TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
IV. KADIN KURULTAYINA KATILIM SAĞLANDI

Mühendis, mimar, şehir plancısı kadınlar 14-15 Kasım 2015 tarihlerinde İzmir`de MMO Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi`nde düzenlenen TMMOB 4. Kadın Kurultayı`nda bir araya gelindi. Şubemizden Yönetim Kurulu Üyelerimiz Eylem ÇAKIR ve Dicle BARÇ da delegeler olarak katılım sağladılar.

Açılış konuşmalarından sonra verilen arada, Kurultay delegeleri Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi önünde bir basın açıklaması gerçekleştirerek, kadın cinayetlerine, kadına yönelik şiddet, taciz ve baskılara dikkat çekti. Divan Başkanı Arzu Özdal İdem`in okuduğu basın açıklamasında, 10 Ekim katliamı ve Silvan`da yaşananlar da hatırlatılarak, barışa, demokrasiye, kardeşçe yaşama her zamankinden fazla sahip çıkılması gerektiğine vurgu yapıldı. Açıklamada, "Bundan sonraki mücadele; etnik, kültürel, inanç, cinsiyet farkı gözetmeksizin bir yaşam mücadelesidir. Tüm bu baskı, şiddet, öfke, ayrımcı politikalara, yaşadığımız büyük travmaya karşın, eşit ve özgür bir ülkede yaşayabilmek için, emeğimizden, bedenimizden, kimliğimizden elini çekmeyen AKP iktidarına karşı, bugün burada kurultayımızı gerçekleştiriyor olmamız; eşit ve özgür yarınlar için TMMOB`li kadınlar olarak geri adım atmayacağımızın, yılmayacağımızın ve mücadeleye devam edeceğimizin bir ifadesidir" denildi.

Konuşmaların ardından TMMOB 4. Kadın Kurultayı delegeleri, kurultayın ilk günü bir basın açıklaması yaptılar.

TMMOB 4. KADIN KURULTAYI BASIN AÇIKLAMASI

TEPEKULE KONGRE VE SERGİ SALONU

14-15 Kasım İZMİR

Biz mühendis, mimar ve şehir plancısı kadınlar sorunlarımıza ve çözüm önerilerine yönelik TMMOB Kadın Kurultayı`nın dördüncüsünü 14-15 Kasım 2015 tarihinde İZMİR`de gerçekleştirmekteyiz.
Birincisini 2009 yılında gerçekleştirdiğimiz TMMOB Kadın Kurultayından bu güne kadar, toplumda kadınlar lehine gelişmeler yerine, kazanılmış hakların birer birer geriletilmesine şahit olduk.
AKP yeni Türkiye`sini inşa ederken, kadınlar da sosyo-ekonomik politikaların odağına konuldu. İktidar, kadınlara ilişkin ne zaman bir şey söylese arkasından kadın haklarına ilişkin bir geri adım ortaya çıktı. 13 yıldır kadınların toplum içindeki ekonomik, kültürel ve sosyal etkinliği siyasi iktidarın bilinçli politikaları ile sürekli azaltılarak; toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, kadınların cinayete kurban gitmesine; işyerinde, sokakta, evde taciz, tecavüz ve saldırıya maruz kalmasına; bedeninin, emeğinin ve kimliğinin sömürülmesine yol açan ataerkil politikalar gün geçtikçe derinleştirildi.
Kadın cinayetlerinin de yüzde 1.400 arttığı Türkiye, bu geri adımlarla, kadının sosyal statüsü, eğitim ve istihdamı açısından 3. Dünya ülkeleri arasında yerini aldı.
İçte ve dışta sıfır sorun politikası  yalanlarıyla, ülke savaşla  kuşatıldı
Ağrı/Tendürek`te, Mersin-Adana`da, Bingöl`de, Diyarbakır`da arka arkaya şiddeti yaşadık. 7 Haziran seçimlerinin sonuçları, baskıya, şiddete, öfkeye karşı her şeye rağmen eşitlik, özgürlük, demokrasi barış isteyenlerin sesi oldu.
20 Temmuz 2015 tarihi, bu özgürlükten barıştan kardeşlikten yana ortaya çıkan iradenin kolay kolay hazmedilemeyeceğini, Kobanê`nin yeniden inşa çalışmalarına katılmak üzere İstanbul`dan Suruç‘a giden SGDF`li 300 kişinin konakladığı Amara Kültür Merkezi`nde, alçakça bir saldırı sonucu meydana gelen patlamada çoğunluğu genç 30`dan fazla insanımızın öldüğü katliamda  gördük.
7 Haziran seçimlerinden sonra AKP, yarattığı siyasi atmosfer içinde ülkeyi, Suruç katliamı ile birlikte sistemli bir şekilde savaş ve kaos ortamına sürükledi. Ardından 6 Eylül`de bu kez PKK tarafından Dağlıca`da gerçekleştirilen saldırı ile yüreklerimize bir kez daha ateş düştü.
Varto`da, Silvan`da, Dersim`de, Cizre`de, Sur`da, Hakkari`de..… yarısında fiili sıkıyönetim idaresi uygulanmaya başlanan ülkede, vicdanlar küf tutmuş, gözler kör, kulaklar sağır olmuştu…..  öldürüldükten sonra işkence edilmiş çıplak bedeni, katillerince fotoğraflanıp  teşhir edilen kadınlar; öldürülen sağlık emekçileri; ölü bedenlere yapılan işkenceler; ölü çocuklarını buzdolabında saklayan; sabaha kadar ölü kızının bedenini koynunda saklayan anneler;  on sekiz bin lirası olmadığı için, oğlunun cenazesinde evladından af dileyen asker anneleri…..
Bu yaşanan insanlık dışı süreç,  nereye kadar?  Daha kaç evladımızı toprağa vereceğiz?
Neredeyse her gün asker, polis, genç, kadın, çocuk cenazelerinin sonu gelmiyor. Her gün ülkenin dört bir yanındaki cenazelerde akan gözyaşlarına tanıklık ediyoruz.
Her ölümle, bu topraklarda binlerce yıldır birlikte yaşadığımız halkların, gençlerimizin, çocuklarımızın yarınları çalınıyor.
Artık yeter! hiç kimsenin hiçbir gerekçe ile öldürülmesini istemiyoruz.
Bu savaş ortamında, savaşın bedelini en ağır şekilde biz kadınlar ödüyorsak, her anlayıştan, her düşünceden kadınlar olarak barışın mücadelesini en çok bizim vermemiz gerekiyor diyerek, 10 Ekim 2015 Cumartesi günü  "Savaşa İnat, Barış Hemen Şimdi" şiarı ile Ankara`da "Emek, Barış, Demokrasi Mitinginde", yüreği barıştan yana atan herkesle birlikteydik.
Örgütümüz TMMOB`nin de çağrıcısı olduğu Emek-Barış-Demokrasi mitinginde, barışa, demokrasiye, kardeşliğe inancımızı bir kez daha haykıracağımız Sıhhiye Meydanına ulaşamadan, alçakça saldırıda, bombalarla, 100`ün üzerinde barış sevdalısı arkadaşımızı, kardeşimizi, çocuklarımızı, canımızı, dostumuzu, sevdiklerimizi yitirdik.  Acımız kelimelerle tarif edilemez.
Barışın, insanlığın, yaşamın, dayanışmanın hedef alındığı 10 Ekim katliamı ile perçinlenmek istenilen nefret ve ayrıştırıcı söylemi reddediyoruz.
Çünkü, hayatı yaratan, onu yürüten ve dönüştüren kadınlar olarak biliyoruz ki; savaş, en çok da kadınları ve çocukları mağdur etmektedir. Barış ve demokrasi sağlanamadığı sürece, sıra bizim çocuklarımıza geliyorsa, öncelikle, biz kadınların bu savaşın karşısında ve barış mücadelesinin yanında en güçlü şekilde durması gerekmektedir.
Maalesef kaos ortamında gerçekleşen 1 Kasım 2015 Genel seçimlerinin sonucu bize gösteriyor ki; ülkemiz, toplumsal barışı ve demokrasiyi yok eden, kadını hiçleştiren politikalarla yönetilmeye devam edilecek.
Öldürüldükten sonra işkence edilmiş çıplak bedeni, katillerince fotoğraflanıp  teşhir edilen, saçından sürüklenip yerlere yatırılarak ters kelepçeyle gözaltına alınan kadınları görmezden gelen iktidar;
ilk uygulamasında, bir emniyet müdürünün görevden alınma gerekçesinde "……Hele de toplumda çok olumlu bir imajla algılanan başörtülü bayanların, şartları oluşmadan kelepçe takılması ..… böyle bir işleme tabi tutulmaları her kademede üzüntüyle karşılanmıştır" diyerek ayrımcı yaklaşımdan imtina etmedi.
Şimdi de Silvan, kara harekâtı olarak nitelendirilen kuşatmalar altında savaş alanına çevrildi. Silvan`da yaşananlar kamuoyundan saklanıyor.
NEDEN?
Basın yoluyla öğrenebildiğimiz kadarıyla; Silvan`da hayatını kaybeden ve ağır yaralanan yurttaşlarımız ve sadece  savaş alanlarında görebileceğimiz yıkılmış, delik deşik edilmiş evler var. Kan ve ölümden beslenen politikalar ile ülkemizin geleceği yok edilmekte. Şiddeti ve baskıyı öne alan politikalar derhal terk edilmeli. Silvan`da yaşanan savaş ortamı acilen sonlandırılmalı.
Her kurultayımızda, barışın, özgürlüğün, eşitliğin, demokrasinin olduğu bir başka dünyanın mümkün olduğuna inancımızı haykırdık, haykırmaya da devam edeceğiz.
TMMOB 4. Kadın Kurultayı delegeleri olarak bizler diyoruz ki:
Bundan sonraki mücadele; etnik, kültürel, inanç, cinsiyet farkı gözetmeksizin bir yaşam mücadelesidir.
Barışa, demokrasiye, kardeşçe yaşama daha fazla sahip çıkmak için Emek, Demokrasi ve Barış mücadelesinde kaybettiğimiz tüm canlarımızı, yoldaşlarımızı unutmayacağız,
Daha fazla gözyaşı dökmek, daha fazla tabut taşımak istemiyoruz.
Savaşın, kadına yönelik her türlü ayrımcılığı ve şiddet ortamını güçlendirdiğini biliyoruz. Gericiliğin kadın özgürlüğüne bir tehdit olduğu bilinciyle, kadını ret ve inkâr eden her türlü ideolojiye karşıyız.
Savaşın yakıcı etkisini yüreğimizde hissederken, kadına yönelik şiddetin her türlüsüne, gericiliğe ve emperyalist saldırganlığa karşı sesimizi ve mücadelemizi yükselteceğiz.
Tüm bu baskı, şiddet, öfke, ayrımcı politikalara, yaşadığımız büyük travmaya karşın, eşit ve özgür bir ülkede yaşayabilmek için, emeğimizden, bedenimizden, kimliğimizden elini çekmeyen AKP iktidarına karşı, bu gün burada kurultayımızı gerçekleştiriyor olmamız; eşit ve özgür yarınlar için TMMOB`li kadınlar olarak geri adım atmayacağımızın, yılmayacağımızın ve mücadeleye devam edeceğimizin bir ifadesidir.
Emeğimizden, kimliğimizden, bedenimizden elini çek!
Söyleyecek sözümüz, değiştirecek gücümüz var!
Barış hemen şimdi!
Yaşasın TMMOB, yaşasın örgütlü mücadelemiz!
Kadınlar örgütlü, TMMOB daha güçlü!
Kadınlar Örgütlenmeye, Mücadeleye.....

KURULTAY BİRİNCİ GÜN ÇALIŞMALARI
Kurultayın birinci günü verilen öğle arasından sonra, Prof. Dr. Ayşegül Yaraman, "Gericilik ve Piyasa Sarmalında Kadın" başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Yaraman, TMMOB`yi en görünür muhalif örgüt olarak değerlendirdi ve "Politik süreçte TMMOB diğer meslek örgütlerinden farklı olarak mücadelesini hep sisteme karşı yürüttü. Ben de bunu çok önemsedim ve TMMOB`yi hep takip ettim, ediyorum" dedi.
Kurultay, TMMOB Kadın Çalışma Grubu Başkanı Asiye Ülkü Karaalioğlu`nun "TMMOB`de Kadın Çalışmaları" başlıklı sunumuyla devam etti. Daha sonra İKK Kadın Çalışma Gruplarınca yerel kurultayların değerlendirme sunumları yapıldı. Kurultay, birinci gün çalışmalarını "Serbest Kürsü" oturumu ile tamamladı.
KURULTAYDA İKİNCİ GÜN
Kurultay ikinci gün çalışmalarına Mersin İKK Kadın Çalışma Grubu`nun "Hayat Akarken" isimli kısa film gösterisi ile başladı. Daha sonra Adana İKK Kadın Çalışma Grubu`nun yürüttüğü anket çalışmalarının sunumunun ardından, İzmir İKK Kadın Çalışma Grubu "İzmir Yerel Kurultayı`nda Kullanılan Sistem Dinamikleri Yöntemi" başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.
Yerel kurultaylardan gelen önergelerin görüşülmesine geçilmeden önce Kurultay sırasında Divana sunulan önergeler görüşülmeye başlandı.
Önergelerin görüşülmesi devam ederken, Kurultay delegeleri ilk gün yaşanan olayların basına yansıtılış şekli ve Örgüte verdiği zarar üzerine kamuoyunun doğru bilgilendirilmesine yönelik bir metni önerge olarak sundu. Bu metnin dilinin ağır bulunması üzerine önerge sahipleri uzlaşmacı bir tavırla yalan haberlere ilişkin bir kınama kararının alınması durumunda önergeyi geri çekebileceklerini belirttiler. Bunun üzerine yeni bir metin sunularak, Kurultay delegelerinin kabulüyle
"14 Kasım 2015 Cumartesi günü başladığımız ve halen devam etmekte olan kurultayımızda, demokratik kültürün bir parçası olarak yürüttüğümüz tartışmaların gerek ilk gün, gerekse bugün görsel ve yazılı medyada yer alan;
•Örgüt Başkanı Mehmet SOĞANCI`nın konuşmasını tamamlayamadığı, TMMOB Yönetim Kurulu üyelerinin toplantı bitmeden terk etmek zorunda kaldıkları, Örgüt 2. Başkanı Züber AKGÖL ile Yönetim Kurulu Üyesi Neriman USTA arasındaki devam eden hakaret davasının çarpıtılarak "fiziksel taciz" olarak ifade edildiği; Kürsünün işgal edildiği ve bu benzeri gerçek dışı ifadelerle, yanlış haberleri yapanların tamamını kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi adına tekzip ediyoruz."kararı alındı. Daha sonra, bir grup delege tarafından, TMMOB resmi twitter hesabından ilk gün yaşananlara ilişkin atılan tweetlerin kaldırılması ve tekzip edilmesi yönünde bir önerge verildi. Önergenin görüşülmesi sırasında "son söz hakkı" olarak önerge "üzerine" görüşmek için söz alan delegenin, TMMOB`ye ve Yönetim Kurulu Başkanına yönelik hakaretleri üzerine ön sırada yer alan Kadın Çalışma Grubu Başkanı "Konuşmanın önergeyle ilgili olmadığı ve hakaret içerdiği"ne yönelik uyarıda bulundu. Bu sırada salonun arka sıralarından bir grup, Kadın Çalışma Grubu Başkanının üzerine yürüyerek hakaret ettiler ve salonda yeniden kargaşa çıktı. Oturuma ara verildi.
Yaşanan gelişmeler üzerine Divan, "Kurultayımızda düzenin sağlanamaması nedeniyle Divan olarak yönetmeliğin 43. maddesi gereğince kurultayı kapatma kararı aldık. Kurultay devam ettiği süre içerisindeki kararlar geçerli olmak üzere kurultay kararı olarak yayınlanacaktır" kararı alarak, kurultayı sonlandırdı.

Okunma Sayısı: 3172
Fotoğraf Galerisi
En Çok Okunanlar
TMMOB
Jeoloji Mühendisleri Odası