TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
1-7 MART DEPREM HAFTASI
Deprem gerçeğini acı olaylarla yaşayan ülkemizde; deprem konusunu güncel tutmak ve deprem konusunda farkındalık yaratmayı amaçlayan etkinliklerle bu bilinç yerleştirilmeye çalışılmalıdır.

Ülkemizde 1-7 Mart tarihleri arası ``Deprem Haftası`` olarak kabul edilir.

Deprem gerçeğini acı olaylarla yaşayan ülkemizde; deprem konusunu güncel tutmak, tüm paydaşları bilgilendirmek ve deprem konusunda farkındalık yaratmayı amaçlayan etkinliklerle bu bilinç yerleştirilmeye çalışılmaktadır.

Deprem Haftası’nın amacı dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunan ülkemizde, vatandaşlarımızın depreme karşı hazırlıklı olmasının sağlanmasıdır. Bu hafta içinde depremden korunma yolları anlatılır ve toplumda afete hazırlık bilinci yaygınlaştırılır.

Deprem, heyelan ve sellerin azaltılmasında jeolojik risklere karşı, sağlıklı ve güvenli yaşam alanlarının seçilmesinde, baraj, yol, köprü gibi mühendislik yapılarında jeoloji bilim ve uygulamalarının tartışmasız önemli bir yeri vardır.

Jeolojinin toplum ve insan yaşamındaki yeri ve önemi biraz daha artmakta, jeolojiyi dikkate almayan projeler de yaşanan sorunlar sonucunda bu gereksinim belirgin hale gelmektedir.

Yüzde 93`ü deprem bölgelerinde yer alan Ülkemizde, çarpık kentleşme sonucu sağlıksız yapı stokları oluşmuştur.

Jeolojik yapısı nedeniyle, her zaman yıkıcı depremlerin yaşanabileceğini biliyoruz..

Özellikle Yerel yönetimlerin deprem konusunda hassas davranması gerekmektedir. Yerleşime uygunluğunu belirlemek amacıyla yapılacak İmar Planına Esas jeolojik-jeoteknik etütlerin sonucuna göre planlamalar yapılmalıdır. Uygun olmayan ve heyelanlı alanlarda yapılaşmaya izin verilmemelidir.

Son zamanlarda “İmar Barışı” adı altında sunulan, kaçak yapılaşma affı ile, denetimsiz, mühendislik hizmeti almamış yapılar yasal hale getirilmektedir. Bu yöntem, inşa edilmiş yapıları depreme karşı güvenlikli hale getirmeyecek, tam aksine doğa olaylarının afete dönüşerek pek çok insanın hayatını kaybetmesinin zemini hazırlanmış olacaktır.

Yapının oturduğu zeminin jeolojik ve jeoteknik parametrelerinin belirlendiği zemin ve temel etütleri başta olmak üzere, yeterli mühendislik hizmeti almamış on binlerce yapının, İmar barışı adı altında sadece bina sahiplerinin beyanıyla tescilleneceği düşünüldüğünde durumun vahameti daha da artmaktadır.

Yapı Kayıt Belgesi”  verilmiş “yapının depreme dayanıklılığı hususunu malikin sorumluluğuna” bırakan “İmar Barışı” ile doğa olaylarının afete dönüşmesi için uygun zemin hazırlanmış olacaktır.

Ayrıca “ aktif fay hatları ” üzerine inşa edilmiş çok sayıdaki yerleşim biriminde bulunan yapılar, imar barışından yararlandırarak yasal hale getirilecektir.  

Sağlıklı ve güvenli bir yapı üretim süreci,  birbiriyle uyumlu üst ölçek ve alt ölçekli planların hazırlanmasından, arazi kullanım planlaması ve plana esas jeolojik-jeoteknik araştırmalar ile yapı üretim öncesi ve sırasında inşa faaliyeti kapsamında yapılan,  zemin ve temel etüt araştırmaları aşamalarındaki karar ve uygulama süreçleriyle başlar.

Yapı üretim sürecinin güvenli yapılaşmayı yaratabilmesinin önkoşulu, bu sürece katılan meslek disiplinlerinin ortak bir amaç için sürece etkin katılımının sağlanması ile mümkündür.

Güvenli yapı üretimi, farklı meslek disiplinlerinin hazırladığı projelerin bir bütünüdür.

Bilime ve mühendislik hizmetlerinin gereklerine aykırı olacak yapılacak çalışmalar, depreme karşı güvenli yapılaşma sürecini aksatacak sonuçlar yaratacaktır.

Gerek ülkemizde, gerekse dünyada deprem etkisi altında mevcut binaların hasar görebilirliği;

-taşıyıcı sistem yapısının yetersizliği veya düzensizliği,

-yapıda kullanılan malzemenin niteliği ve

-yapının oturduğu zeminlerin jeoteknik özellikleri ile

-diri fay parametreleri gibi dört temel nedenden kaynaklandığı bilinmektedir.

Deprem etkisi altında tasarımı yapılacak yeni binalar ile deprem performansı değerlendirilecek veya güçlendirilecek mevcut binalar için gerekli zemin araştırmalarının kapsamı, zemin koşullarının, sınıf veya parametrelerinin belirlenmesi, bina temelleri ve çevre bodrum perdelerinin deprem etkisi altında tasarımı, yapı-zemin etkileşimi analizleri ve zemin sıvılaşma potansiyelinin değerlendirilmesi son derece önemlidir.

Bu uygulamaların içinde yer alması gereken jeoloji mühendisleri yeni binalar ile deprem performansı değerlendirilecek veya güçlendirilecek mevcut bina çalışmalarının dışında tutulmuştur. 

Bölge olarak KAF hattına çok yakın bulunuyoruz.

Kuzey Anadolu Fay Hattının ürettiği tarihsel depremlere baktığımızda, yaklaşık 250 yıllık dönemlere denk gelen 7 ve üzeri büyüklükte olan depremlerin olduğunu görüyoruz.

KAF hattı Samsun merkeze 55 kilometre uzaklıkta, Ladik, Havza ve Vezirköprü ilçeleri birinci derece deprem bölgesinde bulunmaktadır.

26 Kasım 1943 yılında Ladik merkezli meydana gelen 7.2 şiddetindeki deprem, Samsun ve çevresine büyük zarar vermiştir.

Bu deprem baz alınarak yapılan çalışmalarda hattın Samsun ve çevresi için en önemli kırık hatlarından biri olduğu söylenmektedir.

Depremin verdiği zararların bazı nedenleri vardır; bunlar

1-Faylar

2-Yeraltı suları

3-Binaların oturacağı zeminler

4-Binanın kalitesi

Şeklinde sıralanabilir.

Yapılaşmanın hızla arttığı Samsun’da yerleşim alanlarını seçerken son derece dikkatli olunmalı. Uygun olmayan ve yerleşime kapalı heyelan bölgelerinde kaçak yapılaşmaya izin verilmemelidir.

Yeraltı su seviyesinin yüksek olduğu gevşek nitelikli Alüvyonal düzlüklerin üzerine oturduğu gevşek ve niteliksiz kıyı çökelleri üzerinde yer alan kentsel ve kırsal yerleşim yerlerinde deprem daha şiddetli olarak hissedilmektedir.

Bütün bu jeolojik gerçekleri unutmadan;

Bilime ve mühendisliğe aykırı uygulamalardan vazgeçerek, toplumun güvenli bir yapı, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını zeminlerle barışık yapılar üreterek sağlayabiliriz.                                                                                                 6.03.2019

TMMOB

JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI

SAMSUN ŞUBESİ

 

 

Okunma Sayısı: 3132
En Çok Okunanlar
TMMOB
Jeoloji Mühendisleri Odası