TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
59.TÜRKİYE JEOLOJİ KURULTAYI ANKARA’DA YAPILDI.

59.TÜRKİYE JEOLOJİ KURULTAYI ANKARA’DA BAŞLADI

 

1947 yılında Türkiye Jeoloji kurumu tarafından başlatılan ve odamız tarafından devam ettirilen 59. Kurultayımızın bu yıl açılışını Kurultay Başkanı Aral OKAY yaptı. Aral OKAY yaptığı konuşmada; kurultayların ülkemiz yer bilimleri camiasının en büyük bilimsel toplantısı olduğunu vurgulayarak ülkemizdeki ve dünyadaki jeoloji eğitimindeki gelişmeleri aktardı. Daha sonra söz alan Oda Yönetim Kurulu Başkanı İsmet CENGİZ,ülkemiz mesleğimiz  meslektaşlarımızın ekonomik demokratik talepleri ile meslek alanlarımızda yaşanan sorunları ve mesleğimizle ilintili yasal düzenlemeler konusunda odamız görüşlerini aktardı. TMMOB Başkanı Mehmet SOĞANCI yaptığı konuşmada, 80’li yıllardan itibaren enerjiden haberleşmeye, eğitimden sağlığa tarımdan sosyal güvenliğe kadar tüm alanlarda yapısal bir değişim programına tabii tutulduğunu, Ülkede sanayi yatırımının azaldığını çiftçinin tarımdan uzaklaştırıldığını ve işsizliğin artığına dikkat çeken başkan,yaşanan ekonomik krizlerin boyutlarının yoksullaşma sürecini kronik hale getirdiğini bu durumdan mühendislerin de etkilendiğini belirtti.

Daha sonra söz alan MTA Genel Müdürü Mehmet ÜZER ise, Kurumun uzun yıllar boyunca maddi kaynaklar açısından ihmal edildiğini 1970 yıllardaki MTA bütçesinin bugünkü bütçenin 5 katı olduğunu bu şartlarda maden aramanın zorluğuna dikkat çekti. Bakanlığın bu konu üzerine gayret gösterdiğini belirten ÜZER madenlerin aranması için yeni arama yöntemlerinin uygulanmasının gerekliliğine  dikkat çekti.

En son söz alan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı  Müsteşar Yardımcısı Selahattin ÇİMEN ise, önümüzdeki dönemde enerjide yapılan planlamalar sonucunda enerjide ithalat ihtiyacının düşeceğini yerli enerji kaynaklarından daha çok yararlanılacağını belirtti.

Kurultay Açılışının ikinci bölümünde,  2006 yılı için verilen Jeoloji Mühendisleri Odası Altın Çekiç Bilim ve Araştırma Ödül Töreni gerçekleştirildi.

Oda Yönetim Kurulu başkanımız İsmet CENGİZ'in açılış konuşma metni ;

Sayın Başkan, Sayın  Müsteşar, Sayın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı  Müsteşar yardımcımız,  Kurultayımıza destek veren kamu kurumlarımızın değerli Genel Müdürleri, TMMOB saygın başkanı, saygıdeğer oda yöneticileri, değerli meslektaşlarım, sevgili öğrenciler, basınımızın seçkin temsilcileri, meslek odası ve sendikaların değerli temsilcileri TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası’nın düzenlediği  59. Türkiye Jeoloji Kurultayına hoş geldiniz.

Hepinizi şahsım ve oda yönetim kurulumuz adına saygıyla sevgiyle ve dostlukla selamlıyorum. Her yıl olduğu gibi Kurultayımıza destek veren MTA Genel Müdürlüğüne, TPAO’na,  TKİ, TTK, TÜBİTAK, DSİ,  İller Bankası Genel Müdürlüklerine, başta Kurultay Yürütme Kurulu olmak üzere Kurultayımızın gerçekleşmesinde emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum.

 

Değerli meslektaşlar,

 

6235 sayılı yasa ile kurulmuş TMMOB’ne bağlı olan odamız çalışmalarını 2 temel eksen üzerinde yürütmektedir. Bunlardan biri kamu yararı olarak da tanımlanan “meslek alanlarımızla ilintili toplumsal sorunlarda ülke ve toplum yararına çözümler üretmek” ve ülkemizdeki demokrasi mücadelesine katkı vermek diğeri ise  meslek ve meslektaş yararlarına çalışma yapmaktır.  Bu ana amaçlar doğrultusunda odamız sadece son 2 yılda 30 dan fazla kurultay, kongre sempozyum, çalıştay, konferans, panel, 20 farklı kitap için  35 binden fazla baskı yaparak, bilimi toplumsal yaşamda başat kılmanın araçlarını yaratmaya çalışmış, Anadolu’nun hemen her köşesinde  meslek alanlarımızla ilintili başta deprem madencilik, çevre, jeo-termal, makro mühendislik projeleri yer altı suları gibi  toplumsal boyutu olan konularla ilgili olarak genel kamuoyunu bilgilendirmiş ilgili konulardaki sorunları tespit etmeye çalışmış ve çözüm önerilerini de geliştirmiş bir anlamda bilimi, bilimsel düşünceyi toplumla  buluşturmaya çalışmıştır.

Bugün bu salonlarda 59.sunu gerçekleştirdiğimiz kurultayımız ise  biraz önce söylemeye çalıştığım odamız etkinlikleri içinde ayrı bir öneme sahiptir. Ayrı bir öneme sahiptir çünkü,  ulusal ölçekte bir benzeri daha yoktur. Ayrı öneme sahiptir çünkü, bilimin ve bilimsel düşüncenin önderliğinde  bilgi toplumuna ulaşmak isteyen meslektaşlarımızın   ürettiği bilimsel bilgilerin paylaşıldığı, sınandığı coşkulu ortamlardır. Ayrı bir öneme sahiptir çünkü,  meslektaşlarımızın arkadaşlık, dostluk ve paylaşım duygularının yeniden üretildiği ortamlardır. Ayrı biri öneme sahiptir çünkü 2500 yıl önce Anadolu’da başlayan bilim ve bilimsel düşünüş serüveninin tüm olumsuz ahval ve şeraitine  karşın inadına inadına devam ettiği ortamlardır. Bugün lise eğitim müfredatlarında bilimsel düşünüş yerine dogmanın yer almasını sağlama  çabalarını,  yada evrim yerine yaratılışın bir bilimsel yöntem olarak önerildiğini düşünürsek ,1947 yılında Türkiye Jeoloji Kurumu tarafından başlatılan ve jeoloji mühendisleri odası tarafından  devam ettirilen  59.sunu  gerçekleştirdiğimiz bu bilimsel etkinliğin  önemi ve ayrıcalığı daha bir anlaşılacaktır. 59 yıldır bıkmadan usanmadan bu ayrıcalığı bu önemi bu gururu ve onuru yaratan, aydınlık bir Türkiye yaratma uğraşısına jeoloji alanından katkı veren tüm meslektaşlarımıza şükranlarımı sunarken aramızdan sonsuzluğa ayrılanların anısı önünde ise saygıyla eğildiğimi söylemek istiyorum.

Değerli meslektaşlar,

TMMOB jeoloji Mühendisleri odası olarak uluSAL ÖLÇEKTEN ÇIKIP ULUSLAR ARASI BİLİMSEL PLATFORMLARI OLUŞTURMA ÇABAMIZ DA BAŞLAMIŞTIR. Önümüzdeki yıl kurultayımızın 60. yılı..kurultayımızın 60 yıla yakışır nitelikte ve uluslar arası katılımlı olması yönünde çalışmalarımız şimdiden başlamıştır. Bu çalışmalarımız aynı zamanda odamızın “2016 dünya jeoloji kongresi”nin ülkemizde yapılması yönünde oluşturacağımız kamuoyunun önemli bir parçası olacaktır. TMMOB JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI, ülkemizin tanıtımı bilimin yaygınlaşması ve toplumsal yaşama içselleştirilmesi anlamında çok çok önemli olan  2016 dünya jeoloji kongresinin alt yapısını oluşturacak bilgi ve ilişki birikimine sahiptir. Tüm Meslektaşlarımızı bu uzun soluklu uğraşıya destek ve katkı vermeye çağırıyoruz yani sizleri kurşun eritmeye çağırıyoruz... “Haydi el ele hep birlikte 2016” ya diyoruz….

Değerli meslektaşlar,

Kurultay konuşmamı hazırlarken Geçen yıl bu tarihlerde bu salonlarda neler konuşmuşum diye hatırlamaya çalıştım. Doğal olarak ülkenin toplumun,  mesleğimizin, meslektaşlarımızın sorunlarını sıralamaya çalışmışım. Kabul etmek gerekir ki O günden bugüne yani 1 senede çok şeylerin değişeceğini beklemek haksızlık olur ama  gelinen noktada, yeteri kadar değişiminde olmaması beni karamsarlığa itmedi de değil.

Örneğin ülkede son 25 yıldır uygulanan sosyo ekonomik politikalarda emeğiyle geçinenler için önemli değişiklikler olmamış. Özelleştirmelere son hızla devam edilmiş, ülkemiz insanının  alın teriyle oluşturulan değerler ve  kazanımları yok pahasına elden çıkartılmış. Sağlıkta ve eğitimde dönüşüm adı altında sosyal devletin en temel hizmetleri parayla alınır satılır hale getirilmiş. Devlet tüccarlığına ve yurttaşı müşteri görmeye devam etmiş. Meslek alanlarımızla ilintili sektörler birer birer yok pahasına elden çıkartılmış. Örneğin temel uğraşı alanımız olan madencilik sektöründe Ülkemizin en önemli kurumlarından olan Seydişehir  Aleminyum fabrikası, boksit yatakları ve mühendislik harikası Oymapınar barajı da yanında hediye olmak üzere 300 milyon dolar gibi komik bir paraya satılmış. Erdemir, Tüpraş Tekel Telekom aynı akıbeti paylaşmış. Jeoloji mühendislerinin hizmet ürettiği sektörlerde hep küçülme ve daralma yaşanmış. Kamu yatırımları durmuş, bilimsel araştırılmalarda önemli düşüş yaşanmış, ülkemizin en önemli arama ve araştırma kurumu mta  kamu ihale kapsamına alınarak adeta araştırmaları engellenmeye çalışılıyor, yasa yapıcılar bu konuda bir adım atmıyor…

Son bir yılda ücretlerimizde önemli bir düzelme olmamış. Üretenler, yani  bizlerin durumu nasıl dersek…sanırım iç açıcı değil. Açlık sınırı ile yoksulluk sınırı rakamları arasında sıkışan ücretlerimiz, 2006 yılı için yapılan yıllık % 5'lik genel zamla "insanca yaşanabilir bir düzey"e gelmemiştir. Hala kamuda çalışan 1/4 ü bir jeoloji mühendisi 970 ytl almaktadır. Son dönemde yapılan ek zamlarda aynı unvanla aynı işi yapan jeoloji mühendisleri arasındaki ücret dengesizliği yaratmış ve kurumsal farklılıklar oluşturmuştur. Bu uygulama meslektaşlarımız arasında huzursuzluk yaratmaktan ve çalışma barışını zedelemekten başka bir işe yaramamıştır. Bu koşullar, bizleri  üretim süreçlerinden koparmakta, kurumlarımıza yabancılaştırmaktadır. 

Değerli meslektaşlar,

Yaşananlar Rant ekonomisinin uygulandığı, yatırım ve üretimin dışlandığı bir ekonomik modelin doğal sonucudur. Mühendislerin bugün talebi açık ve nettir. İnsanca yaşayacakları bir ücret ve  üretilen değerlerin adil bir şekilde paylaşımıdır. Yetkililere buradan sesleniyoruz,  ülkemizi  yönetenler olarak, yurttaşların erincinden ve gönencinden sorumlu erk sahipleri olarak, yaşadığımız sorunlarımızı görmenizi ekonomik ve demokratik taleplerimizi  çözmenizi talep ediyoruz.

Değerli meslektaşlar,

Bir meslek odası olan odamızın ülkemizde uygulanan ekonomik politikalardan etkilenmemesi olanaklı değildir. Bugün odamızın gündemindeki en temel sorun jeoloji mühendisliği eğitimi sorunudur. Üniversitelerimizin 30 unda jeoloji eğitimi yapılmaktadır. Ciddi bir eğitim planlamasına dayanmayan , istihdamla ilişkilendirilmeyen bu eğitimin niteliği, daha doğrusu niteliksizliği tartışılırken, 15 yeni üniversite  açma girişimi oldukça düşündürücüdür. Ülkemizin geleceği açısından son derece önemli olan doğal kaynakların aranmasından, ulaşıma, yerleşimden, enerjiye,  içme ve yeraltı sularından su politikalarının oluşturulmasına, büyük mühendislik projelerinden, doğal çevre ve çevrenin korunmasına, Küresel ısınmaya, insan sağlığı ve güvenliğine  kadar geniş bir alan jeoloji mühendisliğinin sorumluluk alanı olup bu kadar yaşamsal sorunlar ancak ve ancak nitelikli ve ciddi bir jeoloji mühendisliği eğitiminden geçmektedir.

Değerli meslektaşlar

Bugün jeoloji mühendislerinin karşı karşıya kaldıkları en temel sorun işsizliktir. Odamıza kayıtlı on bini aşkın jeoloji mühendisinin %55i işsiz yada meslek dışı alanlarda çalışmaktadır.  Öte yandan, kamu kuruluşları istasnai durumlar hariç, yaklaşık 15 yıldır yeni jeoloji mühendisi almamakta bu da  Usta-çırak ilişkisinin başat olduğu mesleğimizde, bilgi birikimi ve deneyimin aktarılamamasını emekli olan teknik elemanların yerine yeni kadro yaratılmamasını, getirmektedir. Jeolojik hizmet üreten MTA TPAO TCK İLLER EİE DSİ gibi kamu kurumlarında jeoloji müh . istihdamı sağlanmalı ve sayıları 3000 ni bulan kadın meslektaşlarımız rencide eden istihdamda cins ayrımcılığı uygulamasından vazgeçilmesini talep ediyoruz.

Değerli meslektaşlar,

Taleplerimiz elbette, işsizlik, eğitim, yada ekonomik ve demokratik tespitlerle sınırlı değil. Bunların yanında mesleki yetki ve sorumluluğa ilişkin önemli tespitlerimizi sizlerle paylaşmak isterim.

Örneğin şu anda gündemde olan ve ülkemizin en önemli doğal sermayesi olan jeotermal kaynaklarımızla ilintili “jeotermal yasa tasarısı”. Ülkemiz için önemli bir enerji kaynağı olan jeotermal potansiyelimizin talan edilmeden, verimli, etkin ve kamu yararı doğrultusunda değerlendirilmesini hedefleyen ve son derece olumlu bulduğumuz  yasa tasarısı ne yazık ki  bilimsel gerçeklerden uzak mühendislik ilkelerine aykırı olarak düzenlenmektedir. Böyle öenmli bir tasarıdan jeoloji mühendisleri dışlanmak istenmekte diğer mühendislik disiplinleri ile eşit görülmektedir. Oysa bilinsin isteriz ki  Ülkemizin bilinen 1000’e yakın jeotermal ve mineralli su kaynağının tamamında  alınteri ve çekiç izini bırakan jeoloji mühendisleridir. Bugün ülkemizde bir jeotermal sektörden bahsediliyorsa bunu sektörü kuran jeoloji mühendislerine borçluyuz. Bizler jeotermal yasasında hakkımız istiyoruz. maden yasasında izlenen yöntemlerle bu hakkımızın gasp edilmeyeceğini ummak istiyoruz.  Jeotermal yasada  aramadan üretime kadar her aşamada jeoloji mühendislerinin sorumluluk taşımasını istiyoruz. Bu zorunluluk mesleki bir kaygının değil kamu yararının ifadesidir. 

Değerli meslektaşlar,

Jeoloji mühendisliği hizmetlerinin olmadığı bir başka alan ise İMAR konusudur, oysa biliyoruz ki Jeolojik konumu gereği doğa olaylarının sıkca yaşandığı ülkemizde ortalama yılda 1 kez yıkıcı deprem, heyelan, sel baskını çığ ve kaya düşmesi gibi doğa olayları afete dönüşmektedir. Yaşanan bu afetler binlerce insanımızın can kaybına on binlercesinin yaralanmasına yada sakatlanmasına yol açmaktadır. Yine  afetler nedeniyle ortalama her yıl Gayri Safi Milli Hasılanın % 3-5’i arasında bir zarar oluştuğu bununda 4-6 milyar dolar bir değere eşit olduğu bilinmektedir. Özellikle 1999 depremlerinden sonra Afet zararlarının nedeni konusunda, yapılan  tartışmalarda ağırlıklı vurgu “yapı kalitesi“ üzerine yapılmışsa da  afet zararlarının azaltılması ve güvenli yerleşmeler için ilk adımının arazi kullanım planlarının hazırlanması ve yer seçimi kararları  olduğu bilinmektedir. Planlamaya yön veren girdilerin başında da doğal çevredeki depremsellik, heyelan, erozyon, yer altı suyu, jeo medikal volkanik etkinlik vb jeolojik tehlikeler gelmekte olup, bunlarda Jeoloji Mühendisliği araştırma ve uygulama alanında kalmaktadır.Dolayısıyla plan ve jeoloji ayrılmaz bir bütünlük taşır. Dolayısıyla Bayındırlık bakanlığımız tarafından hazırlanan ve bakanlık web sayfasında yayınlan “Afet yasa tasarısı ile  “yapı kanun tasarısı” ülkemiz için yaşamsal bir konudaki eksikliği kapatmaya yönelik son derece önemli bir çalışmadır. Tasarının gündeme gelmesini olumlu buluyor, ancak bu tasarıların jeolojik hizmetler açısından yetersiz olduğunu da belirtiyorum. Ayrıca,  ülkemiz afet politikalarının yazılı belgesi olarak düşündüğümüz 3194 sayılı “İmar Kanunu”nunda meslek odamızın da görüşleri alınarak akla plana bilime ve jeoloji mühendisliği ile donatılmış olarak diğer yasa tasarıları gibi  gündeme gelmesinin  ulusal afet politikalarımızın oluşturulmasında önemli bir eşik olduğunu vurgulamak istiyorum .

Değerli meslektaşlar,

Biliyorsunuz 2 gün sonra dünya su günü. İnsanlık  için yaşamsal bir kaynak olan sular Bugün koruma altına alınması gereken en önemli doğal kaynaktır. .Dünyada  26 ülkede 350 milyon kişinin susuzluk çektiği, 1,5 milyar civarında insanın yeterli su kaynağına sahip olmadığı, her yıl çoğunluğu çocuk olmak üzere 5 milyon kişinin su yetersizliğinden ve kirli sular nedeniyle, yaşamını yitirdiği bilinmektedir.  8,5 milyar nüfusun olacağı varsayılan 2025 yılında 52 ülke  ile 3 milyar kişinin su sorunu yaşayacağı tahmin edilmektedir.

Bilindiği gibi ülkemiz su zengini bir ülke değildir.Günümüzde sanayi atıkları, kentlerin çöp depolama sahaları, evsel atıklar, tarım alanlarında yapılan gübreleme gibi çalışmalar, yüzey ve yer altı sularımızı kirleten en önemli unsurlarıdır. Nitekim, Ergene, Küçük ve Büyük Menderes, Gediz nehirleri Erzurum Ovası yer altı suları ve daha bir çok akarsular ve akiferler, bu kirletici unsurlar nedeni ile bugün kullanılamaz duruma gelmişlerdir. Bu bağlamda  Ülkemiz su kaynaklarının araştırılması, korunması ve entegre su yönetimi anlayışıyla optimum olarak işletilmeleri son derece önemlidir. Bunun için DSİ  genel müdürlüğümüzün  öncülüğün de başta 167 sayılı yeraltı suları kanunun yeniden düzenlenmesi olmak üzere gerekli çalışmaların yapılması gerekmektedir.

Değerli meslektaşlar, 

Konuşmamı sonlandırırken, ülkemiz ve toplumumuzun geleceğine ilişkin bilimsel bulguların tartışılacağı ve yaşamsal görüşlerin üretileceği 59. Türkiye Jeoloji Kurultayımızın hazırlanmasında emeği geçen, başta Kurultay Yürütme Kurulumuz’a, Bilimsel Teknik Kurulumuza, bildiri ve konferans veren değerli bilim insanlarına, bizi yalnız bırakmayan değerli konuklarımıza ve katılan  tüm meslektaşlarımıza Odamız adına tekrar teşekkür ediyor, saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

İsmet CENGİZ

Jeoloji Mühendisleri Odası

Yönetim Kurulu Başkanı

(59. Türkiye Jeoloji Kurultayı açılış konuşması)

 

59. Türkiye Jeoloji Kurultayı Başkanı Aral OKAY'ın açılış konuşması metni

Sevgili Yerbilimciler,

1947 yılında Türkiye Jeoloji Kurumu tarafından başlatılan ve her yıl düzenli olarak yapılan jeoloji kurultaylarının ellidokuzuncusuna hoşgeldiniz. Sürekliliği ve kapsamı açısından Türkiye Jeoloji Kurultayları Türkiye'de yapılan en eski ve en önemli bilimsel toplantıların başında gelir. Bu sene Kurultay'da 200'den fazla tebliğ ve çok sayıda poster sunulacaktır. Bu kadar geniş katılımlı bir toplantının organizasyonu büyük bir emek gerektirir. Son beş aydır büyük bir özveri ile kurultayın organizasyonunda görev yapan Kurultay Düzenleme ve Yürütme Kurulu üyelerine, özellikle Kurultay II. Başkanı Kadir Dirik ve öğrencilerine, Kurultay sekreterleri Hasan Kırmızıtaş ve Ahmet Apaydın'a teşekkür ederim. Kurultayın organizasyonu sırasında JMO Bilimsel Teknik Kurulu ve JMO Yönetim Kurulu desteklerini hiç esirgememişlerdir, onlara da huzurunuzda teşekkür ederim.

Kurultay açılış konuşmamda iki konu üzerinde duracağım. Bunlardan birincisi Türkiye'de jeoloji mühendisliği eğitimi, ikincisi ise yerbilimlerinin dünyadaki gelişme çizgisi ve bu çizgi içinde Türkiye'deki yerbilim araştırmalarının konumudur.

Türkiye'de 1994 senesi verilerine göre yirmiüç üniversitede jeoloji mühendisliği lisans eğitimi verilmektedir. Bu bölümlere her sene yaklaşık 1400 ile 1500 arasında öğrenci kaydolmaktadır. Bu öğrencilerin %80'inin mezun olduğu farz edilirse yakın bir gelecekte her sene Türkiye'de binden fazla jeoloji mühendisi mezun olacaktır. Buna karşın Türkiye'de jeoloji mühendisi istihdamı senede herhalde ortalama 100 kişiyi geçmez. Bu durumda yeni jeoloji mühendisi bölümü açmanın veya eski bölümleri muhafaza etmenin anlamı var mıdır diye sorulabilir.

Öte yandan Türkiye'de her sene bir milyondan fazla lise mezunu üniversitede okuyabilmek için sınava girmekte ve pek azı (%10-20) dört yıllık bir lisans programını kazanmaktadır. Birçok öğrenci için girdiği bölümün ne olduğu o kadar da önemli değildir, çoğu öğrenci için iyi bir üniversite daha önemli gözükmektedir, bölümü ne olursa olsun dört yıllık bir üniversiteden mezun olmak, kişiye prestij getirmekte ve önünü açmaktadır.

Dünyada da gittikçe daha fazla genç üniversiteye devam etmektedir. Batı Avrupa ve ABD'de, 18-23 yaşları arasında üniversiteye devam oranı yirmi sene önce %5-10'lardan bugün %40'ların üzerine tırmanmıştır. Buna bağlı olarak üniversite eğitimi gittikçe uzmanlaşmış bir lise eğitimine dönüşmekte ve meslek eğitimi yüksek lisans ve doktora evresine kaymaktadır. Buna bağlı olarak yurtdışında jeoloji mesleğinde çalışacak kişilerin mutlaka yüksek lisans veya doktora yapmaları gerekmektedir. ABD ve Batı Avrupada'ki jeoloji servisleri, petrol ve maden şirketleri sadece ve sadece doktoralı eleman almaktadır.

Bu durum maalesef Türkiye'de geçerli değildir, kamu kurumları ve özel şirketler hala lisans mezunu jeoloji mühendisleri işe almaktadır. Bu durumun çeşitli mahsurları vardır. Yeni mezun bir jeoloji mühendisinin kendi başına jeoloji harita yapabileceği, işe yarar bir maden yatağı veya depremsellik raporu yazacağını söylemek mümkün değildir. Yeni mezun bir jeolog ancak master veya doktora yaptığı veya 5-10 sene deneyimli bir jeoloğun yanında çalıştığı takdirde "işe yarayan" bir eleman haline gelebilir. Bu arada fire oranı da %50'nin üzerinde olmaktadır. Gelişmiş ülkelerde doktoralı eleman istihdam eden kuruluş, elemanın yetiştirilmesini üniversiteye yaptırmakta ve böylece fire oranını düşürmektedir. Türkiye'de de uygulamalı kuruluşların yüksek lisans ve doktora yapmış eleman almaları, bu kuruluşlardaki teknik eleman kalitesinin yükselmesine yol açacaktır. Fakat bu bağlamda dikkat edilmesi gereken en önemli nokta kamu kuruluşlarında verilen maaşlarla deneyimli teknik elemenları uzun süre tutmak mümkün olmadığıdır.

Baştaki soruya gelirsek: Türkiye'de bu kadar çok sayıda jeoloji mühendisi bölümüne ihtiyaç var mıdır? Buna şöyle bir cevap verilebilir: 1500 kişi işletme veya ekonomi okuyacağına, çok daha zevkli, heyecanlı ve de anlamlı bir bilim olan yerbilimlerini tanıması daha iyi değil midir? Dünyada da her mezun olan jeoloğun yerbilimlerinde iş bulabilmesi mümkün değildir, çoğu kişi öğretmelik, pazarlamacılık, bankacılık gibi konulara girmektedir. Bu bağlamda gözden kaçırılmaması gereken nokta , Türkiye'nin genç neslin üniversiteye devam etme isteğini bir şekilde karşılamak zorunda olduğudur.

Konuşmamda değinmek istediğim ikicin nokta yerbilim araştırmalarının konuları ile ilgilidir. Dünyada yerbilimleri araştırmaları gittikçe araziden uzaklaşmakta, yerbilimleri bir laboratuvar ve modelleme bilimine dönüşmektedir. Buna karşın Türkiye'de arazide yapılacak daha çok iş vardır. Türkiye belki de dünyanın en karmaşık jeolojisine sahiptir ve bu karmaşık jeoloji hala çok az anlaşılmaktadır. Türkiye'de hala ayrıntılı jeoloji haritaları, MTA'nın son yıllardaki gayretlerine rağmen, çok seyrektir. MTA Genel Müdürlüğü'nün en önemli işlevlerinden bir tanesi Türkiye'nin ayrıntılı jeoloji haritalarının yapılması ve basılmasıdır. Bu bağlamda 1:100 000 ölçekli jeoloji haritalarının hazırlanması ve basılmasında önemli merhale katedilmiştir. Fakat bu haritalar istikşaf nitelikli jeoloji haritalarıdır. Batı Avrupa'da (İngiltere, Fransa, İtalya) basılmış jeoloji haritaları incelendiğinde, bizde çıkan aynı ölçekli haritaların ne kadar daha az bilgi içerdiği hemen göze çarpar. 1:100 000 ölçekli jeoloji haritalarının hazırlanmasından sonra, çok ayrıntılı 1: 50 000 ölçekli haritaların hazırlanması ve basılması planlanmalıdır. Bu haritaların maden ve endüstriyel hammadde aranması, mühendislik jeoloji, hidrojeoloji, askeri jeoloji ve daha çok çeşitli amaçlar için kullanımı olacaktır. Fakat maalesef, bu tip jeoloji haritalarını yapabilecek nitelikte jeolog sayısı MTA Genel Müdürlüğü'nde ve üniversitelerde son derece azalmıştır. Bu konuda çeşitli imkanlar zorlanarak nitelikli eleman yetiştirilmelisi düşünülmelidir.

Hepinize keyifli bir Kurultay dilerim.

Aral Okay

59. Türkiye Jeoloji Kurultayı Başkanı

Okunma Sayısı: 3156
Fotoğraf Galerisi
TMMOB
Jeoloji Mühendisleri Odası