltılması konularında somut adımların atılması amacıyla 1993 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından “Dünya Su Günü” olarak ilan edilmiştir.

2007 yılı başlarında 6 yıl boyunca 2500 bilim adamının katkılarıyla hazırlanan ve Paris’te 100’den fazla hükümet temsilcisinin katılımıyla tartışılarak onaylanan küresel iklim raporunda en önemli vurgunun “Su Kıtlığı” olduğu görülmektedir. Bugün tatlı su kaynaklarımızın %74’ü tarımda, %15’i evsel kullanımda ve %11’i de sanayide kullanılmaktadır. Son 50 yılda üç Van Gölü büyüklüğünde, yaklaşık 1,1 milyon hektar sulak alan kaybı yaşanmıştır. Su kıtlığına karşı çözüm ise birçok paydaşın katılımına ve farklı ölçekteki eylem planlarına bağlıdır (WWF- Türkiye).

Antalya kentinin içme suyu ihtiyacı yer altındaki su kaynaklarından karşılanmaktadır. ASAT Genel Müdürlüğünden alınan bilgilere göre 20.909 km2’lik alan içinde yaşayan yaklaşık 3 milyon yerleşik vatandaş ile 20 milyon yerli/yabancı turiste, kaynakları en uygun seviyede kullanarak sağlıklı ve kesintisiz içme suyu temin edildiği görülmektedir. Yine ASAT verilerine göre, Antalya merkezinde yer alan beş ilçenin (Aksu, Döşemealtı, Kepez, Konyaaltı, Muratpaşa) içme ve kullanma suyu ihtiyacının %99’u yer altı kuyularından, %1’i ise kaynak sularından temin edilmektedir. Yüzey suları da içilebilir su için önemli bir kaynak olmasına rağmen, değişken yağış parametrelerine bağlılığı onu güvenilmez bir hale getirmektedir.

Yer altı ve yer üstü suyunun korunması ve doğru koşullarda yönetilmesi, içilebilir su temini sürecinde önemli bir görevdir. Su kaynaklarını ve suyun dağıtım sistemlerini doğru yöneterek mevcut suyun her damlasından yararlanmak esastır. Ormanlarımız da temiz suyu toplamaları, depolamaları, arındırmaları ve hizmetimize sunmaları sayesinde doğanın su fabrikaları olarak görev yapmaktadırlar. Bu sebeple, su konusunda ormanlarımızı da büyük bir dikkatle korumalıyız.

Su Hakkı, vazgeçilmez bir yaşam hakkıdır ve bütün canlıların suya erişim hakkının dokunulmaz haklardan sayılması önemlidir. Üretilen ve kullanıma sunulan suyun içilebilir düzeyde ve İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmeliğe uygun temiz bir su olması gerekmektedir. Ayrıca, I. Derece Koruma alanı olarak belirtilen alanlarda; Yeraltı Sularının Kirlenmeye ve Bozulmaya Karşı Korunması Hakkında Yönetmelik uygulanmalı, bu alanlarda yeni çöp alanı ve yeni mezarlıklar inşa edilmesine, nükleer reaktör ve radyoaktif hammadde işleyen fabrika, metalürji tesisi, mezbaha, işleme tesisi, petrokimya tesisi, petrol rafinerisi ve kimyasal atığı olan fabrikalar kurulmasına izin verilmemelidir. Termessos (Kırkgöz) Kaynakları ve İçme Suyu Kuyularının II. Derece Koruma alanında yer alan yerleşim yerlerinin kanalizasyon sistemlerinin deşarjı düdenler ve fosseptik kuyuları ile yer altına verilmemelidir.

Suların da bir gün çeşitli nedenler ile tükenebileceği gerçeğinden hareketle toplumda su tasarrufu bilinci oluşturulmalı, bu kültürü oluşturma ve geliştirme amacıyla içme ve kullanma, sulama, endüstri vb. her alanda, toplumsal eğitime önem verilmeli, atık sularımız özellikle su kıtlığı çekilen yerlerde yeniden kullanılabilir hale getirilmeli, şehir ve sulama şebekelerinde kaçakların önlenmesine yönelik tedbirler alınmalı, kent içi rekreasyon alanlarında yüzey suyu depolanması işlevi de gören peyzaj düzenlemeleri yapılmalıdır.

Antalya’da tatlı su kaynakları plansız kullanım, çarpık kentleşme, kötü sanayileşme ve yanlış tarımsal faaliyetler sonucu aşırı miktarda kirlenmekte ve yok olmaktadır. İçme suyu kaynaklarının korunmasına yönelik yürürlükteki Kanun ve Yönetmelikler ilgili koruma tedbirleri Kamu ve Yerel Yönetimlerce yeterince uygulanmamaktadır. Su kaynaklarının mutlak koruma alanlarında, basit su yapıları dışında yapılanmaya izin verilmemesi gerekirken, bu alanlarda yapılaşmaya, tarımsal faaliyetlere izin verilmektedir. Döşemealtı, Korkuteli, Elmalı ve Bucak ovalarında yapılan tarımsal faaliyetlerin ve hayvancılık atıklarının kontrol altına alınması ve denetlemesi suların kirlenmesi yönünden önemlidir.

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Antalya Şubesi olarak Dünya Su Gününde bir kez daha ifade ediyoruz ki; tarih boyunca insanların ve uygarlıkların gelişiminin en önemli unsurlarının başında gelen tatlı suların araştırılması, bütünleşmiş su yönetimi anlayışıyla kullanılması, ticari bir mal olarak görülmeden kamusal bir miras olarak korunarak geleceğe bırakılması yaşamsal bir öneme sahiptir.

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Antalya Şubesi

Okunma Sayısı: 3080
TMMOB
Jeoloji Mühendisleri Odası