TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
TMMOB JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI DİYARBAKIR ŞUBE 3.DÖNEM ÇALIŞMA RAPORU

TMMOB

JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI

DİYARBAKIR ŞUBESİ

3. DÖNEM

ÇALIŞMA RAPORU

2004 - 2005

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

Sayfa No

 

 

Genel Merkez Yönetim Kurulu Üye Listesi

 

Şube Yönetim Kurulu Üye Listesi

 

İl Temsilcilikleri  Listesi

 

Denetleme Komisyonu Üye Listesi

 

Çalışanlarımız

 

SUNUŞ

 

1. 4.OLAĞAN GENEL KURUL GÜNDEMİ

 

2. III. DÖNEM GENEL KURUL

 

3. 2004-2005 YILI ÇALIŞMA PROGRAMI

 

4.ETKİNLİKLERİMİZ

 

   4.1.Şube Faaliyetleri

 

   4.1.1  2004 Yılı Şube Faaliyetleri

 

                4.1.2. 2005 Yılı Şube Faaliyetleri

 

   4.2. İKK Faaliyetleri ve Basın Duyuruları

 

5.YEREL YÖNETİMLER İLE OLAN İLİŞKİLER

 

6.MALİ RAPORLAR

 

7.BASINDA JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI   

 

 

 

 

 

 

GENEL MERKEZ YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN LİSTESİ

 

 

İsmet CENGİZ                Başkan

Dündar ÇAĞLAN             II.Başkan

Bahattin DEMİR              Yazman Üye

Çetin KURTOĞLU           Sayman Üye

Mehmet ŞENER              Mesleki Uygulamalar Üyesi

Veysel URKAN                Yayın Üyesi

Hüseyin Tevhit ARICAN    Sosyal İlişkiler Üyesi

Ali Burak YENER              Yedek Üye

İsmail CİHAN                     Yedek Üye

O.Oğuz TÜFENKÇİ            Yedek Üye

 

 

 

ŞUBE YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN LİSTESİ

 

Fahrettin ÇAĞDAŞ        Şube Başkanı

Ali Cihat PARLAK         II.Başkan  

Salih Cenk İNCE           Yazman

Muzaffer KAÇAR          Sayman

Dicle BARÇ                  Üye

Turan BENGİN              Üye

Mehmet KOYUNCU       Üye

 

 

 

 

İL TEMSİLCİLİKLERİNİN LİSTESİ

 

Osman ÖZDEMİR         Adıyaman İl Temsilcisi

Ahmet ALTUNÇ            Batman İl Temsilcisi

Zeki ERDEN                 Bingöl İl Temsilcisi

Mazhar ALTUNDERE    Muş İl Temsilcisi

Özlem TÜRKOĞLU       Siirt İl Temsilcisi

Ali DOĞANOĞLU          Şanlıurfa İl Temsilcisi

Murat AKDENİZ            Tunceli İl Temsilcisi

Y. Altan ÖZTÜRK          Van İl Temsilcisi

 

 

 

DENETLEME KOMİSYONU ÜYE LİSTESİ

 

Murat HOCAOĞLU

Zerrin GERGER

 

 

ÇALIŞANLARIMIZ

 

 

Zehra Özgür CENGİZ - Büro Teknik Personeli

Mehtap ARSLAN       - Büro Sekreteri

 

 

 

 

 

 

 

 

SUNUŞ

 

 

3. Olağan Genel Kurul Seçimleri sonucu göreve gelen Yönetim Kurulu, toplumsal alan ile bilimsel alanın sentezini yaparak, Demokratik Yönetim anlayışını esas alan kollektif bir yönetim tarzı ile çalışmalarını yürütmüştür. Çalışma döneminde yapılan üye toplantıları, Şube Danışma Kurulları ve bizce en önemlisi Yönetim Kurulu Üyeleri ile üyelerimiz arasına hiçbir mesafe bırakmadan birlikte olmaya çaba sarfetmiştir. Ülkemiz ve bölgemiz sorunları ile yani insan olmaktan kaynaklı siyasal sorumluluklarımız ile mesleki bilimsel sorumluluklarımızı aynı çerçevede değerlendirerek mesleki sorunlarımızı siyasal sorunların bir sonucu olarak görmüş ve bu doğrultuda çalışma yürütmüştür.

Ortadoğu’da ki İşgal ve Savaşı, enerji kaynaklarına sahip olma ve bölgeyi kontrol altına almayı esas alan bir stratejinin sonucu olarak görmekteyiz. Bölge ülkelerinin    baskıcı, otoriter hatta faşist yönetim anlayışı bu savaş ve işgale zemin hazırlamıştır. Ortadoğu halklarına refahı ve mutluluk getirecek zengin petrol yatakları maalesef acıyı ve kaosu getirmiştir. Kürtçe özdeyişle “malevan bune belaye sere van”. Arap Milliyetçiliğini esas alan BAAS çı rejimler, yıllarca bu gölgede Şii Müslümanlar ile Müslüman Kürtlere baskı, zulüm ve katliam getirmiştir. Ortadoğu’da Filistin sorunu, İsrail   ırkçılığı  , Kürt sorunu ise Arap, Fars ve Türk Milliyetçiliğini esas alan politikalar nedeniyle çözümlenmemiştir. İç sorunlarını halkların eşit, özgür ve kardeşliğini esas alan demokratik yöntemlerle çözemeyen bölge ülkeleri sürekli dış – iç askeri müdahalelere maruz kalmıştır. Bugün Ortadoğu’da 3. Dünya iktidar savaşı yaşanıyor. Araplar, Farslar, Kürtler, Türkler, İsrailoğulları arasında körler, dilsizler ve sağırlar diyaloğu yaşanmaktadır. Kimse kimseyi anlamıyor, işitmiyor, görmüyor Kapitalist – Emperyalist sistemin öncüsü ABD, bölge kaynaklarına ve halklarına egemen olmadan dünya imparatorluğunu koruyamayacağını biliyor. Afganistan – Irak işgalleri İran – Suriye ablukası, Balkan – Kafkas müdahaleleri bu hedefin bir sonucudur. 

Merkez Ülkeler bazen Irak’ ta askeri işgallerle bazen de Türkiye’ de olduğu gibi Siyasal – Ekonomik  uyum dayatmalarıyla  çevre ülkeleri denetim altına alırlar.

 2004-2005 yılında ülkemizin en önemli kamu kuruluşlarından Telekom,  SEKA, Seydişehir Aliminyum gibi  kuruluşlar özelleştirildi. Kamu Reformu adı altında Eğitim, Sağlık, Tarım, Köy Hizmetleri gibi kuruluşlardan kimisi tasfiye edildi , kimisi paralı hale getirildi. Öğrenci ve hastanın müşteri gibi görüldüğü sosyal devletimiz de maalesef bir işletmeciye dönüştü.

                Devletin küçültülmesi adına yapılan özelleştirmeler sürecinde Maden Arama ve İşletme alanında önemli bir birikime sahip MTA, ETİ Holding, Türkiye Kömür İşletmeleri Türkiye Taş Kömürleri vb. kamu kuruluşları işlevsizleştirilerek yeraltı kaynaklarımız heba edilmektedir. Tüm halkımıza ait Doğal Kaynaklarımız uluslar arası firmalara peşkeş çektirilecektir.

                Özelleştirilmeye olumlu bakan meslektaşlarımız da piyasa koşullarının gereği olarak piyasada işsiz kalacaklardır. Maden, Afet, İmar ve Şehircilik, Mahalli İdareler, Çevre, Jeotermal , Petrol ve Bor ile ilgili yasal düzenlemelerde mesleki sorumluluklarımızla ilgili kamu yararına yönelik Genel Merkezimiz tarafından sunulan öneriler dikkate alınmamıştır.                               

Çalışma Programımızda  halkımızın çıkarlarını esas almayan yani kamu yararı olmayan özelleştirmelerin eleştirisinin siyasetini yapacağımızı, Kamu Reformu adıyla yaratılmaya   çalışılan  işletmeci- müşteri anlayışına karşın, Demokratik Sosyal Devleti esas alan Devlet  vatandaş içindir esprisini savunacağımızı ifade etmiştik. Kürt Sorununu  inkar ve imha siyaseti ile çözeceklere karşı Barışçıl, Demokratik çözümü dayatacağımızı , Emek, Barış ve Özgürlük bloğunun yanında olacağımızı ifade etmiştik.

GAP Projesi’ni , Barış Projesiyle  başarıya ulaştıracağımızı , rantı esas alan kentleşmeye karşı bilimsel bir planlama, kamusal denetim ile cevap vereceğimizi, Mazıdağ Fosfatının aranması, bulunması ve işletilmesinde emeği geçen meslektaşlarımızı bölgede buluşturacağımızı, Mesleki Hizmet İçi eğitimlerle meslektaşlarımızı konunun uzmanlarıyla buluşturacağımızı, Bölgede Çermik Hastalığı olarak bilinen hastalık ile jeoloji ilişkisini halkla paylaşacağımızı , Deprem ve Kentleşme İlişkisini  bölgemizdeki en ucra il ve ilçelerine taşıyacağımızı   ve  son olarak da toplumsal sorumluluklarımızın bilinci ile jeoloji biliminin doğrularını insanlarla paylaşacağımızı ve Demokratik Mesleki Kitle Örgütü yönetiminde olmanın sorumluluğuyla çalışacağımızı beyan ettik. 

Yönetim Kurulu olarak , Genel Kurul Sürecinden sonra önümüze koyduğumuz hedefleri gerçekleştirmek için yoğun çaba harcadık. Diyarbakır İKK Sekreteryasını alan şubemiz kendi hedefleri yanında TMMOB Diyarbakır Birimlerinin koordinasyon sorumluluğunu da yerine getirdi. 11 Nisan 2004 tarihinde GATS etkinliği ile Hizmet Ticaretinin, serbest dolaşımın  ne olduğu biz Mühendis, Mimar ve Şehir Plancılarını bekleyen sorunların neler olduğu uzman kişiler tarafından detaylarıyla anlatıldı.AB sürecinde mühendisleri bekleyen eğitim ve işsizlik gibi problemlerimizin çözülemeyeceği aksine  bekleyen tehlikeler olduğu bilinci ortaya  çıkarıldı.

Doğal jeolojik etmenler ile insan ve hayvan sağlığı arasındaki ilişkileri inceleyen Tıbbi Jeoloji dalının önemi konusunda Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı ile ortaklaşa bir etkinlik düzenledik. Amacımız Bölgemizde Çermik hastalığı olarak bilinen bu gerçeğin jeolojik ilişkilerini ortaya çıkartmaktır. Bu etkinliğin sonucunda anlaşıldı ki insan sağlığı jeolojiden soyutlanamaz.                

Yerleşim yerlerinin planlanmasında zemin özellikleri, heyelan, kaya düşmesi, sıvılaşma ve deprem gibi parametreler dikkate alınıyorsa, yerleşime açılan yerlerin mineral dağılımı, yeraltısuyu kalitesi, radyo aktivitesi de bilinmelidir. Güre ve Gübre Hammaddeleri Çalıştayı ile Mazıdağı Fosfat gerçeğini tekrar kamuoyunu dikkatine sunduk. Etkinliğimizden sonra bakanlık düzeyinde yerinde incelemeler başlatıldı. Konu ile ilgili çevrelerden raporlar alındı. Beklentimiz bu maden yatağının kamu denetiminde kamu yararı doğrultusunda, kamu eliyle işletilmesidir.

03.05.2004 tarihinde Batman’ da meydana gelen bir patlamada 3 kişi yaşamını yitirmiş 20 kişi yaralanmıştır. Şubemiz ; Batman İl Temsilcisi Ahmet ALTUNÇ , Batman Belediyesi, MMO İl Temsilciliği ve Teknik Eğitim Fakültesinde Yrd.Doç.Dr. Hasan BAYINDIR’ın duyarlılıkları sonucu Batmandaki tehlike kamuoyunun gündemine taşınmıştır. Şubemizin girişimleriyle Ankara’ da konunun uzmanı meslektaşlarımızla yerinde incelemelerde  bulunulmuş ve çözüm önerileri sunulmuştur. Kentleşme ve Sanayileşme ilişkisinde planlama ve bilim eksikliğinin sonuçları ortaya çıkarılmıştır. Yapılması gereken radikal tedbirlerle kentleşme alanının değiştirilmesi, kirlenen yeraltısuyunun olumsuzluklarının açıklanması ve ihmale sebep olanların belirlenmesiydi.

11 – 14 Mayıs’ ta Şanlıurfa’ da GAP ve JEOLOJİ Sempozyumunu gerçekleştirdik. Harran Ovasındaki tuzlanmanın jeolojik nedenlerine, bölgenin enerji kaynakları ve sanayi madenleri potansiyeline vurgu yapıldı. Göçlerle başlayan kentleşme ve yer seçiminin önemine değinildi. Gübre Hammaddeleri, Fosfatın önemi ve Mazıdağı Fosfatının atıl durumda oluşu anlatıldı. Çevre ve doğal hayatın korunması için alınması gereken önlemlere dikkat çekildi. Ulusal ölçekte büyük umutların bağlandığı bu projede yoksulluğun ve işsizliğin önlenmesi için Toprak Reformu Politikasına ihtiyaç olduğu dile getirildi. Bir bütün olarak bu projede insanı merkeze alan, barış ve kardeşlik projesiyle GAP’ ın anlam kazanacağını vurgulandı.

Temmuz sıcağında Varto’daydık. 1966 Varto Depremini yüreklerimizde yaşadık. Belediye Başkanı Demir Çelik ile umutlandık. Yaz sıcağında bizimle beraber olan Yıldırım GÜNGÖR ve Doğan KALAFAT ile gururlandık. KOĞ Tepesine çıkamadık ancak Varto’da dinlediğimiz Koma Agire Jiyan gurubunun Helin parçasının ezgilerini yol boyu mırıldandık.

Lice Depreminin 30. Yıldönümü nedeniyle bir Deprem Kentleşme Konferansı düzenledik. Lice Belediye Başkanı ,Garnizon Komutanlığı ve Kaymakamlığın bir ilçede böylesi bir bilimsel aktivitenin düzenlenmesinde duydukları sevinci sizlerle bu satırlarda bizlerde paylaştık.             

2004 ve 2005 yılında Yönetim Kurulu Asil ve Yedek, Komisyon Üyeleri ve İl Temsilciliklerimizle Şube Danışma Kurulları yaptık. Yaptığımız üye toplantılarıyla üye ve organlarımızı kollektif karar alma sürecine dahil ettik 6 Aralık’ ta Adıyaman’ da Valilik, Bayındırlık ile beraber Doğu Anadolu Fay ve Adıyaman Gerçeği konulu bir konferans gerçekleştirdik. Detaylar faaliyet raporunun içindedir. Mart2005’te Bingöl Depreminde Yönetim Kurulumuzun geniş temsiliyeti ve Ankara’dan Gelen Heyet ile birlikte Karlıova ve Köylerinde incelemelerde bulunduk. Gözlem ve önerilerimizi Bingöl Valiliği, Karlıova Kaymakamlığı ve halk ile paylaştık.

Türkiye Sosyal Formu Diyarbakır Hazırlık Toplantısı düzenlenmesinde yer aldık. Avrupa Sosyal Formuna taşınması amacıyla görüş ve önerilerimizi sunduk. Diyarbakır’ da Mesleğimiz ,  kentimiz, bilim ve toplumsal sorumluluk alanlarımızda ilgili dönem dönem basın açıklamaları yaptık. Emek Platformu Bölge Toplantısında TMMOB İKK Sekreteryasının Şubemizde olması nedeniyle koordinasyonda yer aldık. Diyarbakır Bileşenleriyle beraber kitlesel basın açıklamaları yaptık.                  

3. Dönemde de önemli sosyal etiğimiz olan  Üye – Şube ve Oda – Kent Dinamiklerinin bir araya geldiği I ve II Jeoloji Gecesi düzenledik. Dünyada ve Ülkemizde önemli gelişmelerin yaşandığı bu süreçte, Mesleki Demokratik Kitle Örgütlerinin bilim ve Teknolojiyi toplum yararına kullanmayı esas alan, emek, eşitlik, özgürlük ve Demokrasi gibi evrensel ilkeleri yol bilen bir anlayışı hedef aldık. Programımızı bu temele dayadık faaliyetlerimizi gerçekleştirdik.

Bu dönemde çalışmalarımıza katkı koyan eleştiri ve önerileriyle bizi geliştiren meslektaşlarımıza ve dostlarımıza, İl Temsilciliklerimize ayrıca her türlü özveriyi gösteren Mehtap ve meslektaşımız Zehra’ ya teşekkür ederiz.

 

Saygılarımızla

Şube Yönetim Kurulu                    

 

 

                                                    

 

 

 

1.DÖRDÜNCÜ OLAĞAN  GENEL KURUL GÜNDEMİ

 

1. Açılış ve Başkanlık Divanı Seçimi

2. Saygı Duruşu

3. Açılış Konuşmaları

4. Şube Çalışma, Mali Raporların Okunması ve Değerlendirilmesi

5. Şubenin Yeni Dönem Bütçesinin Görüşülmesi ve Değerlendirilmesi

6. Asil ve Yedek Adayların Belirlenmesi

7. Şube Denetleme Kurulu İçin Dört Adayın Belirlenmesi

8. Seçimler  

 

 

 

 

 

 

 

 

 

  

 

 

2. JMO DİYARBAKIR ŞUBESİ  III. DÖNEM GENEL KURULU

17.01.2004

17.01.2004 tarihinde saat 10:00’ da çoğunluk aranmaksızın III. Dönem Genel Kurulu yaklaşık 50 üyenin katılımıyla başladı.

              III. Genel Kurul Divan Başkanlığına üyelerden bir kaçının önerisi sonucu Divan Başkanlığına Şefik YAŞAR, yazman üyeliklerine Nejla AYDURAN ve Salih ÇINAR oy birliğiyle seçildi

            2003 tarihinde trafik kazasında kaybettiğimiz üyelerimizden Erdal KIRAÇ ve Haydar AVCI ile demokrasi ve bilim emekçileri için 1 dk.lık  saygı duruşu yapıldı.

İlk konuşmacı olarak II. Dönem Şube Başkanı Fahrettin ÇALAN söz hakkı aldı.  II. Dönem Çalışma Faaliyetlerinin genel bir değerlendirmesini şu şekilde özetledi.

Dünyada ve Türkiye’deki genel siyasal – ekonomik gelişmelerden söz ederek Amerika’nın Irak’ı işgali ile Ortadoğu coğrafyasında önemli gelişmelerin olacağını ifade etti. Ortadoğunun en önemli sorununun Kürt- Filistin sorunu olduğunu,çözümün halklarının özgürlüğünü esas alan demokratik rejimlerle  sağlanabileceğini, yıllardır bölgede yaşanan anti demokratik uygulamaların insanların yaşamlarını olumsuz etkilediğini, bölge kaynaklarının atıl durumda kaldığını insan ve aydın  olma sorumluluğuyla ülkemizdeki bu olumsuzluğa karşı emeği barışı ve kardeşliği esas alan bir duruş sergilediklerini, mevcut siyasi iradenin ülkenin ekonomik politikasını İMF ve Dünya Bankasına, dış ve iç politikasında da iktidar olmadığını, bölgede uygulamaya başlattığı duble yol projesinin Diyarbakır – Ergani, Siirt – Kurtalan, Siirt – Baykan yolunun ilk yağmurlarla kullanılamaz hale geldiğini, MTA’ lıların yıllarca emek vererek ortaya çıkardıkları Siirt – Madenköy Bakır yataklarını uluslararası  ve yerli uzantılara peşkeş çektirme hesabı yaptığını, 1 Mayıs 2003 tarihinde Bingöl’ de meydana gelen depremden sonra halkın taleplerine silahla karşılık vermede Başbakan’ın Bingöl ziyaretinde Belediye Başkanı ile görüşmemesinin rolü olduğunu,dile getirdi.

           Sonuç olarak Dünyada ve Ülkemizde böylesi siyasal ve doğal olaylar yaşanırken biz mühendislere önemli görevlerin düştüğünü, demokratik, sürdürülebilir ekolojik bir toplum modelinin yaratılmasında, yaşanabilir kent modellerinin geliştirilmesi konularında bilim ve teknolojiyi toplum yararına kullanmayı temel alan, insanı ve doğayı  eksen alan, özgürlükten,eşitlikten ve emekten yana bir anlayışla çalışmalarını yürüttüklerini söyledi.                   

Şube Genel Kurulumuza misafir olarak katılan İnşaat Mühendisleri Odası Diyarbakır Şube Başkanı Zülküf KARATEKİN, Elektrik Mühendisleri Odası Diyarbakır Şube Başkanı Tarık ÖDEN ve Makine Mühendisleri Odası Diyarbakır Şube Sekreteri Necdet ATALAY birer konuşma yaparak Genel Kurulumuzu onurlandırdılar.  

II. Dönem Şube Saymanı Dicle BARÇ , II. Döneme ait  Mali Rapor  hakkında bilgi verdi .Gelir-gider kalemleriyle ilgili ayrıntılı  açıklamalarda bulundu ve oybirliğiyle ibraz edildi.Ayrıca yeni daire alımında  katkılarından dolayı EMO ve İMO  Diyarbakır Şubelerine teşekkür ederek,daire alımı konusunda üyeleri bilgilendirdi.Daha sonra ,üyelere de birer nüshası dağıtılan 2004-2005 yıllarına ait  ‘Tahmini Gelir ve Gider Bütçeleri’   oybirliğiyle kabul edildi.

III. Dönem Asil ve Yedek Yönetim Kurulu üyelerinin aday listeleri , Genel Kurul Delege adaylarının listesi,  dilekçeler ile Divan Başkanlığına sunuldu.

III. Dönem’ de ilk defa seçilecek olan Denetleme Kurulu  Üyelerinin belirlenmesine geçildi. Üyelerimizin bazıları tarafından önerilen;

1.        Haris SABAZ

2.        Zerrin GERGER

3.        Murat HOCAOĞLU

4.        Nihan BOZDAĞ   oybirliğiyle kabul edildi.

Genel Kurulumuza katılan Temsilciliklerimiz,üyelerimiz ve misafirlerimizle birlikte   akşam yemeği yendi .

                18 Ocak Pazar günü saat 8:00-15:00 saatleri arasında gerçekleşen Şube Seçimine Diyarbakır  ve çevre illerden  gelen üyelerimizin katılımıyla oldukça yoğun ve sıcak bir ortam yaşandı.

 

3. 2004-2005 YILI ÇALIŞMA PROGRAMI

 

Şube Yönetim Kurulumuz ülkemizde ve bölgemizde önemli siyasal gelişmelerin olduğu bir dönemde göreve seçilmiştir. Görev yapacağımız süreçte, mesleki sorunlarımızı toplumsal sorunların bir sonucu olarak gören temel anlayışımıza, bölge perspektifi ile sahip çıkılacaktır.

Yönetim Kurulumuz ABD’ nin Ortadoğu planını, Türkiye’ nin AB sürecini ve Kürt sorununu temel siyasal öncelikler olarak değerlendirmektedir. Ortadoğu’ da zengin petrol kaynaklarının mevcudu  ABD’ nin Irak’ ı işgalinin temel nedenidir. Ancak bölgedeki ülke yönetimlerinin anti -demokratik uygulamaları bu müdahaleye zemin hazırlamıştır. Halkı esas almayan Saddam tarzı yönetimlerin varlığını sürdürme şansı yoktur. Şu anda Irak’ ta gösterilen direniş anti-emperyalist  değildir. Ortadoğu’ da statükodan yana güçlerin desteklediği bir harekettir. Ortadoğu’ da kalıcı barış ancak, Ortadoğu halklarının özgür iradeleri ve demokratik birliği ile gerçekleşir.Filistin ve Kürt sorununa demokratik çözüm ile yaklaşmayan hiçbir güç bölgede gelişemez.

 Ülkemizin Ortadoğu politikası ne ABD, ne AB, ne de  statükoculukta ısrarı esas alan bir strateji üzerine olmamalıdır. Ülkemizin Ortadoğu politikası barıştan, kardeşlikten ve halkların özgür iradelerinden yana demokratik birlik  ekseninde olmalıdır. Bu siyasal duruşu sergileyen güçlerle ittifaklar geliştirilmelidir.

Yönetim Kurulumuz Türkiye’ nin AB ilişkilerini 1980’ lerde başlayan bir sürecin aşaması olarak değerlendirmektedir. Dünyada bilinen ekonomik birlikler, ülkelerin siyasal iradelerini yönlendirme aşamasına gelmiştir. Uluslararası sermaye, serbest dolaşım için önündeki engelleri bazen işgallerle, bazen de ülkelerin tüm yasalarını kendilerine uygun hale getirerek aşmaktadır. AB ilişkilerinde ulusal çıkar adına ne karşı çıkış, ne de bir bütün olarak evet demek doğru değildir. Dünyadaki mevcut durumda ulus- devlet anlayışında ısrar geri bir politik yaklaşımdır. Ulusal birlikler yerine bölgesel birlikleri esas alan yaklaşımlar, döneme uygun bir yapılanmadır.Bölge ülkelerindeki emekten, barıştan, demokrasiden yana güçlerle yapılacak ittifaklarla başka bir dünya yaratmak mümkün olacaktır. AB ile başlayan demokratikleşme ve Yerel Yönetimleri güçlendirme uygulamaları, bireylerde demokrasi bilinci ve kültürünün geliştirilmesi anlamında değerlendirilmelidir. Tümden redci yaklaşımlar  yalnızlaştırır.

Bölgemizin temel sorunlarından bir tanesi de Kürt sorunudur. Bu soruna demokratik çözümü esas almayan ülkeler, iç çatışmalar ve bunun sonucunda ekonomik krizler yaşamaktadırlar. Ülkemizde 15 yıl süren çatışmalar sonucunda büyük kayıplar yaşandı. Askeri harcamalara aktarılan kaynaklar, ekonomik yaşamı alt üst etti.

Yaşanan ekonomik krizler sonucunda İMF ve Dünya bankasının tüm talepleri kabul edilerek krediler alındı. Dayatılan uygulamaların faturası emekçilere çıkarıldı. Ülkemizin, eğitim, sağlık ve kentleşme politikalarında sosyal anlayışlar terk edildi. Yakalanan barış  ortamı sonucunda ülke ekonomisinde kısmı iyileşmeler yaşandı. Piyasada görünen olumlu hava AKP hükümetinin başarısı değil, düşük yoğunluklu savaşta, barış sürecinin yakalanmasının bir sonucudur.Bu  sürecin devamı için tüm çevrelerin gerekli duyarlılık göstermesi gerekir. Şube Yönetim Kurulu olarak bu süreçte Bölge Demokrasi Kurultayının gerçekleştirilmesi için öncülük ederek katkı sağlayacaktır.

1980 Anayasası yerine ülke gerçekliğine uygun demokratik yeni bir anayasa hazırlanması için gereken çaba gösterilecektir.Genel siyasi af ile toplumsal barış kalıcılaştırılmalıdır. Yönetim anlayışımızın siyasal hedefi demokratik Türkiye, demokratik Ortadoğu ve yaşanabilir bir Dünya olacaktır. Bu amaçla yönetimimiz sorunların çözümünde samimi olan, siyasal eğilimler, sendikalar, meslek odaları, dernekler ve diğer STK’ larla  ortak çalışmalar yürütecektir.

Demokrasi önce kendi içimizde gerçekleştirilecektir. Tüm üyelerimiz karar alma, uygulama ve denetim süreçlerine katılacaktır. İşyeri temsilciliklerinden, il temsilciliklerinden, komisyonlardan gelen talepler yönetimde tartışılacak, uygulama imkanı olan öneriler mutlaka değerlendirilecektir.

Şube danışma kurullarımız en yüksek katılım ile gerçekleştirilip, yönetsel anlayışı yönetim kurullarının dar yaklaşımlarından, üyelerin geniş katılımı ve iradelerinin temsiliyetine dönüştürülecektir. Örgütsel birliğimizin, bilimsel birikimlerle bütünleştiren, mesleki olan ile toplumsal olanı sentezleyen bir takım etkinlikler organize edilecektir.       

             2004 – 2005 döneminde ülkemiz ve bölgemizin jeolojik özellikleri doğrultusunda bir dizi bilimsel etkinlikler düzenlenecektir.

Serbest çalışan meslektaşlarımızın jeoteknik uygulamalarında ihtiyaç duyulan eğitim seminerleri için Nisan ayının ikinci haftasında bir program yürütülecektir. Bu seminerde zemin etüt raporlarının hazırlanmasında ihtiyaç duyulan kaya ve zeminlere ait yerinde ve laboratuar deney verileri ile taşıma gücünün hesaplanması ,konsolidasyon, sıvılaşma ve şişme konularında zemin – yapı ilişkisini irdelemek bir bütün olarak zemin etütlerine bilimsel içerik kazandırmak temel hedef olacaktır.

DSİ ile ortaklaşa yeraltısuyu ve temel sondaj konularında konferanslar düzenlenecektir. Bölgemizin önemli maden ve jeolojik oluşum sahalarına teknik geziler  düzenlenecektir. Derik’ teki Kambriyen birimler, Mazıdağı fosfat, Hazro antiklinali öncelikli gezi sahaları olacaktır.

17 Ağustos’ta Valilik ile birlikte İl Sergi Sarayında ‘Fotoğraflarla Deprem’ sergisi oluşturulacaktır. Eylül ayında Siirt ve Şırnak’ ta ‘Deprem ve Kentleşme’ konferanslar serisi düzenlenecektir. Ekim ayında bölgemizde önemli bir potansiyele sahip mermer ile ilgili arama, işletme süreçlerinde  jeolojinin önemi konulu etkinlik ve buna bağlı olarak mermer fabrikasına gezi organize edilecektir.

Aralık ayında üyelerimiz ile tanışma, dayanışma ve birlik sağlama amacıyla Diyarbakır’ da Sosyal İlişkiler Komisyonumuzun organizasyonu ile jeoloji gecesi tertip edilecektir.

Çalışma dönemimizde Şanlıurfa’ da GAP ve Jeoloji konulu bir etkinlik Harran Üniversitesi ile birlikte düzenlenecektir.

Kamuda ve özel sektörde çalışan üyelerimizin her türlü sorunlarıyla ilgilenmeye ,hak ve hürriyetlerinin  korunması  noktasında bütün örgüt birimleriyle beraber mücadeleler geliştirmeye devam edilecektir.

Süreli yayınlar,mesleki,kültürel ve yerel yayınlardan oluşan kütüphanemiz, üyelerimizin daha fazla yaralanması için zenginleştirilmeye devam edilecektir.

Ayrıca bölgedeki siyasal gelişmelere bağlı olarak Demokrasi Kurultayını gerçekleştirmek için Diyarbakır Demokrasi Platformu ve TMMOB ile koordineli bir çalışma yürütülecektir. Diğer odalarla eşgüdüm sağlamak için oluşturulan İKK çalışmalarına sekreteryanın şubemizde olması nedeniyle daha fazla duyarlılık gösterilecektir.  Toplumsal sorumluluk bilinci ile Jeoloji biliminin doğrularını insanlarla paylaşmak, doğa – insan ilişkilerinde bu doğruların yaşamın her alanında dikkate alınmasını sağlamak, demokratik mesleki kitle örgütü olmanın bilinciyle ülkemizde, bölgemizdeki siyasal gelişmelerde emek, barış, kardeşlik ve demokrasiden yana bir duruş sergilenecektir. 

 

Yönetim Kurulu

 

  

4.ETKKİNLİKLERİMİZ

 

4.1. ŞUBE FAALİYETLERİ

 

4.1.1. 2004 YILI ŞUBE FAALİYETLERİ

 

 

2004 YILI TEMSİLCİLİKLERDE YAPILAN TOPLANTILAR

 

3 Nisan 2004 tarihinde Adıyaman İl Temsilciliğinde , 4 Nisan 2004 tarihinde ise Şanlıurfa İl Temsilciliğinde Üye toplantıları yapıldı . Yönetim Kurulundan Fahrettin ÇALAN, A.Cihat PARLAK, Muzaffer KAÇAR’ ın katıldığı bu toplantılarda il temsilcilerinin belirlenmesine yönelik üye yoklaması yapıldı

 

JEOTEKNİK EĞİTİM SEMİNERİ

 

17-18 NİSAN 2004

 

Şubemize bağlı üyelerimizin talepleri doğrultusunda 17 -18 Nisan 2004 tarihlerinde Jeoteknik Semineri düzenlendi. Bu etkinlikte  Erdal ŞEKERCİOĞLU tarafından  2 günlük  Mühendislik Jeolojisi Uygulamaları Eğitim Semineri verildi. Meslektaşlarımızın yönlendirmeleri sonucu  seçilen konularda   zemin etütleri ile ilgili konular  ağırlıktaydı

Meslektaşlarımız 3-4 yıllık süreç içerisinde jeolojik,jeoteknik ve zemin etüt raporlarında Reşat ULUSAY ve Erdal ŞEKERCİOĞLU’nun kitaplarını referans almaktaydılar.

 Şubemizce 24-25 Mart 2001 tarihlerinde  Reşat ULUSAY tarafından Jeoteknik Etüt Semineri verilmişti .Meslektaşlarımız, Erdal ŞEKERCİOĞLU’nun pratiğe yönelik çalışmalarından ve tecrübelerinden faydalanmak amacıyla taleplerini Şubemize iletmişler, Şube Yönetim Kurulu olarak üyelerimizin bu talebini yerine getirilmiştir

        Seminere Diyarbakır’dan ve bağlı İl Temsilciliklerin katılan üyelerimizden ilgi büyüktü. Katılımcılar, bu seminerin pratiğe yönelik  eksikliklerin giderilmesinde faydalı olduğunu ifade ettiler. Ayrıca Diyarbakır Merkezindeki bir İlköğretim Okuluna gidilerek inceleme yapıldı. Binanın oturması ile ilgili çözüme dayalı pratik bilgiler ve izlenilmesi gereken yöntemler konusunda bilgiler de verildi.

      Bu tür hizmet içi eğitim seminerlerin daha sık yapılması  üyelerimizin  yoğun talep ettikleri etkinlikler arasındadır.

 

DİYARBAKIR ŞUBENİN YÖNETMELİK TASLAKLARI HAKKINDA Kİ GÖRÜŞLERİ

22.04.2004

 

1.TMMOB Bilirkişilik Eksperlik –Hakemlik ve Teknik Müşavirlik Yönetmeliğinin ; Hizmetin Yürütülmesinde Uyulacak Esaslar ,Madde:5’in üyelerin listelerinin odalar tarafından Valiliklere gönderilmesi şeklinde değiştirilmesini öneriyoruz.Bölgemizde bu listelere bakılmamaktadır.Sorulduğunda böyle bir listenin gelmediği ifade  edilmektedir. Oda Genel Merkezleri tarafından onaylanan listelerin İKK ya da Şube aracılığıyla verilmesi daha uygun olacağı görüşündeyiz.

2.Bilirkişilik ücretleri  hakim tarafından tespit edilmektedir.Hakimin taktir ettiği ücret üyelerimizin yol masraflarını bile  karşılamamaktadır. Taktir edilen ücretlerin her yıl güncelleştirilmesi ve ücret belirlemesinin Odalar tarafından yapılmasında fayda vardır.Halen verilen ücret 40,000,000 TL ile 80,000,000 TL arasında değişmektedir.Arazi çalışmalarını kapsayan bilirkişilik ücretlerinin düşüklüğü nedeniyle  üyelerimizden talep gelmemektedir. .Ya da giden üyeler taraflardan birinin maddi önerilerinin etkisinde kalıp objektifliğini yitirmektedir. 

 

 

 

TIBBİ JEOLOJİ KONFERANSI

6 MAYIS 2004

 

Diyarbakır Şube olarak düzenlediğimiz diğer bir etkinliğimiz ise  Tıbbi Jeoloji Konferansıydı. Bölgemizde yaygın olarak gözlenen akciğer hastalıklarına neden olan asbesti ve asbeste bağlı olarak gelişen sağlık problemlerini kamuoyuna açıklamak, bilgilendirmek amacıyla 6 Mayıs 2004 tarihinde “Tıbbi Jeoloji Konferansı” düzenledik. JMO adına Dr.Eşref ATABEY ile Dicle Üniversitesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç.Dr.Abdurrahman ŞENYİĞİT sunum yaptılar .

Asbestin ateşe, asite karşı dayanıklılığı,elektriği iletmemesi  gibi özelliklere sahip olması nedeniyle sanayi alanında vazgeçilmez bir ürün olmasına yol açmıştır. Fakat madalyonun diğer yüzüne baktığımızda insan sağlığı için son derece tehlikeli olduğunu görüyoruz.

Bölgemizde oldukça fazla rastlanan akciğer hastalıklarına neden olan asbesti , ilk olarak merhum Prof.Dr.Selahattin YAZICIOĞLU  “Çermik Hastalığı” olarak adlandırmıştır. Halk arasında asbest, evlerin sıva-badanasında, pekmez yapımında vb. kullanılmaktadır. Konferansın amacı asbestin bu tür kullanımlarda yol açtığı  hastalıkları  ve sonuçlarını  irdelemekti.

Etkinliğimize, Diyarbakır Kayapınar Belediye Başkanı Zülküf KARATEKİN , Sağlık İl Müdürü Namık Kemal KUBAT , Dicle Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Fatma ATAKUL ,Tabipler Odası Yönetim Kurulu Üyeleri, JMO üyelerinin yanı sıra 130 kişiye yakın katılım vardı. Basının da  ilgi gösterdiği bu etkinlik, ulusal ve Yerel TV ve gazetelerde yer aldı. Kamuoyunu daha fazla bilgilendirmek ve asbesti kullanan kişilere ulaşabilmek için, Şube Yönetim Kurulu olarak Eylül-Ekim aylarında Diyarbakır ilçelerinde  de aynı etkinliği düzenlemeyi hedefliyoruz.

 

BATMAN İL TEMSİLCİLİĞİ ZİYARETİ

12 MAYIS 2004

03.05.2004 tarihinde Şubemize bağlı Batman İl Temsilciliğinde, toptancılar sitesinde meydana gelen patlamada 3 kişi yaşamını yitirmiş, 20 kişi de yaralanmıştır. Esnafın büyük maddi kayıplarına yol açan bu patlamanın nedenini incelemek ve sorunu gidermek amacıyla, teknik komisyonlar kurulmuştur.

 Odamız adına ise Jeoloji Mühendisi Adem ULUŞAHİN görevlendirilmiş ve bu konuda hazırladığı rapor Valiliğe ve Jeoloji Mühendisleri Odasına sunulmuştur. Şubemiz adına Fahrettin ÇALAN ve Dicle BARÇ, Batman İl Temsilcimiz ile birlikte 12 Mayıs 2004 tarihinde Toptancılar Sitesine giderek yerinde incelemeler yapmıştır.  

R A P O R

Bu çalışma Batman Valiliği ve Batman Belediyesi’ nin talebi doğrultusunda TMMOB JMO adına 11 – 12.05.04 tarihlerinde gerçekleştirilmiştir. Batman İli Cumhuriyet Mahallesinde bulunan “Toptancılar Sitesin” nde, 03.05.04 tarihinde meydana gelen ve 3 kişinin yaşamını yitirmesi ve 20 vatandaşımızın yaralanması ile sonuçlanan patlamanın aydınlatılması ve sorunun giderilmesi yönünde gerekli çözüm önerilerinin üretilmesi çalışmanın amacını oluşturmaktadır.

OLAYIN TARİFİ : Söz konusu olay 03.05.04 tarihinde Sanayi Mahallesi’ndeki dükkânların bodrum katlarında, birkaç yerde ard arda patlamalar şeklinde meydana gelmiştir. Patlama 3 vatandaşımızın yaşamını yitirmesine ve 20 vatandaşımızın da yaralanmasına sebep olmuştur.

GENEL JEOLOJİ               :    Batman ili yerleşim alanı Ü.Miyosen yaşlı konglomera, kumtaşı, silttaşı ve çamurtaşı’nın Ardalaşmasında oluşan “Şelmo Formasyonu” üzerinde yer almaktadır. Formasyonun yanal ve düşey yönde tedrici geçiş gösteren konglomera ve kumtaşı seviyeleri geçirimli özellikte olup yer altı suyu içermektedir. Kiltaşı, silttaşı seviyeleri ise geçirimsiz olup yeraltı suyu içermemektedir. Birimin alt seviyelerinde jips ve anhidrit düzeyleri gözlenir. İnceleme alanında ortalama yer altı suyu seviyesi 4-6 m. arasında değişmekte olup yer altı suyu (YAS) için aktif kaya olabilecek 2,5 m. Kalınlığında, yer yer merceksiyapı sunan bir zon yer almaktadır. YAS akım yönü Tüpraş yerleşim alanından Batman çayı doğrultusundadır.

Söz konusu patlamanın meydana geldiği tarihten buyana Jeoloji Mühendisleri Odası Batman İl Temsilciliği, Batman Belediyesi İmar Müdürlüğü, Makine Mühendisleri Odası Batman İL Temsilciliği ve DÜ Batman Teknik Eğitim Fak. Dekan Yrd. Yrd. Doç. Dr. Hasan BAYINDIR tarafından yapılan çalışmalar olayın boyutlarının ortaya çıkarılması ve çözüm önerilerinin üretilmesinde son derece yararlı olmuştur. Bu çıkarılması ve çözüm önerilerinin üretilmesinde son derece yararlı olmuştur. Bu çalışmalar kapsamında açılmış, derinliği 4-6m. Arsında değişen 70 adet (1) araştırma çukurunda yapılan gözlemler, bu noktalarda yapılan ölçümler(2), yer altı suyu akım yönünün incelenmesi ve genel jeolojik gözlem ve değerlendirmeler sonucunda şu sonuca varılmıştır.

§         Yer altı suyunda, “Hafif Petrol Ürünü” yada analiz sonuçlarında benzin olarak yorumlanan yanıcı petrol türevi zenginleşmesinin olduğu,

§         Bu maddenin yer altı suyu akım yönü doğrultusunda taşındığı, ve taşınan bu yanıcı maddenin binaların bodrum katlarında sıvı yada gaz fazında zenginleştiği,

§         03.05.04 tarihinde meydana gelen patlamanın yukarıda tanımlanan gaz yoğunlaşmasının bir şeklide kıvılcım alması neticesinde meydana geldiği düşünülmektedir.

§         Batman Meteoroloji Ölçüm İstasyonundan alınan 18 aylık yağış verileri, YAS statik seviyelerindeki yükselmeleri suyun beraberinde taşıdığı hafif petrol ürünlerinin söz konusu alandaki binaların bodrum katlarına taşınmasına bu alanlarda gaz yoğunlaşmaların hızlanmasına neden olduğu söylenebilir.

Gaz patlamasının oluşturduğu yüksek basınca bağlı olarak meydana gelen hasar açıkça gözlenebilmektedir. Olayın tanıkları ve eldeki veriler, maddi ve manevi zararların bir kısmının patlamanın basıncıyla meydana geldiğine işaret etmektedir.

ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER

Sorun yeraltı suyundaki hafif petrol türevi zenginleşmesi olduğuna göre çözüm bu zenginleşmenin ortadan kaldırılması şeklinde olacaktır. Yeraltı suyundaki kirlenmenin beslenmesinin önlenmesi, patlamayı oluşturan gaz yoğunlaşmasının kaynağının kurutulması anlamına da gelecektir. Bu noktadan hareketle alınması gerekli önlemler ve işlem basamakları aşağıda özetlenmiştir.

 

  1. Yer altı suyu akım yönü doğrultusunda, kirlenmenin ilk olarak gözlendiği noktadan, konsantrasyonun azaldığı alanlara doğru belirlenen ve aşağıda koordinatları yeralan noktalarda, deşarj ve gözlem amaçlı, derinliği YAS statik seviyesinin altında olacak şeklide kuyuların açılması,
  2. Söz konusu kuyuların bir pompayla deşarj edilebilmesi amacıyla (uygun pompaj çapında), akışkan beklenen seviyeleri filtreli, diğer kısmı kapalı olacak şekilde, tercihen PVC Kuyu Donanım Borusu ile techiz edilmesi,
  3. açılan bu mini deşarj-gözlem kuyularının, filtreli kısmının akışkanın formasyondan kuyuya akışını sağlayacak kalın çakılla kaplanması, üst kısmının açılan formasyonla kaplanarak kuyubaşının emniyete alınması,
  4. Açılan deşarj-gözlem kuyularından temiz yer altı suyu üretilinceye dek bir pompaj ve vidanjör yardımıyla deşarj amaçlı üretim yapılması ve alınan kirli akışkanın bir diğer kirliliğe neden olmaması amacıyla bir arıtma ünitesine (TÜPRAŞ yada TPAO tesislerinden yararlanılabilir) taşınması,
  5. YAS statik seviyesinin, söz konusu deşarj kuyuları yardımıyla düşürülmesi ve bu şekilde formasyonda oluşan hidrokarbon zenginleşmesinin giderek azaltılması ve ortadan kaldırılması, statik seviyenin düşürülmesi binaların bodrum katlarındaki hidrokarbon zenginleşmesi ve buna bağlı gaz yoğunlaşmalarını büyük oranda azaltacaktır.
  6. Söz konusu kuyular gözlem amacıyla kullanılarak, gerek YAS seviyesindeki değişmeler gerekse kuyulardaki akışkanın kirliliği incelenerek kirlenmesin izlenmesi
  7. Söz konusu binaların bodrum katlarında periyodik gaz ölçümlerinin yapılması,
  8. Yüzey kotunun altındaki kapalı alanların havalandırılmasının çok iyi yapılması gerekmektedir.

Formasyonda oluşan kirlenmenin başlangıcının, işletmenin üretme alındığı 1950’li yıllara kadar uzanabileceği göz ardı edilmemelidir.

İnceleme alanında gerekli yerlerden analiz amacıyla toprak ve akışkan örnekleri alınmış olup analiz sonuçları alındığı zaman gerekli yorum ve uygulamalara gidilecektir.

Yararlı olması dileklerimle.  12.05.04

                                                                    TMMOB JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI ADINA 

                                                                      Adem ULUŞAHİN  (Jeo.Müh)  Oda Sicil No:1414

 

 

GÜBRE VE GÜBRE HAMMADDELERİ ÇALIŞTAYI

 

TMMOB Kimya Mühendisleri Odası ,TMMOB Jeolji Mühendisleri Odası, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası işbirliği ve MTA Diyarbakır Bölge Müdürlüğü,Dicle Üniversitesi  ile Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası2nın destekleri ile   25-27 Kasım 2004 tarihinde Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Konferans Salonunda  Gübre ve Gübre Hammaddeleri Çalıştayı düzenlendi.

.

GÜBRE VE GÜBRE HAMMADDELERİ ÇALIŞTAYI

 SONUÇ BİLDİRGESİ

 

25-27 KASIM 2004

  

25-27 Kasım 2004 tarihleri arasında Diyarbakır’da TMMOB Jeoloji, Kimya,Ziraat Mühendisleri Odası tarafından düzenlenen  “GÜBRE VE GÜBRE HAMMADDELERİ” Çalıştayı’nda sektörün sorunları ve çözüm önerileri tartışılmıştır. Özellikle ülkemiz gübre sektörünün en önemli girdisi olan Mazıdağı Fosfat yataklarının ekonomik olarak entegre şekilde işletmesinin olanaklı olduğu belirtilmiştir. 

Gübre fabrikalarımız ortalama %60 kapasite ile çalışmakta, son yıllarda bu oran daha da düşüş göstermektedir.Gübre fabrikaları daha karlı bir yol olarak ithal edip pazarlama sistemini seçmişlerdir. Böylelikle gübre sanayicileri yüksek kar elde ederken üreticilerimiz en pahalı gübreyi kullanmak zorunda kalmakta veya tarımda verim ve kalitede önemli bir girdi olan gübreyi kullanamamaktadır. Ülkemizde kullanılması gereken miktarın ancak % 40’ı kullanılmaktadır. Yeterli gübre kullanılmamaktan kaynaklanan gelir kaybı ulusal ekonomiye zarar vermektedir. Doğru gübre kullanımını sağlayacak toprak analizlerini yaygınlaştırılmasında yarar vardır

Türkiye de gübre sektöründe faaliyet gösteren gübre üretici kuruluşların tamamı özel sektöre geçmiştir. Bu sektörde 6 büyük kuruluş faaliyet gösterir.Üç Demir çelik Kuruluşu yan ürün olarak  az miktarda gübre, 3 kuruluş yan ürün olarak gübre ham maddesi üretmekte bir kamu kuruluşu da doğal gaz temin etmektedir. Türkiye’de ithalatın % 70’ ni üretici gübre fabrikaları tarafından yapılmaktadır. Daha önceleri 300’ ü bulan ithalatçı firma sayısı günümüzde 20’ ye indiği bunların bir kaçı dışındakilerin önemsiz seviyede faaliyet göstermektedir. İthalata verilen sübvansiyonlar, gümrük vergisi muafiyetleri ve destekleme  politikaları, üretici firmaların kendi tesislerindeki üretimi durdurup ham madde, ara ürün ve mamül ithalatına yönelmişlerdir. Türkiye; gübre ham maddeleri, ara ürün, mamül gübre ithalatı 2000 yılında 514.Milyar Dolar iken 2004 yılı ilk ayında 562 milyon dolara ulaşmış, 2004 yılı sonunda bir milyon doları geçen bir kaynak kullanılacaktır.

Yerli hammaddelere dayalı, ulusal gübre endüstrisinden vazgeçilerek, ithalata dayalı politikaların tercih edilmesi, denetimsiz ürünlerin ülkeye girmesinin önü açılmıştır. İthal ürünlerin denetlenmesine ait yönetmeliklerde ancak 2002 yılında çıkarılabilmiştir. İhtisas gümrüklerinin kurulmaması nedeniyle ithal ürünlerin özellikle ağır metaller ( Kadminyum, Civa, Kurşun vb.) açısından denetlenmesi, ülkemiz topraklarının kirlenmesi açısından önem taşımaktadır. Toprakta oluşan ağır metal kirliliği bitki – insan çevrimi ile çok tehlikeli sonuçlar doğuracağı bir gerçektir.

Mazıdağı Fosfat Tesisleri, nakliye maliyetleri nedeniyle sadece Mersin, Adana ve İskenderun’daki özel gübre fabrikalarına ekonomik olarak pazarlanabilmektedir. Bu fabrikalar ise şu anda ara ürün ve mamül gübre ithal ettiği için fosfat kayası talebi bulunmaktadır. Bu nedenle 140 milyon dolarlık alt yapı, yan yardımcı tesis, büyük tesis yatırımı yapılan ve şu anda çalıştırılmayan Mazıdağı tesislerinin yeniden ekonomiye kazandırılması için Mazıdağı bölgesinde gübre fabrikası kurulması dışında bir çözüm yolu bulunmamaktadır.

GAP Bölgesi içinde bulunan yani Pazar sorunu olmayacak bu gübre fabrikasının kurulması için yapılan yeni değerlendirilmelerde, sülfürik asit kullanılmadan üretilebilen NİTROFOSFAT tipi gübrenin ekonomik üretilebileceği ortaya çıkmıştır.  Bu tür gübreler halen Hindistan, Çin ve A.B.D’ de üretilmektedir.Mazıdağı fosfatlarında NİTROFOSFAT üretimi için bir çalışma yaptırılmış ve olumlu sonuç alınmıştır.

Nitrofosfat üretimi için Fosfat hammaddesi, gübre fabrikasının alt yapısı    (Elektrik, Yol, Sosyal ve Yardımcı tesis ) Mazıdağı’nda hazır bulunmaktadır. Nitrofosfat için amonyak temini projenin önünde tek sorun olarak durmaktadır. Amonyak ise doğal gazdan ekonomik olarak elde edilmektedir.

Bölgeye rekabet edilebilir fiyattan doğalgaz temini edilmelidir.Bu kaynaklar Güneydoğu Anadolu Bölgesinde ve Suriye’ de bulunmaktadır.

Mazıdağı fosfat Konsantresinin  Etlik ve Yumurta Tavuğu Rasyonlarında kullanılması ekonomiktir.Mazıdağı Fosfat Konsantresi’ nin %1 oranında Yumurta Tavuğu ve Broyler Rasyonlarında kullanılması durumunda canlı ağırlık, Yem tüketimi, yemden yararlanma oranı ve yumurta ağırlığı bakımından olumlu sonuçlar alına bileceği kanısına varılmıştır. Bu ihtiyaç şu anda ithal  DCP ile karşılanmaktır. Türkiye’ de şu anda 30-40 binden DCP ithal edilmektedir. İthal DCP tonu 500-100 Dolardır. Bu alanda Mazıdağı Fosfat Konsantresi kullanılırsa 100 Bin tonluk Pazar yaratılabilecektir.

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Türkiye’nin en önemli Fosfat bölgesi konumundadır. Türkiye’nin bilinen Fosfat rezervleri, tenörleri en düşük olanlar dahil 518 Milyon tondur. Bu rezervin yaklaşık % 98’ e yakın kısmı Güney Doğu Anadolu Bölgesi ve yakın yöresinde yer almaktadır.  Mazıdağı yöresi 75 Milyon ton işletilebilir, 260 Milyon ton Potansiyel Fosfat Rezervlerine sahip olmakla Türkiye’nin en önemli Fosfat sahasını oluşturmaktadır. Bingöl- Genç- Avnik, Bitlis ve Adıyaman’ın Bulam yöresinde yer alan ve İşletilebilme imkanına sahip diğer sahalarda Mazıdağı’na yakın yörede yer almaktadır.

Bu nedenle Ülkemizin en önemli Fosfat Havzası konumunda olan Mazıdağı’ndaki Fosfatlardan en yüksek verimin alınabilmesi için, mutlaka entegrasyona gidilerek zenginleştirme tesisinin yanına bir gübre kompleksi’ de kurulmalıdır.

Etibank’ın Mazıdağı’nda ürettiği Fosfat Konsantresi, kalitesi, Fiziksel ve Kimyasal özelikleri açısından ithal Fosfatlarla boy ölçüşebilecek bir durumda olup, Dünya standartlarına uygundur.    

2 yıl önce yürürlüğe giren doğalgaz piyasası düzenleme kanunu, yılık tüketimi 1 milyon m3’ ten büyük olan tüketicileri “Serbest Tüketici” yapmaktadır. Bunlar, Doğalgazı dilediğinden alabilecek kendi anlaşmalarını yapabilecektir. 

Durum böyle iken bir sivil Toplum Kuruluşu olan  Mazıdağ Belediyesi öncülüğünde yurt dışında kurulacak bir Petrol Şirketi, tercihen TPAO ve Eti Maden İşl.Gen.Müd. ile iş birliği içerisinde gerek Güneydoğu Anadolu Paleozoyik gaz potansiyeli ve  gerekse Kuzey Suriye gaz sahaları konularına girişe bilecektir Sivil Toplum Kuruluşu olarak Belediye gerekli kredilere kolayca  erişe bilecektir.     

 

  

4.1.2.       2005 YILI ŞUBE FAALİYETLERİ

 

12, 14, 23 MART KARLIOVA DEPREMLERİ

ARAZİ GÖZLEMLERİ VE ÖNERİLER

 

Karlıova yöresi aktif sağ yönlü Kuzey Anadolu Fayı  ve sol yönlü Doğu Anadolu Fay  zonlarının kavşak yeri olması nedeniyle depremsellik açısından çok dikkat çekicidir. Bölgenin depremselliğine bakıldığında, gerek tarihi depremler, gerekse aletsel dönemde oluşan pek çok depremin burada meydana geldiği görülmektedir. Tarihsel dönemde Karlıova da Tanyeri – Yedisu - Segmenti üzerinde meydana gelen Ms: 7.6 1784,  Karlıova Segmenti üzerinde meydana gelen Ms: 7.2  22.03.1866 Karlıova depremleri ile ve aletsel dönemde meydana gelen 31.08.1965 Ms:5.6, 31.05.1946 Ms:5.7 VIII şiddetinde ve 19.08.1966 Ms: 6.9 şiddet IX Yedisu depremleri en yıkıcı depremleri oluşturmuştur.

12 Mart Cumartesi Saat:09.36, 14 Mart Pazartesi Saat:03.55 ve 23 Mart 2005  Çarşamba günü Saat: 23.45 te meydana gelen 5.7; 5.9 ve5.5 megnitüt değerindeki depremler ise Karlıova’ nın Kuzeyinde Dörtyol – Ilıpınar - Kızılçubuk köylerinin üzerinde yeraldığı Büyüksu Deresi vadisinden geçen Ilıpınar Segmenti ni oluşturan sağ yönlü fay üzerinde meydana gelmişlerdir. Gerek Kandilli’ den alınan hızlı fay düzlemi çözümleri, gerekse arazi gözlemleri bu depremlerin sağ yönlü doğrultu atımlı faylanma sonucu geliştiklerini göstermektedir.  

19 ve 20 Mart 2005 tarihlerinde TMMOB Birimleri ile beraber yapılan saha gözlem ve incelemeleri sırasında hasar gören tüm köylerin Büyüksu Deresi Vadisi içinde ve yakın yöresinde yer aldıkları görülmüştür. En fazla hasarın oluştuğu Kızılçubuk köyünde gerek yapılardaki hasar yönleri gerekse incelenen fay doğrultuları buradaki faylanmanın K80B doğrultusunda geliştiği gözlenmiştir. Bu durum hızlı fay düzlemi çözümleri ile tam bir uyum sağlanmaktadır.

Büyüksu Deresi (Çatak Deresi) Vadisi boyunca Alt Orta Eosen yaşlı kireçtaşı, mayn, kumtaşı, tüfüt, çakıltaşı, çamurtaşı, volkanit ardalanması, Üst Eosen yaşlı çakıltaşı, kumtaşı, çamurtaşı, silttaşı ardalanması, oligosen yaşlı çakıltaşı, kumtaşı, çamurtaşı, silttaşı ardalanması ve Üst Piliyosen yaşlı çakıltaşı, kumtaşı, çamurtaşı, marn, tüfit, kireçtaşı ve aglomera ardalanmasından meydana gelen birimlerin yer aldığı gözlenmiştir. Bölgedeki köylerin yerleşim yerlerine bakıldığında, çoğunun derin bir vadi şeklinde olan Büyüksu Deresinin yamaçlarından inen küçük tali derelerin Büyüksu Deresine bağlandıkları yerlerde tamamen gevşek malzemeden oluşan ve çevreye göre nispeten düz bir topografya oluşturan birikinti konileri üzerinde yer aldıkları görülmektedir. Bu tür gevşek zeminler deprem şiddetini daha da arttırarak üzerindeki yapılara iletmektedirler.

Kızılçubuk Köyü, Fazlı Mezrası ve Dörtyol’ da (Çatak) incelenen hasar görmüş binalarının çoğunun yamaç molozu ve birikinti konileri üzerinde yer aldıkları görülmüştür.Kızılçubuk Köyünde aynı zemin üzerinde yan yana yer alan iki binadan donatılı olanında hiçbir hasar gözlenmezken donatısız olanının ağır hasarlı olduğu gözlenmiştir.  12 Mart’ ta meydana gelen 5,7 şiddetindeki deprem sonrasında hasar görmüş binalar 14 Mart’ ta meydana gelen 5,9 şiddetindeki depremde ağır hasar görmüştür. Bu arada hayvan barınaklarının çoğunun ağır hasarlı oldukları veya tamamen yıkıldıkları görülmüştür. İlk iki depremden sonra Karlıova daki yetkili birimler tarafından yapılan ilk tespitlerde, 2277 konuttun yer aldığı 28 yerleşim biriminde değişik ölçekte hasarların meydana geldiği belirtilmiştir.Bu hasarlardan 521 konutta ağır hasar 43 konutta orta hasar 711 konutta az hasar ve 1002 konutun hasarsız olduğu belirtilmiştir. Ayrıca 5 işyeri ağır hasar görmüş ve yıkılan hayvan barınakları altında 1269 küçük baş hayvan ve 51 büyük baş hayvan telef olmuştur. Ayrıca gözlemler sırasında kurulan çadırların yerlerinin de planlanarak seçilmediği gözlenmiştir. Bölgenin tektonik yapısı nedeniyle geçmişte olduğu gibi, gelecekte de daha pek çok deprem beklendiğinden, özellikle dere ağızlarında konut yapımından vazgeçilmesi, yerleşim için uygun alanların ve yapı biçiminin seçilmesi büyük önem arzetmektedir.  

        

"1. GAP VE JEOLOJİ SEMPOZYUMU"

11-14 MAYIS 2005 TARİHLERİ ARASINDA ŞANLIURFA‘DA GERÇEKLEŞTİRİLDİ


Odamızın düzenlediği DSİ, MTA ve Harran Üniversitesi bilim insanlarının katıldığı 1. GAP ve Jeoloji Sempozyumu 11-14 Mayıs‘ta Şanlıurfa‘da yapıldı. Sempozyum, Harran Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Göksenin Eseller‘in konuşması ile açıldı, Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı İsmet CENGİZ, Harran Üniversitesi Rektörü. ‘Uğur Büyükburç, Şanlıurfa Belediye Başka-nı Ahmet Fakıbaba‘nın açılış konuşmaları ile devam eden Sempozyumda GAP bölgesi ve ülkemizin sorunlarına yönelik sorunlar ve çözüm önerileri konferanslar ve Önerilerle tartışıldı.

Açılış konuşmalarından sonra ara vermeksi­zin, Prof. Dr. Ali DEMİRSOY tarafından "Bi-lim Eksikliği, Güneydoğu Anadolu ve Türki­ye‘nin Sorunları" isimli açılış konferansı, ka-tılımcılar tarafından büyük bir ilgiyle izlen­di.

     GAP‘ın Jeolojisi ve Depremselliğinin ardın dan Atatürk Barajındaki Enjeksiyon işleri İle ilgili bildiriler sunuldu.

        Sempozyumun ikinci gününde GAP‘ın hidro­jeolojisi yer altı suyu potansiyeli ile sıcak su rezervuarı ile ilgili bildiriler sunuldu. Oturu­mun öğleden sonraki bölümünde GAP Bölgesinin Endüstriyel Hammadde Potansiyeli ve Metalik Maden Yatakları irdelendi

Sempozyumun son gününde, panel başkan­lığını Odamız Diyarbakır Şube başkanı ve TMMOB İKK Sekreteri Fahrettin Çağdaş‘ın yaptığı, AKP Şanlıurfa Milletvekili Selahattin Cevheri, CHP Milletvekili Gürol Ergin, Jeoloji Mühendisi Behiç Çongar. H.Ü. adına Ahmet Mermutlu, Şanlıurfa Belediye Başkanı Ah-met Fakıbaba ve DSİ adına Muharrem Özde-mirin katıldığı "GAP, Sorunlar ve Çözümler" adlı panel yapıldı. Panel ilgiyle ve dikkatle izlendi, katılımcılar tarafından panelistlere çeşitli sorular yöneltildi ve son derece hare­ketli ve dinamik bir ortamda panel yapıldı. Panelde GAP‘ın tarım, sanayi, kentleşme ve yeraltı kaynaklan üzerine değerlendirmeler yapıldı, siyasal, sosyal, kültürel sorunlara çözümler üretilmeye çalışıldı.

Aynı gün öğleden sonra Akçakale Harran Evleri-Urfa Tüneli çıkışı ve Atatürk Barajını kapsayan teknik gezinin ilk ayağı gerçekleş­tirildi. 14 Mayıs Cumartesi günü ise gezinin ikinci ayağı olan Mardin-Midyat-Hasankeyf teknik gezisi yapıldı.

Türkiye‘nin en büyük ve dünyanın sayılı projelerinden olan GAP‘ın sorunlarına, yapı­sına, ekonomiye yaptığı katkıyı ve tarıma yaptığı katma değere dikkatin çekildiği 1. GAP ve JEOLOJİ Sempozyumu istenen ama­ca ulaştı. Özellikle yerel yöneticiler, basın ve halk tarafından bunun geleneksel hale geti­rilmesi ve gerekli desteğin verileceği belirtil­di.

Odamız, bu sempozyumun iki yılda bir gele­neksel halde yapılması için gerekli girişim­leri başlattı.

  

1. GAP VE JEOLOJİ SEMPOZYUMU SONUÇ BİLDİRGESİ

11-14 mayıs 2005

Fırat ve Dicle nehirleri üzerinde yapılması öngörülen barajlar, hidroelektrik santralleri ve sulama tesisleri ile altyapıdan, sanayiye, tarımdan sağlığa, ulaştırmadan eğitime kadar pek çok alanda birbirleriyle ilişkili projeler demeti olarak düşünülen GAP çok sektörlü, entegre bölgesel kalkınma projesi olarak bilinmektedir. Ülkemiz için yaşamsal öneme sahip bu projenin 2005 yılında tamamlanması öngörülmüşse de, geldiğimiz noktada enerji üretimi dışındaki hedeflerin tutturulamadığı görülmektedir.Bu projenin değerlendirilmesi amacıyla DSİ ve MTA Genel Müdürlükleri , Harran Üniversitesi ve TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak 11-14 Mayıs 2005 tarihleri arasında Urfa ‘da 1.GAP ve Jeoloji Sempozyumu düzenlenmiştir. DSİ Bölge Müdürlüğü Sosyal Tesislerinde gerçekleştirilen sempozyuma, başta düzenleyici kurumlar olan DSİ, MTA, Harran Üniversitesi ve Odamızdan olmak üzere çok sayıda araştırmacı ve bilim insanı katılarak bilgi birikimlerini bölgenin kamu kurumları, yerel yönetimleri ve kamuoyu ile paylaşmıştır.

1.GAP ve Jeoloji Sempozyumu‘nda, bölge yer altı kaynakları, endüstriyel hammadde olanakları ve bu kaynakların toplum ve ülke yararına kullanılması, bölgenin su potansiyeli, Fırat ve Dicle sınır aşan sular sorunu, GAP bölgesinin depremselliği ve depremselliğin bölgedeki mühendislik yapılarına (Barajlar, otoyollar, vb..) etkileri, jeolojik yapıdan kaynaklanan tıbbi jeoloji sorunları gibi konu başlıkları ile tarım, sanayi , kentleşme süreçleri ele alınarak tartışılmıştır. Bu tartışmalarda vurgulanan noktalar ve sonuçları üzerine Odamızın değerlendirmesi aşağıda sunulmuştur.

Proje ülkenin en önemli yatırımı olup 2005 yılında bitirilmesi gerekirken yatırımların durması nedeniyle tamamlama yılı 2010‘a ertelenmiştir. Proje kapsamında, enerji üretimi dışında hedefler tutturulmamıştır. Bölgenin sulanabilir topraklarının Sulama açısından yalnızca yüzde 13‘lük bir gerçekleşme olmuştur. Bugün itibariyle proje kapsamında 222 bin hektarlık bir alan sulanabilmekte, sulanan bu alanların aşırı ve bilinçsiz sulanması yanında (sulama projelerinin işletmeye açılması ile beraber) proje gereği yapılması gereken tarla içi drenaj sisteminin yapılamaması nedeniyle GAP topraklarında 25-30 bin hektarlık bir alanda tuzlanma–çoraklanma meydana gelmiştir. Bu sonuç, verimli tarım alanlarımızın tahribini getirmekte ve ülke ekonomisine büyük kayıplar vermektedir. Harran ovası arazisi genellikle kil ağırlıklı olup yüksek özgül tutma kapasitesi ile bünyesinde çok miktarda su tutmaktadır. Dolayısıyla çoraklanma ve tuzlanma gibi olumsuzlukların bir an önce giderilmesi için proje gereği yapılması gereken tarla içi drenajın ovadaki arazilerin jeolojik özellikleri dikkate alınarak en kısa sürede gerçekleşmesi gerekmektedir. Bunun için, tarımsal ve sulama projelerinin biran önce bitirilmesi için gerekli planlama ve kaynak transferinin yapılması sağlanmalıdır. Projenin 2010 yılında bitirilmesi de yıllık 2 milyar dolarlık bir bütçenin GAP a aktarılması gerekmektedir.

GAP‘ta üretimde olan barajlarda, % 70-80 ler oranında bir enerji üretimi gerçekleşmekte , buda ülkemiz elektrik ihtiyacının %25‘i ne karşılık gelmektedir. Enerjide elde edilen katma değer bölgeye yansımamakta, üretilen bu değerden bölge halkı adil bir pay alamamaktadır. Örneğin bölge insanının tükettiği enerji miktarı ülke ortalamasının altındadır.

Projenin ulaşım sektöründe de durum farklı değildir. Gaziantep-Şanlıurfa ve Şanlıurfa‘yı Mardin üzerinden Habur‘a bağlayacak otoyol inşaatı bitirilememiş, uluslar arası kargo hava alanı tamamlanmamış, bölgeyi limanlara ve Ortadoğu ya bağlayacak demiryolu projelerine ise hiç başlanmamıştır. Bu durum GAP‘ın misyonuna aykırı olup, plan hedefleri ile çelişmektedir. GAP‘taki gecikme, tarımın yanı sıra , hayvancılık, sanayi ve istihdamda da istenen hedeflere ulaşılmasını engellemiş bölge insanında bıkkınlık yaratmış ve projeye olan güven azalmıştır.

GAP bölgesinin yer altı kaynakları konusundaki zenginliği sadece fosfat değil, yine tamamı bölgede olan Şırnak asfaltit yatakları, Adıyaman linyit, demir, Bitlis apatitli manyetit, Diyarbakır bakır, mika, jeo-termal, mermer, yapıtaşı malzemesi Siirt-Maden köy bakır pirit, krom tuz ve daha bir çok maden bölgenin yer altı kaynağı olarak sayılabilir. Ulusal madencilik politikalarımızın olmamasına bağlı olarak bölge deki yer altı kaynaklarından bazıları atıl olarak bekletilmekte, bu da sanayi ve istihdam üzerinde olumsuz etki yapmaktadır. Bugün yer altı kaynaklarımızın ülke, dolayısıyla bölge içinde işlenmesini, sağlayacak, ham cevher olarak dışsatım kalemi olmasını caydıracak kamu yararı ekseninde bir düzenleme maalesef bulunmamaktadır. Mevcut maden yasası bu amaçlara hizmet etmekten çok uzak bir metin olup ulusal çıkarlar göz önüne alınarak yeniden düzenlenmelidir.

GAP bölgesinde son 20 yılda değişik olgulara bağlı olarak yaşanan göç hareketleri nedeniyle, insanların barınma sorununun önem kazandığı bir gerçektir. Bu sorunun çözümü için başta sağlıklı kentleşme için yer seçimi olmak üzere son çıkan kanun ve yönetmeliklere uygun yapı malzemelerine gereksinim olduğu bir gerçekliktir. Bu gereksinimin bölgede mevcut olan fabrikalardan karşılanması zor görünmekte olup, çözüm için Jeoloji mühendislerinin önderliğinde yer seçimi ve hammadde arama araştırma ve zemin etüd faaliyetlerine, mevcut fabrikaların kaynaklarının geliştirilmesine gereksinim bulunmaktadır. Bu çabalar sırasında bölgesel ihtiyaçların planlanmasına ve projelendirilmesine çevre duyarlılığına tarım alanlarının korunmasına önem verilmesi gerekmektedir.

GAP‘ın verimli tarım alanlarının diğer bir can suyu da gübredir. Gübrenin ana girdisi olan fosfatının, tamamına yakın kısmı GAP bölgesinde yer almaktadır. Mardin Mazıdağı yöresi 75 milyon ton işletilebilir, 260 milyon ton potansiyel fosfat rezervlerine sahip olmakla Türkiye‘nin en önemli fosfat sahasını oluşturmaktadır. Mazıdağı Fosfat Tesisleri, nakliye maliyetleri nedeniyle sadece Mersin, Adana ve İskenderun‘daki özel gübre fabrikalarına ekonomik olarak pazarlanabilmektedir. Bu fabrikalar ise şu anda ara ürün ve mamul gübre ithal ettiği için fosfat kayası talebi bulunmamaktadır. Bu nedenle 140 milyon dolarlık alt yapı, sosyal tesis, yan-yardımcı tesis, büyük tesis yatırımı yapılan ve şu anda çalıştırılmayan 500.000 ton/yıl konsantre fosfat üretim kapasiteli Mazıdağı tesislerinin yeniden ekonomiye kazandırılması için Mazıdağı bölgesinde gübre fabrikası kurulması dışında bir çözüm yolu bulunmamaktadır. Mazıdağında kurulacak Nitrofosfat tesisinin, amonyak ünitesinin kapasiteye göre (100.000 ton/yıl) yıllık doğalgaz ihtiyacı 100 milyon m 3 ‘tir. Ancak Mazıdağı tesislerinde kurulmayan 2. hattın gerçekleşmesi halinde yıllık doğalgaz ihtiyacının maksimum 300 milyon m 3 yükseleceği tahmin edilmektedir.

Son 20 yılda bölgede yaşanan olumsuzluklar kırsal alandan kente göçü getirmiş, bu da GAP‘daki kentlerimizin çarpık ve plansız büyümelerine neden olmuştur. Özelikle verimli tarım alanları siyasi ve maddi rant kaygılarıyla yerleşime ve sanayi tesislerine açılmıştır. Sanayi atıklarının kontrol altına alınması çöp depolama alanlarının, yer altı suyunu sağlayan jeolojik formasyonlar üzerine kurulması içme ve kullanma sularını tehdit etmektedir. Oluşumları itibariyle faylarla meydana gelen bu tarım alanlarındaki yapılaşmalar bölgenin doğusundan geçen Doğu Anadolu Fay Zonunda (DAF) olabilecek bir depremden etkilenebileceklerdir.

GAP bölgesinde yer alan kentsel yerleşimlerin jeolojik-jeoteknik etütlere dayalı imar planları hazırlanarak, başta depremler olmak üzere tehlike potansiyelleri ve afet güvenliği için alınması gereken önlemler belirlenmelidir. İmar planına esas jeolojik-jeoteknik etütler, kentsel projelerin ekonomikliği ve güvenliği sürecinde yerel yönetimler için temel veri kaynağı olarak değerlendirilmelidir. GAP içinde yer alan bazı kentlerimizin yerleşim ve sanayi alanlarında yer alan kaya türlerinde, asbest gibi halk sağlığını tehdit eden kanserojen minerallerin varlığı bilinmektedir. Bu alanlar öncelikli olmak üzere diğer alanlarda halk sağlığını olumsuz etkileyen jeolojik formasyonların belirlenmesi gerekli olup, Tıbbi Jeoloji çalışmalarına başlanarak riskli alanlar belirlenmelidir.

Çevrenin ve doğal hayatın korunmasına ilişkin gerekli araştırma ve planlamalar yapılmalı; örneğin v arlığıyla bölgenin iklimini değiştiren Atatürk Barajı, başta Fırat olmak üzere Kahta Çayı, Çatal Çay ve Eğri Çay diğer kirletici faktörler yanında akarsuların taşıdığı ve erozyondan kaynaklanan fazla toprak taşınması nedeniyle kirlenmenin tehdidi altındadır. Bu ve benzer çevre sorunlarına karşı önlemler bugünden alınmalıdır. Ülkenin Petrol kaynaklarının büyük bir kısmı bölgede bulunmaktadır. Faaliyet gösteren yabancı petrol şirketlerinin aşırı üretim ve maksimum kar güdüsü nedeniyle yer altı sularımızın kirlenmesinde önemli bir rolü olduğu bilinmektedir. Bu şirketlerin GAP bölgesindeki kentlerin su ihtiyacını karşılayan yeraltı sularını kirletmeye yönelik faaliyetleri denetlenmelidir.

                GAP‘ın en temel ihtiyaçlarından biri de, topraksız köylülere toprak dağıtımı dahil sağlıklı bir Toprak Reformu politikasının oluşturulmalı,. Bu kapsamda güvenlik nedeniyle bölgede tarıma kapalı verimli arazilerin kullanıma açılmasının koşullarının yaratılması gözetilmelidir.

Küreselleşmenin dayattığı politikalar nedeniyle ülkemiz için yaşamsal öneme sahip GAP, geldiğimiz noktada siyasi iktidarın gündeminde hak ettiği yeri almadığı görülmektedir. GAP‘ın bir an önce tamamıyla devreye girmesi, ülkemiz ve bölge açısından olumlu etkiler yaratacaktır.Bu entegre kalkınma projesinin sadece teknik bir olgu olarak ele alınmaması sosyal ve siyasal boyutları ile bütünlüklü olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu süreç, insanı merkezine alan bir yaklaşımla sürdürülebilir.  Bölgede kalıcı bir barış ve kardeşlik ikliminin yeşermesi hem GAP hem de ülkemiz için en önemli gereksinimdir.

 

VARTO KOĞ TEPESİ ŞENLİKLERİ KAPSAMINDA

DEPREM KONULU PANEL

19-25 TEMMUZ 2005

 

                Varto Belediyesinin tertiplediği ve bu yıl 4.sü düzenlenen ‘Varto Koğ Tepesi Şenlikleri ’ 19-25 Temmuz tarihlerinde çeşitli etkinliklerle kutlandı. Birçok yazar, sanatçı, aydın ve siyasetçinin katıldığı şenliklerde Odamızda Diyarbakır Şubesi Muş İl temsilciliği olarak 20 Temmuz günü Deprem konulu bir panel düzenledi. Panele ilçe halkından büyük bir ilgi ve katılım sağlandı.

                Panele odamızı temsilen İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisi Bölümü öğretim görevlisi, Jeoloji Mühendisleri Odası İstanbul şube başkanı ve Akut üyesi Doç.Dr. Sayın Yıldırım GÖNGÜR ile Kandilli Rasathanesinden Doç.Dr. sayın Doğan KALAFAT katılım sağladılar.

                Panel başlamadan önce Belediye Başkanı Sayın Demir ÇELİK ile katılımcılar Varto içerisinde kısa bir yürüyüş yaptılar. Belediye hoparlörlerin den panele katımı sağlamak için bilgi amaçlı anonslar yapıldı, Sokaklarda davul zurna eşliğinde duyurular yapıldı. 

                Açılış konuşmasını Panelin oturum başkanı Diyarbakır Şube Başkanı Sayın Fahrettin ÇAĞDAŞ yaptı. Açılış konuşmasında 1966 Varto depremi konusunda ve deprem öncesi-sonrası hakkında kısa öz bilgiler verdi. Ayrıca Deprem bilincine devletin eksik ve yanlış yaklaşımları konusunda görüş bildirdi. Varto gibi tektonik olarak sürekli hareket halinde olan ve deprem yaratan fayların olduğu bölgelerde soğuk ve sıcak su kaynaklarını olduğu ve özellikle sıcak su kaynaklarının etüt edilmesi ve değerlendirilmesi ile hem Varto halkının sıcak su ihtiyacının karşılanabileceği hem de milli ekonomiye katkıda bulunabileceğini söyledi.

                Açılış konuşmasından sonra ilk sözü sayın Yıldırım GÖNGÜR aldı. Yıldırım bey konuşmasında Deprem öncesi ve sonrası neler yapılmalı, eksik ve yanlış mevzuatların nasıl düzeltilebileceğini anlattı, Yapı inşaatı öncesinde Zemin Etütleri önemini ve gerekliliği, Dünyada ve Ülkemizde meydana gelen depremler sonrasında arama kurtarma konusunda slayt gösterisiyle sunumunu tamamladı.

                Sayın Doğan KALAFAT’da Depremlerin oluşum mekanizmasını ve Varto depreminin oluşum mekanizmasını anlattı ve Varto’da meydana gelebilecek herhangi bir depremin hangi fay hatlarından kaynaklanabileceği ve Varto depremlerinin oluşum aralığı hakkında slayt gösterimiyle bilgi verdi ve  daha önce söz alan katılımcılarla paralel konularda konuşmasını yaparak katılımcıların sorularını sayın Yıldırım GÖNGÜR ile cevapladı. 

 

 

LİCE DEPREMİ

06 EYLÜL 2005

 


1975 Tarihli Lice Depreminin 30. Yıldönümü nedeniyle Lice Kaymakamlığı , Lice Belediye Başkanlığı  ve Lice Garnizon Komutanlığının katlkılarıyla 06.09.2005 tarihinde Lice Depremi konulu konferans JMO Diyarbakır Şube tarafından gerçekleştirildi. Konferansa BTK üyesi Erdal HERECE , Yıldırım GÜNGÖR  ve Şube Yönetim Kurulu Üyelerimizden Fahrettin ÇAĞDAŞ ,Muzaffer KAÇAR, Dicle BARÇ ve Z.Özgür CENGİZ katıldı.

06.09.1975 tarihinde Lice’de  meydana gelen 6.6 magnitüd değerindeki depremde 2386 vatandaşımız hayatını kaybetti. Aradan geçen süre içersinde deprem mağduru vatandaşların hâlâ geçici konutlarda yaşaması ilgisizliğin ve duyarsızlığın somut bir kanıtı olarak karşımızda duruyordu. Çoğumuzun haritada yerini bile bilmediği bu ilçe yıllarca çatışma haberleri ve dönemin başbakan yardımcısının ilçeye alınmamasıyla gündeme gelmiştir.

Unutulmuş ve ihmal edilmiş bu ilçede jeoloji biliminin doğrularını halk ve yerel yöneticilerle paylaşmanın gururunu ve mutluluğunu yaşadık.

 

 

DİYARBAKIR ŞUBE  DANIŞMA KURULU

 

26 KASIM 2005

 

26.11.2005 Cumartesi günü yapılan şube danışma kurulu toplantısına şube yönetim kurulu üyelerinden şube başkanı Fahrettin ÇAĞDAŞ’IN başkanlığında II.başkan Ali Cihat PARLAK Şube sekreteri Salih Cenk İNCE ,Yönetim Kurulu üyesi Dicle BARÇ, Yönetim Kurulu üyesi Mehmet KOYUNCU  ile, Batman İl Temsilcisi Ahmet ALTUNÇ, Tunceli İl Temsilcisi Murat AKDENİZ, Siirt İl  Temsilcisi Özlem TÜRKOĞLU , Adıyaman İl Temsilcisi Osman ÖZDEMİR,  Şanlıurfa İl Temsilcisi Ali DOĞANOĞLU, üyelerimizden Şefik YAŞAR,  Mehtap DOĞRUL İbrahim Halil AVCI, Bülent ATEŞ, Faruk ATASOY, Muhammed ÇOBAN, Aziz KAPLAN ve Zehra Özgür CENGİZ katıldı.

 Açılış konuşmasını yapan Fahrettin Bey şubede 2004 ve 2005 yılları arasında yapılan etkinlikler ve İKK Sekreteryasının bu dönem odamız tarafından yürütülmesi ile ilgili yapmış olduğu faaliyetler hakkında bilgi verdi.

           İl Temsilcilerimiz temsilciliklerinde yaşanan sorunları dile getirip  ve şube yönetimi ile fikir alışverişinde bulunarak  yapılan toplantının amacına ulaşmasında katkıda bulundular.

 

 

 

ŞUBE DANIŞMA KURULU

 

SONUÇ ve ÖNERİLER

 

1.Osmanlı Döneminde Şark Sorunu Cumhuriyet Döneminde de Doğu Sorunu olarak nitelendirilen ,gerçekte Kürt Sorunu olarak tanımlanması gereken ülkemizin temel sorunu konusunda Mesleki Demokratik Kitle Örgütümüz daha duyarlı olmalıdır.

2. Cumhuriyet Tarihi ile ihmal edilen ,son 20 yıllık çatışma süreciyle ağır sorunların yaşandığı bölgemizde , ekonomik ,sosyal, kültürel alanda pozitif ayrımcılığın uygulanması konusunda odamız her platformda etkin çaba sarfetmeli.

3. Genel Merkez ,şube ve temsilciliklerin üyelerle tanışması örgütsel birlikteliğin en önemli unsurudur. Şube danışma ve üye toplantılarının farklı illerde yapılaması yararlı olacaktır.

4. Üye aidatlarının mezuniyet tarihinden itibaren alınması ve resmi kurumlarda  üyelik mecburiyetinin olmaması meslek odamızın kamu kuruluşlarında temsiliyetini zayıflatmaktadır. Üyelik gönüllülük esasına dayanacaksa  başvuru tarihi  aidatlarda esas alınmalıdır.

5.Serbest çalışan meslektaşlarımızın Kamu İhale Kanunu ile karşı karşıya kaldığı haksızlıklara  ilgili kurumlar nezdinde daha etkin çalışılmalı. Meslek alanımızın önemi dikkate alınarak , ihalelerde çekirdek teknik elemanlar arasına girmeliyiz

6.  Haksız rekabet, meslek ahlakına aykırı v.b. nedenlerle  onur kurullarına sevk edilen üyelere uygulanacak  yaptırımlarda onur kurulu kararlarının çok geç alınması ciddi bir sorun olarak değerlendirilip ,çözüm üretilmeli aksi takdirde güven sorunu yaratabilir.

7. Genel Merkez Yönetiminin daha etkin çalışabilmesi için , Ankara’da şube açılması değerlendirilip Genel Kurul Gündemi’ne alınmalıdır.

8.Artan sorunlarla beraber büyüyen odamızda seçimle işbaşına gelen, başta şubelerimiz olmak üzere ilgili kurullarımıza idari ve mali konularda daha fazla yetki verilmelidir.

9. Önümüzdeki yılda ilgili meslek odalarıyla beraber Doğu Anadolu Fayı ve Kentleşme konulu bir çalıştay yapılmalı.  Sekreteryasını  odamızın yapacağı bu çalıştayın Diyarbakır’da  olması faydalı olacaktır.

10. Genel Merkez ,şube ve temsilcilikler tarafından yapılacak sayısız etkinlik yerine daha kapsamlı ,geniş katılımlı etkinlikler planlanmalı.

 

ADIYAMAN ve DEPREM

 

6 ARALIK 2005

 

6 Aralık 2005 tarihinde Adıyaman Valiliği , Bayındırlık İskan İl Müdürlüğü’nün koordinasyonu ve odamızın katkılarıyla  “Doğu Anadolu Fayı ve Adıyaman Deprem Gerçeği” konulu bir konferans gerçekleştirildi.Konferansa İstanbul Şube Başkanı Yıldırım GÜNGÖR , BTK üyesi Erdal HERECE  , Şube Yönetim Kurulu Başkanı Fahrettin ÇAĞDAŞ , Şube Yönetim Kurulu Üyesi Turan BENGİN , Şanlıurfa ve Adıyaman İl Temsilcilerimiz ile üyelerimiz ve Adıyaman Valisi Sayın  Halil IŞIK’ın duyarlılığı ile ildeki tüm kurum-kuruluşların yöneticileri , kaymakamlar ve belediye başkanları katıldı.

 

             Doğal afetlerden korunmak amacıyla kayalık alanlara konumlandırılmış Kommagene Krallığının binlerce yıllık tarihi izlerinin ve mezarlıklarının  hâla güneşi ayakta selamlaması  bu bölgenin ve geçmiş uygarlığın en önemli gerçeklerinden biridir. Ancak günümüzde Adıyaman ve ilçeleri başta olmak üzere yerleşim alanlarının dere yatakları ve alüvyon zeminlerde  olması ,planlamanın ve tasarımın günümüzden binlerce yıl önce ki uygarlığın gerisinde kalmış bir anlayışın göstergesidir.

 

 

 

JEOLOJİ GECESİ

 

23 ARALIK 2005

 

23 Aralık 2005 tarihinde düzenlenen Jeoloji Gecesine Şube Yönetim Kurulu Üyeleri ,Şubeye bağlı temsilcilikler , Resmi Kurumların Üst Düzey Yetkilileri , Belediye Başkanları , üyelerimiz ve Büyükşehir Belediye Başkanı Osman BAYDEMİR katıldılar.

 

Şube Başkanı Fahrettin ÇAĞDAŞ gecenin anlam ve önemini vurgulayan bir konuşma yaptı. Daha sonra geceye katılan Osman BAYDEMİR de bir konuşmayla bu tür  organizasyonların bölge insanları arasında ki kaynaşmayı güçlendirdiğini ve tekrarlanması gerektiğini vurgulayan bir konuşma yaparak  ,  organizasyondan dolayı Şube Yönetim Kurulu Üyelerini tebrik etti.

Gece renkli ve coşkulu geçti.

 

 

4.2 İKK FAALİYETLERİ VE BASIN DUYURULARI

 

 

KAMU YÖNETİMİ TEMEL KANUNU ve GATS

 

11 nisan 2004

 

 

11 Nisan 2004 tarihinde İKK adına şubemiz  tarafından “Kamu Reformu Kanun Tasarısı ve GATS” konulu etkinlik düzenlendi. Bu etkinlikte, JMO adına Levent TEZCAN , GATS ( Hizmet Ticareti Genel Anlaşması ) ve hizmetlerin serbest dolaşımının mühendislik ve mimarlık alanlarına etkilerini irdeledi. 1994 yılında 125 ülke tarafından imzalanan GATS’ın 1 Ocak 1995 tarihinde yürürlüğe girdiğini, bu anlaşmanın uluslararası hizmet ticaretine ilişkin temel kavram , kural ve ilkeleri ortaya koyan ilk çok taraflı anlaşma özelliğine sahip olduğunu belirtti.

 

GATS’ın ticari  varlık tesisi adı altında gizli sermaye ihracı anlamına geldiğini, emeğin serbest dolaşımı konusunda AB‘ye sunulan özet ulusal programda yer almadığını, Türkiye’nin serbest dolaşımının olmayacağını taahhüt ettiğini, sadece diğer dolaşma haklarının , Avrupalıların dolaşmasına ya da sermayenin dolaşmasına yönelik taahhütlerde  bulunduğunu fakat Türkiye ,vatandaşlarının Avrupa’da serbest dolaşmasını talep etmediğinin de altını çizdi. Bu durumun Türkiye Mühendis-Mimarlarının haksız rekabete maruz kalacağının göstergesi olduğunu belirtti.

 

“Kamu Yönetiminde  Hukuk”  konusunu Ankara Üniversitesinden katılan  Onur KARAHANOĞULLARI değerlendirdi. Yaptığı konuşmada ,bu tasarının anayasaya aykırı olduğunu söyledi. İki temel değişiklik yapılması gerektiğini, bunlardan ilkinin merkezi idare ile yerel idareler arasında yetki ve görevlerin yeniden dağılımının sağlanması olduğunu; ikinci temel değişikliğin ise kamu hizmetlerinin piyasaya gördürülmesi konusunda hem merkezi idareye , hem de yerel idarelere bütüncül bir yetki verilmesi gerektiğini belirtti. Her türlü kamu hizmetinin piyasaya gördürülmesi için tam bir yetki verilmesi anlamına geldiğini vurguladı.

 

ODTÜ’den katılan Tarık ŞENGÜL ise Kamu Yönetiminde Yerelleşmeyi değerlendirdi. Yeniden yapılanma çabalarının yerelleşme açısından bakıldığında iki boyutta ele alarak; birincisinin toplumsal yaşamı düzenleyen kuruluşların ya da  sistemin yeniden nasıl örgütleneceği olduğunu, ikincisinin gerek bu düzenleme biçimindeki değişimin, gerekse de buna karşı alınan tavrın ölçeğine ilişkin sorunlar olduğunu belirtti. 

 

EMEK PLATFORMU TOPLANTISI

13 Şubat 2005

13 Şubat 2005 tarihinde Emek Platformu Bölge Toplantısı yapıldı. Platformu Dönem Sözcülüğünün TMMOB’de olması nedeniyle Bölge Toplantısının açılış konuşmasını İKK Sekreteri Fahrettin ÇAĞDAŞ yaptı.

 

EMEK PLATFORMU DİYARBAKIR BÖLGE TOPLANTISI

AÇILIŞ KONUŞMASI

 

                Değerli Başkanlar, Değerli Emekçiler hepinizi Diyarbakır Emek Platformu Bileşenleri adına saygıyla selamlıyorum. Bölge toplantımıza hoş geldiniz.

                Neoliberal politikaların ulusal ölçekte yaşama geçirilmesi tüm hızıyla devam ediyor. Üçüncü yılına giren AKP iktidarı seçim bildirgesinde yer alan ve neoliberal dayatmalardan oluşan vaatlerini adım adım yerine getiriyor. Global kapitalizmin talimatları harfiyen uygulanıyor. Siyasal iktidar halkın, emeğin, emekçilerin, yoksulların değil, emperyalist odakların, sermayenin çıkarları uğruna görülmemiş bir "özverili çaba" sürdürüyor. Göstermelik demokrasi anlayışı ve işleyişinin sonucu olarak toplumun sadece üçte birinden onay alan AKP iktidarı, neoliberal politikalar karşısında ekonomik anlamda farklı bir şey getiremeyen, siyasal alanda resmi devlet ideolojisinin bekçiliğini yapan, milliyetçi, şoven yaklaşımı tutunacak yegane dal olarak gören, hatta politikasıyla AKP‘ yi meşru hale getiren, demokratik ilerici güçlerle bağı olmayan CHP‘ nin yarattığı boşluğu değerlendirerek, yıkım ve saldırı politikalarına devam ediyor.

                Siyasal düzlemde ABD - AB arasında kalan AKP bir yandan Türkiye‘nin AB içinde olma perspektifiyle demokratik anlamda kısmî yasal düzenlemeleri parlamentodan geçirirken, bunların yasa düzeyinde değil, yaşama uygulanması konusunda geçmiş iktidarlardan farklı bir yapıda olmadığını gösteriyor.

                Önyargısız demokratik açılımların gerçekleştirilmesi konusunda maalesef ihtiyaç duyulan adımlar atılamıyor. İnsan hak ve ihlallerinin sorumluları açığa çıkarılamıyor, korunuyor, kollanıyor. Geçmişte olan olaylar, ortaya çıkan gerçekler görmezden geliniyor. On iki yaşındaki bir çocuğun katledilmesi, tüm gerçeklikle ortadayken, "terörist" söylemiyle inatla reddediliyor. Sendikacı Süleyman Yeter‘ in katlinden sorumlu olanlar kollanıyor. Başbakanlık insan hakları komisyonunun sunduğu azınlık raporu hakkında linç kampanyası başlatılarak, yasal düzlemde sorgulama süreci başlıyor. Başkanı İ. Kaboğlu ve raportör Baskın Oran hakkında Cumhuriyet savcılığına suç duyuruları hazırlanıyor, ifadeleri alınarak, resmî ideoloji dışına çıkan yaklaşımların sonuçlarının neler olabileceğinin mesajı topluma verilmeye çalışılıyor.

                Kürt sorunu konusunda da egemen anlayış AKP hükümetince de devam ettirilmektedir. Ana dilde eğitimi talebi gerekçesiyle Eğitim - Sen‘ in kapatılmasıyla ilgili dava yeniden açılıyor. Lice, Kulp ilçelerinde topu mezarlar bulunuyor. Geçmişte gündeme getirilen, faili meçhul olarak tanımlanan olayların açığa çıkarılması için adımlar atılması gerekirken, bu adımlar atılmıyor. Geçmişle yüzleşmeden kimi yasal düzenlemelerin yapılması iyileştirme görüntüsü oluştursa bile insan hak ve hürriyetlerine saygılı demokratik bir toplum düzeni oluşturmak mümkün gözükmüyor.

                Türkiye‘ de sürekli bir yoksullaştırma politikalarına karşı toplumun değişik çalışan kesimlerinin örgütlü yapılarının karşı koymaya çalıştıkları süreç maalesef karşı çıkış çabalarına rağmen geniş emekçi kesimler, köylüler, emekliler aleyhine gelişiyor.

                14 Temmuz 1999‘da işçi ve kamu çalışanları konfederasyonları sendikaları, işçi emekliler dernekleri, Bağ - Kur emeklileri dernekleri, meslek odalarını kapsayan, on beş örgütsel yapı tarafından emek platformu (EP) bu neoliberal saldırılara karşı mücadele ve dayanışma amacıyla kurulmuştu. EP çerçevesinde birçok kararlar alınıp, basın açıklaması, miting, iş bırakmalar ile emekçi kesimlerin talepleri hükümete, kamu oyuna ulaştırılmış, dönem dönem bu eylem ve etkinlikler kamu oyu nezdinde etkili olmuşsa da EP‘ nin bütün olarak güçlerini ve olanaklarını seferber ettiğini söylemek güçtür.

                Özelleştirme, Kamu Yönetimi Temel Kanunu, SSK hastanelerine el konulması (Sağlık Bakanlığına devri) gibi konularda sadece ilgilendiren kesimlerin tavır alması durumu yaşanmıştır. Bugün geldiğimiz noktada Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü‘ nün kapatılması, SSK hastanelerinin devri yasalaşmış, Cumhurbaşkanınca onaylanıp, resmî gazetede yayınlanmıştır.

                Saldırılara karşı toplumun geniş kesimlerinin bilinçlendirilmesi ve emekçi hareketi yanında yeterince yer alması sağlanamamıştır. Bu durum açısından Köy Hizmetlerinin kapatılması süreci örnektir. Emekçilerin sermayenin saldırıları karşısında tek vücut olarak hareket edememeleri kazanılmış kısmi hakların da elinden alınmasına, yoksullaşmalarına ve insanlık dışı koşullarda yaşamalarına yol açmıştır. Dahası, emekçiler ülkeyi bir zulüm ormanına çeviren uygulamaların sorumlusu olarak neredeyse birbirlerini görecek kadar yabancılaşmış, bireyci, dar çıkarcı bir bilinçsizlik uçurumuna yuvarlanmaya başlamışlardır. Sınıf bilinci, emekçi dayanışması, birlik ve mücadele anlayışları yerini "kendini kurtarma" çıkmaz sokağına yönelmiştir. Öyle ki başka kuruluşlardaki özelleştirme, sendikasızlaştırma, işten atılmalarına karşı bir duruş göstermeyen emekçiler, aynı kamu kuruluşunun başka bir işletmesinin özelleştirilmesi gündeme geldiğinde bile sınıf kardeşleri için bir tavır göstermemişlerdir. Nihayet sıra kendilerine geldiğinde aynı gerçeklikle karşılaşmaları kaçınılmaz olmuştur. Özel sektörde görece iyi koşullarda çalışan emekçilere asgari ücretle ve güvencesiz çalışan işçilerin sorunları çok uzaktır. Kamu çalışanlarının mücadelesi, eylemleri çokça bir TV haberi önemindedir. İşsizlerin çığlığı ise hiç duyulmaz. İşsizler de emekçilerin mücadelesine bir anlam veremez. " İyi kötü bir işleri vardır. Daha ne isterler" diye düşünür. Kısacası nerdeyse "emekçiler, emekçilerin kurdu" olmuştur artık.

                Emek hareketinin bölünmesine, emekçilerin birbirine yabancılaşmasına ilişkin bir çok neden sıralanabilir. ancak bilinsin isteriz ki bu " insanlıktan uzaklaşma"nın temelinde yıllardır uygulanan neoliberal zulüm politikalarının sonucunda ortaya çıkan yoksullaşma ve köleleşme yatmaktadır. Evet, sermaye insanları "açlıkla terbiye" etmektedir. Başka nasıl açıklanır bir cep telefonu için cana kıyılabilmesi, "kapkaç terörünün" yaygınlaşması, uyuşturucunun ilkokullara kadar girmesi, çöplüklerden yiyecek toplayan insan manzaraları, birkaç kadro için kilometrelerce kuyrukları, ramazanlarda bir sıcak aş için oluşan utanç verici kalabalılar. Emekçileri iliğine kadar sömüren sermaye hedef şaşırtmakta ustalaşmıştır. Emekçiler egemen sınıfların zulmüne topluca karşı çıkmak yerine birbirlerinin kursağındaki lokmayla uğraşmaya başlamıştır.

                Egemen sınıfların emekçileri bölmek için kullandıkları kadim bir yöntem de milliyetçilik ve şovenizm kışkırtıcılığıdır. İnsanların sadece doğmakla elde ettikleri en doğal hakları, kimlikleri bir tehdit unsuru olarak gösterilerek emekçiler birbirine düşürülmekte, sınıf hareketinin ortaklaşması, güçlenmesi engellenmektedir. Egemenler emekçiler arasındaki milliyet, mezhep, din, kültür farklarını bir zenginlik değil, düşmanlık faktörü olarak ustaca yönlendirerek sınıf mücadelesini sönümlemektedir. Bu oyunu bozmak emekçilerin elindedir. Bu alanda Emek Platformu bileşenlerine önemli görevler düşmektedir. Emekçiler arasında birliği sağlamak için öncelikle bir güven ortamı oluşturulmalıdır. Buna yönelik olarak halklar arasında kardeşliği, eşitliği ve barışı savunan bir anlayışın içselleştirilmesi için güçlü bir çabaya gerek vardır. Yakın geçmişte yaşanan acıların aşılması, yaraların sarılması için dar milliyetçi ve şovanist ön yargıların kırılması her zamankinden acil bir görevdir. Orta doğuda yaşanan gelişmelerin bölgemize yansıma olasılığı bu aciliyeti pekiştirmektedir. Emperyalizmin bölgeyi halklar arasında kanlı bir boğazlaşma arenasına çevirme niyetlerini bozabilecek temel güç hakların kardeşliğini esas alacak bir emekçiler dayanışmasıdır.

                Evet, emekçiler olarak insanca yaşayacak maddi olanaklar istiyoruz. Açlık, yoksulluk ve işsizlik kavramlarının her dilden çıkartılmasını arzuluyoruz. Adil bir paylaşım talep ediyoruz. İş ve aş istiyoruz... ancak insanlar sadece midelerinden beslenen yaratıklar değildir. İnsanlar dillerinde, edebiyatlarından, şiirlerinden, türkülerinden, halaylarından, ortak sevinçlerinden ve acılarından, tarihlerinde, kültürlerinden, gelen damarlarla var olurlar. Diğer ulusal kültürlere açık, kardeşçe bir etkileşimle, barış içerisinde yaşamak hülyamız, bu nedenle sadece iş, aş değil aynı zamanda özgürlük istiyoruz. Özgürlüğün Irak‘ta olduğu gibi, emperyalizmin silahlarıyla gelmeyeceğini biliyoruz. Tıpkı iş ve aşın egemenlerce verilmeyeceği gibi... şovenizmden arınmış emeğe ve emekçilerin kardeşliğine inanıyoruz. Emek platformu bileşenlerinin binlerce yıllık emekle oluşmuş ulusal - kültürel değerlerimize ilişkin taleplerimizi de içeren bir mücadele tarzı yürütmesini bekliyoruz. Bunu tüm halklar için istiyoruz. Bu tarz, halkları, kültürleri birbirine yaklaştıracak, emekçiler5 arasındaki ayrılıkları azaltacak ve emek hareketini güçlendirecektir. Tüm halkların ortak ve gerçek vatanı olan sınıfsız, sömürüsüz ve savaşsız bir dünyanın kurulabilmesi için bu kardeşlik ve dayanışma anlayışının laf olmaktan çıkıp davranışa geçmesi hepimizin acil görevidir.

                Önümüzdeki dönemde AKP iktidarınca sağlık sistemindeki özelleştirme süreci genel sağlık sigortası  (GSS) emeklilik yasasındaki yeni düzenlemelerle özel emeklilik sistemine geçişin sağlanacağı, Kamu Yönetimi Yasası, Kamu Personeli Yasası v Yerel Yönetimler Yasası ile bu saldırılar devam edecektir.

                Ülkemizde yaşanan ekonomik ve sosyal tahribatlar bölgede katmerli bir hal almıştır. Cumhuriyet tarihi boyunca önemli kamusal yatırımlar gerçekleşmektedir. Bölgenin coğrafi ve jeolojik konumu önemli yer altı ve yer üstü zenginlikler barındırmasına rağmen halkın sosyal refahına yansımaları olmamıştır. 

                Sosyal bilgiler kitaplarında Doğu ve Güneydoğu Anadolu halkının temel geçim kaynağı tarım ve hayvancılık olduğu bizlere öğretildi. Birde ilk petrolün Raman‘ da bulunduğu, satır aralarında dünyanın en ünlü Kromunun Guleman‘ da, Fosfatın Mazıdağı‘nda , Tütünün Bitlis‘te, Şeker Pancarının Elazığ, Muş‘ta olduğu anlatılırdı. Yaşanan çatışmalı dönemdeki köy boşaltmalar ve yayla yasakları nedeniyle canlı hayvan ithal eder olduk. Köylerde tarım ve hayvancılıkla uğraşan yüz binler, kent varoşlarında işsizliğe açlığa mahkum edildi. Bölgeler arası gelişmişlik farkının kapatılması için ekonomik anlamda pozitif ayrımcılık beklenirken yıllardır ülke ekonomisine önemli bir katma değer katan, Ergani Bakır, Elazığ Ferokrom, Mazıdağı Fosfat, Bitlis Tütün, Şırnak Kömür vb. kamu yatırımları birer birer kapatılmakta ve özelleştirilmektedir.  

                Bölge toplantımız tüm bu olumsuz gelişmelere karşın emekçi sınıfların olumlu mücadelesine katılımı örgütleyen sendikaların meslek örgütlerinin yıllardır sürdürdüğü emekten, özgürlükten, barış ve demokrasiden yana mücadeleyi, insanlığın tarihsel mücadelesi kapsamında sürdürmeyi kararlı olduğunu ilan edeceğine inancımı belirtir. Hepinize saygılar sunarım.                                       13.02.2005

 

    Fahrettin ÇAĞDAŞ

TMMOB İKK Sekreteri

 

16 Şubat 2005 tarihinde Emek Platformu Diyarbakır Bileşenlerinin Kitlesel Basın Açıklamasına üyelerimizle beraber katılım sağlandı.Basın açıklamasını İKK Sekreteri Fahrettin ÇAĞDAŞ yaptı.

 

BASINA VE KAMUOYUNA

ENERJİ TASARRUFU ; DOĞRU ÜRETİM, DOĞRU PLANLAMA, DOĞRU KULLANIM DEMEKTİR....!

ENERJİ TASARRUFU

16-17 şubat 2005

 

TMMOB ; Enerji Haftası nedeniyle Diyarbakır TMMOB Birim yöneticilerinin katılımıyla  Diyarbakır Şube Başkanı Sayın  Fahrettin ÇAĞDAŞ tarafından 17.02.2005 tarihinde bir basın açıklaması yapıldı

TMMOB olarak Ulusal kaynaklarımızın verimli kullanıldığı doğru bir üretim ve sanayileşme sürecinde ENERJİ TASARRUFU‘ nun sadece 2 lambadan birinin söndürülmesi yada elektrik kesintileriyle değil, teknolojinin doğru seçimiyle de ilgili olduğunu bir kez daha vurguluyoruz.

TMMOB 38. Dönem Yönetim Kurulu, bu yıl 16 - 17 Şubat 2005 tarihlerinde kutlanacak olan ENERJİ TASARRUFU HAFTASINA yönelik olarak bir dizi etkinliği gündemine almıştır.

Kuruluşumuzun 50. Yılında kamunun doğru bilgilenmesi ve halkın yararını gözeten bir anlayışla, broşürler, afişler hazırladık.

Ülkemizin 21. Yüzyıla girerken enerji ile ilgili önemli sorunlarla karşı karşıyadır. Ekonomik gelişmemiz güvenilir ve sürdürebilir enerji teminine bağlıdır. Türkiye batılı ülkelere göre enerji savurganlığı cennetidir. Ülkemizde bu savurgan yapı, enerji kayıplarının giderilmesine yönelik yatırım yapılmaması ile daha da büyümektedir.

Günümüzde enerji ihtiyacının hızla artması konvansiyonel enerji kaynaklarının azalması ve hatta bazılarının tükenme noktasına yaklaşması mevcut kaynakların optimum düzeyde kullanılmasını gerekmektedir. Tüketilen enerji ağırlıklı olarak petrol ürünleri ve kömür gibi fosil yakıtlarından karşılanmaktadır. Ülkemizi dışa bağımlı kılan bu durum fiyat artışları nedeniyle aile ve ülke ekonomisini olumsuz yönde etkilemektedir. Ailemiz ve ülkemiz için enerji tüketimini azaltmak üzere, hepimizin yapabileceği pek çok şey vardır.

 Enerji tasarrufu : Enerjinin akıllıca kullanışı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için daha aza enerji kullanılması anlamını taşımaktadır. Enerjinin verimli kullanılması ile gereksinimler ve konfor şartları içerisinde, fazladan ve gereksiz tüketilen enerjinin tasarruf edilmesi sağlanacaktır.

Gereksiz enerji ekonomik değer anlamında para demektir. Enerjinin verimli kullanılması ile özellikle konutlarda aile bütçesinde tasarruf olanakları yaratabilmekte, sanayicimize ise yeni istihdam alanı ve yeni yatırımlar anlamını taşımaktadır. Elektrik İşleri Etüt İdaresine göre enerjinin doğru kullanımı halinde hiçbir ilave masraf yapılmaksızın 3,5 milyar dolar tasarruf olanağı bulunmaktadır. Zira; günümüzde gelişmişlik, kişi başına tüketilen enerji miktarı ile değil, az enerji kullanarak çok ekonomik değer yaratabilmekle ölçümlenmektedir.

 

En büyük israf: Kayıp Elektrik

 

Kayıp elektrik ; elektrik dağıtım şebekelerinin yetersiz ve bakımsız olmasından kaynaklanan ve kullanıma girmeden kaybolan yani faydalanılamayan elektriktir. Ülkemizde kayıp elektrik miktarı, gelişmiş ülkelere göre çok yüksektir.

Ülke genelinde, özellikle de Bölgemizde uzun yıllardan beri ciddi anlamda tesis ve yenileme çalışmaları yapılmamış, dağıtım şebekelerinde iyileştirmeye gidilmemiş, elektrik altyapısı kendi haline bırakılmış ve kamusal denetim mekanizması yeterince uygulanmamıştır. Halen ekonomik ömrünü doldurmuş dağıtım hatlarıyla enerji transferi yapılmaktadır. Bu özelliğe sahip hatlarında gerekli yenileme çalışmaları yapılmak suretiyle teknik kayıpların en az seviyeye düşürülerek ekonomimize kazandırılması bugün için en büyük tasarruflardan biridir.

Bu sayede Ilısu barajının yapımından ve Hasankeyf‘in yok olmasından da tasarruf edilebilir.

Enerji kaynaklarının aşırı ve bilinçsiz kullanımı çevre sorunlarını da beraberinde getirmiş, hava kirliliği, ozon tabakasının delinmesi gibi insan yaşamını olumsuz yönde etkileyecek temel sorunlar haline dönüştürmüştür. Enerjinin doğru kullanımı, enerji kaynaklarının daha etkin kullanılmasına, enerji tüketim yatırımlarının ve enerji maliyetinin düşmesine olanak vererek çevre sorunlarını azaltmaktadır. Enerji tasarrufu nedeniyle fosil yakıtların kullanımının azaltılması doğal dengeyi koruyucu bir etki yapacaktır. Bunun doğal sonucu olarak ta; CO2, NOx gibi sera etkisi yaparak dünyamızın giderek ısınmasına ve sonucunda iklim şartlarının değişmesine, başta kanser olmak üzere bir çok hastalık ve salgının kaynağı olan gazların, atmosfere verilme hızı ve miktarı düşecektir.

Uzun dönemde yapılacak planlama ile sanayiden tarıma her alanda enerji tasarrufu sağlayacak teknolojilere destek verme, güneş, jeotermal, biyokütle, rüzgar, yenilebilir enerji kaynaklarının kullanılmasının teşvik edilmesi gelecek için enerji politikalarının esas yaklaşımı olmak zorundadır.

Bilimsel çalışmalar %30‘lara varan enerji tasarrufu potansiyelinin yaklaşık %10 - 15‘lik bir bölümü hiçbir harcama gerektirmeyen, yalnızca bilinçlendirme, yönlendirme çalışmaları ile kazanabilecek bir oran önümüzde durmaktadır. Konutlarda aydınlatma beyaz eşya, ev ve mutfak gereçlerinin kullanımı ve seçiminde yapılacak bilinçli çalışmalar çok önemli tasarruf olanakları sağlamaktadır. Örneğin; akkor flamanlı 100 watt‘lık normal kompakt fluoresan ampul kullanıldığında aylık tüketim 20 kilovat saate kadar düşüyor. Türkiye‘de tüketilen toplam elektrik enerjisi içerisinde aydınlatmanın payının yüzde 25 civarında olduğu düşünüldüğünde, bu değer; Türkiye genelinde ayda 1,12 milyar kilovat saatlik bir tasarruf anlamına geliyor.

Enerji tasarrufunun, toplumun en küçük birimi olan aileden başlayarak bütün kesimlere yayılmasında devletin uygulayacağı enerji politikalarının da payı unutulmamalıdır. Yılda bir kez kutlanan bir enerji tasarrufu politikası değil; yaşam biçimi haline dönüşen enerji tasarrufu politikaları üretilmelidir. Bu doğrultuda TMMOB ve Odalarının uzun süredir hayata geçirilmesi için mücadele ettiği çalışmalara kaynak ve destek sağlanması için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

TMMOB olarak; 16 Şubat 2005 tarihinde kutlanmaya başlanan ENERJİ TASARRUFU HAFTASINDA bir kez daha vurguluyoruz...

 

·         Enerji tüketiminin büyük bir bölümünü gerçekleştiren sanayi sektöründe, verimliliği düşük, yüksek enerji tüketen ve çevreyi kirleten teknolojilerden kaçınılmalı, tesislerde enerji verimliliğini yükseltecek rehabilitasyon yatırımları ile birlikte yeni teknolojilere teşvik edilmelidir.

·         Ulusal kaynaklarımızı daha fazla devreye sokan önlemler ile enerji kaynakları açısından ithalat bağımlılığı en aza indirilmelidir. 

·         Enerji verimliliğine yönelik ekipman standartları ile bina-yapı standartları denetim altına alınmalı: yüksek miktarda enerji tüketen sanayi tesislerinde tüketimin periyodik olarak beyanı, izlenmesi ve birim üretim başına kullanılan enerji miktarının düşürülmesi sağlanmalıdır.

·         Elektrik üretiminde %50‘yi aşmakta olan doğal gazın payı, azaltılmalı, yeni ve yenilenebilir kaynaklar konusunda AR_GE çalışmaları ve bu kaynakların kullanımı teşvik edilmelidir.

·         Türkiye‘nin henüz kullanılmamış mevcut linyit ve hidrolik kaynakları hızla devreye konulmalı, kömür, petrol ve gaz aramalarına, makro bir plan dahilinde yeniden başlanmalıdır.

·         Enerji politikalarında "özelleştirme" adı altında kamu işletmelerinin yok pahasına özel kesime devrine yönelik girişimlere son verilmelidir. Sürdürülen özelleştirme politikalarının doğrudan bir sonucu olarak yatırım yapılamayan bir alan olan elektrik dağıtım şebekeleri yenilenmeli, şebeke kayıpları kabul edilebilir bir düzeye çekilmelidir.

·         Termik santrallerin baca gazı arıtma ve kül tutma tesisleri devreye sokulmalı, yeni teknolojiler kullanılarak kapasite kullanım oranı yüzde 65‘lere getirilmeli ve sisteme daha fazla enerji temini sağlanmalıdır.

·         Sanayide enerji verimliliği programları açıklanmalı, hedefler belirlenmeli, enerji yöneticisi zorunluluğu ve yaptırımı getirilmelidir.

·         Konutlarda verimliliğe yönelik uygulamalar kampanyalarla duyurulmalı, sürekliliği sağlanmalıdır.

 

Tüm bu değerlendirmelerin ışığında, enerji politikamızın, ülke çıkarları ve kamu yararı doğrultusunda yeniden ele alınarak, kendi kaynaklarımızın üretimine ağırlık veren, kaynakları çeşitlendiren bir stratejiyle oluşturulması zorunluluğu, her zamankinden daha fazla gerekli görülmektedir. 17/02/2005

 

 

 

GAP VE SANAYİ KONGRESİ

 

23-24 EYLÜL 2005

23-24 Eylül 2005 tarihlerinde TMMOB Makine Mühedisleri Odası tarafından gerçekleştirilen GAP ve sanayi Kongresine , Şube Yönetim Kurulumuzdan Muzaffer KAÇAR ve Fahrettin ÇAĞDAŞ Kongre Düzenleme Kurulunda  ve yine Şube Yönetim Kurulu Üyelerinden Mehmet KOYUNCU Yürütme Kurulunda yer alarak katıldı.

İki gün süren bu kongrede meslek alanımızla ilgili üç sunum yapıldı.

Gap Bölgesi Kömür Kaynakları adlı sunum Sayın İlker ŞENGÜLER , Gap Bölgesi Jeotermal Kaynakları adlı sunum Sayın Hayrullah ASLAN , Bölgenin Petrol ve Doğalgaz Kaynakları adlı sunumise Sayın Tufan ERDOĞAN tarafından yapıldı.

Şube başkanımız Fahrettin ÇAĞDAŞ kongrede 23 Eylül 2005 tarihli ve “Sanayileşme Bölgesel Kalkınma ve GAP”konulu I. oturumda Oturum Başkanlığı yaptı.

 

TÜRKİYE SOSYAL FORUMU

 

18-19 KASIM 2005

 

18-19 Kasım 2005 tarhilerinde Türkiye Sosyal Forumu II.Hazırlık Toplantısı Diyarbakır’da gerçekleştirildi. Hazırlık toplantısının düzenlenmesinde TMMOB Diyarbakır İl Koordinasyon Kurulu aktif rol aldı. Elektrik Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesinde gerçekleşen hazırlık toplantısına TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin YEŞİL, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman BAYDEMİR, Kayapınar Belediye Başkanı Zülkif KARATEKİN, ve TSF bileşenleri katıldı. Toplantı Divanına Fahrettin ÇAĞDAŞ seçildi..

Yapılan toplantıda genişleme, lojistik  ve program çalışma gruplarının raporları değerlendirildi. Sosyal Forum Süreci ile ilgili olarak genel bir görüş alişverişinde bulunuldu.Türkiye Sosyal Forumu Çalışma Raporları ve Avrupa Sosyal Forumu üzerine görüşmeler yapıldı. Toplantıda Kürt Sorunu , demokratikleşme ve tecrit sorunlarının Avrupa Sosyal Forumuna taşınması gibi somut önermelerde bulunuldu. Toplantıya Kürt analarının yoğun katılımı ve Kürtçe kullanarak kendilerini ifade etmelerini siyasal tespitler yapıp çözüm önerileri sunmaları toplantının en renkli bölümüydü.

Ankara’da yapılacak olan hazırlık toplantısına bölgeden güçlü bir katılımın sağlanması yönünde toplantı sonunda ilke kararı alındı.

 

2004 VE 2005 YILINDA YAPILAN BASIN DUYURULARI

BASINA

Kentimizin yoğun göçlerle nüfusunun artması yeşil alan ihtiyacını hat safhaya ulaştırmış mevzuat gereği kişi başına 10 m2 olması gerekirken yeşil alan ihtiyacı ketimizde 0,7 m2 gerçekleşmiştir.

Bu itibarla kentin yeşil alan ihtiyacının karşılanması amacıyla kamu mülki taşınmazların yeşil alana dönüştürülmesi başlatılmış, imar planları yapılmış, bu planlar da Büyükşehir Belediyesi Meclisince onaylanarak yürürlük kazanmıştır.

Talay Tepe ve Mastfroş Tepe arasında yaklaşık 1000ha. Kapsayan alanın yeşillendirilmesi için Çevre ve Orman Bakanlığı ile Büyükşehir Belediyesi ortak çalışma başlatmış kamu arazilerinin Belediyeye veya bakanlığa tahsis edilmesi için girişimlerde bulunulmuştur.

Ancak Milli Emlak Genel Müdürlüğünce talep edilen tahsisin karşılanması yerine, Belediye Meclisince onaylanan planların iptali için dava açılmıştır.

Mera vasıflı taşınmazlarla ilgili olarak da mevzuat gereği işlemler sürdürülmektedir. Ayrıca 5272 sayılı Belediye Kanunu TBMM‘de kabul edilip Cumhurbaşkanlığı onayına gönderilmiş olup kanunun geçici 1. Maddesinde nazım imar planı kapsamında kalan 5000 m2 den büyük hazine taşınmazlarının Büyükşehir Belediyelerine devri söz konusudur.   

Hal böyle iken Bakanlar Kurulunun 2004/8188 sayılı kararı ile Kayapınar Beldesi sınırları içerisinde bulunan ve imar planlarında yeşil alan olarak ayrılan 38 nolu parselin (yeşil kuşağın 1 / 3 ünü oluşturmaktadır), hazineye ait imar kanununun 11. Maddesi gereği belediyeye devredilmesi gerekirken 59 trilyon 374 milyon bedelle satışa çıkarılması, yoğun göçe maruz kalan ve her bakımdan yoksullaşan kentimizin geleceğinin karartılmasına neden olacaktır.

TMMOB Diyarbakır İKK olarak diyoruz ki; Kentimizin en önemli sorunlarından biri olan yeşil alan ihtiyacının karşılanması için, başta Talay Tepe ile Mastfroş Tepe arasında kalan alan yeşil alan olmak üzere, eski ve yeni DSİ kanallarının üstü, Orman Fidanlık Alanı, Kentsel yeşil Alan Projesi olarak değerlendirilmek üzere Belediyelere devredilmelidir.

Başta Diyarbakır Milletvekilleri olmak üzere, İl Valiliği ve Siyasi Parti Yöneticilerini duyarlılığa çağırıyoruz. Tüm Diyarbakır halkının ortak malı olan Kamu Arazilerinin (Hazine Arazileri)satışı ile çocuklarımızın geleceğinin yok edilmesi olarak algılanmalıdır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası; Planlı kentleşmeyi, Yurttaşların konut hakkını ve sağlıklı bir çevrede yaşamalarını güvence altına alan hükümler içermektedir. Oysaki bakanlar Kurulunun anılan alanın birilerine peşkeş çekmeyi, kaynak yaratma mantığıyla kamufle etmesi bu anayasal hükümleri çiğnemektedir. 

İmar Planlamalarında Yeşil Alan olarak belirtilen yerin başka amaçla kullanılması halinde TMMOB Diyarbakır İKK olarak üzerimize düşen kamusal sorumluluğun gereğini yapacağız.

Saygılarımla

TMMOB DİYARBAKIR BİRİMLERİ

 

Çevre Mühendisleri Odası ,  Maden Mühendisleri Odası , Elektrik Mühendisleri Odası  Makine Mühendisleri Odası, Harita Mühendisleri Odası  ,Mimarlar Odası,İnşaat Mühendisleri Odası , Orman Mühendisleri Odası, Jeofizik Mühendisleri Odası  ,Şehir Plancıları Odası , Jeoloji Mühendisleri Odası ,  Ziraat Mühendisleri Odası ,Kimya Mühendisleri Odası

 

BASINA VE KAMUOYUNA

 

Biz TMMOB Meslek Odaları, 50 yıldır Kamu yararını gözeterek çalışmalarımızı sürdürmekteyiz.

Bölgemizde yaşanan Olağanüstü koşullar nedeniyle kentimiz büyük göç almıştır. Göçün birinci adresi haline gelen kentimizde sağlıklı yapılar üretilmemiş mevcut imar uygulamaları uyulmamıştır. Çarpık yapılaşmadan dolayı yeşil alanı olmayan alt yapı sorunları had safhaya ulaşmış; Diyarbakır gece kondu ve apartman kondu kenti haline gelmiştir.

Son iki dönemdir “Kentimizi de Kendimizi de Biz Yöneteceğiz.” Anlayışıyla yerelde iktidarda olan belediyemizin yüzlerce esnafa rağmen, yapmış oldukları sur diplerini boşaltma ve kamu hizmetine sunma çalışmalarını takdirle karşılamaktayız.

Ancak, kentimizin merkezi yerlerinde yapılan, yoğunluk arttırıcı, parsel bazındaki tadilatlar olumlu çalışmalara gölge düşürmektedir. Bu bağlamda yıllardır yapsatçıların iştahını kabartan OBİTAŞ Bloklarına asılan reklam panosu bizi kaygılanmaktadır. Çünkü mevcut – yeşil alanı yok eden yeni otopark ve trafik sorunlarına yol açan projede kamu yararı yoktur.

“Bu kent bize ait değil, Biz bu kente aitiz”, bu sahiplenme ve sorumluluk duygusu ile yoğunluk artırıcı bütün tadilatların takipçisi olacağımızı bir kez daha belirtir, Ülkemizin bütün illerinde olduğu gibi, yasal süreçlerle bu tür yapışmaların karşısında duracağımızı kamuoyunun bilgilerine sunarız. Kamuoyunun ve Basının yakından takip ettiği İstanbul Gök Kafes Binası, iskana açılmasına rağmen, Yargıtay’ca yıkım kararı alınmıştır. Aynı mantıkla yapılmaya çalışılan Park Oteli inşaatı durdurulmuştur.

Kamu yararı taşımayan, gelecekte büyük sorunlara neden olacak İmar uygulamasından vazgeçilmelidir. Daha kazma kürek vurulmamış bu projeye bu kenti yönetenler dur demelidir.

Diyarbakır’daki TMMOB Birimleri olarak imar uygulamalarına aykırı halk yararı taşımayan bu tür projelere karşı yasal sürecini başlatacağımız bilinmelidir. Tüm Diyarbakır Kamuoyunu duyarlı olmaya çağırıyoruz.30.12.2004

 

Saygılarımızla,

Mimarlar Odası Diyarbakır Şubesi, İnşaat Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi

Makine Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi ,Elektrik Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi, Jeoloji Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi ,Ziraat Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi , Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi , Şehir Plancıları Odası Diyarbakır Temsilciliği ,Çevre Mühendisleri Odası Diyarbakır Temsilciliği,Orman Mühendisleri Odası Diyarbakır Temsilciliği

 

BASINA VE KAMUOYUNA

2005

 

                04.01.2005 tarihinde Kayapınar Belediyesi Yapı Kontrol ekibi imara aykırı yapılan yapının mühürlenme işlemi sırasında saldırıya uğramıştır. Söz konusu yapı 15.08.2003 ve 11.03.2004 tarihlerinde ruhsat ve eklerine aykırı yapılmasından dolayı mühürlenmiştir. Yıkım işlemi; müteahhit tarafından yürütmeyi durdurma kararı nedeniyle gerçekleştirilememiştir. Yargı süreci devam ederken müteahhit ruhsata aykırı yeni ekler yapmıştır. Bunun üzerine Kayapınar Belediyesi Yapı Kontrol ekibi inşaatı mühürlemek üzere inşaat alanına girmiştir. Müteahhit ve adamları mühürleme işlemine engel olmuş ve Yapı Kontrol ekibine fiili saldırıda bulunmuştur.

                Saldırıya maruz kalan kişilerden biri Diyarbakır Mimarlar Odası Üyesi Murat ALÖKMEN‘dir. Diyarbakır‘daki TMMOB meslek topluluğu olarak saldırıyı aynı zamanda bize ve kamuoyuna yapılmış olarak kabul ediyor ve kınıyoruz.

                TMMOB birimleri olarak Kayapınar Belediyesinin bu olayda olduğu gibi imara aykırı uygulamalara karşı göstermiş olduğu hassasiyeti de destekliyoruz.

                Çünkü Kayapınar kentimizin en önemli gelişme alanıdır. Halen 2001 yılında yapılmış olan revizyon imar planı uygulanmaktadır. Geçmiş dönemlerde Yenişehir ve Bağlardaki yanlış imar uygulamaları sonucunda ortaya çıkan yapı yoğunluğu ve buna paralel yaşanan trafik ve yeşil alan sorunu tüm halkımızca bilinmektedir.

                Kentimizin plansız ve sağlıksız yapılaşmasına son verebilmesi anlamında; belediyemizin gösterdiği duyarlılıkta kamu yararı vardır.

                Sonuç olarak halkımızın en temel gereksinimi olan barınma hakkını rant aracı olarak gören ve kullanan çevrelere karşı yürütülecek en etkili yöntem Toplu Konut ve Sosyal Konut türü projelerin uygulanmasıdır.

                Meslek topluluğumuz; halkımızın aydınlatılmasından, kamuoyunun bilgilendirilmesine, yasadışı işlemlerin izlenmesinden, kamu adına denetlemesine kadar üstlendiği her sorumluluğu yerine getirme bilinci ve kararlılığındadır. Bu anlayış bağı ile belediyelerde çalışan arkadaşlarımızın yanında olduğumuzu onlara yapılan saldırıları tüm camiamıza yapılmış gibi değerlendiriyoruz.

                Bu nedenle kenti ve kentliyi esas almayan rantçı zihniyeti kınıyor ve tüm kamuoyunu duyarlılığa davet ediyoruz.

 

                Saygılarımızla...

 

İnşaat Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi, Mimarlar Odası Diyarbakır Şubesi Elektrik Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi , Makine Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi ,Harita Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi , Jeoloji Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi , Ziraat Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi , Şehir Plancıları Odası İl Temsilciliği , Çevre Mühendisleri İl Temsilciliği ,Orman Mühendisleri Odası İl Temsilciliği

 

 

5.YEREL YÖNETİMLER İLE OLAN İLİŞKİLER

 

2004 YILI BELEDİYELERE YAPILAN ZİYARETLER

 

 

Şubemiz Yönetim Kurulu Üyelerinin Belediyeler ile yapmış olduğu  görüşmeler haziran ayında da devam etti. Önceki dönemde imzalanan Mesleki Denetim ve Teknik İşbirliği Protokolünün devamlılığını sağlamak amacıyla yapılan bu görüşmeler ; 24 Haziran 2004 tarihinde Ergani İlçe Belediye Başkanı Nadir BİNGÖL ile ,23 Haziran 2004 ‘de ise Bismil İlçe Belediye Başkanı Şükran AYDIN ile gerçekleştirildi.

Şube Yönetiminden Fahrettin ÇALAN, Mehmet KOYUNCU, Dicle BARÇ ve Muzaffer KAÇAR’ ın katıldığı bu toplantılarda Mesleki Denetim ve Teknik İşbirliği Protokolünün yanı sıra ilçe sorunları da görüşüldü. Teknik anlamda dayanışmayı hedefleyen bu ziyaretlerimizde, JMO olarak  meslek alanımızı ilgilendiren her türlü konuda destek  vereceğimiz belirtildi. Yeni yerleşim alanları açısından riskli ilçeler olmaları nedeniyle,yeni yapılacak yapıların standartlara ve deprem mevzuatına uygun  olmasının önemi  vurgulandı.

Yönetmelik gereği zemin etütlerinin parsel bazında yapılması ve hazırlanan raporların mutlaka Belediye ve Oda tarafından incelenmesi gerektiği belirtildi.

Ergani ilçesinde halk arasında yoğun asbest kullanımına bağlı olarak oluşan sağlık problemleri nedeniyle, bu ilçemizde Eylül ayında “Tıbbi Jeoloji Konferans” düzenlemeyi düşündüğümüzü , ilçenin diğer sorunlarıyla ilgili olarak da “Ergani ve Sorunları” konulu bir panel  düzenlenebileceği  ifade edildi.

  Çimento fabrikasının, Ergani ilçe merkezinde olması nedeniyle bir çok sağlık probleminin yaşandığını, kamuoyunun dikkatini bu konuya çekilmesi  gerektiğini belirten Nadir BİNGÖL; tedbirlerin arttırılması için çalışmalar yapılmasını ya da fabrikanın taşınmasının gündeme getirilmesi gerektiğini vurguladı.

26 Temmuz ‘da Silvan  İlçe Belediye Başkanı Fikret KAYA ile yapılan görüşmede ise Mesleki Denetim ve Teknik İşbirliği Protokolünün imzalanması ile  ilçenin  I. Derece Deprem Bölgesi olması nedeniyle taşıdığı potansiyel riskler ve zemin etütlerinin önemi dile getirildi.

Diyarbakır ‘ın Alt Kademe belediyelerinden olan Bağlar Belediyesi Başkanı Yurdusev  ÖZSÖKMENLER  odamızı ziyaret etti. Bu  ziyaretinde; meslek alanımızla ilgili olarak bizden destek beklediklerini ,Belediye projelerinin hazırlama ve uygulama aşamalarında  sivil toplum örgütlerinden  daha duyarlı davranmaları  gerektiğini belirtti. Şube Başkanımız Fahrettin ÇALAN  özellikle sorunlu bir zemin yapısına sahip olan Bağlar Beldemizde parsel bazında yapılacak  zemin etütlerinin önemini vurgulayarak belediyenin bu konuda yapacağı çalışmalarda , şubemizin her türlü teknik desteği vereceğini  ifade etti.

 

DİYARBAKIR VALİLİĞİNE OKULLARIN ZEMİN ETÜDÜ İLE İLGİLİ ŞUBE GÖRÜŞLERİNİ BİLDİREN YAZI

                Bilindiği gibi il sınırlarımız içinde yapılan okulların zemin etütleri, odamızın koordinasyonu ile özel bürolara yaptırılmaktadır. Son dönemde Bayındırlık İl Müdürlüğü , Milli Eğitim Müdürlüğü ve Valilik bünyesindeki İhale Takip Komisyonundaki teknik elemanlar arasındaki farklı yaklaşımlar nedeniyle  bazı sıkıntılar yaşanmaktadır.

Şöyle ki:

1.       Okul projelerinin  ‘tip proje’ olması nedeniyle statik hesapları önceden belirli zemin gruplarına göre belirlenmekte  ve bu durum  zemin etüt raporları sonuçlarıyla çelişmektedir. Statik hesapların zemin etüt verilerine göre düzenlenmesi daha sağlıklı olacaktır.

2.    Kurumlar arasındaki farklı yaklaşımlar ,  zemin etütleri için hazırlanacak teknik şartname ile aşılabilir.

3.      Odanın yaptığı koordinasyon ve denetim formal niteliktedir. İşin daha sağlıklı takip edilebilmes için kurumlardan oluşturulacak   teknik ekip ile yerinde denetlenmelidir.

4.    Valilik bünyesinde  kurulan ihale takip komisyonuna, kurumlarda çalışan bir Jeoloji Mühendisinin de dahil edilmesinde yarar vardır.

5.      Rapor ücretlerinin ödemelerinde 4 – 5 aya varan gecikmeler yaşanmaktadır. Serbest çalışan bürocularımız bu gecikmeden dolayı oda yönetimini sorumlu tutmaktadırlar.

 

  Şube yönetimi olarak yapılan işin daha bilimsel ve mühendislik kriterlerine uygun yapılabilmesi için teknik şartnamenin hazırlanması gerektiğine inanıyor ve bu konuda üzerimize düşen her türlü  sorumluluğu almaya hazır olduğumuzu bildiririz.

Saygılarımla

 Fahrettin ÇALAN

    Şube Başkanı

 

 

 

DİCLE NEHRİ

 

Dicle Nehri ile ilgili Diyarbakır Şubenin 05.11.2004 tarihinde  Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na ilettiği görüşü aşağıda ki şekildedir.

Diyarbakır kentinin tarihi geçmişi, ortasından geçen Dicle Nehrinin kendisine kazandırdığı coğrafi güzelliğinden kaynaklanmaktadır. Ancak adına türküler söylenen, ağıtlar yakılan, şiirler yazılan Dicle Nehri, kentin gelişiminde unutulan, kirletilen, sahipsiz bırakılan bir konuma düşmüştür. Yapılacak bazı yasal teknik düzenlemelerle Dicle Nehrine sahip çıkmamız mümkündür.

Şöyleki;

01.07.1992 tarihinde kabul edilen 3830 sayılı Kıyı Kanunu, kıyı ve sahil şeritlerini, kamu yararına kullanımı ve esaslarını kapsar. Yasa gereğince deniz, göl ve nehirlerle kıyısı olan alanlarda kıyı çizgisi, kıyı kenar çizgisi, kıyı, sahil şeridi ve dar kıyı kavramlarının, gerekli görülen yerlerde belirlenerek kamu yararına değerlendirilmeleri istenmektedir.

                Bu bağlamda Diyarbakır kenti içi vazgeçilmez nitelikteki Dicle Nehri kıyılarının, yasada öngörülen hususlar çerçevesinde ele alınması ve kıyı çizgisi, kıyı kenar çizgisi ile sahil şeridinin saptanarak onaylanması gerekmektedir.

Kıyı kenar çizginin, Valiliklerce, kamu görevlilerinden oluşan bir komisyonca tespit edilir. Bu komisyon, Jeoloji Mühendisi Harita ve Kadastro Mühendisleri, Ziraat Mühendisleri, Mimar ve Şehir Plancıları, İnşaat Mühendislerinden oluşur.

Kıyı Kanunu uygulanmasına dair hazırlanmış olan yönetmelikte, söz konusu kavramlar ile bunların imar planlarında yapılaşmaya etkisi ayrıntılı bir şekilde açıklanmıştır. Uygulamada mücavir alan sınırları içerisinde belediyeler, bunun dışındaki alanlarda ise valilikler yetkili kılınmıştır.

Ancak ilgili yönetmeliğin ek listesinde, Dicle Nehri, ana kolunu Bismil ilçesi ile Türkiye- Suriye – Irak sınırı arasında kalan kesim olarak tanımlanmıştır. Oysa coğrafi olarak Maden Çayı ile Dibni Çayı’nın kavşak yeri olan Dicle Barajının mansabında kalan kesim “ Dicle Nehri ” olarak haritalarda yer almıştır ve kanımızca da bu şekilde tanımlanmalıdır.

Bu durumda ilk etapta ve ivedi olarak Diyarbakır ili mücavir alan sınırları içerisindeki kesim veya en azından belediye imar alanı içindeki Dicle vadisinin kıyı kenar çizgisi tespit edilmelidir. Buna göre belirlenecek olan sahil şeridinde, kentin geleceğine hem estetik bir boyut kazandırılmalı hem de yönetmeliğe uygun yapılanmaya en kısa zamanda zemin hazırlanmalıdır. Bu şekilde kıyı kirliliği olayı da cezai müeyyidelere bağlanacağından dolayı çözüme kavuşmuş olacaktır.

İlk etapta kıyı kenar çizgisinin yanı sıra On Gözlü Köprü ile Silvan Köprüsü arasında 10 km’lik kesiminde nehir ıslahı projelendirilerek ele alınmalı ve pilot alan seçilerek teknik ve finansman yönünden çözüm üretilmeli ve örnek alan olarak şekillendirilmelidir. Kralkızı, Dicle ve Devegeçidi Barajları ile  regüle edilmiş sular nedeniyle hidrolojisi ve pik debilerin belirlenmesinin daha kolay olabileceği düşünülmektedir. Dicle nehri yatağında halen işletilmekte olan çok sayıda kum – çakıl ocağı bulunmaktadır.

Yapılmış olan barajlar nedeniyle gelecekte bu ocaklardaki malzemenin yenilenmesi mümkün olmayacaktır. Bu nedenle terk edilen malzeme ocakları da dahil olmak üzere Dicle nehrinin Şavalyan köyünden itibaren ovaya açılan kesimlerinde yatak ve kıyı ıslahına yönelik planlama çalışmaları başlatılmalıdır. Bu şekilde tarımsal  yönden önemli oranlarda alüvyon arazilerinin kazandırılması da mümkün görülmektedir.

Diyarbakır’ ın karpuz ekim alanlarının gelişi güzel kum ocaklarına dönüşmesi ilimizle

özdeş bu ürünün yok olmasına sebep olmuştur. İl Özel idarenin ruhsat yetkisinde olan bu ocakların daha düzenli işletilmesi için uğraş verilmelidir.

 

 

 

 

 

AKARSULARIMIZIN "NEHİR" TANIMINA GİREN KESİMLERİNİ

BELİRTEN LİSTE

 

  1 -

Meriç Nehri                 :

Ana kolunun, topraklarımıza girdiği nokta ile Ege Denizi arasındaki kesimi.

  2 -

Sakarya Nehri             :

Sakarya Nehri ana kolunun, Gökçekaya Barajı ile Karadeniz arasındaki kesimi.

  3 -

Filyos Çayı                  :

Devrek ve Yenice Çayları kavşağı ile Karadeniz arasındaki kesimi.

  4 -

Kızılırmak Nehri          :

Kızılırmak Nehri ana kolunun, Delice Irmağı ile birleştiği nokta ile Karadeniz arasındaki kesimi.

  5 -

Yeşilırmak Nehri         :

Yeşilırmak-Kelkik Çayı kavşağı ile Karadeniz  arasındaki kesimi.

  6 -

Çoruh Nehri                :

Çoruh Nehri ana kolunun Oltu Çayı ile birleştiği  nokta ile Türkiye-Sovyetler Birliği sınırı arasındaki kesimi.

  7 -

Dicle Nehri                  :

a) Dicle Nehri ana kolunun Bismil İlçesi ile Türkiye-Suriye-Irak sınırı arasındaki kesimi.

b) Batman kolunun Serkan (Hizan) Deresi kavşağı ile Dicle Nehri ana kolu kavşağı arasındaki kesimi.

c) Botan kolunun Büyükdere (Hizan Deresi) kavşağı ile Dicle Nehri ana kolu kavşağı arasındaki kesimi.

  8 -

Fırat Nehri                   :

a) Ana kolun Keban Barajı ile Türkiye-Suriye sınırı  arasındaki kesimi.

b) Karasu kolunun Kemah İlçesi merkezi ile Keban  Barajı Gölü arasındaki kesimi.

c) Murat kolunun Muş‘un kuzeyindeki Karasu Deresi ile birleştiği nokta ile Keban Barajı Gölü arasındaki kesimi.

  9 -

Asi Nehri                     :

Antakya Şehri ile Akdeniz arasındaki kesimi

10 -

Ceyhan Nehri             :

Ceyhan Nehri ana kolunun Aksu Çayı ile birleştiği  nokta ile Akdeniz arasındaki kesimi.

11-

Seyhan Nehri              :

Zamantı (Yenice) ve Göksu Irmakları Kavşağı ile Akdeniz arasındaki kesimi.

12-

Göksu Nehri                :

Mut civarında, aynı adı taşıyan iki kolun (Göksu Çayları) birleşim noktasıyla Akdeniz arasındaki kesimi.

13 -

Manavgat Çayı          :

Oymapınar Barajı ile Akdeniz arasındaki kesimi.

14 -

Köprüçay                    :

DSİ Köprüçay regülatörü ile Akdeniz arasındaki kesimi.

15 -

Büyükmenderes Nehri                                      :

Büyükmenderes ana kolunun Çine Çayı ile birleştiği nokta ile Ege Denizi arasındaki kesimi.

16-

Simav Çayı                  :

Simav Çayı ana kolunun Apolyont Gölü ayağı ile birleştiği nokta ile Marmara Denizi arasındaki kesimi.

 

 

 

  

 

 

MARDİN BAYINDIRLIK ve İSKAN MÜDÜRLÜĞÜNE  TOPRAK KAYMASI İLE İLGİLİ ŞUBEMİZ TARAFINDAN BİLDİRİLEN GÖRÜŞ

17.03.2005

 

15.03.2005 tarih ve B.0.9.4 İLM.4.47.00.10/1037 sayılı Bayındırlık Müdürlüğü’nün yazısı üzerine Mardin İli Yenişehir Semti Ayunsice Mevkiinde toprak kaymasını incelemek üzere şubemiz adına Yrd.Doç.Dr.M.Şefik İMAMOĞLU, Muzaffer KAÇAR, Salih Cenk İNCE, O.Faruk KAYAOĞLU ve Şube Başkanımız Fahrettin ÇAĞDAŞ’tan oluşan teknik ekip 16.03.2005 tarihinde yerinde gözlem ve incelemelerde bulunarak , aşağıda  görüş ve önerilerinin bulunduğu raporu hazırlamış ve 17.03.2005 tarihinde Mardin Bayındırlık ve İskan Müdürlüğüne sunmuştur. 

 

TEKNİK HEYETİN GÖRÜŞ VE ÖNERİLERİ

 

1- İnceleme alanının üst kesimlerinde Midyat kireçtaşları olarak adlandırılan karstik boşluklu kireçtaşları, bu birimin altında kiltaşı, kumtaşı ve marn ardalanması şeklinde devam eden Germav Formasyonu yer almaktadır.

2- Etüt alanında %50-60 arasında bir topoğrafik eğim olduğu ve Germav Formasyonundaki tabakalanmanın  topoğrafik eğime paralel olduğu gözlenmiştir.

3- Midyat kireçtaşları ile alttaki geçirimsiz Germav Formasyonu kontağında gelişen kaynak birimin duraylılığını olumsuz yönde etkilemiştir.

4- Topoğrafik ve jeolojik faktörler söz konusu alanlarda bir kütle hareketine zemin hazırlamaktadır.

5- Germav Formasyonunun alt kesimlerinde, binalara yakın kesimde, yaklaşık oluşacak heyelanın topuk kısmında yapılanmadan dolayı alınan malzeme  şev eğimini artırarak kütle hareketini hızlandırmıştır. 

6- Germav Formasyonunun yüzeylendiği kesimde, topoğrafik eğimin fazla olduğu alanın yapılaşmaya açılması, ve yapılaşma sırasında buradan malzeme alınması ek bir yük getirmiştir.

7- Yerinde yapılan gözlemler sonucunda yamacın stabilitesini kaybederek bir kütle hareketinin  (heyelan) başlamasına neden olduğu belirlenmiştir.

8- Yamacın güneyinde yapılan 3 adet binanın kütle hareketi riski altında olduğu belirlenmiş olup bu binaların istinat duvarlarının son bir ayda 40 cm binaya yaklaştığı, istinat duvarı ile bina arasındaki betonun kabardığı (Oluşacak heyelanın olası topuk kısmı) ve yapıların büyük risk altında olduğu gözlenmiştir.

 

 

 

ÖNERİLER

1- Kütle hareketinin hızını artıracak yağışlar göz önünde bulundurularak tek katlı yapı ve risk altında bulunan binalar bir an önce tahliye edilmelidir.

2- İnceleme alanına yüzey sularının girişinin önlenmesi amacıyla üstteki kireçtaşı birimleriyle Germav Formasyonunun kontağı boyunca drenaj hendeği açılarak, suların açılan çatlaklara (aynalara) girişi önlenmelidir. Ayrıca Belediyenin bu alandan geçen su hatlarında doğabilecek sızıntıya karşı yeri değiştirilmelidir. 

3- Yamacın üst kısımlarından başlayarak aşağıya doğru sekileme işlemi yapılarak yamacın eğimi düşürülmelidir.

4- Kütle hareketinin bulunduğu alanda malzeme alımı durdurulmalı ve aşırı şev eğimi yaratılan ana yola paralel alana süreç içinde malzeme doldurularak topuk yüklemesi yapılmalıdır.

5- Heyelanın kayma yüzeyini belirlemek amacıyla binaların bulunduğu alanda heyelan etüdü temel sondaj çalışması yapılarak detay bir heyelan analizi yapılmalıdır.

6- Böylesi riskli alanların yapılaşmaya kapatılarak yeşil alan olarak değerlendirilerek, kütle duraylılığı sağlanmalıdır.

7- Söz konusu alan, daha ileri mühendislik uygulamaları kapsamında olan jeosentetiklerle  desteklenmelidir.

 

 

 

 

 

6.MALİ RAPORLAR

DİYARBAKIR ŞUBE 2004 YILI GELİR-GİDER TABLOSU

 

GELİR KALEMİ

MİKTARI

Üye Kayıt ve Ödenti Gelirleri

2.108,00

Üye Kayıt Gelirleri

317,00

Üye Ödentileri

1.791,00

Cari Yıl Ödentileri

1.751,00

Geçmiş Yıllar Ödentileri

40,00

Geçici Üye Kayıt Ödentileri

0,00

Belge ve Hizmet Karşılığı Gelirler

25.535,00

Kurs,Seminer,Sempozyum Gelirleri

650,00

Rapor Onay Gelirleri

22.205,00

Büro Kayıt Geliri

1.500,00

Büro Tescil Yenileme Geliri

1.180,00

Sicil Durum Belgesi Gelirleri

0,00

Diğer Belge Karşılığı Gelirler

0,00

Yayın Satış Gelirleri

458,25

Süreli Yayın Gelirleri

0,00

Kitap Satış Gelirleri

458,25

Diğer Gelirler

2.135,00

Kira Gelirleri

0,00

Malzeme Satış Gelirleri

185,00

Diğer Gelirler

1.950,00

temsilciliklerden gelen gelir

13.258,89

TOPLAM

43.495,14

 

 

 

 

 

 

GİDER KALEMİ                                                                            MİKTARI

Personel Giderleri

5.789,50

Esas Ücretler

5.789,50

İkramiye

0,00

Sosyal yardımlar

0,00

Fazla Çalışma  Ücretleri

0,00

SSK ve İşsizlik sigortası işveren Hissesi

0,00

Tazminatlar

0,00

Dışarıdan Sağlanan Fayda ve Hizmetler

8.337,36

PTT, Kargo, Haberleşme Gideri

3.515,03

Aydınlatma, Isıtma ve Su Gideri

1.910,07

Bakım, Onarım - Aidat Giderleri

666,05

Danışmanlık Giderleri(muhasebe-avukatlık)

132,21

Telif Hakları Giderleri

0,00

Bilirkişilik, İnceleme Komisyonu Giderleri

687,00

Diğer Hizmet Karşılığı Giderler

1.427,00

Çeşitli Giderler

4.849,54

Kira Giderleri

0,00

Yolluk ve Seyahat Giderleri

511,47

Temsil Ağırlama Giderleri

25,00

İlan Giderleri

0,00

Mahkeme, Noter Giderleri

17,91

Sigorta Giderleri ( Demirbaş Giderleri)

2.244,54

Gecikme Zamları ve Para Cezaları

87,95

Bağış ve Yardımlar

300,00

Gider Kaydedilen Demirbaşlar

40,00

Banka Giderleri

0,00

Diğer Çeşitli Giderler

1.622,67

Amaca Yönelik Giderler

11.701,84

Kongre, Sempozyum, Seminer, Konferans Giderleri

5.432,03

Eğitim ve Kurs Giderleri

0,00

Genel Kurul Giderleri ( Danışma Kurulu )

5.944,61

Bölgelerarası Toplantı Gideri

0,00

Kongre,Sempozyum Seyahat ve Yolluk Giderleri

0,00

Kongre,Sempozyum Temsil Ağırlama Giderleri

0,00

Mesleki Faaliyet ve Tanıtım Giderleri

224,00

Lokal ve Sosyal Tesis Giderleri

101,20

Büro Giderleri

4.755,08

Bilgisayar Malzemesi ve Kırtasiye

2.437,20

Büro Mal. Tamir – Bakım Giderleri

333,00

Temizlik Malzemesi Giderleri

1.089,21

Gazete, Dergi, ve Kitap Alım  Giderleri

895,67

Yayın Giderleri

144,00

Bülten Dergi Basım Giderleri

0,00

Kitap Basım Giderleri

144,00

Vergi, Resim ve Harçlar

985,62

Emlak Vergisi

0,00

Diğer Vergi Resim ve Harçlar

985,62

DİĞ.ÖRGÜTLERLE ORTAK ETKİNLİKLER VE İKK GİDERLERİ

383,26

Diğ.Örgütlerle Ortak Etkinlik Giderleri

0,00

TMMOB İl Koordinasyon Kurulu Giderleri

383,26

TMMOB Ödemeleri

0,00

Birlik Hissesi

0,00

Olağanüstü Yardımlar

0,00

Gayrimenkul – Demirbaş Alımları

849,89

Gayrimenkul Alımları

0,00

demirbaş Alımları

849,89

Dökümantasyon Giderleri

0,00

toplam

37.796,09

 

 

 

 

 

 

 

 

DİYARBAKIR ŞUBE 2005 YILI GELİR-GİDER TABLOSU

 

GELİR KALEMİ

MİKTARI

Üye Kayıt ve Ödenti Gelirleri

2.362,70

Üye Kayıt Gelirleri

646,00

Üye Ödentileri

1.716,70

Cari Yıl Ödentileri

1.431,00

Geçmiş Yıllar Ödentileri

285,70

Geçici Üye Kayıt Ödentileri

0,00

Belge ve Hizmet Karşılığı Gelirler

28.975,00

Kurs,Seminer,Sempozyum Gelirleri

790,00

Rapor Onay Gelirleri

22.960,00

Büro Kayıt Geliri

175,00

Büro Tescil Yenileme Geliri

3.000,00

Sicil Durum Belgesi Gelirleri

1.650,00

Diğer Belge Karşılığı Gelirler

400,00

Yayın Satış Gelirleri

409,50

Süreli Yayın Gelirleri

18,00

Kitap Satış Gelirleri

391,50

Diğer Gelirler

8.448,06

Kira Gelirleri

0,00

Malzeme Satış Gelirleri

226,00

Diğer Gelirler

8.222,06

temsilciliklerden gelen gelir

12.332,00

TOPLAM

52.527,26

 

 

GİDER KALEMİ                                                                            MİKTARI

Personel Giderleri

13.560,81

Esas Ücretler

8.858,70

İkramiye

712,00

Sosyal yardımlar

0,00

Fazla Çalışma  Ücretleri

0,00

SSK ve İşsizlik sigortası işveren Hissesi

3.990,11

Tazminatlar

0,00

Dışarıdan Sağlanan Fayda ve Hizmetler

8.612,60

PTT, Kargo, Haberleşme Gideri

4.073,82

Aydınlatma, Isıtma ve Su Gideri

1.709,87

Bakım, Onarım - Aidat Giderleri

545,91

Danışmanlık Giderleri(muhasebe-avukatlık)

180,00

Telif Hakları Giderleri

0,00

Bilirkişilik, İnceleme Komisyonu Giderleri

1.103,00

Diğer Hizmet Karşılığı Giderler

1.000,00

Çeşitli Giderler

5.571,53

Kira Giderleri

0,00

Yolluk ve Seyahat Giderleri

789,00

Temsil Ağırlama Giderleri

3.303,60

İlan Giderleri

0,00

Mahkeme, Noter Giderleri

78,68

Sigorta Giderleri ( Demirbaş Giderleri)

0,00

Gecikme Zamları ve Para Cezaları

0,00

Bağış ve Yardımlar

135,00

Gider Kaydedilen Demirbaşlar

0,00

Banka Giderleri

15,75

Diğer Çeşitli Giderler

1.249,50

Amaca Yönelik Giderler

8.623,66

Kongre, Sempozyum, Seminer, Konferans Giderleri

1.333,48

Eğitim ve Kurs Giderleri

1.499,75

Genel Kurul Giderleri ( Danışma Kurulu )

1.351,13

Bölgelerarası Toplantı Gideri

0,00

Kongre,Sempozyum Seyahat ve Yolluk Giderleri

300,00

Kongre,Sempozyum Temsil Ağırlama Giderleri

0,00

Mesleki Faaliyet ve Tanıtım Giderleri

3.112,80

Lokal ve Sosyal Tesis Giderleri

1.026,50

Büro Giderleri

7.210,15

Bilgisayar Malzemesi ve Kırtasiye

1.829,46

Büro Mal. Tamir – Bakım Giderleri

2.895,60

Temizlik Malzemesi Giderleri

1.466,59

Gazete, Dergi, ve Kitap Alım  Giderleri

1.018,50

Yayın Giderleri

0,00

Bülten Dergi Basım Giderleri

0,00

Kitap Basım Giderleri

0,00

Vergi, Resim ve Harçlar

1.171,51

Emlak Vergisi

0,00

Diğer Vergi Resim ve Harçlar

1.171,51

DİĞ.ÖRGÜTLERLE ORTAK ETKİNLİKLER VE İKK GİDERLERİ

1.032,39

Diğ.Örgütlerle Ortak Etkinlik Giderleri

0,00

TMMOB İl Koordinasyon Kurulu Giderleri

1.032,39

TMMOB Ödemeleri

0,00

Birlik Hissesi

0,00

Olağanüstü Yardımlar

0,00

Gayrimenkul – Demirbaş Alımları

4.800,47

Gayrimenkul Alımları

0,00

demirbaş Alımları

4.580,47

Dökümantasyon Giderleri

220,00

toplam

50.583,12

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Okunma Sayısı: 3156
Fotoğraf Galerisi
En Çok Okunanlar
TMMOB
Jeoloji Mühendisleri Odası