TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
TMMOB JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI 4. DÖNEM ÇALIŞMA RAPORU

 

TMMOB

JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI DİYARBAKIR ŞUBESİ

 

IV. DÖNEM ÇALIŞMA RAPORU

2006 - 2007

 

 

ŞUBE YÖNETİM KURULU ÜYELERİ

 

BAŞKAN                            M.Şefik İMAMOĞLU

II. BAŞKAN                       Şefik YAŞAR

YAZMAN ÜYE                    Aziz KAPLAN (23.10.2007 tarihine kadar)

                                         Dicle BARÇ (23.10.2007 tarihinden sonra)

SAYMAN ÜYE                     Aydın DOĞRU (11.04.2006 tarihine kadar)

                                         Hanifi GÜRLER(11.04.2006 tarihinden sonra)

MESLEKİ UYGULAMALAR   Hanifi GÜRLER (11.04.2006 tarihine kadar)

ÜYESİ                                Salih Cenk İNCE (11.04.2006 - 24.01.2007 )

                                          Dicle BARÇ (24.01.2007 - 23.10.2007)

YAYIN ÜYESİ                     Murat EMİNOĞLU

SOSYAL İLİŞKİLER ÜYESİ  Sevgi ÖNEN

İL TEMSİLCİLİKLERİMİZ

ADIYAMAN   Osman ÖZDEMİR

BATMAN       Ahmet ALTUNÇ

BİNGÖL        Zeki Erdem BURTANKOÇİ

MARDİN       Hatip ŞİMDİ

MUŞ             Mazhar ALTUNDERE

SİİRT          Özlem TÜRKOĞLU

ŞANLIURFA Ali DOĞANOĞLU

TUNCELİ     Murat AKDENİZ

VAN            Yakup Altan ÖZTÜRK

ÇALIŞANLARIMIZ

Büro Teknik Personeli Zehra Özgür CENGİZ

Büro Sekreteri Mehtap ARSLAN

SUNUŞ

4. Olağan Genel Kurul sonucu göreve başlayan Yönetim Kurulumuzun ortak hedefi, demokratik anlayıştan uzaklaşmamak, üretime birlikte katılmak ve örgütsel yapımızı daha kurumsal bir hale getirmek olmuştur. Üyelerimizle yapılan toplantılarda ortaya konan her sorun çalışmalarımızın şekillenmesine ışık tutmuş ve bu çerçevede faaliyetlerimiz şekillenmiştir. Görev süremiz ülke tarihinin en derin ekonomik ve sosyal olumsuzluklarının yaşandığı ve halen artarak devam ettiği bir sürece denk gelmiştir. Son 30 yıldır bölgemizde yaşanan çatışma ve belirsizlik ortamı, Bölgede ekonomik, sosyal ve siyasi anlamda çok büyük problemler yaşanmasına neden olmuştur. Karşımıza sosyal patlamalar ve istenmeyen olaylar çıkmakta, bölgede yatırım yapılmaması ve istihdam alanlarının oluşturulmaması buna ivme kazandırmaktadır. Mevcut Kürt sorununa demokratik ve barışçıl anlayış ile yaklaşan tüm platformlara, hukuk kuralları çerçevesinde TMMOB‘nin diğer bileşenleriyle birlikte katkı sunulmuştur.

Şubemiz madenlerimizin korunması ve ekonomiye kazandırılması yönündeki çalışmalar ve eylemleri ile ön planda dururken, aynı zamanda çevrenin ve doğal hayatın korunması çabalarına da her zaman destek olmuştur. Gerek bölgemizde gerek diğer illerimizde meydana gelen sel ve deprem gibi doğal afetler sonucunda ortaya koyduğumuz görüş ve önerilerimiz, kamuoyu ile paylaşılmış ve basın açıklamalarında bulunarak toplumsal sorumluluğumuz yerine getirilmiştir. Türkiye‘de en önemli sorunlardan biri olan altyapı eksiklikleri ne yazık ki bugüne kadar tam olarak giderilememiş, merkezi ve yerel yönetimler tarafından yapılan çalışmalar yetersiz kalmıştır. Plansız ve düzensiz kentleşme, tarım arazileri üzerine yerleşim planlarının uygulanması, orman alanlarının yok edilmesi, dere yataklarına ve kıyılarımıza bilinçsizce yapılan müdahaleler sonucunda, ülkemizde yağışlar maalesef can, mal ve toprak kayıplarına neden olan sel felaketlerine dönüşmektedir.

Dere yataklarında ve etki alanında yapılaşmaya izin verilmesi yer seçiminin bir kez daha önemini ortaya çıkarmıştır. Ayrıca dere yataklarına bilinçsiz müdahale, projesiz yol geçişleri (menfezler) inşa edilmesi de suyun geçişini engelleyerek bent görevi görmesine neden olmaktadır. Sonuç olarak; tarım arazileri, dere yatakları, orman alanları ve kıyılarımıza bilinçsizce yapılan müdahalelerden vazgeçilmeli, ülkemizde uzun vadede altyapı projelerine önem ve öncelik verilmelidir. Bu noktada, sağlıklı altyapı politikaları geliştirilerek, akılcı yatırımlarla bir an önce uygulanmalıdır. Bu konuda meslek odalarının ve konunun uzmanlarının bilgi ve birikimine mutlaka başvurulmalıdır. Üyelerimizin mesleki eğitimlerini günün gelişen koşullarına paralel olarak arttırma yönünde kurs ve seminerler düzenlenmiştir. Yine örgütsel yapı içerisinde görev almaları ve oda faaliyetlerine katılım sağlamaları amacıyla temsilciler, meslek büroları ve üye toplantıları gerçekleştirilmiştir.

Mayıs 2007 tarihinde çok geniş bir katılım ile Esen Arpat Doğu Anadolu Fay Zonu Sempozyumunu gerçekleştirilmiştir. Bölgemizde büyük depremler oluşturan DAF‘a dikkatleri çekerek, rant ve kara dayalı plansız, bilimden uzak çarpık kentleşme ve yer seçimi politikalarının gözden geçirilmesini sağlamaya çalıştık. Genel Merkezimizin büyük uğraşlar sonucu çıkardığı yönetmelik ve genelgeleri, Belediyeler ve Valilikler ile paylaştık. Oldukça pahalı ve acı deneyimlerden sonra imar alanında yaşanan mevzuat boşluklarına, birlikte çözüm bulmak, mesleki denetimlerin yapılmasını sağlayarak daha mükemmeliyete kavuşma gayreti içinde olduk.

Küresel ısınmanın ülke ve dünya gündeminde olduğu bu günlerde, Bölgemizde su sıkıntısı yaşanmaması için açılan her su kuyusunun DSİ‘den alınan ruhsat akabinde oda onayından geçirilmesi için büyük çaba sarf ettik. Oda onaylı YAS raporları sayesinde su kaynaklarımızın daha kontrollü bir şekilde kullanılması mümkün olmuştur. Gerek etkinliklerimiz gerekse diğer çalışmalarımıza çeşitli düzeylerde katkı koyan tüm üyelerimize ve çalışma dönemimiz boyunca İKK kapsamındaki örgütsel çalışmalarımızda birliktelik sağladığımız TMMOB‘a bağlı odalar ve şubelerine teşekkür ediyoruz. Hedeflerimize ulaşmada,birlikte çalışma mutluluğunu yakaladığımız İl Temsilcilerimiz ve oda çalışanlarımıza teşekkürü bir borç biliriz. Yeni Yönetim Kuruluna örgütsel yapımızı daha ileriye ve kurumsal bir yapıya kavuşturma yolunda başarılar diliyor, saygılar sunuyoruz.

 

Şube Yönetim Kurulu

 

02.04.2006 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazası sonucu kaybettiğimiz Yönetim Kurulu Üyemiz

Aydın DOĞRU‘yu

saygıyla anıyoruz...

 

V. DÖNEM OLAĞAN GENEL KURULU GÜNDEMİ

 

1. Açılış ve Başkanlık Divanı Seçimi

2. Saygı Duruşu

3. Açılış Konuşmaları

4. Şube Çalışma ,Mali Raporların Okunması ve Değerlendirilmesi

5. Şubenin Yeni Dönem Yıllık Bütçesinin Görüşülmesi ve Değerlendirilmesi

6. Şube Yönetim Kurulu ve Delegelerinin Asil ve Yedek Adaylarının Belirlenmesi

7. Seçimler

ETKİNLİKLERİMİZ

JMO DİYARBAKIR ŞUBESİ IV. DÖNEM ŞUBE OLAĞAN GENEL KURULU

( 4 Şubat 2006 )

IV. DÖNEM Diyarbakır Şube Olağan Genel Kurulu çoğunluk aranmaksızın 4 Şubat 2006 tarihinde gerçekleştirildi. Açılış -Divan Seçimlerinin ardından, vefat eden meslektaşlarımız ile demokrasi ve bilim emekçileri için saygı duruşunda bulunuldu. Açılış konuşmasını III.Dönem Şube Başkanı Fahrettin ÇAĞDAŞ yaptı;

" TMMOB ve bağlı meslek odaları özel yasayla kurulan ve anayasanın 135. maddesince kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olarak tanımlanan, mesleki demokratik kitle örgütleridir. Bu örgütlerin yasa ve yönetmeliklerde belirtilen amaçları iki başlık altında toplanmıştır. Birincisi : Meslek ve üyelere ilişkin amaçlar ;mesleğin Tanıtılması,Yasa ve Yönetmeliklerde Yer Alması, Mesleki Eğitim, Mesleki Uygulamaların Denetimi , Örgütlenme ve Etkinlik . İkincisi : Kamu (Toplum) ve Ülke Yararına Hedefler‘dir.

Mesleğin ülke ve toplum yararına uygulanması, toplumun mesleki konularda aydınlatılması, ülke kaynaklarının bulunması, korunması ve işletilmesinde kamu yararının gözetilmesine yönelik çalışmaları kapsar. Mesleğimizin ve meslektaşlarımızın sorunlarının, yaşadığımız ülkenin ekonomik sosyal politikalarının bir sonucu olduğunu düşünmekteyiz. Meslek örgütü olarak kendi meslek alanımızla ilgili sorunlarla yoğunlaşırken, toplumsal üretim sürecinde ortaya çıkan ve meslek alanlarımızı ilgilendiren tüm sorunlar odalarımızın yani yönetim kurullarının çalışma programlarının maddeleri arasında yerini alır.

Örnek vermek gerekirse: işsizlik meslek alanımızın önemli sorunlarından biridir. İşsizliği derinleştiren GATS ve temel nedeni olan ekonomik politikalar uğraş konularımız arasında öncelik teşkil eder.

Odaların Yönetim kurulları yaşadıkları dünyanın, toplumsal sorunları ve demokratikleşme sürecine ilişkin kurumsal sorumlulukları vardır. Ülkemiz ve toplumumuza karşı olan aydın sorumluluğumuz yönetsel yani kurumsal sorumluluğumuzu pekiştirir.

Meslek örgütleri yönetimleri olarak tüm bu gerçekleri ifade ederken bazen eleştiriler alıyoruz. Niye siyaset yapıyorsunuz diye..

Değerli Konuklar, Değerli Meslektaşlar, Siyaset, en genel tanımıyla nasıl üretileceği ve üretimden kimlerin ne kadar pay alacağına ilişkin bir mücadeleyi ifade eder. Yani siyaset iş, aş, barınma, eğitim, sağlık, ulaşım vb. sorunları belirleyen bir süreçtir. Dar anlamıyla siyaset iktidar mücadelesidir. Ülkemizde iktidar mücadelesini yürüten temel örgüt, siyasi partilerdir.

Bu çerçevede meslek örgütlerinin doğrudan bir siyasal örgüt olmasının nesnel temeli bulunmuyor. Ancak meslek örgütleri, üyelerin üretim sürecindeki konumları ve dünya görüşlerindeki farklılıkları nedeniyle siyasal sürecin kaçınılmaz olarak yansıdığı bir alandır odalar. Yani toplumsal yaşam odalara yansıyor.

12 Eylül 1980 Askeri Darbesinden sonra mühendislerin kendi meslek odalarından uzaklaştırılması için kamuda çalışanların üye zorunluluğu ortadan kaldırılmış.YÖK Cenderesiyle kuşatılan öğrenciler baskı ve propagandayla her türlü toplumsal örgütlenmeye kuşkuyla bakıyor. Öğretim üyelerinin çoğu kariyer kaygısıyla suskun kalıyor. Kimileri de bu süreci meşru görüp, dersten başka amacı olmayan ezberci, sorgulamayan, eleştirmeyen toplumsal sorumluluk taşımayan bencil düşün dünyası sığ, itaatkâr dogmatik nesiller üretiyor.

Yunanlı düşünür Perikles 2500 yıl önce "Devlet İşlerine (Siyasete) karışmayanlara, kendi işi gücü ile uğraşan sessiz bir yurttaş değil hiçbir işe yaramayan biri gözü ile bakıyoruz" diyor. İnsanların, meslek örgütlerinin siyasetle ilgilenmemesi gerektiğini söylemenin tam da kendisi siyasal bir tavırdır. Bu tavır yaşamla ilgilenme, çocuklarının nasıl bir dünyada ve ülkede yaşayacağını düşünme, dahası hiç düşünme sadece itaat et denmek isteniyor.

Şube Yönetim Kurulumuz bu dönemde de emek, barış ve demokrasi mücadelesinde üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmiş. Bölge demokrasi bileşenleriyle beraber olmuştur. Önümüzdeki süreçler de bu rolünü etkin bir şekilde oynamalıdır." Açıklamalarında bulundu ve ayrıca 4. Genel Kurulumuza katılım ve katkılarından dolayı üyelerimize ve misafirlerimize teşekkür etti.

Genel Kurula üyelerimizin yanı sıra Ergani Belediye Başkanı Nadir BİNGÖL, Elektrik Mühendisleri Odası Diyarbakır Şube Başkanı Tarık ÖDEN ve Harita Mühendisleri Odası Şube Başkanı Talip KIRAN katıldı. EMO Şube Başkanı bir konuşma yaparak Kurulumuzu onurlandırdı. Şube Yazmanı Salih Cenk İNCE yaptığı konuşmanın ardından 2005 ve 2006 yıllarına ait faaliyet raporu ile ilgili bilgiler verdi. Sayman Üye Muzaffer KAÇAR‘ın mali rapor hakkında bilgi vermesinin ardından oybirliğiyle ibraz edildi. Gündemde belirlenen maddelerin gerçekleştirilmesinin ardından, Şubat 2006 tarihinde Şube seçimleri oy kullanma işlemlerinden sonra son buldu.

Seçim sonuçlarının 8 Şubat 2006 tarihinde kesinleşmesinden sonra yine aynı tarihte gerçekleştirilen toplantı ve yeni dönem yönetim kurulu kararı ile görev dağılımı yapıldı. Şube Başkanlığına Yrd.Doç.Dr. M. Şefik İMAMOĞLU seçildi. Şube II.Başkanı Şefik YAŞAR, Şube Sekreteri (Yazman Üye) Aziz KAPLAN, Şube Saymanı Aydın DOĞRU, Mesleki Uygulamalar Üyesi Hanifi GÜRLER , Sosyal İlişkiler Üyesi Sevgi ÖNEN , Yayın Üyesi Murat EMİNOĞLU olarak seçildi.

IV. DÖNEM ŞUBE ÇALIŞMA PROGRAMI

(2006 - 2007)

ŞUBE Yönetim Kurulumuz, Odamızın ilkelerine uygun olarak, şubemizin geçmiş dönemlerde de benimsediği demokratik bir toplum, demokratik bir Türkiye ve yaşanabilir bir dünya için demokratik, katılımcı yöntemleri benimseyen, mesleki sorunları sosyo-ekonomik sorunların bir yansıması olarak ele alıp sahip çıkan, irdeleyen ve çözümler üretebilme adına görev alan bir misyon üstlenecektir.

Bu siyasal ve sosyal hedeflerle, demokratik anlayışın uygulanabilirliği şubemizde kendi biçimiyle yaşama geçirilecektir. Örgütlü yapısı ile aynı zamanda sivil toplum kuruluşu olan, dolayısı ile son yıllarda yaşanan depremlerden sonra, korkuların giderilmesi, bilinçlendirme ve bilgilendirme adına çeşitli etkinlikler düzenlenecektir. Bu etkinlikler daha önceki dönemde yapılan "Deprem ve Kentleşme Konferanslar Serisi"nin devamı şeklinde olacaktır. Bu kapsamda görevde bulunacağımız 2 yılık süreçte Van, Mardin, Siirt ve Şırnak‘ta 2006 yılının Ekim ayında bir dizi etkinlik düzenlenecektir. Diyarbakır‘da 2007 yılının Nisan-Mayıs aylarında kesin tarihinin daha sonra belirleneceği DAF Çalıştayının yapılması için girişimlerde bulunacaktır.

Ülkemizin sosyo-ekonomik yapısıyla ilintili olarak gelişen, meslektaşlarımızın yaşadığı sorunlara yönelik, il temsilcilikleri, kurum ve kuruluşlarda çalışan üyelerimiz ziyaret edilecek ve şubemize bağlı olarak faaliyet gösteren bürolarda çalışan tüm üyelerimizle, çalışmaların iyileştirilmesine yönelik toplantılar yapılacaktır. Bu toplantılar sonucu oluşan talepler ve öneriler yönetim kurulu gündemine taşınarak, konuya yönelik strateji ve çözümler üretilecektir. Yine aynı amaçla şube danışma kurulları düzenlenecektir.

Mardin, Şırnak, Hakkari ve Bitlis illerinde, faal olmayan il temsilcilikleri aktif hale getirilecektir. 2006-2007 dönemi içerisinde, kurumlarda, özel sektörde çalışan ve işsiz meslektaşlarımıza yönelik, ülkemiz ve bölgemizin jeolojik özellikleri ile ilgili bir dizi bilimsel etkinlik düzenlenecektir. Çok katlı yapılaşmayla, hızlı olduğu kadar çarpık bir kentleşmeye de yön verdiği göz önüne alınırsa, yapıların inşa edildiği zemin özelliklerini belirlemenin ve buna uygun inşaat yapılmasının önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır.

Bu amaçla mesleki açıdan üyelerimizin daha donanımlı, daha bilimsel ve mesleki etikle hareket edebilmeleri yönünde jeoteknik uygulamalar başta olmak üzere, Mayıs 2006‘da bir hizmetiçi eğitim semineri ile planlaması sonradan belirlenecek olan teknik geziler düzenlenecektir.

Jeoteknik seminerleri, zemin etüt raporları hazırlanırken, zemin ve kaya özelliklerinin belirlenmesine yönelik yerinde ve laboratuarda yapılan deneyler, zeminin özellikleriyle taşıma gücünün hesaplanması, konsolidasyon, şişme-oturma, sıvılaşma konularında, zemin yapı ilişkisinin irdelenmesi ve bilimsel yöntemlerin uygulanması gibi konuları içerecektir. Mesleki uygulama alanlarımızdan biri olan Jeoteknik etütlerde Jeoloji Mühendislerinin rolü ve önemi konusunda bilgilendirmek üzere yöredeki Belediye Başkanları ziyaret edilecek yasa ve yönetmelikleri içeren birer dosya sunulacaktır.

Diyarbakır‘da mermer arama ve üretiminde Jeoloji Mühendisinin rolü, önemi ve bu konudaki sektörel sorunlar konulu bir seminer düzenlenecektir. Ayrıca Kasım 2006 ayı içinde bölgede yeraltısuyunun uygun kullanılması yönünde hidrojeolojik etüt, yeraltısuları arama ve işletmeciliği ve sondaj tekniği konulu bir seminer düzenlenecektir.

Ocak-Şubat 2007 ayları içinde hizmetiçi eğitim kapsamında bilgisayar ve teknolojilerin hızlı bir şekilde ilerlemesi ve mesleki alanlarda gittikçe artan önemi ile mesleki uygulamalarda çağı yakalamayı hedef edinerek meslek alanlarını ilgilendiren konularda Coreldraw, Freehand ve Surfer gibi programları içeren kurslar düzenlenecektir.

Bölgemizde korunmaları gereken önemli jeolojik yapı alanları tespit edilecek ve bunların jeolojik sit alanı olarak ilan edilmesi için, ilgili yerlere müracaat edilerek girişimler başlatılacak, konuya hakim merci ve kuruluşlarla ortak bir çalışma platformu oluşturulacaktır.

Yönetim Kurulunda belirlenen ve çalışma programına alınan bu hedeflere ulaşmak, gerekli komisyonları kurmak, siyasal gelişmelere bağlı olarak Diyarbakır Demokrasi Platformundaki yerimizin sürekliliğini devam ettirmek, TMMOB ve Yerel Gündem 21 ile koordineli çalışmalara katılmak ve duyarlılığımızı sürdürmek hedeflerimiz arasında yer almaktadır.

Üyelerle tanışma, dayanışma ve birlik sağlamaya yönelik yapılan jeoloji gecelerinin gelenekselleşmesi için Aralık aylarında Diyarbakır‘da Jeoloji Gecesi düzenlenecektir.

YÖNETİM KURULU

2006 YILINA AİT ŞUBE FAALİYETLERİ

HASANKEYF‘İ YAŞATMA SEMPOZYUMU

18-19 Şubat 2006 tarihlerinde aralarında Şubemizin de yer aldığı TMMOB Birimleri ile Sivil Toplum Kuruluşlarının katıldığı Hasankeyf‘i Yaşatma Sempozyumu Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Konferans salonunda gerçekleştirildi. Sempozyuma Şube Yönetim Kurulu Üyelerinin yanı sıra birçok üyemiz katıldı.

18 Şubat tarihinde,oturum başkanlığını TMMOB İKK Sekreteri Fahrettin ÇAĞDAŞ‘ın yaptığı "Hasankeyf ve Ilısu Barajı: Çevre,Enerji ve İnsan Bağlamında" konulu oturuma Jeoloji Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi‘nden Tahir ÖNGÖR katıldı.Ayrıca Dicle Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı‘ndan Yrd. Doç. Dr. Ali CEYLAN, Doğa Derneği / Atlas Dergisi‘nden Nurettin ÖZBAĞDATLI ve Elektrik Mühendisleri Odası Diyarbakır Şube Başkanı Nedim TÜZÜN birer sunum yaptı.

Odamız, Dünya Kültür Mirası‘na aday bir kent konumunda bulunan Hasankeyf gibi tarihi bir dokunun yüzyıl içinde ekonomik ömrünü tüketeceği bir baraj nedeniyle feda edilemeyeceği görüşündedir. Hasankeyf , özellikle yörenin jeolojik konumundan dolayı, bir kısmı kalker bankları içine oyularak , bir kısmı da inşa edilerek yapılmış bir kent konumundadır. Bu özelliğinden dolayı, bulunduğu yerden başka bir yere taşınması da imkansızdır . Bu nedenle Jeoloji Mühendisleri Odası olarak, Dünya Kültür Mirası içinde yer almaya değer Hasankeyf‘in baraj sularının altında yok olmaya terk edilmemesi ve bunu kamuoyuyla paylaşmak adına bu sempozyumu gerçekleşti.

TEKNİK RAPOR

ILISU BARAJI KUSURLU BİR PROJEDİR

Tahir ÖNGÜR

Jeoloji Yüksek Mühendisi

Hasankeyf ile birlikte yüze yakın küçük yerleşimi, sayısız tarihsel anıtı ve 60 kadar höyüğü sular altında bırakacak, 15.304 kişiyi doğrudan ve 39.438 kişiyi dolaylı etkileyerek yerlerinden edecek, şimdilik 1,200 milyar ??ya mal olacağı söylenen Ilısu Barajı görünür kusurlarıyla ciddi birbiçimde tartışılması gereken bir girişim.

1991 yılında başlatılan GAP‘nin bir parçası olan Ilısu Barajı çalışmalarına daha 1954 yılında Dicle‘nin 550 kotunun altındaki bölümü incelenerek başlanmıştır. 1971 yılında EİEİ (Elektrik İşleri Etüd İdaresi) tarafından bir "Dicle Irmağı Ön Fizibilite Raporu" hazırlanmış ve 10 baraj yeri seçeneği araştırılmış. 1975 yılında aynı kuruluş, bu seçeneklerin teknik ve ekonomik yapılabilirliğini tartışan bir "Mühendislik Jeolojisi Raporu" hazırlamıştır. 1980-82 yıllarında bir uluslar arası konsorsiyum projenin "Fizibilite Çalışması ve Son Tasarım"ını hazırlamış. Proje 1998 yılında da programa alınmış.

Şimdi yurt içi ve dışı kamuoyunca yaygın bir biçimde tartışılan Ilısu Barajı Projesi ile ilgili ulaşılabilen tek belge, projeye kredi sağlayacak kuruluşların kredi güvencesi alabilmeleri için, yapımı yüklenecek firmaların ülkelerindeki Dışsatım Kredi Ajansları‘nın isteği üzerinde yurt dışında kurulu 4 kuruluşun oluşturduğu "Ilısu Çevre Grubu" tarafından 2001 yılında hazırlanan ve 2005‘te yenilenen "ÇED Raporu" ve ekleridir. Daha önce hazırlanmış olan Ön Fizibilite Raporu, Mühendislik Jeolojisi Raporu, Fizibilite Raporu ve Son Tasarım ile ilgili belgelere kamuoyu için ulaşılmazdır. Gelişen inceleme ve araştırma teknolojisi, daha önce tamamlanan projelerde edin ilen engin deneyim ve baştan aşağı değişen ekonomik koşullara karşın, ne mühendislik jeolojisi ve ne de yapılabilirlik, fizibilite değerlendirmesi yenilenmemiş, yinelenmemiştir. 50-35 yıl önceki değerlendirmelere dayanılarak bunca yıkıma neden olacak ve ekonomik olarak kabulü zor bir bedeli olacak olan bu projenin yaşama geçirilmesi için uğraşılmaktadır.

Oysa yalnızca ulaşılabilir olan uluslar arası ÇED Raporu‘ndaki bilgilere göre bile bu Ilısu Barajı ekonomik olmayan ve çevresel ve toplumsal bedeli çok ağır bir proje, "kusurlu bir proje" gibi görünüyor.

Daha 1954 inceleme çalışmasında Ilısu Barajı gövdesinin yeri için 10 seçeneğin tartışıldığı anlaşılmaktadır. ÇED Raporu‘ndaki deyişle "10 baraj aks yerinden 9‘u vadinin topoğrafik olarak dar yerlerinde ve 1‘inin çok daha geniş bir yerinde" olduğu dikkati çekmektedir. Bu, şöyle de anlaşılabilir barajın mal oluşunu belirleyecek olan gövde hacmi 10 seçenekten dokuzunda, birine (şimdiki Ilısu‘ya) göre çok daha az olur. Bunlardan beşi Ilısu‘nun yukarısında kaynak tarafında ve 4‘ü aşağısında yer alıyor.

Bölgenin jeoloji yapısında üç farklı birime ilişkin kaya istifleri var. Bunlardan biri, Midyat Formasyonu kireçtaşı. Bu kireçtaşı, çatlakları boyunca dolaşan yeraltısuyundan etkilenerek içinde yaygın erime boşlukları oluşmuş, karstlaşmış. Yüzey suyu bu kayanın içine kolaylıkla süzülebiliyor ve çok hızlı biçimde dolaşabiliyor. Bu yüzden de Dicle Vadisi‘nin bu kesimine çok büyük boşalımlı karstik yeraltısuyu kaynakları boşalmaktadır. İşte, 1954 yılındaki araştırmacılar ve 1971 yılındaki değerlendirmeciler ucuza mal edebilmeye elverişli, vadinin dar yerlerindeki dokuz yer seçeneğini baraj gövdesi burada yapılırsa yeraltından su kaçar, bunu önlemek için de önemli geçirimsizleştirme harcamaları yapmak gerekir gerekçesi ile dışlamış ve Ilısu‘yu seçmiş. Ilısu, geçirimsiz kiltaşlarından oluşan Germav Formasyonu‘nun yüze çıktığı bir alanda yer alıyor. Bu nedenle gerçekten de baraj yerinde büyük geçirimsizleştirme uygulamaları yapılması gerekmeyecek.

Ancak, yaklaşık 300 km2‘lik baraj gölünün önemli bir bölümünde Midyat Kireçtaşları yüzeyliyor. Dahası, bu kireçtaşları doğu-batı uzanımlı eksenler çevresinde kıvrımlar boyunca havzanın dışına da uzanıyor. Üstelik, bu kıvrımlar D-B ve BKB-DGD doğrultusunda uzanan önemli faylarla kesiliyor.

ÇED Raporu‘nda bu kireçtaşları aracılığı ile havza dışına su açıp kaçmayacağına ilişkin bir tartışma yok. Midyat Kireçtaşı‘ndan Dicle Vadisi‘ne boşalan çok sayıda kaynak var ve bunların debileri 800 lt/sn‘ye kadar çıkabiliyor. ÇED‘e göre çoğu yerde akifer şimdi bile Dicle‘den besleniyor. Ayrıca Midyat Kireçtaşı‘nın altında yer alan Gercüş Formasyonu‘nda da eriyebilir jips ve anhidritler var. Yalnızca jeoloji haritası boyutunda bakıldığında bile baraj gölü su tutmaya başladığında Midyat Kireçtaşı içinden doğuya, Şırnak yönünde havza dışına su kaçma olasılığının yüksek olduğu görülüyor. Üstelik, sözü edilen faylar karst gelişimini ve yeraltısuyu hareketini kolaylaştırıcı birer yol olarak bunu şiddetlendirebilecek. Bu gerçekleşirse, baraj gölünde su tutulabilmek için kireçtaşının geçirimsizleştirilmesi doğrultusunda çok geniş alanlarda önlemler alınması, bir anlamda büyük yeraltı barajları kurulması gerekebilir. O zaman, çok büyük gövdeli bir baraj inşa etmek göze alınarak kaçınıldığı sanılan sorun, daha büyük ölçüde yine projenin önüne dikilir. Kuşkusuz bundan en çok yararlanacak olanlar, yeni ve büyük iş kalemlerini yapacak olan yükleniciler olacak.

Hasankeyf yakınında Dicle Vadisi. Sol yarıda doğrusal olarak uzanan süreksizlik bir fay ve benzerleri ile birlikte göl alanının doğusundan havza dışına uzanıyor!

Son 50 yıldır uzaktan algılama (remote sensing) teknolojisinde önemli gelişmeler oldu ve böylesi karstik sistemlerin daha iyi araştırılabilmesi için önemli araçlar sağladı. İzotop tekniği büyük gelişmeler gösterdi ve havza içi ve dışı su kaynaklarının ilişkilerinin araştırılabilmesi için olanaklar sağladı. Bunların da ötesinde jeofizik teknik ve yöntemlerde sağlanan gelişmeler bu karst sistemlerinin yüzeyden araştırılabilmesi için büyük olanaklar sağladı. Bütün bunlara karşın projenin 50 yıl önceki araştırma verileri ile yetinilerek sürdürülmek istenmesi onun önemli bir kusuru.

Bunun ağırlıklı bedeli, başka örnekleri ile kıyaslanamayacak boyutta bir baraj gövdesi yapılmak zorunda kalınması. Yer seçiminin getirdiği bu sonuçla 1810 m uzunluk, 135 m yüksek ve tabanda 610 m doruğunda da 15 m genişlikli olacak ve bu yüzden 43,8 milyon metreküp hacimli bir gövde yapılması gerekecek.

Ilısu Baraj Gölü‘nün su altında bırakacağı değerler arasında özellikle Hasankeyf tarihsel yerleşimi büyük bir duyarlılık yaratınca yenilenen ÇED‘de bunu giderecek seçenekler de tartışılıp değerlendirme dışı bırakılmış. Önce yalnız Hasankeyf‘i kurtaracak bir seçenek olarak baraj kret kotu 515 m yerine 495 m alınarak barajın küçültülmesi irdelenmiş ve bu durumda kurulu kapasitenin 1200 MW yerine 600 MW‘a düşmesi gerekeceği belirlenmiş. Ancak, bu durumda toplam enerji üretimi yarıya düşmemiş, 3,6 TWh‘tan 2,3 TWh‘a inmiş. Yani daha düşük kapasite ile daha fazla enerji üretimi sağlanması, verimliliğin %37‘den %48‘e çıkması olası. Üstelik, ÇED‘de hiç değinilmemiş ama baraj gövde hacmi dörtte birden daha da aşağıya ineceği için hem yapım mal oluşu ve hem de birim enerji üretimi mal oluşu hızla düşecek. Ama, ÇED bu seçeneği üstünkörü gerekçelerle geçiştirmeye çalışıyor.

Çok dillendirildiği için birden çok daha küçük baraj yapımı seçeneği de bu yenilenen ÇED‘de şöyle bir ele alınmış. Alçak bir Ilısu Barajı, Hasankeyf Barajı, Botan Barajı ve Garzan Barajı yapılsa, bunların toplam göl alanı, tek başına büyük Ilısu Barajı‘nınkinin %64‘ü kadar yer kaplayacak, baraj gövde hacmi ve tabii maliyeti %20 azalacak ve enerji üretimi gizili yalnızca %13 azalacak. Hele Garzan Barajı seçeneğinden vazgeçerseniz göl alanı, yarı yarıya azalacak, baraj gövdelerinin hacmi Ilısu‘nunkinin %64‘üne inecek ve yine de Ilısu‘dan beklenen enerjinin %82‘si üretilebilecek. ÇED‘e bakarsanız bu iyi bir şey değil. Çünkü mevsimsel olarak fazla gelen suyun bir bölümünden yararlanamazmışız. Ilısu‘yu savunmak adına ÇED‘de yapılmış olan bu değerlendirmeler Ilısu Barajı Proesi‘nin ekonomik olarak ta kusurlu olduğunu gösteriyor.

Seçilen yer ve havza kesiminden ötürü baraj gölünün uzunluğu 136 km, alanı normal su düzeyinde 300 km2 ve maksimum su düzeyinde 313 km2 olacak. 136 km uzunluklu gölün genişliği 500-2000 m arasında değişecek. Yani, yılan gibi son derece dar ve uzun bir göl, başka barajlarla kıyaslanmayacak kadar yaygın bir coğrafyayı etkileyecek.

Barajın 1,8 milyar Euro maliyetinin olacağı ve bunun 1,1 milyar ??sunun baraj ve hidroelektrik santral, kalanının yeniden yerleştirme, kamulaştırma ve alt yapı yatırımlarına gideceği öngörülmüş. Daha önce 1,8 milyar ??ya ihale edilmiş olan proje yapımının, şimdi 1,2 milyar ??ya verilmiş olması ilginç. Belli ki, kamu eli ile yapılacak işler sanki maliyetin dışında imiş gibi gösteriliyor.

Tamamlandığında topu topu 420 kişiye iş sağlayacak olan baraj onbinlerce kişinin evini ve toprağını terk etmesine neden olacak. Barajdan ötürü 53 köy 14 mezra ve Hasankeyf kasabası, 112 km enerji hattı, 120 km köy yolu, 148 km devlet yolu ve 5.575 m demiryolu yenilenecek. Yeniden yerleşimin mal oluşu, baraj ve HES mal oluşundan fazla.

Ilısu Barajı, GAP barajları içinde en pahalı baraj. Yük faktörü en düşük enerji santralı burada kurulacak ve bu yüzden, birim enerji başına yapılan yatırım değeri en yüksek olan baraj olacak. Bu nedenle, Ilısu Barajı‘nın Hasankeyf‘i yok etmeyecek boyutta yapılmasının ekonomik fizibiliteyi nasıl etkileyeceği mutlaka kamuoyu önünde tartışılmalıdır. Görünüşe göre, böyle bir değişiklik hem Hasankeyf‘i kurtaracak ve hem de projenin fizibilitesi iyileşecek.

Baraj 1200 MW elektrik üretebilecek; ancak, bu kurulu kapasiteyi yalnızca %34 oranında kullanacak. Çünkü ülkemizde dışa bağımlı kaynaklardan elektrik üreten termik ve doğal gaz santralları sürekli gereksinilen elektriği sağlayacak şekilde çalıştırılırken, hidroelektrik santrallar sabahları ve akşam üstleri doğan ek gereksinimini karşılamak üzere kısıtlı ve kesikli çalıştırılıyor. Yine de Kullanım Oranı Atatürk Barajı‘nda %48 ve Karakaya‘da %52 iken, Ilısu seçilen yerden ötürü daha düşük verimli olacak. Bu nedenle üretilecek olan birim enerji başına yapılan yatırım miktarında başı çekecek, Ilısu Projesi. Üstelik, bu değerler öngörülen değerler. Beklenmedik giderlerden, örneğin su tutulmaya başlandığında karstik boşluklardan havza dışına su kaçarsa yapılmak zorunda kalınacak geçirimsizleştirme işlemlerinden ötürü projenin mal oluşu artarsa ekonomik yapılabilirlik daha da kararacak. Açıkçası bu proje, ekonomik anlamda da kusurlu bir proje. Alt kesiminde yapılacak olan Cizre Barajı ile birlikte tarımsal sulamaya da düzenli su sağlama savındaki Ilısu Baraj Gölü‘nün altında kalacak olan "1. ve 2. Derece Tarım Alanları"nın oranı %20. Yani yaklaşık 6.000 ha tarım alanı bu proje ile yok olacak. Bunun getireceği üretim kaybı da bu projenin bir kusuru.

525 m kret yüksekliğindeki normal su düzeyinde 300 km2 olacak olan göl alanı 485 m‘deki en düşük işletme düzeyinde 100 km2‘ye inecek. Böylece su altında kalacak alanlar 100-313 km2 arasında değişebilecek. Bunun "önemli çevresel etkisi"nin olacağı ÇED‘de bile dile getiriliyor. Böylesi durumlarda, durgun su birikintileri ve nemli alanlarda su ile bulaşan hastalıklara neden olacak canlıların türemesi ve yayılması çok kolaylaşıyor. Nitekim, Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi‘nden Yrd Doç Dr Ali Ceylan‘ın aktardığı gelişmeler bunun GAP projelerinde zaten yaşandığını gösteriyor. Son yıllarda bütün Türkiye‘de ortaya çıkan ve suyla bulaşan hastalıkların ortalama %80‘i GAP alanında ortaya çıkıyor. ÇED buna karşı bir önlem getirmiyor. Proje, bu anlamda da çok kusurlu.

Baraj Gölü‘ndeki su kalitesinin de birkaç yıl içinde ortaya çıkacak ötrifikasyon ile önemli ölçüde bozulacağı öngörülüyor. Yine ÇED‘e göre bu baş edilmesi en güç sorun. Önerebildikleri ise bütünü ile proje dışında. Barajın yukarısında tarımda ilaç ve gübre kullanılmasın; yukarı kesimdeki yerleşimler atıklarını arıtsın; barajda fazla su tutulmasın(?) diyebilmişler!

Belli ki, gerek gölde gerekse aşağı yataktaki Cizre‘nin su kalitesi de bozulacak. Proje, bu açıdan da, açıkça kusurlu.

Ilısu Baraj gölü 6.000 hektar 1. ve 2. Derece Tarım alanını su altında bırakacak. Cizre Baraj gölü de oluştuğunda, Cizre Barajı‘ndan sulanabilen alandan daha geniş bir tarım alanı su altında kalıp elden çıkacak. Bunun yanında Dicle‘nin aşağı ovalara taşıdığı, tarımsal toprağı besleyen malzeme barajlarda çökeleceği için orta ve uzun dönemde tarım toprakları yoksullaşacak. Bu iki barajdan gelecek su ile sulanacak tarım alanları, bu uygulamadan sonra tuzlanma tehditi altında olacak. Harran Ovası‘nda 13 yıllık sulama süresinde tarım alanlarının %8‘i aşırı, 1/3‘i de orta ve şiddetli derecede tuzlanmıştır. Başlangıçta Harran ve Akçakale Ovalarında tarımsal verim 2,5 kat ve katma değer 2 kat artmışken son yıllarda bu artış önce yavaşlamış, sonra durmuştur. Bunun nedeni tarımsal toprakların eskisi kadar beslenememesi ve tuzlanmadır. Aynı süreç Ilısu-Cizre Baraj ikilisinin aşağı kesimindeki topraklar için de bir kaderdir. Bu açıdan bütün GAP yeniden gözden geçirilmelidir.

Hasankeyf‘in üzerinde kurulu olduğu jeoloji birimi gözenekli bir kayadan oluşmaktadır. Kolay kazılabilir ve kazı yüzeyi kısa sürede biraz sertleşir; atmosferik ortamda kolayca ayrışmaz. Hasankeyf‘teki anıtsal yapılar da bu kayadan çıkarılan taşlarla yapılmış ve aynı özellikleri taşıyor. Ancak, bu kaya su altında kaldığında ve hele su düzeyi alçalıp yükseldiğinde bu kayayı oluşturan karbonat kırıntıları ve çimentosu kolayca suda çözünür ve bu doğal yarlar da, bu taşlarla yapılmış olan tarihsel ve anıtsal yapılar da zaman içinde ufalanır. Bu nedenle, Hasankeyf bir kere su altında kaldıktan sonra bir daha kurtulması olanaksız olur. Baraj ömrünü doldurduktan sonra su ve çamurların altından toz yığını çıkar. ÇED baraj gölünde alçalıp yükselecek su düzeyinden ötürü kıyılarda ortaya çıkacak olan erozyona ve olası heyelanlara da değiniyor. Ancak, kayda değer bir önlemden söz edilmiyor. Bu da bir proje kusurudur.

Özetle, yerbilimleri açısından bu proje kusurlu. Yeniden incelemeler yapılması ve iş işten geçmeden pek çok konunun yeniden tartışılması gerekir. Proje bu şekli ile uygulanırsa öngörüldüğü kadar su tutamaması, daha pahalıya mal olması, çevre ve insan sağlığını olumsuz etkilemesi kaçınılmaz olacaktır.

HASANKEYF‘İ YAŞATMA SEMPOZYUMU SONUÇ BİLDİRGESİ

(18 - 19 Şubat 2006, Diyarbakır)

2005 yılının Aralık ayında DSİ X. Bölge Müdürlüğü ve Ilısu Konsorsiyumu adına NUROL Inşaat ve Ticaret AŞ.‘nin düzenlediği bilgilendirme toplantılarıyla başlayan ve resmi makamlar tarafından verilen gazete demeçleriyle devam eden süreçte, yapımı daha önce durdurulan Ilısu Barajı Projesi‘nin inşaatına önümüzdeki Mart ayında tekrar başlanacağı kamuoyuna duyurulmuştur. Hasankeyf‘i Yaşatma Girişimi tarafından 18-19 Şubat 2006 tarihlerinde Diyarbakır‘da düzenlenen bu sempozyumun amacı Ilısu Barajı havzasındaki binlerce yıllık kültürel ve doğal mirası gereği gibi gözetmeyen planlama anlayışına karşı bilimsel ve toplumsal bir duruş sergilemek; merkezine insanı, doğal, tarihi ve kültürel mirası alan bir kalkınma perspektifiyle üretilecek alternatif projelerle sadece Hasankeyf‘te değil Türkiye‘nin birçok yöresinde benzeri tehditler altında bulunan antik kentlerimizi kurtarmanın sadece elzem değil, mümkün de olduğunu anlatmaya çalışmak; ve Hasankeyf antik kentinin sular altında bırakılmamasına dair nihai bir sonuca ulaşacak, geleceğe yönelik ve kalıcı bir çözüm stratejisi oluşturulmasına aracı olmaktır.

Sempozyum programı kapsamında dört ana başlık altında beş oturum düzenlenmiştir: Uluslararası ve Ulusal Düzlemde Hasankeyf Mirası (2 farklı oturum); Çevre, Insan ve Enerji Bağlamında Hasankeyf ve Ilısu Barajı; Ilısu Barajı ve Etkilenen İnsanlar; Halka Açık Forum: Hasankeyf, Ilısu Projesi, Çözüm Önerileri. Çok sayıda akademisyen, belediye başkanı, sivil toplum örgütleri ve meslek odaları temsilcileri tarafından yapılan sunumlar ve katılımcıların da katkısıyla oluşturulan aşağıdaki temel tespit ve öneriler kamuoyunun bilgisine/değerlendirmesine sunulmuştur:

TESPİTLER

1. Hasankeyf 1978 yılından beri 1. Derece Arkeolojik Sit Alanıdır. Dicle Nehri‘nin yüzbin yıllık aşındırmasıyla şekillenen kaya yamaçlarıyla Hasankeyf, tarihsel ve kültürel miras alanı olmasının yanısıra bir ‘Doğal Anıt‘ niteliğindedir. Yasa gereği burada yapılacak olan müdahaleler, ancak ilgili resmi kurul olan Diyarbakır Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu‘nun onayından geçerek gerçekleştirilebilir. Ilısu Barajı Projesi çerçevesinde Hasankeyf‘e yapılacak olan müdahaleler konusunda şu ana kadar bu kurula hiçbir başvuru yapılmamıştır.

2. 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası‘nın 20.maddesine göre; "Taşınmaz kültür varlıkları ve parçalarının, bulundukları yerlerde korunmaları esastır". Türkiye, 1999 yılında AB‘ye uyum süreci çerçevesinde 1992 Valetta/Malta Arkeolojik Mirasın Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi‘ni onaylamıştır. Bu konvansiyona göre arkeolojik veriler yenilenemez kaynaklardır, insanlığın bilgi edinme kaynaklarıdır ve her türlü bayındırlık projesinde bunların korunması esastır. Bu sözleşmeye imza koyan Sözleşmeci Devletler, "...arkeolojik mirasın korunması için gerekli önlemleri almak, arkeolojik araştırma faaliyetlerini bilimsel güvence altına almak, arkeolojik mirasın tercihen bulunduğu yerde korunması ve bakımı

nı sağlamayı ..." taahhüt etmişlerdir.

3. Hasankeyf Kazı ve Araştırmaları için uluslararası standartların öngördüğü hemen hemen hiçbir temel ihtiyaç giderilmemiştir. Prof. Dr. Abdüsselam Uluçam‘ın Hasankeyf Kazısı Başkanı olarak yaptığı açıklamalar göstermektedir ki bakanlığın ayırdığı bütçenin çok büyük bir bölümü bürokratik engeller nedeniyle kullanılamamış, alanın güvenliği sağlanamamış, yapılması gereken ihaleler yapılamamış, restorasyon çalışmalarında ilerleme sağlanamamıştır.

4. Hasankeyf‘in dünya mirası olması için yapılan girişimler ise uluslararası kriterlere uygunluk sağlanmasına karşın, yine aynı kriterlerin ilgili dosyanın hükümet tarafından UNESCO‘ya sunulmasını şart koşması ve Kültür Bakanlığının da bu başvuruyu yapmayı reddetmesi nedeniyle sonuçsuz kalmıştır.

5. Finansmanının tamamının dış kredi ile sağlanması planlanan Ilısu Barajı Projesi çerçevesinde, kredinin ilgili yabancı hükümetlerce onayı için sağlanması gereken uluslararası mevzuat kapsamında hazırlanan Çevre Etki Değerlendirme Raporu (ÇEDR), Dünya Bankası‘nın OP 4.01 ve OP 4.04 şartlarını sağlamamaktadır.

6. Hasankeyf‘in üzerinde kurulu olduğu jeolojik birim, kaya ortamı gözenekli bir kayadan oluşmaktadır. Kolay kazılır özelliğe sahiptir. 12 bin yıllık antik kent Hasankeyf‘in taşınması mümkün değildir. Hasankeyf‘in sular altında kalması halinde ise; su düzeyi alçalıp yükseldiğinde; kayayı oluşturan karbonat kırıntıları ve çimentosu kolayca suda çözünecektir. Bu nedenle, Hasankeyf su altında kaldıktan sonra bir daha kurtulması olanaksızdır.

7. Ilısu Baraj gölü, 6.000 hektar tarım yapılabilen alanı su altında bırakacaktır. Cizre Barajı yapılıp Cizre Baraj gölü de oluştuğunda sulanabilecek alandan daha büyük bir tarım alanı su altında kalıp elden çıkacaktır. Dicle‘nin aşağı ovalara taşıdığı, tarımsal toprağı besleyen malzeme barajlarda tutulacağı için orta ve uzun dönemde tarım toprakları yoksullaşacaktır. Barajdan gelecek suyla sulanacak tarım alanları, bu uygulamadan sonra tuzlanacaktır.

8. Ilısu Baraj gölü, dolu durumda 300 km2‘nin üzerinde bir alanı kaplayacaktır. Kurak ve nemli mevsimlerde bu alan 100 km2 kadar azalabilecek ve yeniden eski durumuna gelecektir. Buralar, salgın hastalıkların kaynağı olacaktır.

9. Ilısu Barajı Projesi kapsamında hazırlanan Yeniden Yerleşim Eylem Planı (YYEP) yerel halkın ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde değildir ve içeriğinde paydaşların görüşlerine dair çarpıtılmış, eksik ve/veya nötralize edilmiş yorumlar olduğu kanıtlanmıştır.

10. Şubat ayının ilk haftası içerisinde İsviçre, Almanya ve Avusturya‘daki İhracat Kredi Ajanslarından Hasankeyf‘i Yaşatma Girişimi‘nin ilgili mektubuna cevaben gönderilen resmi yazılarda, Ilısu Konsorsiyumuna uluslararası finansman desteği sağlanması konusunda yürütülen çalışmaların iki aydan önce bitmesinin öngörülmediği belirtilmektedir. Bunun yanında, İsviçre‘deki İhracat Kredi Ajansı ÇEDR ve YYEP hakkındaki görüşlerini bildirmeleri için 20 Şubat 2006‘ya kadar halka tanıdıkları süreyi, Türkçesi ancak 20 Ocak 2006‘da yayınlanan YYEP için 20 Mart 2006‘ya kadar uzatmıştır. Henüz Türkçesi yayınlanmamış olan ÇEDR için halkın son görüş bildirme tarihinin ise ancak rapor Türkçe‘de de yayınlandıktan sonra açıklanacağı belirtilmiştir.

ÖNERİLER

1. Bayındırlık yatırımları ile tarih ve kültür mirasının korunmasına ilişkin projelerin mutlaka birbiriyle çelişmesi zorunlu değildir. Daha önproje aşamasından başlanarak tarih ve kültür mirasının korunması gözetilir, projeyle ilgili paydaşlar sürece dahil edilirse optimum çözümler bulunabilir. Demokratik olma iddiasındaki bir toplumda enerji yatırımlarına ilişkin kararlar içeriği ve önemi ne olursa olsun tepeden inme kararlar olarak alınamaz.

2. Barajın yer seçimi ile ilgili değerlendirmeler kamuoyuna açıklanmalı, üzeride çalışılan 10 yer seçeneğinden 9‘unun neden dışlandığı tartışılmalıdır. Söz konusu on seçenek her türlü olasılık göz önüne alınarak yeniden tartışılmalı; kamuoyu, baraj yerinin belirlenmesinde rol oynayan esas faktörün yüklenici konsorsiyumun finansal çıkarı değil halkın çıkarları olduğu konusunda ikna edilmelidir.

3. Ilısu Barajı, GAP barajları içinde en pahalı olanıdır. Ilısu Barajı‘nın Hasankeyf‘i yok etmeyecek boyutta yapılmasının ekonomik fizibiliteyi nasıl etkileyeceği kamuoyu önünde tartışılmalıdır. Akademisyenlere ve mühendislere göre, böyle bir değişiklik hem Hasankeyf‘i kurtaracak ve hem de projenin fizibilitesini iyileştirecektir.

4. Hasankeyf‘in tarihsel değer taşıyan yapılarının bir başka alana taşınması hem bu binaların yapım malzemelerinin özellikleri hem de bu alanda sürdürülmekte olan kazıların ancak 40-50 yıl sonra tamamlanabilecek olması dolayısıyla olanaklı değildir. Taşınma adına yapılacak sınırlı kapsamlı projeler bir kandırmacadan ibaret olacaktır. Taşınma stratejisi tümüyle ve kesin olarak terk edilmelidir.

5. İlgili ve görevlilerin kendi üstlerine düşen sorumluluğu yerine getirmeyip çeşitli güçlüklerden şikayet ederek tahribatı seyrettikleri bir işleyişi reddediyor, Hasankeyf Kurtarma kazısı çalışmalarına acil müdahale ve kaynak akışı bekliyoruz.

6. Dış ve iç şirketlerin büyük karlar umdukları bu yatırımı yerel tepkilere rağmen gerçekleştirmek istemelerinin sonucu olarak tümüyle geçersiz, yanlış bilgilerle dolu propaganda kampanyasına sistemli, uzun vadeli bir karşı kampanyayla cevap vermek zorunludur.

7. Acilen Diyarbakır Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu‘na bir değerlendirme başvurusu yapılacak, konu Ankara‘daki üst düzey yetkililere ve bölge milletvekillerine iletilerek Hasankeyf‘in TBMM gündemine taşınması yolunda çalışmalara başlanacaktır.

8. Hasankeyf yalnızca bölgesel ve ülkesel değil, evrensel bir miras olduğu için ve Türkiye‘nin altına imza attığı uluslararası anlaşmalara uyma zorunluluğu olduğu için Hasankeyf‘i koruma mücadelesi UNESCO, Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği ve Avrupa Tarihi Miras Koruma Örgütleri Federasyonu (EUROPA-NOSTRA)‘nun gündemine taşınacaktır.

9. Hasankeyf tarihi öneminin de ötesinde, Güneydoğu Anadolu‘da kültürel mirasın korunması alanında bir sembol haline gelmiştir. Karşılıklı anlayış, barış ikliminin geliştirilmesi, farklı etnik, dinsel ve kültürel gruplar arasında karşılıklı güvenin sağlanıp pekiştirilmesi açısından da sembolik bir değere sahip olacaktır.

10. Hasankeyf ve bölgenin gerek kültür turizmine gerekse daha geniş çaplı bilimsel ve arkeolojik araştırmalara nasıl açılacağı, buradan nasıl daha fazla bilgi üretilebileceği ve bu bilginin nasıl her anlamda bu bölgeye geri dönüşünün olacağı hakkındaki sağlıklı tartışmalar ancak sürekli ertelenen ve bölgedeki hayatı sürüncemede bırakan Ilısu Barajı projesi hakkında nihai ve olumsuz bir karar alındıktan sonra mümkün olacaktır.

21 Şubat 2006 Diyarbakır

Hasankeyf Deklarasyon

Hasankeyf‘i Yaşatma Girişimi Üyeleri

Jeoloji Mühendisleri Odası, Mimarlar Odası, İnşaat Mühendisleri Odası, Elektrik Mühendisleri Odası, Çevre Mühendisleri Odası, Şehir Planlamacıları Odası, Diyarbakır Yerel Gündem 21, TMMOB-İl Koordinasyon Kurulu,Güneydoğu Anadolu Bölgesi Belediyeler Birliği, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, Batman Belediyesi , Batman Hasankeyf Belediyesi ,Mardin Nusaybin Belediyesi ,Şırnak Belediyesi,Batman Beşiri Belediyesi , Diyarbakır Yenişehir Belediyesi ,Diyarbakır Bismil Belediyesi, Siirt Kurtalan Belediyesi, Bağlar Belediyesi, Diyarbakır Müze Derneği, Diyarbakır Demokrasi Platformu(34 Bileşeni), KESK Sağlık Emekçileri Sendikası, KESK ESM Sendikası, Diyarbakır Barosu, Batman Barosu, Göç-Der, Çevre Gönüllüleri Derneği,ÇEKÜL Vakfı, Batman Petrol-İş Sendikası, İnsan Hakları Derneği,Arkeoloji ve Arkeologlar Derneği, Ziraat Mühendisleri Odası

BATMAN İL TEMSİLCİLİĞİ ZİYARETİ

7 Mayıs 2006 tarihinde Batman İl Temsilciliği‘nde üyelerimiz ile bir toplantı gerçekleştirildi. Toplantıya Diyarbakır Şube Yönetim Kurulu Üyelerinden Şube Başkanı M.Şefik İMAMOĞLU, Yazman Üye Aziz KAPLAN , Yönetim Kurulu Üyesi Sevgi ÖNEN ile 3.Dönem Şube Yönetim Kurulu Üyesi Dicle BARÇ ve Şube Teknik personeli Zehra Özgür CENGİZ ; İl temsilcisi Ahmet ALTUNÇ ve temsilciliğe bağlı üyeler katıldı. Toplantı DSİ Toplantı Salonu‘nda gerçekleştirildi.Tanışma amaçlı bu toplantıda Batman ili özelindeki, mesleki sorunlarımız ve meslektaşlarımızın karşılaştığı sorunlar konusunda görüş alış-verişinde bulunuldu. İl Temsilcimiz Ahmet ALTUNÇ, temsilciliklerinde yaşadıkları sorunlarını dile getirdi ve çözüm önerileri tartışıldı.

JMO - BİS EĞİTİM PROGRAMI

ESENBOĞA Airport Hotel‘de düzenlenen ve iki gün süren eğitim programında JMO-BİS kullanımı ile ilgili şubemizde ve diğer şubelerde karşılaşılan sorunlar ve çözüm önerileri tartışılarak oda işleyişi konusunda bilgilendirme yapıldı. Eğitimin sosyal boyutu içermesi de diğer şube çalışanları ile tanışma ve kaynaşmayı sağladı. Ayrıca Jeoloji Mühendisleri Odası‘nın Kuruluş Yıldönümü nedeniyle eğitime katılan şube personelleri ve Yönetim Kurulu Üyeleri ile bir kutlama yapıldı. Şubemiz açısından verimli ve başarılı bir eğitim süreci yaşandığına inanıyoruz. 18-19 Mayıs 2006 tarihlerinde odamız Genel Merkezi tarafından düzenlenen JMO-BİS Eğitim Seminerine, Şubemiz Yönetim Kurulu‘ndan Şube Başkanı M.Şefik İMAMOĞLU, Yazman Üye Aziz KAPLAN ve Sayman Üye Hanifi GÜRLER ile personellerimizden Zehra Özgür CENGİZ ve Mehtap ARSLAN katıldı.

GENEL MERKEZ DANIŞMA KURULU

20 Mayıs 2006 tarihinde düzenlenen Genel Merkez Danışma Kurulu Toplantısına Şube Yönetim Kurulu Üyelerinden; Başkan M.Şefik İMAMOĞLU ,Yazman Üye Aziz KAPLAN ve Sayman Üye Hanifi GÜRLER katıldı. Şube ile ilgili sorunlar tartışıldı ve öneriler değerlendirildi.

TMMOB GENEL KURULU

25-28 Mayıs 2006 tarihlerinde düzenlenen TMMOB 39.Genel Kurulu‘nda, 2004-2006 yılları arasında Odamızın idari, mali, mesleki ve demokrasi mücadelesi kapsamındaki çalışmaları ve ulaşılan noktaları taşıyan 20. Çalışma Dönemi Çalışma ve Mali Rapor ile Yönetmelik Taslakları Genel Kurulda tartışıldı . Şubemizi temsilen Şube Başkanı M.Şefik İMAMOĞLU ve Şubemize bağlı delegeler katıldı. TMMOB 39. Genel Kurulu‘nda yapılan seçimlerde TMMOB Yönetim, Denetleme ve Yüksek Onur Kurulu üyeleri belirlendi.

"MESLEĞİMİZE VE ÜLKEMİZE SAHİP ÇIKIYORUZ"

TMMOB MİTİNGİNE BÖLGE HAZIRLIK TOPLANTISI

24 Eylül 2006 tarihinde Diyarbakır‘a gelen TMMOB Başkanı Mehmet SOĞANCI Diyabakır İl Koordinasyonun düzenlediği toplantıya katıldı.Toplantıya TMMOB‘a bağlı Oda Yöneticileri ile Jeoloji Mühendisleri Odası Diyarbakır Şube Yönetim Kurulu‘ndan Şube Başkanı M.Şefik İMAMOĞLU, II.Başkan Şefik YAŞAR, Yazman Üye Aziz KAPLAN katıldı.

Bölgede mühendislik hizmetlerinin yürütülmesinde karşılaşılan sorunlar ve 14 Ekim TMMOB Mitingi‘ne çoşkulu ve kitlesel olarak katılma gereği üzerinde duruldu.

Şubemizin de içinde yer aldığı Diyarbakır İl Koordinasyonu tarafından 27.09.2006 saat 12:30 da TMMOB Makine Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi‘nde 14 Ekim 2006 tarihinde düzenlenecek olan TMMOB Mitingi ile ilgili bir basın açıklaması yapıldı. BASINA VE KAMUOYUNA

Bu Ülkenin Mühendisleri, Mimarları,

Şehir Plancıları14 Ekim 2006‘da Ankara‘da, TMMOB Mitinginde!

* Ülkemizin tüm varlıkları özel sermaye istismarından kurtarılarak, toplumsal gönencimizin arttırılmasına yönelik ulusal, bölgesel ve kentsel düzeyde planlı ve kamusal bir ekonomi politikası esas alınarak, kamusal kaynaklara dayalı ve istihdamı arttırıcı sanayileşme ve kalkınma hedefine yönelik, özelleştirmelerin durdurulması, özelleştirilen halka ait varlıkların kamulaştırılması ve kamu kuruluşlarının yeniden güçlendirilmesi için,

* Son yıllarda özellikle dış bağımlılığın arttığı enerji sektöründe, nükleer enerji santralleri ve benzer maceralardan vazgeçilmesi ve ulusal kaynaklara dayalı, planlı bir politika izlenmesi için,

* Hizmet Ticareti Genel Anlaşması ile neredeyse bütün geleneksel kamu hizmeti alanlarının piyasalaştırılarak yabancı sermayenin istilasına açılmasına karşı çıkmak için,

* Eğitimde öğrencileri müşteri olarak gören zihniyetin egemen olmasını sağlamaya yönelik girişimlere ve eğitim hizmetlerini bütünüyle bir pazar haline getirme çalışmalarına karşı durmak için,

* Bütün çalışanlara grevli, toplu sözleşmeli sendikalaşma hakkının tanınması için,

* Tutuklu ve hükümlülerin tecridine dayalı hücre (F) tipi cezaevi uygulamalarına son verilmesi, cezaevlerinde insani yaşam koşullarının hakim kılınması için,

* Başta düşünce ve örgütlenme özgürlüğü olmak üzere tüm demokratik hak ve özgürlüklerin, sözün özü demokrasinin önündeki engellerin kaldırılması için,

* Ülkemizin doğasının korunması, sanayileşmenin çevreyi ve doğayı tahrip etmeden gerçekleştirilmesi için,

* Kentsel mekanın, toplumsal yarar ve kullanım değeri ilkesi etrafında üretilmesi-paylaşılması ve doğal¬-kültürel varlıkların koruma-kullanma dengesi içerisinde yaşatılması için,

* Kadına yönelik şiddeti ve toplumsal hayatın her noktasında cinsiyet ayrımcılığını önlemek için ve tüm emekçi kadınların mücadelelerinin yanında olmak-birlikte mücadele etmek için,

* Tarım arazilerinin yok olmasına, kirlenmesine, genetik tohum ve gıdaların ülkemize sokulmasına, çiftçimizi üretimden, tarlasından koparan işsiz, yoksul bırakan politikalara karşı durmak için,

* Su ve suya bağlı hizmetlerde çevre ve insan esas alınarak suyun mülkiyeti ve hizmetlerinin kamuda kalmasının sağlanması için,

*Ülkemizde başta "Kürt sorunu" olmak üzere tüm sorunların demokratik yöntemlerle çözümü ve barış içinde bir arada yaşamı savunmak için,

* AB müzakere sürecinin ülke çıkarları, çalışanlar, demokratik hak ve özgürlükler yönünden bir mücadele süreci olarak değerlendirilmesi için, .

* Kıyı ve orman yağmasına karşı çıkmak için,

* "Madenlerimizin gerçek sahipleri halkımızdır" şiarını her zaman her alanda daha güçlü haykırmak için,

* Hasankeyf‘te uzun bir tarihi süreci yansıtan bir birikimin dağıtılmasına, Berga

ma‘da, Eşme‘de, Belek‘te sermayenin halkın karşı çıkışına rağmen hukuk dışı yönelimlerine, Fırtına Vadisi‘nde, Munzur‘da, Sinop‘ta, Aloinoi‘de doğanın tahribine zemin hazırlayanlara, deprem ve taşkınları kader olarak kabul edip, hızlandırılmış tren kazalarına neden olanlara dur demek için,

* Dünyanın her yerinde işgallere ve saldırılara karşı mazlum halkların yanında olduğumuzu ifade etmek için, Savaşa karşı barışı savunmak için,

* TMMOB yasasına gereksiz ve yanlış yapılan müdahaleleri engellemek için,

* Ücretli çalışan üyelerimiz ile emekli üyelerimizin sorunlarını ülke gündemine taşımak; işsiz üyelerimize sahip çıkmak için,

* "Geleceğe uzak olan üzüntüye yakındır" lafzından yola çıkarak "gençlik geleceğimizdir" şiarım her zaman her alanda daha güçlü haykırmak ve yaşama geçirmek için, Üreterek büyüyen ve paylaşarak gelişen bir ülkede insanca ve barış içinde yaşamak için, insanımıza, üyemize, yaşama, mesleğimize ve ülkemize sahip çıkmak için,

* Ülkemizdeki ve dünyadaki emek güçleriyle dayanışma içinde, bağımsızlıkçı, eşitlik ve özgürlükçü bir Türkiye ve Dünya için, 14 Ekim 2006 günü Ankara‘da buluşu yoruz! Kapitalizmin ve emperyalizmin askeri, ekonomik, politik ve kültürel tüm örgütlerinden bağımsız, "Bir Başka Dünya, Bir Başka Türkiye, Bir Başka Yaşam Mümkün"dür (27.09.2006)

 

Saygılarımızla

TMMOB Diyarbakır İKK Bileşenleri

TMMOB MİTİNGİ

14 Ekim TMMOB Mitinginde Binlerce Mühendis, Mimar, Şehir Plancı Alanlardaydı

TMMOB üyesi mimar, mühendis ve şehir plancılar, "Mesleğimize ve Ülkemize Sahip Çıkıyoruz" çağrısıyla Ankara Sıhhiye Meydanı‘nda buluştu. Yaklaşık 15 bin kişinin katıldığı miting, TMMOB tarihinin de en kalabalık mitingi oldu. Mitinge, Odamızdan da yaklaşık 600 üyemiz destek verdi. Odamızın il temsilcilikleri ile 11 şubemiz de yer aldığı mitingde TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı konuşma yaptı.

ŞUBEMİZ TARAFINDAN SEL FELAKETİ İLE İLGİLİ YAPILAN

BASIN AÇIKLAMASI

Basına ve Kamuoyuna

( 03.11.2006 )

ÜLKEMİZ jeolojik topografik ve meteorolojik özellikleri nedeni ile doğa olaylarının sıkça yaşandığı bir coğrafyada yer almaktadır. Planlamayı aklı bilimi ve mühendisliği yok sayan ranta dönük politikalar ne yazık ki doğa olaylarını ülkemizde afete dönüştürmekte ve her yıl onlarca yurttaşımızın yaşamına ve milyonlarca dolar mal kayıplarına yol açmaktadır.

Son bir hafta içinde Diyarbakır,Batman, Şırnak ve Şanlıurfa‘da meydana gelen su taşkınları sonucu, basından öğrenildiği kadarıyla 34 vatandaşımız yaşamını yitirmiştir.

Bölgenin zemin özellikleri dikkate alınmadan yerel yönetimler tarafından verilen yoğun yapılaşma kararları, belediyelerin sınırları dışındaki kontrolsüz yerleşimler hiçbir mühendislik ölçütü ve imar kuralları dikkate alınmadan dere yataklarının daraltılması, yerleşim alanlarının yeterli koruma tedbirleri alınmadan akarsu yataklarına yakın taşkın sahası içinde kurulması acı sonuçları beraberinde getirmiştir. Bu konularda ki ihmaller sonucu can ve mal kayıpları olmaktadır.

SONUÇ OLARAK; BÖLGEMİZDE YAŞANANLAR;

* Yerleşim yerleri, yol güzergah seçimleri ve arazi kullanım planlamasında; yapılan bilimsel çalışmaların göz önüne alınmamasının,

* Dere yataklarının imara açılarak yoğun yapılaşmanın başlatılmasının

* Yağışlı dönemlerde yüzey sularının drenajını sağlayan kuru dere yatakları içine konutların yapılmasının,

* Yol güzergahlarının dere yatağı içinde yer almasının, SONUÇLARIDIR...

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

* Yerleşim alanlarının seçimi ve yapılaşmada rantın ve günü kurtarma anlayışının değil akıl, bilim ve planlama anlayışının temel alınması

* Yapılan bilimsel çalışmalara gerekli önemin verilmesi,

* Yerleşim yerlerinin seçimi, yol güzergahlarının saptanması ve arazi kullanım potansiyellerinin belirlenmesine yönelik mühendislik jeolojisi çalışmalarının yapılması,

* Dere yatağı kavramının sadece derenin aktığı yer olmadığının, taşkın alanını da kapsadığının kesinlikle bilinmesi,

* Kent merkezlerinin dışında belde ve köylerde, dere yatakları ve kırsallarda inşa edilecek, tüm yapılaşmalar için de yer seçimi esnasında mutlaka jeolojik zemin etütleri yaptırılması şartı getirilmelidir.

* Erozyon nedeni ile dereler kum, çakıl ve kayalarla dolduğundan dere yataklarındaki suyun normal akışının sağlanması için sık sık ilgili kurumlarca temizlenmesi

* Belediyelerde, belde nüfusu gözönüne alınarak, mühendislik jeolojisi konusunda hizmet içi eğitim almış olan jeoloji mühendislerinin istihdam edilmesi,

* İmar aflarına son verilmesi,

DOĞA UYARMAYA DEVAM EDİYOR, DÜN ŞANLIURFA - CEYLANPINAR, BATMAN, DİYARBAKIR, ÇINAR, BİSMİL...

YARIN ÇOK GEÇ OLABİLİR...

SAYGILARIMIZLA

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası

Diyarbakır Şube Yönetim Kurulu

SEL BÖLGELERİNDE YAPILAN TEKNİK İNCELEME

(08.11.2006-09.11.2006)

08.11.2006 tarihinde, 31.10.2006 - 2.11.2006 tarihleri arasında bölgemizde birçok il ve ilçede maddi hasar ve can kayıplarının yaşandığı yerlerden Diyarbakır‘ın Çınar ilçesi ile Batman İlinde incelemelerde bulunmak üzere oluşturulan aralarında TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, Yürütme Kurulu Üyeleri Selçuk Uluata, Alaeddin Aras, İlker Ertem, Sabri Orcan ,Çevre MO Yönetim Kurulu II.Başkanı Sevinç Karakaya,Elektrik MO Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Ulusaler,Harita ve Kadastro MO Yönetim Kurulu Sayman Üyesi A.Ülkü Kutlu,İnşaat MO Yönetim Kurulu Başkanı Taner Yüzgeç, Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi Ahmet Göksoy, Jeoloji MO Yönetim Kurulu Yedek Üyesi Dinçer Çağlan,Maden MO Yönetim Kurulu Üyesi Cemalettin Sağtekin,Makina MO Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi Ali Ekber Çakar, Meteoroloji MO Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi Erhan Angı,Ziraat MO Yönetim Kurulu II.Başkanı Turhan Tuncer bulunduğu TMMOB Heyeti ile Batman İKK Bileşenleri,Basın mensupları ile Diyarbakır İKK bileşenlerinin Yönetim Kurulu Üyelerinin Başkanlık düzeyinde katıldığı teknik bir gezi düzenlendi.Geziye şubemizden Şube Başkanı M.Şefik İMAMOĞLU, II.Başkan Şefik YAŞAR ve Teknik Personel Z.Özgür CENGİZ katıldılar.

Diyarbakır‘ın Çınar ilçesi‘nde hasar gören yol ,menfez ile dere yatağı ve taşkın alanı içersinde yeralan yapılar ile Çınar Yatılı Bölge İlköğretim Okulu gezilerek incelemelrde bulunan heyet daha sonra Batman İlinde hasarlı yapıların olduğu ve can kayıplarının yaşandığı mahallelerde incelemelerde bulundu.

Teknik gezi bitiminde Batman valiliği ile temaslarda bulunan heyet Batman Belediyesi Konferans Salonunda Belediye Başkan Yardımcısının da katıldığı, TMMOB Başkanı Mehmet SOĞANCI Başkanlığında bir toplantı düzenledi.Toplantıda TMMOB Heyetinin oluşturacağı teknik rapora ilşkin teknik gezi esnasında edinilen izlenimler ile afeti oluşturan nedenler masaya yatırılarak tartışıldı.

09.11.2006 tarihinde Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Konferans Salonunda TMMOB Başkanı Mehmet SOĞANCI Başkanlığında basın açıklaması yapılarak, afete ait hazırlanan ön inceleme ve değerlendirme raporu okundu.

BASIN AÇIKLAMASI VE TEKNİK RAPOR

DOĞA OLAYLARININ AFETE

DÖNÜŞÜMÜ ENGELLENEBİLİR...

YETER Kİ, ODAĞINDA "İNSAN" OLAN

ANLAYIŞ YAŞAMA GEÇİRİLSİN...

Sevgili Basın Mensupları

Yine acılar coğrafyasındayız. TMMOB Yönetim Kurulu ve bağlı Odalarımızın Başkan ve Yöneticilerinden oluşturulan heyet olarak bir başka acıyla ilgili gözlem ve değerlendirmelerde bulunmak, görüş ve düşüncelerimizi kamuoyuyla paylaşmak, eğer başarabilirsek insanlarımıza yalnız olmadıklarını hissettirmek için buraya, bölgeye geldik. Bunu hissettirmek hiç kolay değil, çok iyi biliyoruz. Acılar insanları yalnızlaştırır, bunu da bilmek gerekir.

Ama yine de buradayız. Buradayız çünkü ülkemize ve insanımıza sahip çıkıyoruz. Zor olsa da insanın yalnız olmadığını, bir başka yaşamın yaratılabileceğini, doğa olaylarının eğer istenirse sadece doğa olayı olarak kalabileceğini, tehlikelere yol açmayacağını, doğal afete dönüşmeyeceğini ifade etmek için Diyarbakır‘dayız. Yara sarmak için gelmedik; yaranın nedenini anlamak, anlatmak, kamuoyunu bilgilendirmek için buradayız. Yaşanana tanıklık etmeğe ve bunun sorumluluğunu almaya geldik.

Hepimiz çok iyi biliyoruz: Her felaketten sonra, yaşanan olaylarda hiç sorumluluğu yokmuş gibi, büyük bir pişkinlikle yaraların sarılacağına söylemek ülkemizin siyasal iktidarlarının ayırt edici özelliğidir ve bizce doğa olaylarını felaket haline getiren yaklaşımın asıl nedeni budur. Türkiye artık yara sarmakla sınırlı bir yaklaşım yerine, önleyen, zararı en aza indirgeyen, insan hayatını korumayı başlıca amaç sayan, insanın sağlıklı yaşamasını asli amaç haline getiren, odağında insan olan bir yaklaşıma ihtiyaç duymaktadır.

Değerli Basın Mensupları,

Acılı coğrafyalara yapılan ziyaretler hep bir burukluk yaratır insanın içinde. Bugün bizler Diyarbakır‘da bu duyguyla bulunuyoruz. Üzülüyoruz, içimiz buruk; çaresizlik ve isyanla örülmüş çelişkili bir ruh hali içindeyiz. Sel felaketinde kaybettiğimiz insanlarımız, çocuklarımız için yüreğimiz yandı. Hepimizin başı sağ olsun.

Elbette mesleki açıdan yaşanan su taşkınlarını, su taşkınlarının onlarca insanımızın canına mal olmasına değineceğiz. Şimdiye kadar yapılmayanları, yapılması gerekenleri sıralayacağız. Alınması gereken tedbirlerle ilgili mesleki bilgi ve deneyimlerimizi kamuoyuyla paylaşacağız. Arkadaşlarımızın hazırladığı ön değerlendirme raporunu sizlerle paylaşacağız.

Sağanak yağış sonrasında oluşan su taşkını Diyarbakır, Batman, Şırnak, Şanlıurfa ve Mardin‘de tam bir faciaya dönüşmüş, onlarca insanımız hayatını kaybetmiş, yüzlerce ev ve işyeri, binlerce hektarlık arazi ve kilometrelerce yol su altında kalmıştır. Yoksulluk, sağlıksız kentleşme, altyapı eksikliği, barınma, yıllardan beri gelen, çözülmediği için büyüyerek bugünlere taşınan sorunlar arasındadır. Yukarıda sıraladığımız sorunların köyden kente göç olguyla, köy boşaltmalarıyla yakından ilgili olduğunu vurgulamak gerekir. Göçün, ekonomik gelişmelerin değil, son yirmi yıla damgasını vuran çatışma ortamının sonucu olduğuna dikkat çekilmesi gerekmektedir.

Bu bölgedeki kentlerimiz, yorgun ve yoksuldur. Kentler bakımsız ve haraptır. Nüfus yoğunluğu ve bunun artış hızı yaşamı kelimelerle ifade edilmeyecek oranda zorlaştırmaktadır. Kentlerde, altyapıdan, sosyal donatı alanlarından, yeşil alandan, dere ıslah çalışmalarından, imar çalışmalarından, kentsel arsa üretiminden söz etmek mümkün değildir. Ya da en nazik ifadeyle ihtiyacı gidermekten uzaktır. Elbette yukarıda sıralanan olumsuzluklar yalnızca bu bölgeyle sınırlı değildir. Su taşkınları Diyarbakır ve çevre illerle beraber İstanbul‘u, Antalya‘yı, Mersin‘i, Muğla‘yı da vurmuştur.

Yaşanan felaketlerin sorumluları bunlara karşı önlem almayan, alamayan, almak istemeyen merkezi ve yerel yönetimlerdir. Dikkat edilsin: Merkezi ve yerel yöneticiler yaşananları "doğal afet" gibi algılatmak ve sorumluluklarını unutturmak gayreti içindedir. Oysa biliyoruz ki, yaşanan felaketler plansız ve çarpık kentleşmeden kaynaklanmaktadır. Kentlerimizin en önemli sorunlarından olan altyapı eksiklikleri ne yazık ki bugüne kadar tam olarak giderilememiş, merkezi ve yerel yönetimler tarafından yapılan çalışmalar yetersiz kalmıştır. Bugüne kadar tarım arazileri, dere yatakları ve kıyılar yerleşime açılmış, orman alanları yok edilmiş, kaçak ve sağlıksız yapılaşma önlenmemiştir. Olumsuzluklar bugün büyüyerek devam etmektedir. Kentler yaşam alanları gibi değil rant aracı olarak görülmektedir. Ne yazık ki bütün bunların doğal sonucu depremler, yağışlar vb. doğa olayları, doğal afetlere dönüşerek can, mal ve toprak kaybına yol açmaktadır.

Değerli Arkadaşlar,

Bölgede yaşanan felaket sonucunda (bu metin hazırlandığında) 40 insanımız hayatını kaybetmiştir. Diğer zararlarla birlikte insanımızın yoksulluğu kat be kat artmış, zaten zor şartlarda sürdürülmeye çalışılan günlük yaşam içinden çıkılmaz bir hal almıştır.

Depremler, toprak kaymaları, sel baskınları, kazalar kader değildir. Her bir olumsuzluğun nedeni bir bütün olarak ülkemizde insana verilen değerle ilgilidir. İnsan hayatı ne zaman öncelikler sıralamasında en baştaki yerini alır ve toplumsal hayatımız buna uygun düzenlenirse, yaşamı çekilmez kılan olumsuzluklardan kurtulmak için ilk adım atılmış olacaktır.

Batman‘da merkezi yönetimin insanlarımızın barınma sorununu kısmi olarak çözecek çadır kurma işinin felaketten bir hafta yapılmaya başlaması tam bir komedidir, yara sarmada bile sınıfta kalma durumudur. Batman derhal afet bölgesi olarak ilan edilmeli ve insanımıza sahip çıkılmalıdır. Bölgede yaşananlar, ülkemizin afetlere karşı acil eylem planı olmadığını bir kez daha gözler önüne sermiştir. Yerel ve merkezi yönetimin çalışmalarda koordinasyonsuzluğu bir kez daha açığa çıkmıştır.

Doğa olaylarının doğal afetlere dönüşmesi takdir-i ilahi değildir. Doğa olaylarının doğal afetlere dönüşümü engellenebilir bir olgudur. Yeter ki bilimin ve tekniğin gereği yapılsın.

Biz mühendis, mimar ve şehir plancılarının bilgi, birikim ve deneyimi insan hayatının korunma ve sağlıklı devam ettirilmesi yolunda değerlendirilmelidir. Biz bugün burada ülke kamuoyuna bunu deklere etmek üzere bir araya geldik. Merkezi ve yerel yönetimler insan odaklı politikaları vakit geçirmeden uygulamak yükümlülüğü ile karşı karşıyadır. Türkiye‘nin bu potansiyeli vardır. İş, bu potansiyeli açığaçıkartacak politik tercihleri belirleyici ve yönlendirici noktaya taşımaktan geçmektedir.

TMMOB BÖLGE BİLEŞENLERİNİN

31 Ekim-2 Kasım Tarihleri Arasında Yaşanan Sel Felaketiyle İlgili Hazırladığı Ön İnceleme ve Değerlendirme Raporu

Bölgemizde son bir hafta içinde sağanak yağışın yol açtığı sel felaketi, Odalarımızın etkinlik alanı bulunan kentlerden, Diyarbakır, Batman, Şanlıurfa ve Mardin illerinde ve Cizre ilçesinde faciaya dönüşmüştür. Bunun sonucunda; 41 insanımız yaşamını yitirmiş, yüzlerce ev ve işyeri, binlerce hektarlık ekili arazi ve kilometrelerce yol, sular altında kalmış, yüzlerce hayvan telef olmuş ve yüzlerce ev kullanılamaz hale gelmiştir.

Sel felaketi yaşanan kentlerde, böylesine ağır ve acı dolu bir tablonun ortaya çıkmasının en önemli sebebi; son 20 yılda yaşanan çatışmalı ortamda, güvenlik ve asayiş nedeniyle yaşanan zorunlu göçün yol açtığı çarpık kentleşmedir. Sel felaketinin ve ölümlerin yaşandığı yerler incelendiğinde; göçün yol açtığı çarpık yapılaşmaya bağlı olarak, insanların dere yataklarını, tarım arazilerini ve taşkın kanal kenarlarını yaşam alanı olarak seçtiklerini görüyoruz.

Köyleri yakılan ve boşaltılan, tüm mal varlıklarını kaybeden, üretimden koparılan bu yoksul insanlar, büyük bir çaresizlik içinde göç ettikleri şehirlerde, kenar semtlere ve güvenli olmayan bölgelere yerleşmiştir. Ve ne yazık ki; yetkililer buna seyirci kalarak, faciaya davetiye çıkarmıştır. Barınma en temel insani ihtiyaçtır. Anayasal güvence altına alınan bu hakkın sağlanamadığı ortadadır. Yoksul ve çaresiz insanları, bu alanlarda yaşamaya iten anlayış, sosyal felaketi doğal felakete çevirmiştir. Bu durumun korkutucu olan bir diğer boyutu ise dere yataklarına kamu binalarının (yatılı okul vb.) inşa edilmesidir. Çınar ilçesinde yaşanan bu örnek bile insan hayatına verilen önemin göstergesidir.

TMMOB Bölge Bileşenlerinin Teknik İnceleme Komisyonları oluşturarak, Diyarbakır (Çınar, Bismil), Şanlıurfa, Batman ve Mardin illeri ve Cizre ilçesinde incelemelerde bulunularak, yapılan ön inceleme doğrultusunda, aşağıda belirtilen hususlar komisyonlarca tespit edilmiştir.

* DİYARBAKIR

31 EKİM - 2 Kasım 2006 tarihlerinde Diyarbakır ilinde meydana gelen taşkınlarda, 14 kişi Bismil ilçesinin köyünde, 3 kişi de Çınar ilçesinde olmak üzere; toplam 17 kişi hayatını kaybetmiştir. Taşkınlardan, en fazla, Çınar ve Bismil ilçeleri etkilenmiştir. Çınar ilçe merkezinde yaptığımız incelemelerde; Cumhuriyet Mahallesi‘ndeki Taşkın Deresi‘nin imara açıldığı öğrenilmiştir. Belediye ile yapılan görüşmelerde, bu derenin, İller Bankası tarafından 1975 yılı onaylı imar paftaları ile imara açıldığı tespit edilmiştir. Bu durum, teknik olarak büyük bir hatadır. Yine aynı dere yatağının ortasına, 1994 yılında Yatılı İlköğretim Bölge Okulu inşa edilmiştir. Okul yatakhanesi ve idare binaları arasından dere geçmektedir. Taşkın esnasında, yatakhane binaları tamamen sular altında kalmıştır, 150 öğrencinin o saatte etüt de olması, can kaybını önlemiş, büyük bir facia şans eseri yaşanmamıştır. Açıkça görülüyor ki, okulun buraya yapılmasında yetkililerin ihmali vardır. Çınar‘daki YİBO‘nun Eğitim ve Öğretime kapatılarak tekrar açılmaması gerekmektedir. Taşkın Deresi etki alanındaki yapıların boşaltılarak, oradaki insanların maddi ve manevi kayıplarının karşılanması ve başka yerde iskan edilmeleri gerekmektedir. İlçede ölümlerin yaşandığı derenin üstüne konut yapılması ve gelen rusubat vb. ile tıkanan ve yetersiz olan karayolu menfezinin memba tarafından şişen ve kabaran suların 7-8 metre yükselmesiyle tüm çevresine (yaklaşık 100 konut hasar görmüştür) zarar vermiştir. Özellikle imar alanlarında projelendirilen menfez hesabında, Ø10 (10 yıllık tekerrür debisi ) yerine Ø 100 seçilmesi gerekmektedir. Afet esnasında Diyarbakır- Mardin karayolu Çınar geçişi ulaşıma kapanmıştır.

Bismil ilçesinde meydana gelen taşkında da, büyük tahribatlar yaşanmış, binlerce hektar ekili alan ve hasatı bekleyen arazi sular altında kalmıştır. Diyarbakır-Bismil karayoluna, yoğun rusubat ve tarım arazilerinden gelen malzemeler büyük zarar vermiştir. Yine, Tepe beldesi ve diğer köylerin ulaşımını sağlayan yollar da büyük oranda zarar görmüştür.

Diyarbakır ili genelinde ekili halde bulunan yaklaşık 622.000 dekar pamuk tarlalarındaki ürünün %60 ına yakının zarar gördüğü ayrıca 3.972.087 dekar buğday alanlarının %30 unun ekilen tohumun selden dolayı zarara uğradığı tahmin edilmektedir.

* ŞANLIURFA

1 Kasım 2006 tarihinde Şanlıurfa ili genelinde başlayan sağanak yağış sonucunda, merkez ilçeye bağlı birçok köyle, Siverek, Hilvan, Ceylanpınar ve Harran ilçelerine bağlı birçok yerleşim birimi zarar görmüştür. Resmi açıklamalara göre; 4, yerel kaynaklara göre ise kayıplarla beraber 10‘a yakın insan hayatını yitirmiş, yüzlerce ev ve hayvan zarar görmüştür. Selden etkilenen yerlerde okullar tatil edilmiş, vatandaşlar güvenli alanlarda konaklamak üzere bölgeden uzaklaştırılmıştır. Şanlıurfa-Mardin karayolu trafiğe iki gün,Mardin- Diyarbakır karayolu trafiğe iki gün, Şanlıurfa -Diyarbakır Karayolu trafiğe beş gün kapalı kalmış ve birçok hasta yollarda mahsur kalmıştır.

Şanlıurfa ili kuzeyde Karacadağ eteklerinde 600‘lü kotlarda (Siverek-Hilvan), merkezde 520‘li kotlarda, Harran Akçakale de ise güneyde 400‘lü kotlardadır. Kent merkezinde üst kotlardaki derelerden beslenen iki büyük dere mevcuttur. (Karakoyun ve Culap dereleri) Bu dereler, Harran ovaları sulamalarının ana tahliyesini oluşturan büyük tahliyeler ile suyu taşıyarak, Suriye‘ye iletmektedir.

DSİ tarafından kent merkezinde ıslah çalışmaları yapılmakla beraber, üst kotlarda yer alan Karaköprü Deresi ıslah edilmemekte ve Karaköprü Belediyesi‘nce imara açılmış durumdadır. Her an felaket ile karşı karşıyadır, bu dere yatağının tetiklediği heyelan bölgesinde ise yapılaşma hızla devam etmektedir. Bütün uyarılarımız sonuçsuz kalmıştır.

Sellerin nedenine gelecek olursak; lokal derelerin üzerindeki yol geçişlerinin üzerindeki menfezlerin yetersiz kesitlerde oluşu, ana dere yataklarında yoğun rusubatlanma sonucu, dere yatağının daralması, güvenlik nedeni ve su politikaları gereği, Suriye sınırındaki dere geçişlerinin tam açık olmayışı etkilenmeyi arttıran sebeplerin başında gelmektedir.

Ceylanpınar ilçesinde oluşan sel felaketi, ilçe sınırları içerisinden geçen Cırcıp Deresi üzerindeki yol geçişlerinin altına küçük çaplı büzler döşenmesi ve Suriye sınır geçişinin güvenlik nedeniyle daraltılmasının, taşkınlara yol açtığı tespit edilmiştir. Yapılaşmanın da standartlara uygun olmaması, sorunların katlanarak artmasına sebebiyet vermiştir.

Şanlıurfa - Mardin Karayolunda ise DSİ tarafından yapılan sulama projelerinin tamamlanamaması, çalışma yapılan kısımlarda geniş kapsamlı düşünülememesi, doğal dere yatakları ile projelerin entegre edilememesi ve menba mansap şartlarının yaratılamaması da sorunu tetiklemiştir.

Siverek ilçesinde ise benzer sebepler ve Hacıkamil Deresi üzerindeki Bağlamanın işlevsel kullanılamaması, Karayolları tarafından bu dere üzerine yapılan köprü ayaklarının altının sazlıkla dolması, rusubat birikmesi ve bu bölgede çok dik bir düşey kurb ile yolun inşa edilmesi sorun yaratmıştır. Harran ilçesinde, ana tahliye ve yedek tahliye kanallarının havza hesaplarının yeniden irdelenmesi gerekmektedir. Vatandaşın harici müdahale ile yol yapmaya ve dere yatağını tarım arazisi gibi kullanmasına izin verilmemelidir. Harran‘daki sorun da bu gibi sebeplerden kaynaklanmaktadır.

Yukarıda adı geçen ilçelerde yaptığımız incelemeler sonucunda saptadığımız nedenler kısaca şöyledir:

1. Sağanak yağışın, yoğun ve sürekli olması,

2.Dere yataklarının ve tahliye kanallarının havza drenaj hesaplarının yetersizliği ve genelin havza drenaj planının yeterli olmayışı,

3.Yerel yönetimlerin, dere yataklarına

bilinçsiz müdahalesi, projesiz yol geçişleri (menfezler) inşa etmesi,

4.Yerel yönetimlerin, dere yataklarında ve etki alanında yapılaşmaya izin vermesi,

5.Kaymakamlıkların eline teslim edilen Köydes Projelerinde yetersiz teknik

kadrolar yüzünden projeler ve

uygulamalarındaki yanlışlıklar,

6.Yerleşim yerlerinin felaketlerden korunması için dere yataklarını ıslah edilmesi, Karayolları tarafından yaptırılan yol ve sanat yapılarında en olumsuz koşulların düşünülmesi, yıllık, bakım ve onarımların düzenli yapılması, rusubat temizliği ve

gerekli güçlendirmelerin yapılması gereklidir.

* MARDİN

MARDİN merkez ve ilçelerinde meydana gelen taşkınlar neticesinde; 486 konut, 9 bin 592 dekar tarım arazisi, 205,5 km yol, 26 adet menfez, 21,2 km kanalizasyon hattı hasar görmüş ve 500 civarında hayvan telef olmuştur. Mardin-Savur, Mardin-Şenköy, Sürgücü-Savur karayolu, taşkınlar neticesinde büyük hasar görmüş, ulaşıma kapanmıştır. Özellikle kırsal kesimde, tarım arazileri (üzüm bağları) yerle bir olmuştur. Kızıltepe, Derik, Savur, Midyat, Nusaybin, Ömerli, Mazıdağı ve Yeşilli‘de büyük tahribat yaşanmıştır.

* BATMAN

31 Ekim 2006 tarihinde başlayan ve iki gün süren sağanak yağış sonucunda, meteorolojik verilere göre, m2 başına 87 kg yağış düşmüştür. Bu yağış neticesinde; doğal afet yaşanmıştır.

Yağan yağışlar Batman‘ın güneydoğusundaki Raman Dağı ile kuzeydoğusundaki Kıra Dağı‘nın arasında kalan yaklaşık 150 km2‘lik havzada, Batman kent merkezinden Batman Çayı‘na kodu itibariyle, İluh Deresi üzerinden Batman Çayı‘na akmaktadır. İluh Deresi‘nin uzunluğu 4 km, genişliği ortalama 10m ve yüksekliği ortalama 3,40m‘dir. Derenin 20 metre sol ve sağında ortalama 2 metre yüksekliğinde su taşmıştır. İluh Deresi‘nin sağ ve solunda bulunan 10 mahalle sel afetinden ciddi bir şekilde etkilenmiştir. Ayrıca şehir merkezindeki 9 mahallede su baskınları yaşanmıştır.

Kriz Merkezi‘nden, 5 Kasım 2006 tarihinde edinilen bilgiye göre;

Afetten Etkilenen Mahalle Sayısı :19

Etkilenen Nüfus :62.851

Can Kaybı :10 ölü, 13 yaralı

Gezilen Bina Sayısı :5400

Tespit Edilen İşyeri Sayısı :485

Ağır Hasarlı Bina Sayısı :512

Orta Hasarlı Bina Sayısı :719

Hafif Hasarlı Bina Sayısı :204

Batman İlinde bundan sonra böyle bir felaketin yaşanmaması için yapılması gerekenler şunlardır:

* İluh Dere yatağının sağ ve solunda bulunan yerleşim alanlarının tahliye edilerek, mağdur vatandaşlara yeni yerleşim alanlarında konutlar üretilmesi,

* Batman Belediyesi‘nin ihale aşamasında olan Büyük Altyapı Projesi, yağan son yağış miktarları göz önüne alınarak, gözden geçirilmesi,

* Taşkına maruz kalan alandaki yapılaşmanın boşaltılması. Batmanda zemin yapısı daha sağlam olan dolayısıyla depremsellik açısından daha uygun olan aynı zamanda taşkın riski en az olan Batı Raman ve Kıra dağları yeni yerleşim alanları olarak düzenlenerek taşkına maruz kalan insanların bu alana yerleştirilmesi.

* CİZRE İLÇESİ

Şu anki mevcut durumu ile yağmur kuşaklama kanalı (özellikle Deşt köprüsü ile Cudi mahallesi arasında kalan kısım) yaz aylarında , açık kanalın etrafındaki evlerden kanala aktarılan kanalizasyon sularının kanalda birikimi sonucunda oluşan , göletler bataklık halini almış , oluşturduğu sağlıksız ortam ve (açık oluşu nedeniyle) tehlike ; Cudi mahallesi sakinlerinin sağlığını ciddi şekilde tehdit etmeye başlamıştır. Kış aylarında tepelerden inen yağmur suları açık kanalın taşmasına, dolayısıyla sel felaketlerine ve taşkınlara sebep olmak suretiyle çevre sakinlerini büyük maddi kayıplara uğratmaktadır.Bu nedenle bir an önce kuşaklama kanalının yapılması gerekmektedir.

DOĞAL AFET YAŞANAN BÖLGEDE GENEL OLARAK YAPILMASI GEREKENLER

Oda Komisyonumuz, sel felaketinin yaşandığı bölgede yaptığı incelemeler sonucunda, yapılması gerekenleri şöyle özetlemiştir:

* Taşkının yaşandığı yerlerin mevcut altyapı ile elektrik, su vb. yaşamsal ihtiyaçların karşılanamayacağı geçicide olsa iskan edilemeyeceği gerçeğinden hareketler bu alanların boşaltılarak bir an önce Afet Bölgesi kapsamına alınması gerekmektedir

* Hükümet doğal afetlerle her şeyini kaybetmiş bu insanları, Sosyal Devlet olmanın ve Anayasal hakları gereği, fen ve teknik şartlara haiz konutlara yerleştirerek asli görevini yerine getirmelidir.

* Yerleşim yeri olarak tespit edilen taşkın alanının boşaltılması, can ve mal kayıplarına uğrayan insanların zararlarının karşılanması gerekmektedir.

* Yaşanan seller sonucu tarım arazilerinde meydana gelen zararların ve hayvan kayıplarının gerçekçi tespitler yapılarak karşılanması gerekmektedir.

* Zarar ve ziyan tespitlerinin konusunda uzman kişiler tarafından ve mağduriyete meydan vermeyecek şekilde yaptırılması gerekmektedir.

* Tarım sigortaları uygulamaları başlamasına rağmen yoksul çiftçinin primlerini ödeyememelerinden dolayı sigorta kapsamına girmeyen çiftçilerin mağduriyetleri devlet tarafından karşılanmalıdır.

* İmara açılacak alanlarda, her şeyden önce jeolojik ve jeo-teknik raporlar hazırlanmalı ve buna uygun yapılaşma sağlanmalıdır. Bu alanlar, altyapı hizmetleri tamamlandıktan sonra imara açılmalıdır.

* Yol, kanalizasyon, içme suyu, köprü, menfezler, yağmur suyu vb. altyapı hizmetlerinin doğru yapılmış projelerle hayata geçirilmesi gerekmektedir.

* Afetlerden etkilenmiş insanların, özellikle çocukların, rehabilitasyon merkezlerinde tedavi edilebilmesi için olanak sağlanmalıdır.

* Bir başka afet olmadan, merkezi ve yerel yönetimlerin birlikte çalışmasını sağlamak amacıyla, kent bileşenlerini içine alan afet koordinasyon merkezleri kurulmalıdır. Bu konuda hemen harekete geçilmesi için düzenlemeler yapılmalı, özellikle bu tür afetlerden etkilenecek risk bölgeleri, bu merkez tarafından tespit edilmelidir.

* Dere yatakları, fay hattı geçen bölgeler ve baraj havzaları, imara hiçbir koşulda açılmamalıdır.

Mehmet Soğancı

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı

Diyarbakır, 09 Kasım 2006

ŞUBEMİZ IV. DÖNEM I. DANIŞMA KURULUNU GERÇEKLEŞTİRDİ

Şubemiz 25 Kasım 2006 tarihinde TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Konferans Salonunda I. Şube Danışma Kurulu Toplantısını gerçekleştirdi. Danışma Kurulu‘na Şube Yönetim Kurulu Üyeleri‘nin yanı sıra Temsilcilerimiz ve üyelerimiz katıldı.

Geniş katılımlı bu toplantıda, trafik kazası sonucu kaybettiğimiz 4. Dönem Şube Yönetim Kurulu Sayman Üye Aydın DOĞRU ve Bölgemizde meydana gelen sel felaketinde hayatını kaybeden vatandaşlarımız için yapılan saygı duruşunda bulunuldu. Daha sonra açılış konuşmasını yapan Şube Başkanımız M. Şefik İMAMOĞLU, odanın işleyişinin hizmet yarışı olduğunu, yönetimlerin birbirinin devamı şeklinde görev yaptığını dile getirdi. Açılış konuşmasını slayt eşliğinde gerçekleştiren İMAMOĞLU, 4.Dönem Yönetim Kurulu olarak yaptıkları çalışmaları ve içinde bulundukları etkinlikleri üçer aylık dilimler halinde dile getirip, bu dönem içerisinde çıkarılan ve yürürlüğe giren Oda Yönetmelikleri hakkında bilgi vererek üyeleri ve serbest çalışan Jeoloji Mühendislerini konuyla ilgili bilgilendirdi.

İl Temsilcilerimizin temsilciliklerinde yaşadıkları sorunları ve çözüm önerileri tartışıldı, şube yönetimi ile görüş alışverişinde bulunarak, dilek ve temennilerini dile getirdiler.

SONUÇ VE ÖNERİLER

* Kısa bir süre önce bölgemizde yaşanan sel felaketi ile ilgili olarak, konunun uzmanları ile birlikte ilimizde bir panel düzenlenmesi gerektiği vurgulanarak, panelde selin felakete dönüşmesinin sebepleri, teknik ve sosyolojik açıdan sonuçları ve hukuki açıdan boşluklar ve yapılan yanlışlıkların irdelenmesi gerektiği dile getirilmiştir.

* Diğer sivil toplum örgütlerinin yaşanan afet lerde maddi olarak katkıda bulunmalarına rağmen TMMOB‘a bağlı Birimlerin Bölgemizde yaşanan sel felaketinde bu katkıyı sunmamaları eleştirilmiştir.

* Jeoloji Mühendisliği alanında uzmanlaşmayı sağlayacak ve mesleki alanda karşılaşılan sorunları giderecek veya çözümü kolaylaştıracak ve günümüz teknolojilerini ve mesleğimizdeki uygulamaları açısından duyulan eksiklikleri giderecek ve değişik alanları kapsayacak içerikte hizmet içi eğitimlerin sıkça düzenlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Konu ile ilgili olarak serbest çalışan üyelerimizin yoğun isteği; jeoteknik, yeraltısuyu arama-kullanma ve Jeoloji Bilim dalında kullanılan bilgisayar programları ile ilgili kursların ağırlıklı olması doğrultusunda olmuştur. İstenen bu kurslar daha önceden ‘Şube Etkinlik Takvimi‘nde yer almıştır.

* Yerel Yönetimler ve Jeoloji biliminden yararlanan kurumlar ile iletişime geçilerek, Jeolojinin yaşam alanlarındaki önemi ve gerekliliği ile izlenecek yasal prosedürler konusunda ilgili kurumlar bilgilendirilmelidir. Gerekirse bu kurumlardan yetkili kişiler davet edilerek ortak eğitim seminerleri düzenlenmelidir. Bu eğitim seminerlerine üyelerin yanı sıra gerekirse sivil toplum örgütlerinin ve halkın katılımı sağlanmalıdır.

* Jeoloji Mühendisleri Odasının temsiliyetinin güçlendirilmesine yönelik olarak Temsilciliklerin işleyişinin daha aktif olabilmesi açısından, temsilciliklerin güçlendirilmesi gereği üzerinde durularak, var olan temsilciliklerin yer kiralaması ve donanım açısından güçlendirilmesi, temsilciliklerin olmadığı yerlerde temsilcilik açılabilmesi için daha esnek davranılması gerektiği vurgulanmıştır.

* 2007 yılı içerisinde meslek odaları ve kamu kurumlarının katılımı sağlanarak, Diyarbakır‘da yapılması planlanan ve sekreteryasını Şubemizin yapacağı Doğu Anadolu Fayı ve Doğal Afetler Çalıştayı ile GAP ve Jeoloji Sempozyumu‘nun istenen katılımla yapılması ve arzu edilen sonuca ulaşması için üyelerimiz ve Genel Merkezimiz tarafından gerekli desteğin verilmesi gerektiği hususu dile getirilmiştir.

JEOLOJİ MÜHENDİSLİĞİNDE BİLGİSAYAR UYGULAMALARI

COREL DRAW KURSU

(15-17 Aralık 2006)

Mühendislik uygulamalarında yapılan çalışmanın kalitesi ve içeriğinin yanısıra, bu çalışmanın sunumu da son derece önemlidir. Bir çalışma ne kadar iyi yapılırsa yapılsın, rapor haline getirilirken çok güzel bir düzen içinde sunulmazsa, yeterli ilgiyi görmez. Özellikle meslek alanımızda bazen çok düzenli yapılan bir harita, sayfalarca yazılan yazıdan daha çok şey anlatabilir. Şube olarak mesleğimizde çok önemli bir yeri olan bilgisayarla çizim programları konusunda meslektaşlarımızı yetiştirmek üzere, jeolojide bilgisayar uygulamaları konusunda bir dizi çalışma yapma ve mesleğimizde kullanılan bilgisayar programları konusunda kurslar açma hedeflenerek programa alınmıştır.

Bu program hedefi doğrultusunda 15-17 Aralık 2006 tarihleri arasında, Şubemiz tarafından TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi Bilgisayar Salonunda, Corel Draw Programının Jeoloji mesleğinde kullanımına yönelik olarak, Pamukkale Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü öğretim elemanlarından Hacı Alim BARAN tarafından, üç gün süreyle hem teorik hem de uygulamalı bilgiler verildi. Büyük ilgi duyulan kursa yapılan müracaatlar yer darlığı nedeniyle sınırlı tutulmak zorunda kalındı.

Meslek alanımızda gelişen teknoloji takip etmek ve bunları meslektaşlarımıza ulaştırmak amacıyla düzenlediğimiz bu kursun sonunda kursa katılan üyelerimize Katılım Belgesi verildi.

ŞUBEMIZE KAYITLI BÜRO VE ŞİRKET SAHİPLERİ İLE TOPLANTI

09 Mart 2006 tarihinde Serbest Çalışan Büro/Şirket sahipleri ve çalışan Jeoloji Mühendisleri ile Yönetim Kurulu Üyeleri arasında tanışma toplantısı düzenlendi. Zemin etüt raporlarının hazırlanması ile meslektaşlarımızı yaşadığı sorunlar hakkında karşılıklı fikir alışverişlerinde bulunulan toplantıda şube işleyişi ile ilgili konular da görüşüldü. Toplantı verimli bir şekilde sona erdi.

04 Aralık 2006 tarihinde Şube Yönetim Kurulu Üyelerinin katılımıyla şubemize bağlı olarak faaliyetlerini sürdüren büro ve şirket sahipleri ile toplantı gerçekleştirildi. Toplantıya katılan üyeler serbest çalışanlardan oluştuğu için zemin etütleri ile ilgili genelgenin uygulanmasında karşılaşılan sorunlar, YAS Arama-Kullanma Belgesi düzenlenmesi, 18.10.2006 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan SMM Yönetmeliği ve Mesleki Denetim konusundaki yerel sorunlar ayrıntılı olarak tartışıldı ve çözüm önerileri ortaya konmaya çalışıldı. Özellikle zemin etüdü yapan büroların, ilgili idarelerle (Belediye, Bayındırlık İl Müdürlüğü) ve diğer meslek örgütleriyle yaşadıkları sorunların aşılması konusunda yöntemler belirlendi. 2008 yılında uygulanacak olan asgari ücret tarifesine ilişkin üyelerimizin görüş, eleştiri ve önerileri alındı.

2007 YILINA AİT ŞUBE FAALİYETLERİ

GENEL MERKEZ DANIŞMA KURULU

17-18 Şubat 2007 tarihinde Genel Merkez Danışma Kurulu toplantısı gerçekleştirildi. Odanın 2006 Yılı çalışmalarını ve SMM Yönetmeliği ile ilgili uygulamaları değerlendirmek amacıyla düzenlenen bu toplantıya Şubemiz adına Şube Başkanı M.Şefik İMAMOĞLU, Yazman Üye Aziz KAPLAN ve Sayman Üye Hanifi GÜRLER katıldı. Genel Başkan tarafından yapılan konuşmada 2006 yılı faaliyetlerini dünyadaki ve ülkemizdeki gelişmeler değerlendirildi.Daha sonra Oda Yazman Üyesi Dündar ÇAĞLAN ve Sayman Üye Çetin KURTOĞLU tarafından Odanın 2006 yılında sürdürdüğü idari ve mali faaliyetler ile sonuçlarının aktarıldığı iki sunum gerçekleştirildi.

Toplantıya katılan Şube Başkanlarınca şube çalışmalarının aktarıldığı birinci oturumda çok sayıda katılımcı söz alarak görüş ve önerilerini sundu.Daha sonra gündemin 2. maddesine geçilerek TMMOB-Jeoloji Mühendisleri Odası Serbest Jeoloji Mühendislik ve Müşavirlik Hizmetleri, Uygulama, Büro Tescil ve Mesleki Denetim Yönetmeliği‘nin Resmi Gazete‘de yayımlanması ile başlayan dönem içindeki uygulamaları ile bu Yönetmelik paralelinde oluşturulan "2007 Yılı Asgari Ücret Tarifesi" konuları değerlendirildi. Görüşmeler tamamlandıktan sonra "Sonuç Bildirgesi" taslağı tartışıldı.

VAN İL TEMSİLCİLİĞİ ZİYARETİ

9 Mart 2007 Tarihinde Van İl Temsilciliği Yönetim Kurulu Üyesi Murat EMİNOĞLU ve Teknik Personel Z.Özgür CENGİZ tarafından ziyaret edilerek temsilcilik işleyişi ile ilgili görüş alışverişinde bulunuldu. Zemin etüt raporlarında yaşanan sıkıntılar,mizan hazırlama ile ilgili gerekli bilgiler verildikten sonra düzenli olarak mizanın gönderilmesinin gerekliliği vurgulandı.Van ilinde Jeoloji Bölümünün olmasına rağmen yeterince aktif olmadığı, Jeogenç üyelerinin katılımlarının arttırılması yönünde çalışmaların yapılması gerektiği vurgulandı.Rapor onayı konusunda Temsilcilik bulunmayan illerin yakın Temsilcilikler arasında Şube tarafından belirlenen bölüşümün yapılması istendi.

ESEN ARPAT DOĞU ANADOLU FAY ZONU SEMPOZYUMU (24 - 26 Mayıs)

22 Mayıs tarihinde şubemiz tarafından, Esen Arpat DAFZ Sempozyumunu kamuoyuna duyurmak amacıyla, şube toplantı salonumuzda kahvaltılı basın açıklaması yapıldı.

BASINA VE KAMUOYUNA (22 Mayıs 2007)

Değerli Basın Emekçileri,

Dünyanın en önemli ve aktif kuşaklardan biri olan Akdeniz-Himalaya deprem kuşağı üzerinde yer alan Ülkemiz, yeterli önlem alınmadığı ve önemsenmediği için, bu doğa olaylarının afete dönüştüğü, bir bölge konumundadır. Çoğunlukla yeterli bilimsel çalışmalar yapıldığı taktirde, yer ve büyüklükleri önceden tahmin edilebilen bu doğa olayları, toplumsal yapımızdan kaynaklanan aşırı faydacı zihniyet, aşırı kar hırsı ve doğa olaylarını önemsememe nedeniyle, afete dönüşmektedirler. Bu nedenle doğal bir tehlike olan "deprem" , toplum üzerinde sosyo-ekonomik açıdan önemli bir risk oluşturmaktadır. Bu durum maalesef 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 tarihlerinde yaşanan iki büyük depremle tekrar belgelenmiştir.

Deprem tehlikesi ve deprem riski açısından Ülkemizin durumuna bakacak olursak:

Toplam kara alanının % 91‘i; toplam nüfusun %95‘i; önemli endüstri merkezlerinin %98‘i; mühendislik yapılarının %92‘si deprem tehlikesi altındadır. Toplam yüzölçümün %43‘ü; nüfusun %49‘u;sanayi merkezlerinin %73‘ü; barajların %40‘ı; illerin %60‘ı; otoyol, tünel, havaalanı, liman vb. büyük yapıların %60‘ı 1. ve 2. derece deprem kuşağı içindedir. Ülkemizde her üç yılda bir yıkıcı deprem olmaktadır. Son yüzyıl içindeki toplam can kaybı 100.000 civarındadır. Her yıkıcı depremde oluşan ortalama maddi kayıp is 3 milyar Amerikan dolarının üzerindedir.

Görüldüğü gibi "deprem" ülkemiz için büyük bir tehlike ve risk taşımaktadır. Doğu Anadolu ve yakın çevresinde oluşan depremlerin en önemli kaynakları Kuzey Anadolu Fay Zonu, Bitlis Kenet Kuşağı ve Doğu Anadolu Fay Zonlarıdır. Doğuda Varto civarında başlayan Kuzey Anadolu Fay Zonu, tüm Kuzey Anadolu‘yu kat ederek batıda Kuzey Ege Denizi‘ne kadar uzanır. Son yüzyılda Kuzey Anadolu Fay Zonu içinde 18 adet yıkıcı deprem meydana gelmiş ve büyük can ve mal kaybına neden olmuştur.

Kuzeydoğuda Karlıova yakınlarından başlayan ve Türkiye‘nin ikinci önemli deprem kaynağı olan KD-gidişli Doğu Anadolu Fay Zonu (DAFZ), Kahramanmaraş güneyine kadar tek kol olarak uzanır. Bu noktadan sonra iki ana kola ayrılan Doğu Anadolu Fay Zonu‘nun kuzey kolu Osmaniye üzerinden Karataş‘a ve oradan denize uzanır. Güneye doğru yön değiştirerek Hatay‘a kadar uzanan güney kol ise Samandağ civarında deniz altına girer. Toplam uzunluğu 600 kilometre, genişliği 2-30 km arasında değişen DAFZ üzerindeki yıllık hareket ortalama 10 mm civarındadır. Üzerinde ve etkili olduğu bölge içinde 11 il yer alan DAFZ, 1114, 1513, 1822, 1866, 1872,1874, 1893 yıllarında şiddeti IX ile XII (Büyüklük: 6 - 7,5) arasında değişen çok sayıda yıkıcı depreme kaynaklık etmiş, bu depremler binlerce can kaybına ve ağır maddi kayıplara neden olmuştur.

Son 35 yıldır DAFZ üzerinde meydana gelen orta büyüklükteki depremler 1971 Bingöl ve yakın aktif zon üzerinde meydana gelen 1975 Lice depremleridir. 1 Mayıs 2003‘de meydana gelen, Bingöl ve civarını etkileyen 6.6 büyüklüğündeki deprem ise DAFZ üzerinde değil sağ yanal doğrultu atımlı bir başka fay segmenti üzerinde gelişmiştir. Görüldüğü gibi üzerinde yaklaşık olarak 115 yıldır ciddi yıkıcı büyük bir deprem oluşturmayan DAFZ sessizliğini korumakta ve enerji biriktirmektedir. Üzerinde çok sayıda sismik boşluk bulunan DAFZ‘nun değişik kollarının yakın bir gelecekte yıkıcı depremlere kaynaklık etmesi kaçınılmazdır.

Tüm ülkemizi maddi ve manevi olarak yıkan 1999 Adapazarı ve Düzce depremleri sonrası tüm dikkatler olası İstanbul depremine çevrilmiş, yoğun olarak desteklenen bilimsel çalışmalar da Marmara civarına yoğunlaştırılmıştır. Ancak yukarda belirtilen nedenlerle DAFZ ve yakın civarındaki aktif zonların ihmal edilmemesi gerçeği de ortadır.

Değerli Basın Emekçileri,

UNESCO 2008‘i "DÜNYA YER YILI" olarak ilan etmiştir. Jeoloji Mühendisleri Odası, Dünya yer yılının ülkemiz için önemini bilimi ve tekniği halkla, toplumla buluşturma olarak algılamaktadır. Bilimi toplumla buluşturma uğraşı içinde olan Jeoloji Mühendisleri Odamızın kamu yararı doğrultusunda, 24 - 26 Mayıs 2007 tarihleri arasında Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonu‘nda düzenlediği, bölge mülki ve yerel idarecilerinin, konuyla ilgili teknik personelin davet edildiği, halka açık olarak yapılacak, bu sempozyumda DAF Zonu ve yakın aktif sistemler üzerinde yapılan son bilimsel çalışmalarda ulaşılan veriler, DAFZ‘nun 11 ilimize bağlı yerleşim alanlarına ve ülkemiz için yaşamsal önem arz eden barajlarımız gibi büyük mühendislik yapılarına ve insan yaşamına olası etkileri, bölgenin afet tehlike potansiyeli ve karşı karşıya kaldığı riskler, iki gün boyunca sunulacak 14 bildiri, 2 Poster Bildiri, konferans ve panelde tartışılacak, bölge halkı ile yerel yönetimlerin bilgilendirilmesine çalışılacaktır. 3. Gün Bölgedeki önemli tarihi yerler ile birlikte, Batman‘da sel felaketine maruz kalan kesimlere bir teknik gezi düzenlenecektir.

Ülkemiz ve Bölgemiz için büyük önem taşıyan bu etkinliğin duyurulması yönünde göstereceğiniz duyarlılığa şimdiden teşekkür eder çalışmalarınızda başarılar dileriz.

Saygılarımızla,

Jeoloji Mühendisleri Odası  Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu

ESEN ARPAT DAFZ SEMPOZYUMUNUN AMACI (24 - 26 Mayıs)

Doğu Anadolu ve yakın çevresinde oluşan depremlerin en önemli kaynakları Kuzey Anadolu Fay Zonu, Bitlis Kenet Kuşağı ve Doğu Anadolu Fay Zonlarıdır. Doğuda Varto civarında başlayan Kuzey Anadolu Fay Zonu, tüm Kuzey Anadolu‘yu kat ederek batıda Kuzey Ege Denizi‘ne kadar uzanır. Son yüzyılda Kuzey Anadolu Fay Zonu içinde 18 adet yıkıcı deprem meydana gelmiş ve büyük can ve mal kaybına neden olmuştur.

Bu nedenle 24-26 Mayıs 2007 tarihleri arasında Diyarbakır‘da, DAF Zonu ve yakın aktif sistemler üzerinde yapılan bilimsel çalışmalarda ulaşılan verilerin, DAFZ‘nun 11 ilimize bağlı yerleşim alanlarına ve ülkemiz için yaşamsal önem arz eden barajlarımız gibi büyük mühendislik yapılarına ve insan yaşamına olası etkilerinin, bölgenin afet tehlike potansiyelinin irdeleneceği, karşı karşıya kaldığı risklerin, zarar azaltma projelerinin tartışılacağı, bölge halkının ve yerel yönetimlerin bilgilendirilmesine katkılar sunacak bir sempozyumun düzenlenmesi planlanmıştır.

Bu sempozyumun DAF zonunu ilk tanıtan bilim adamlarından olan sayın Dr. Esen Arpat onuruna yapılması ve Esen Arpat DAF Zonu Sempozyumu olarak anılması uygun görülmüş ve sempozyuma davet edilmiştir. 24-26 Mayıs tarihleri arasında Diyarbakır Valiliği, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi , Dicle Üniversitesi, DSİ 10. Bölge Müdürlüğü ve MTA Güneydoğu Anadolu Bölge Müdürlüğü tarafından desteklenen Esen Arpat DAFZ Sempozyumu ile ilgili olarak Mayıs ayı içerisinde şubemiz Yönetim Kurulu Üyeleri tarafından; Diyarbakır İl Valisi Efkan ALA, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman BAYDEMİR, Dicle Üniversitesi Rektörü Fikri CANORUÇ, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Kutbeddin ARZU, Yenişehir Belediye Başkanı Fırat ANLI, Sur Belediyesi Başkanı Abdullah DEMİRTAŞ, Kayapınar Belediye Başkanı Zülküf KARATEKİN, Bağlar Belediye Başkanı Yurdusev ÖZSÖKMENLER, Çüngüş İlçe Belediye Başkanı Mehmet GEÇİTLİ, Çüngüş Kaymakamı Murat GİRGİN, Çermik belediye Başkanı Mehmet AKDAĞ, MTA Bölge Müdürü Ekrem TOSUN, Bayındırlık İl Müdürü Kenan ŞENGÜL, İl Kültür Müdürü Songül GÖKSU, Büyükşehir Belediyesi Kültür Müdürü Cevahir SADAK ve DSİ X. Bölge Müdürü Nihat ÜSTÜNDAĞ ziyaret edilerek sempozyum ve gerekliliği hakkında bilgilendirilerek, sempozyuma davet edildiler.

Sempozyumun ilk günü olan 24 Mayıs‘ta açılış konuşmalarını sırasıyla Şube Başkanı M.Şefik İMAMOĞLU, Sempozyum Başkanı Kadir DİRİK, Genel Merkez Başkanı İsmet CENGİZ, Büyükşehir Belediye Başkanı Osman BAYDEMİR, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Sadık YAMAÇ gerçekleştirdi.

Meslek camiamızda ve toplumda büyük ilgi uyandıran sempozyum; Doğu Anadolu ve yakın çevresinde oluşan depremlerin en önemli kaynağı olan Doğu Anadolu Fay Zonu‘na bağlı depremlerin insan yaşamına, kentleşme ve sanayileşmeye etkileri, afetlere karşı, yasal - kurumsal - idari -bilimsel ve teknik çözümler konularında başta merkezi ve yerel yöneticiler olmak üzere halkın bilgilendirilmesi amacıyla düzenlendi. Etkinlikte ülkemizin jeolojik yapısı gereği sıkça meydana gelen depremlerin afete dönüşme nedenleri irdelendi.

Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı ve Alt Kademe Belediyeler Başkanlığı ve meslek odaları yetkililerinin katıldığı "DAFZ VE KENTSEL PLANLAMADA YERBİLİMSEL VERİLERİN ÖNEMİ‘‘adlı bir de panel düzenlendi.

Türkiye‘nin dört bir yanından gelen değerli hocalar ve konuklarla oldukça geniş katılımlı ve başarılı geçen bu sempozyum kapsamında ; birçok medeniyeti içinde barındıran farklı dinlerin,dillerin ve kültürlerin birarada yaşadığı , 7000 yıllık tarihe tanıklık eden ve dünyanın en görkemli surlarına sahip olan Diyarbakır‘ın; sosyo-kültürel ve tarihi yapısını tanıtma amaçlı, Büyükşehir Belediyesi‘nin tahsis ettiği turizm rehberleri eşliğinde 24/25 Mayıs tarihlerinde şehiriçi turları düzenlendi. Tarihi, geleceğe bağlayan adeta bir ‘açık hava müzesi‘ olan kentimizin bu atmosferinden misafirlerimiz oldukça etkilendiler. Etkinliğin ilk günü olan 24 Mayıs akşamı, Dedeman Otelinde sempozyumun açılış kokteyli yapıldı. Eyvan Ekibinin de katılımıyla , yerel türkülerin ve halayların renk kattığı gece oldukça coşkulu ve renkli geçti.

26 Mayıs‘da teknik ve turistik bir gezi düzenlendi. Gezi kapsamında sırasıyla Diyarbakır‘ın ilçesi Silvan, tarihin en eski yerleşim merkezlerinden olan Hasuni Mağaraları, Batman ve Hasankeyf ziyaret edildi.İlk durağımız Hasuni Mağaraları idi.

Sonraki durağımız ; türkülere, destanlara, şiirlere, masallara, konu olmuş, dünya tarihinde, köprü mimarisinde önemli yer tutmuş Malabadi Köprüsü‘ydü.

Tarihi köprünün tam karşısında yer alan Batman Barajı gezildikten sonra Batman‘a geçildi. 02.11.2006 tarihinde yaşanan sel felaketinin etkilediği alanlar görüldü ve daha sonra Ilısu Barajı nedeniyle sular altında kalacak olan ve kamuoyunun dikkatini çekmek amacıyla, sempozyumun her adımını takip eden basın mensuplarıyla birlikte, Hasankeyf‘e geçildi.

Tarihin adım adım üzerine inşa edildiği, jeolojik yapının nimetlerinden faydalanan insanoğlunun yaşam yeri olarak seçtiği , hüzünlerin ,sevinçlerin , savaşların , barışların kıyısında süzülen Dicle Nehri kenarında, Hasankeyf‘in zirvesinde tarihi havasını ciğerlerimize doldurduktan sonra, oturup demli bir çayı içmek günün tüm yorgunluğunu alıp götürdü. Şubemiz tarafından düzenlenen sempozyumun son durağı olan Hasankeyf‘ten tatlı bir hüzünle ayrıldık. Bilimi toplumla buluşturma uğraşı içinde olan odamızın kamu yararı doğrultusunda düzenlediği sempozyum oldukça başarılı geçmiştir.

ESEN ARPAT DOĞU ANADOLU FAY SEMPOZYUMU (Sonuç Bildirgesi)

Sempozyumda ortaya çıkan sonuçlar aşağıdaki gibidir;

1- Kuzeydoğuda Karlıova yakınlarından başlayan ve Türkiye‘nin ikinci önemli deprem kaynağı olan KD-gidişli Doğu Anadolu Fay Zonu (DAFZ), Kahramanmaraş güneyine kadar tek kol olarak uzanır. Bu noktadan sonra iki kola ayrılan Doğu Anadolu Fay Zonu‘nun kuzey kolu Osmaniye üzerinden Karataş‘a ve oradan Akdeniz‘e uzanır. Güneye doğru yön değiştirerek Hatay‘a kadar uzanan güney kol ise Samandağ civarında deniz altına girer. Toplam uzunluğu 600 kilometre, genişliği 2-30 km arasında değişen DAFZ üzerindeki yıllık hareket ortalama 10mm civarındadır. Üzerinde ve etkili olduğu bölge içinde 11 il yer alan DAFZ, 1114, 1513, 1822, 1866, 1872, 1874, 1893 yıllarında şiddeti IX ile XII ( Büyüklük: 6-7,5) arasında değişen çok sayıda yıkıcı depreme kaynaklık etmiş, bu depremler binlerce can kaybına ve ağır maddi kayıplara neden olmuştur. Son 35 yıldır DAFZ üzerinde meydana gelen orta büyüklükteki depremler 1971 Bingöl ve yakın aktif zon üzerinde meydana gelen 1975 Lice depremleridir. 1 Mayıs 2003‘de meydana gelen, Bingöl ve civarını etkileyen 6.6 büyüklüğündeki deprem ise DAFZ üzerinde değil sağ yanal doğrultu atımlı bir başka fay segmenti üzerinde gelişmiştir. Görüldüğü gibi üzerinde yaklaşık olarak 115 yıldır ciddi yıkıcı büyük bir deprem oluşturmayan DAFZ sessizliğini korumakta ve enerji biriktirmektedir. Üzerinde çok sayıda sismik boşluk bulunan DAFZ‘nun değişik kollarının yakın bir gelecekte yıkıcı depremlere kaynaklık etmesi kaçınılmazdır.

2- Tüm ülkemizi maddi ve manevi olarak yıkan 1999 Adapazarı ve Düzce depremleri sonrası tüm dikkatler olası İstanbul depremine çevrilmiş, yoğun olarak desteklenen bilimsel çalışmalar da Marmara civarında yoğunlaştırılmıştır. Ancak yukarıda belirtilen nedenlerle DAFZ ve yakın civarındaki aktif zonların ihmal edilmemesi gerçeği de ortadadır.

3- Yüz yıllık dönemde (1900-2000) Türkiye‘de gerçekleşen deprem istatistik bilgilerine bakıldığında neredeyse her yıl bir yıkıcı depremin oluştuğu açıkça görülebilir. 1999 yılında yaşanan Gölcük ve Düzce depremleri bu gerçeğin en son ve büyük örneklerini oluşturuyor. On binlerce insanımızın can kaybına ve milyarlarca dolarlık maddi hasara yol açan bu depremler, kentleşme ve yer seçimine ilişkin yaşamsal dersler bıraktı. Ne yazık ki ülke genelinde aynı yanlışların günümüzde de sürdürüldüğü acı bir gerçek olarak ortada. Şimdilerde en büyük kentimizde, İstanbul‘da bir büyük deprem bekleniyor. En iyimser senaryolara göre bu depremde 40 000 insanımızın yitimi ve 50 milyar dolarlık bir maddi hasar öngörülüyor.

4- Tarihsel kayıtlarda DAF üzerinde önemli yıkımlara yol açan depremlerin yaşandığı biliniyor. Örneğin, 1789‘da gerçekleşen depremde Elazığ ve Tunceli çevresinde büyük yıkımlar yaşandığı ve 51 000 kişinin hayatını kaybettiği bilinmektedir. Yine I. Jüstinyen zamanında Antakya‘da gerçekleşen depremde, tarihçilere göre 200 000 kişinin öldüğü rivayet edilmektedir. Sınırlı veriler üzerine kurulu tarihsel deprem kayıtları DAF‘ın farklı bölümlerinde son yüz yıldır büyük yıkıcı deprem olmadığını göstermektedir. Dolayısıyla Doğu Anadolu Fay Zonu gelecekteki yıkıcı depremlerin riski altındadır.

5- Nüfus artışı ve köyden kente göç nedeniyle kentlerin gelişim alanlarının ve yeni yerleşim alanlarının seçiminde deprem riski ve zemin özelliklerinin yeterince dikkate alınmadığı düşünüldüğünde, olabilecek yeni depremlerin tarihte yaşananlardan çok daha büyük kayıplara yol açacağı açıktır.

6- Doğu Anadolu Fay zonunun (DAFZ), her bir depremde kırılması beklenen belirgin bölümleri (segment) şunlardır;

1- Karlıova- Bingöl fayı; 65 km uzunluğundadır.

2- Palu-Hazar fayı; 50 km uzunluğundadır.

3- Hazar-Sincik fayı; 85 km uzunluğundadır.

4- Çelikhan-Gölbaşı fayı; 50 km uzunluğundadır.

5- Gölbaşı-Türkoğlu fayı; 90 km uzunluğundadır.

6- Türkoğlu-Antakya fayı; 145 km uzunluğundadır.

7- Genel olarak bölgede sağlıklı kentleşme ve güvenli yapılaşmaya ilişkin hukuksal düzenlemelere yeterince uyulmadığı gözlenmiştir. Kentlerin gelişim ve yeni yerleşim alanlarının seçiminde bilim ve mühendislik ilkelerinin gözetilmediği, kolaycı ve ranta dayanan uygulamaların yöre halkının can ve mal güvenliğini riske sokacak boyutlara ulaştığı ortadadır.

8- Tunceli‘de kentin gelişme alanı olarak Munzur ovasının seçilmiş olması depremsellik ve zemin özelliklerinin dikkate alınmadığına ilişkin çarpıcı bir örnek oluşturuyor. Özellikle kamu binalarının alüvyon zemin üzerine kurulması uygulaması kentsel yerleşimin de bu alana kaymasını özendirmektedir. Anayasaya, doğa yasalarına ve mühendislik ilkelerine aykırı bu uygulamaya kamu yönetiminin öncülük etmiş olmasına özellikle dikkat çekmek isteriz. Diğer yandan Tunceli‘de deprem ve heyelan riski nedeniyle Afet İşleri Genel Müdürlüğü‘nce il merkezinde yerleşime kapatılmış olan Esentepe mahallesi, Cumhuriyet mahallesi, Yenimahalle su deposu civarında kaçak yapılaşmaya devam ediliyor. Çemişgezek, Hozat, Mazgirt, Nazımiye, Ovacık ilçelerinde, ilgili mevzuata aykırı olarak, zemin etütü yapılmadığı biliniyor. Pülümür ve Pertek ilçelerinde ise kısmen zemin etütü yapılsa da denetimlerinin olmadığı açık. Tunceli Belediyesinde denetim yapacak yeterli sayıda teknik eleman bulunmadığı gibi bir jeoloji mühendisi çalışmakta ilçelerde ise teknik personel yok denebilecek durumdadır. Bu koşullarda planlama ve yapılaşmanın kontrol edilmesi, güvenli yapılaşmanın gereği olan mühendislik hizmetinin gerçekleşmesinin olanaksız olduğu ortadadır.

9- Bu günkü Elazığ, 1834 yılında Harput mezrasının ovaya taşınmasıyla kurulmuştur. Elazığ il merkezi fay kontrollü bir havza olup şehir bu havzada biriken alüvyal çökeller üzerinde yer almaktadır. Havzayı denetleyen faylar DAF zonuna yaklaşık paraleldir. Şehir merkezi 2. derece deprem bölgesinde olmasına karşın Arıcak, Karakoçan, Kovancılar, Maden, Sivrice, Palu ilçeleri ve Gezin beldesi 1. derece deprem bölgesi kapsamında yer almaktadır. Elazığ‘da da kentin ovaya doğru gelişimi tarım alanlarının tahribinin yanı sıra güvenli yapılaşma açısından riskler taşımaktadır. Elazığ il merkezinde yapılan zemin etüt raporları belediye ve Odamızın il temsilciliği tarafından kontrol edilmektedir. Ancak hem merkez belediyede teknik eleman sayısı yetersizdir hem de bir çok ilçe belediyesinde jeoloji mühendisi bulunmamaktadır. Bu nedenle zemin etütlerinde yeterli denetim sağlanamamaktadır.

2. Derecede tehlikeli deprem bölgesinde yer alan Adıyaman alüvyon zemin üzerine kurulmuş bir kenttir. Bu özelliği nedeniyle imara esas jeolojik-jeoteknik etüt ve parsel bazında zemin etütleri güvenli kentleşme ve yapılaşma açısından önem kazanmaktadır.

Ancak kentin göç alması nedeniyle ruhsatsız ya da kaçak yapılaşmanın yeterince denetlenememesi yaşanan bir sorundur. Adıyaman‘ın 1. derece deprem bölgesinde yer alan ilçeleri Çelikhan, Gerger, Gölbaşı, Sincik ve Tut ilçeleri güvenli kentleşme açısından acilen önlem alınması gereken yerleşim merkezleridir. Örneğin, diri fayların oluşturduğu bir ova üzerine kurulmuş olan Gölbaşı ilçesi bu anlamda özel önem taşıyor. Adıyaman merkezde zemin etütleri yapılmakla birlikte jeoloji mühendisince kontrol edilmiyor. Yine bu ilimiz belediyesi ve bağlı ilçelerinde yeterli teknik personel istihdamı olmadığı biliniyor. Besni, Gölbaşı, Kahta, Tut ilçelerinde zemin etütleri kısmen yapılırken, Çelikhan, Gerger, Samsat, Sincik ilçelerinde zemin etütü yapılmıyor. Siyasi kaygılar çoğu kez kaçak yapılaşmaya göz yumulmasına yol açıyor. Gölbaşı-Türkoğlu fayı ve Sincik-Palu fay hatlarının büyük deprem üretme olasılığı göz önüne alınırsa, Adıyaman ilinin genel olarak jeolojik-jeoteknik etütlerinin bir an evvel yapılarak, kentleşmeye uygun yeni yerleşim alanlarının belirlenmesi gerekmektedir.

10- Kalitesiz ve plansız yapılaşma ile jeolojik ve jeoteknik faktörler gözardı edilerek yapılan yer seçimlerinin acı sonuçlarını bugüne kadar defalarca yaşadık. Aradan geçen zamanda görünen odur ki, halkın can ve mal güvenliğini bu derece etkileyen doğa olaylarının zararlarını azaltmak için gerekli yasal düzenlemeler hala yapılamamıştır. İmar yasası ve yapı denetim yasasında bu anlayışla oluşturulması beklenen değişiklikler gerçekleştirilmemiştir. Yerel yönetimlerin konuyla ilgili teknik eleman istihdamını sağlayacak yasal düzenlemeler tamamlanmamıştır. Siyasi ve maddi rant amaçlı imar aflarının doğrudan ve dolaylı olarak sürekli gündemde tutulması kaçak ve denetimsiz yapılaşmayı özendirmektedir. Milyonlarca yılda oluşan doğal servetimiz olan ovaların yerleşime açılması sağlıklı kentleşme ve güvenli yapılaşma sürecindeki temel yanlışı oluşturuyor.

11- Anılan yasal eksikliklere karşın yerel yönetimlerin bu alanda büyük yetki ve sorumlulukları olduğu açıktır. Eksikli de olsa yürürlükteki mevzuatın uygulanması ve denetiminin sağlanması yerel yönetimlerin sorumluluğundadır. Bu çerçevede DAF boyunca yer alan kentlerimizin yerel yöneticilerinin, yaşamsal öneme sahip olan bu konuya, gerekli hassasiyeti göstermelerini diliyoruz. Yasal düzenlemeler gerçekleşinceye değin sağlıksız yapılaşmaya karşı acil önlemler alınması gerektiği ortadadır. Bu çerçevede vurgulamak gerekirse, güvenli yapılaşmanın iki temel boyutu bulunmaktadır. Birincisi uygun yer seçimi, ikincisi kaliteli inşaat yapımıdır. Meslek alanımızla ilgili olan birinci aşamada;

• Yeni yerleşim yerlerinin yapılaşmaya açılmasında göz önüne alınacak kriterlerin en önemlilerinden biri jeolojik-jeoteknik etütlerdir.

• Bu etütler bilimsel ölçütler ve standartlar kapsamında gerçekleştirilmelidir.

• Jeolojik-Jeoteknik etütlerin yapımı ve DENETİMİ zorunlu kılınarak bilim ve mühendisliğin öngördüğü ölçütler içinde YASALARDA yer almalıdır

BÜRO ŞİRKET SAHİBİ ÜYELERLE YAPILAN TOPLANTI

3 Temmuz 2007 tarihinde Şube Yönetim Kurulu Üyelerinden Oda Başkan M.Şefik İMAMOĞLU, II Başkan Şefik YAŞAR, Yazman Aziz KAPLAN, Sayman Hanifi GÜRLER ve Dicle BARÇ ile Büro-şirket sahiplerinin katıldığı geniş kapsamlı bir toplantı gerçekleştirildi. Bu toplantıda Serbest Jeoloji Mühendislik ve Müşavirlik Hizmetleri ,Uygulama, Büro Tescil ve Mesleki Denetim Yönetmeliği ve Uygulama Genelgesi başta olmak üzere meslektaşlarımızın sorunları ayrıntılı bir şekilde ele alındı. 1 Temmuz tarihinden itibaren geçerli olan Asgari ücret tarifesi ile ilgili uygulamalar ve değişiklikler ile ilgili açıklamalar yapıldı. 28 Ağustos tarihinde Şube Yönetim Kurulu Üyelerinin ve Büro-şirket sahiplerinin katıldığı; asgari ücret tarifesi, mesleki denetim konuları ve üyelerin sorunları tartışıldı.

DİYARBAKIR DEMOKRASİ PLATFORMU

22 Ağustos 2007 tarihinde Diyarbakır Demokrasi Platformunun, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinde gerçekleştirdiği toplantıda, Büyükşehir Belediyesinin 2008 yılı taslak bütçesi ile proje ve zorunlu harcama tabloları kentin sivil toplum ve meslek örgütleri ile paylaşılarak görüş ve önerileri alındı.Bu toplantıya Odamız adına M.Şefik İMAMOĞLU ve Sevgi ÖNEN katıldı. Bağlar Belediye Başkanı Yurdusev ÖZSÖKMENLER, Kayapınar Belediye Başkanı Zülküf KARATEKİN‘in de katıldığı toplantıda Büyükşehir Belediye Başkanı Osman BAYDEMİR, yaşadıkları kaynak sıkıntısı, kentin problemleri ve gerçekleşen bütçe ile yapmak istedikleri çalışmaları anlattı.

Üyemiz olan Büyükşehir Belediye Genel Sekreteri Fahrettin ÇAĞDAŞ, üzerinde çalışılan 2008 yılı tahmini bütçesi ile ilgili sunumun yanısıra zorunlu harcamalar ile 27 kalemden oluşan projeler konusunda bilgiler de verdi. Sivil toplum örgütleri ise ulaşım, Dicle Vadisi Projesi, itfaiyenin modernizasyonu, festivaller gibi birçok proje hakkında görüş bildirdi. Ayrıca temizlik konusunda özen göstermeyenlere ceza uygulanması gerektiği yönünde ortak görüş bildirildi.

DİYARBAKIR İL KOORDİNASYON KURULU

24 Ağustos tarihinde Diyarbakır İl Koordinasyon Kurulunun düzenlediği toplantıda; kentteki toplu taşıma sistemi için öngörülen havuz sistemi hakkında bilgi vermek ve bu konuyu tartışmak üzere, Büyükşehir Belediye Başkanı Osman BAYDEMİR bir konuşma yaptı. İlk Kademe Belediye Başkanları ve TMMOB birimlerinin yönetim kurulu üyelerinin de katıldığı, minibüs kooperatif yönetici ve üyeleri, Demokrasi Platformu temsilcileri, yerel yönetimler komisyonu, muhtarların bulunduğu geniş kapsamlı bir toplantı gerçekleştirildi.

Şubemiz adına Oda Başkanı M.Şefik İMAMOĞLU‘nun katıldığı toplantıda Büyükşehir Belediye Başkanı Osman BAYDEMİR , kentte daha modern bir ulaşım sistemi oluşturmak istediklerini belirterek öngördükleri sisteme ilişkin bilgiler verdi.Ayrıca bugün toplu taşımada belediye yönetimlerinin Diyarbakır‘ın 10-20 yıl sonraki ihtiyaçlarını dikkate almasının gerekliliğini, önemini vurguladı. Bugünden önlem alınmazsa, önceki hataların tekrarlanacağını ve eleştirilen aksaklıkların yinelenmemesi için bu konuda destek sunulması ve duyarlı olunması gerektiğini belirtti.

Daha sonra meslektaşımız Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Fahrettin ÇAĞDAŞ, Diyarbakır‘daki toplu taşıma sisteminin tarihsel gelişim sürecini, zaman içinde yoğunlaşan sorun ve sıkıntıları sinevizyon eşliğinde anlattı. Çağdaş, kamusal bir hizmet olan toplu taşımanın kazanç hırsı ile yapıldığında meydana gelen sorunlar, şoförlerin kayıt sisteminin olmaması, engellilerin toplu taşımada olumsuz etkilenmesi gibi sorunları dile getirdi. Çağdaş, hazırladıkları ulaşım master planı çerçevesinde Diyarbakır kent için ulaşımdaki yoğunluk yerlerini, bu yoğunluğu sağlıklı ve güvenli olarak eritebilecek sisteme ilişkin bilgiler verdi

YEREL GÜNDEM 21

14 Kasım 2007 tarihinde Diyarbakır Yerel Gündem 21 Kent Konseyi‘nin 10. olağan toplantısı yapıldı. Şubemiz adına,Yerel Gündem 21 üyesi olan Yönetim Kurulu Üyelerinden II.Başkan Şefik YAŞAR, Yazman Üye Dicle BARÇ ile Murat EMİNOĞLU katıldı.Toplantıda Diyarbakır için yapılan projeler değerlendirilerek tartışıldı.

Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonu‘nda yapılan toplantıya Diyarbakır Vali Yardımcısı Atilla KANTAY, Büyükşehir Belediye Başkanı Osman BAYDEMİR, Bağlar Belediye Başkanı Yurdusev ÖZSÖKMENLER ile kent konseyi üyeleri katıldı. Bu toplantıda yeni çalışma anlayışı belirlendi.

İçişleri Bakanlığı Yönetmeliği doğrultusunda yeni bir yapılanmaya gidilerek yönetmelikteki iki temel hususa dikkat çekildi. Bunlardan birincisi Birleşmiş Milletler zirveleri ile diğer uluslararası sözleşmelerde kent ve kent yaşamına yönelik temel ilkeleri hayata geçirmek; ikincisi ise kent konseyi, uluslararası gelişmeleri ve ülke koşullarını gözeterek, tarafsız bir yaklaşımla görüş ve önerilerini oluşturmaktır. Bu hususları hayata geçirmek için yeni bir çalışma anlayışını oturtma ve bu misyonla hareket etme gerekliliği kararı alındı.

Müze Müdürü Nevin Soyukaya İçkale Projesi‘nin çalışmalarını anlatırken Gıda Bankası Proje Koordinatörü Haydar Kılıç gıda bankasının amacı ve işlevlerini anlattı. Gazi Caddesi Projesi de Dilek Akşahin tarafından konsey üyelerine anlatıldı. Meslektaşımız olan Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Fahrettin Çağdaş Büyükşehir Belediyesi bütçe sunumunu ve Dicle Vadisi Projesi‘ne ilişkin gelişmeleri konsey üyeleriyle paylaştı.

SİİRT İL TEMSİLCİLİĞİ ZİYARETİ

17 Kasım 2007 tarihinde saat 11:00‘da Siirt İl Temsilciliğimizde üyelerimizle toplantı gerçekleştirildi. Bu toplantıya Şube Yönetim Kurulu Üyelerinden Başkan M.Şefik İMAMOĞLU, Yazman Üye Dicle BARÇ, Sayman Üye Hanifi GÜRLER ve Murat EMİNOĞLU ile İl Temsilcisi Özlem TÜRKOĞLU ve üyelerimiz katıldı. Toplantıda mesleki sorunlar ve istihdam konuları tartışıldı. Meslektaşımız olan Siirt Belediye Başkanı Mervan GÜL ile il dışında olması nedeniyle görüşme imkanı bulunamadı. Yeni üyelere mesleğin uygulama alanları hakkında bilgi verildi.

En büyük kaygının iş bulma sorunu olduğu görüldü.İşsizlik olgusuna ilişkin değişik boyutlar ele alınarak olgunun ülkenin genel bir sorunu olduğu ve neoliberal politikaların bir sonucu olduğu; mesleğimizdeki işsizliğin derinleşen boyutları karşısında işsizler ve Oda arasındaki iletişim ve dayanışmanın arttırılması vurgulandı. Şube Yönetim Kurulu olarak toplantıların tekrarlanarak paylaşımların artırılması üzerine meslektaşlarımızla ortak noktada buluşuldu.

BATMAN İL TEMSİLCİLİĞİ ZİYARETİ

17 Kasım 2007 tarihinde saat 15:00‘de Batman İl Temsilciliğimizde, Şube Yönetim Kurulu Üyelerinden Başkan M.Şefik İMAMOĞLU, Yazman Üye Dicle BARÇ, Sayman Üye Hanifi GÜRLER ve Murat EMİNOĞLU ile Batman İl Temsilcimiz Ahmet ALTUNÇ‘un da katılımıyla üyelerimizle toplantı gerçekleştirildi. Gerçekleştirilen bu toplantıda zeminden kaynaklanan sorunlar, su sondajlarının vatandaşların gelişigüzel kendi imkanları ile yapması ve Arama-Kullanma Belgesi alınmadan ilgili kurumlarca geçici olarak elektrik verilen kuyular ile ilgili olarak sorunlar dile getirildi. Yereldeki sorunlara yönelik çözümler üretilerek tartışıldı. Toplantıda il temsilciliğinin mekansal sorunları ve özellikle Serbest çalışan üyelerimizin sorunları konusunda karşılıklı görüş alışverişinde bulunuldu, yeni SMM Yönetmeliği konusunda bilgi verildi.Toplantı sonunda periyodik olarak toplantılara devam edilmesi ilkesel olarak benimsendi.

ŞUBE II. DANIŞMA KURULU (24 Kasım 2007)

24 Kasım 2007 tarihinde IV.Dönem 2. Şube Danışma Kurulu gerçekleştirildi .Elektrik Mühendisleri Odası toplantı salonunda yapılan Danışma Kuruluna Şube Yönetim Kurulu Üyeleri, şubemize bağlı üyeler ve İl Temsilcilerimiz katıldı. Aramızdan ayrılan meslektaşlarımız adına bir dakikalık saygı duruşunun ardından,Şube Başkanı M.Şefik İMAMOĞLU açılış konuşmasını yaptı.

Değerli Meslektaşlarım, Sevgili Dostlar,

Jeoloji Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubemizin 4. Dönem 2.Şube Danışma Kuruluna hoşgeldiniz. Örgütlülüğümüzün gereği olan temsiliyeti en geniş şekliyle arttırmak, yaptığımız ve yapmak istediğimiz faaliyetleri sizlerle paylaşmak için düzenlediğimiz bu danışma kurulumuza, uzak yerlerden gelerek gösterdiğiniz öz veriye teşekkür ederiz.

Sevgili dostlar, odamızın kuruluşundan günümüze kadar, mesleğimizi yüceltmeye çalışan, bu amaçla odamıza ve mesleğimize hizmetleri dokunan, başta sevgili arkadaşımız Aydın Doğru olmak üzere, şu anda aramızdan ayrılan tüm meslektaşlarımızın aziz anıları önünde sizleri bir dakikalık saygı duruşuna davet ediyorum.

Sevgili meslektaşlarım, üye örgütlülüğümüzün gereği olarak 1998 yılında Diyarbakır il temsilciliği olarak çalışmalara başlayan odamız, değerli arkadaşlarımızın ciddi örgütlü çalışmaları sonucu 2000 yılında 17. Dönem Merkez Olağan Genel Kurulu‘nda alınan karar ile Diyarbakır Şubesi olarak kurulmuştur. Şubeleşmenin ilk adımı olarak Diyarbakır Şubesi‘nin etkinlik alanında bulunan illerden Adıyaman, Batman, Bingöl, Muş, Siirt, Şanlıurfa, Tunceli ve Van illerinde şubeye bağlı olarak kurulan temsilciliklere daha sonra kurulan Mardin il temsilciliğimizin katılması ile sayıları 9‘a yükselmiştir. Genç bir şube olan Şubemiz, kuruluşundan bu yana, 2000 - 2001 yıllarında 1. Dönem, 2002 - 2003 yıllarında II. Dönem, 2004 - 2005 yılla-

rında III. Dönem ve 2006 - 2007 yıllarında IV. Dönem olarak faaliyetlerine devam etmiştir. Bu süreçte emeği geçen tüm meslektaşlarımıza huzurunuzda teşekkürü bir borç biliriz.

Değerli Dostlar, Sevgili Üyeler, geniş bir uygulama alanı bulunan mesleğimizi icra ederken, kişisel çıkar mutlaka düşünülmelidir, kâr edilmeden, karşılığı alınmadan hiçbir emek boşa harcanmamalıdır. Ancak şunu çok iyi bilmemiz gerekiyor ki toplumsal yarar ve ülke çıkarları her zaman kişisel çıkarların önünde yer almalıdır ve oda geleneğimizde hep böyle olmuştur. Bu nedenle mesleğimizi icra ederken bilimsel değerlere ve meslek etiğine sonuna kadar bağlı kalmamız ve uymamız gerekmektedir.

Bu dönem içinde Genel Merkezimiz tarafından hazırlanan ve kurumsallaşmanın gereği olarak çıkarılan yönetmelikleri uygulamamız, örgütlülüğümüzün bir gereği olarak kaçınılmaz olmalıdır. SMM yönetmeliğimiz gereği, üretilen tüm jeolojik ürünlerde, çalışmalarda zorunlu olan oda vizelerinin yaptırılmasına büyük özen gösterilmelidir. Uygulamada başta bir kısım sıkıntılar görülse dahi, süreç içinde genel kurullarda yapılacak düzenlemelerle, bütün sıkıntıların çözümleneceği inancındayız.

Mesleğimizi icra ederken, TMMOB örgütlülüğümüzün bir gereği olarak, içinde yaşadığımız toplumun sosyo ekonomik, politik sorunlarına da duyarsız kalmamamız gerekmektedir. Topraklarındaki yeraltı ve yer üstü zenginlikleri kadar, çok kültürlülüğü ile de çok büyük zenginliklere sahip olan ülkemizde, tüm sorunların eşitlik ve kardeşlik temelinde, inkardan uzak, insanların birbirlerinin hukukuna saygılı olduğu, barış ortamında çözümlenebileceğine yürekten inanmaktayız.

4.Dönem faaliyetlerimize başlarken, yapmak istediğimiz bazı çalışmaları programımıza alarak uygulamaya koymayı hedefledik. Bugün sizlere sunacağımız bazı çalışmalarımızı gerçekleştirebilmiş olmanın gururunu yaşarken, uğraşlarımıza rağmen gerçekleştiremediğimiz faaliyetlerimiz için de üzüntülü olduğumuzu bildirmek isteriz. Gerek bu faaliyetler ve gerekse bundan sonraki dönemde yapılmasını arzuladığınız faaliyetlerin de gelecek yönetim dönemlerinde hayata geçirilmesi dileğiyle, faaliyetlerimizi sunmak üzere sözü yazman üyemiz Sayın Dicle BARÇ‘a bırakıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

M.Şefik İMAMOĞLU Şube Başkanı

Şube Başkanının konuşmasının ardından Şube Yazmanı Dicle BARÇ yaptığı konuşmada Odamızın amaçlarına değindi ve 2006-2007 yıllarına ait şube faaliyetlerini anlatan bir sunum yaptı.

GELENEKSEL JEOLOJİ GECESİ (24 Kasım 2007)

Danışma Kurulu‘nun ardından aynı gün Temsilcilerimizin de bir araya gelmesini fırsat bilip, üyelerle tanışma, dayanışma ve birlik sağlamaya yönelik düzenlediğimiz Jeoloji Gecesi‘ni gerçekleştirdik Geleneksel hale getirmeye çalıştığımız Jeoloji Gecesi‘ni Dedeman Oteli‘nde düzenledik. Üyelerimizin kaynaşmasını ve dayanışmasını amaçlayan gecede açılış konuşmasını Şube Başkanı M.Şefik İMAMOĞLU yaptı. Büyükşehir Belediye Başkanı Osman BAYDEMİR‘in de konuşma yaptığı gecede; Jeoloji Mühendisi istihdamı konusunda oldukça hassas davrandıklarını ve belediye bünyesinde 7 Jeoloji Mühendisine istihdam sağlandığını ifade ettiler.

Kayapınar Belediye Başkanı Zülküf KARATEKİN, sendika, sivil toplum kuruluşlarından yönetim kurulu üyeleri, Mermerciler Derneği Yönetim Kurulu Üyeleri ve birçok işletmecinin katıldığı gece oldukça renkli geçti.

GAP BÖLGESİ YEREL YÖNETİMLER TEKNİK EĞİTİM SEMİNERİ (28 Kasım 2007)

27-28 KASIM 2007 tarihlerinde "GAP Bölgesi Yerel Yönetimler Teknik Eğitim Semineri" Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı‘nın (GAP) yürütücülüğünde, Mardin Valiliği, Mardin Belediye Başkanlığı, TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası ,Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası, Şehir Plancıları Odası, , Çevre Mühendisleri Odası ve İnşaat Mühendisleri Odası işbirliği ile Mardin Öğretmenevi Konferans Salonu‘nda gerçekleştirildi.

Bu seminer, GAP Bölgesinde yer alan yerel yönetimlerin daha verimli çalışmasının sağlanması ve teknik hizmet verme kapasitelerinin geliştirilmesi ile bilinç düzeyinin arttırılması, kentleşme sürecinin mühendislik, mimar ve şehir plancılığı yönünden değerlendirilmesi katılımın yaygınlaştırılması amacıyla düzenlendi.

Odamız adına Doç. Dr. Kadir Dirik Bölgenin Depremselliği, Sami Ercan; Planlama Öncesi Jeolojik-Jeoteknik Etütler ve Yerbilimsel Verilerin Plana Entegrasyonu, Hüseyin Alan; Planlama Sonrası Yapılaşma Aşamasında Jeolojik-Jeoteknik (Zemin ve Temel) Etütlerinin Gerekliliği ve Denetimi konularında sunum yapmışlardır. Şubemiz Yönetim Kurulu Üyelerinden Hanifi Gürler, Sevgi Önen katıldı.

MARDİN İL TEMSİLCİLİĞİ ZİYARETİ

28 Kasım 2007 tarihinde, GAP Bölgesi Yerel Yönetimler Teknik Eğitim Semineri sonunda Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyelerinden Hüseyin Alan, Sami Ercan, Şubemiz Yönetim Kurulu Üyelerinden Hanifi Gürler, Sevgi Önen ile Mardin İl Temsilci Hatip ŞİMDİ ve Temsilci Yardımcılarımızın da katılımı ile toplantı yapıldı. Toplantıda Mardin ili özelindeki, mesleki sorunlarımız ve meslektaşlarımızın karşılaştığı sorunlar konusunda görüş alış-verişinde bulunuldu.

GENEL MERKEZ DANIŞMA KURULU

21. dönem içinde gerçekleştirilen III. Danışma Kurulu 8 Aralık 2007 tarihinde İstanbul‘da Şube Aykut BARKA salonunda yapıldı. Şube Yönetim Kurulu Üyeleri ve Temsilciliklerin katıldığı toplantıda, 21. MYK ve şubelerin ve temsilciliklerin dönem faaliyet raporları okundu ve tartışıldı. Örgütsel işleyiş üzerine öneriler ve tartışmaların yapıldığı gündemden sonra yaklaşan genel kurul süreçleri ve örgüt misyonu üzerine görüşler üretildi.

İKK FAALİYETLERİ

BASINA VE KAMUOYUNA (28.06.2006)

SİYASAL İKTİDAR NE YAPACAĞINI ŞAŞIRDI, ŞİMDİ DE YABANCILAR ÜZERİNDEN YASAMIZLA VE MESLEĞİMİZLE UĞRAŞIYOR.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı‘nın değişiklik teklifi ile gündeme getirdiği, sonra Başbakanlık müdahalesi ile son şeklinin verildiği "Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı", TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu‘nun 22.06.2006 tarihli toplantısında, hiçbir önerimiz kabul edilmeyerek Meclis Genel Kurulu‘na sevk edildi.

Siyasal iktidar bu tasarı ile:

1. Yabancı mimar ve mühendisler hakkında 6235 sayılı TMMOB Yasasının ve 3458 sayılı Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Yasasının uygulanmayacağını,

2. Akademik ve mesleki yeterliliği kanıtlanmamış yabancı mimar ve mühendislere; ülkemiz kapısının hiçbir kısıtlama olmaksızın sonuna kadar açık olduğunu,

3. Bu ülkenin mühendis, mimar ve şehir plancılarının kendi ülkesinde aslında "yabancı" olduğunu,

4. Yabancı mühendis, mimar ve şehir plancısı ile bu ülkenin mühendisinin, mimarının ve şehir plancısının haksız bir rekabetin içinde olması gerektiğini söylüyor.

Bu tasarı, hukuksal, bilimsel, teknik ve her türlü maddi temelden yoksundur. Siyasal iktidar bu tasarıyı meclise getirmekle; açıkça "ne yapacağını şaşırdığını" ilan etmektedir.

Bu tasarının 14. maddesinde; "Avrupa Birliğine üye ülkelerden veya Bakanlar Kurulunca belirlenecek diğer ülkelerden gelecek yabancı mimar ve mühendislerin çalışma izinlerinin verilmesinde, diploma ve ilgili meslek odasına kayıtlı olduğuna dair belgenin ibrazı halinde, 27/1/1954 tarihli ve 6235 sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanununun 34 üncü ve 35 inci maddeleri ile 17/6/1938 tarihli ve 3458 sayılı Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Kanunun 1 inci ve 7 nci maddeleri uygulanmaz." denilmektedir.

Bu madde ülkemizin mühendisleri, mimarları ve şehir plancıları adına söylüyoruz ki: Bizim tarafımızdan asla kabul edilemez.

Bu madde, egemen bir devletin kendi kurumlarını ve yetkilerini inkar eden, hiçbir ulusal kuralı tanımayan, yetişmiş teknik elemanlarını ulusal ve uluslararası sermayenin çıkarları adına yok sayan bir anlayışın maddesidir.

Bu tasarı yanlışlıkla (!) ve bu haliyle yasalaştığında, sonuçları ne olacaktır?

1. Akademik ve mesleki yeterliliği kanıtlanmamış kişiler bu ülkede "mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı mesleğini" icra edebilecek duruma geleceklerdir. Oysa her ülkenin olduğu gibi, ülkemizin de "diploma" verilmesini düzenleyen, yasayla tanımlanmış bir kurumu vardır. Bugün, yabancı bir üniversiteden mezun olmuş bir şahsın -ister yabancı ülke vatandaşı, ister yurttaşımız olsun- diploma denkliğini veren kurum Yüksek Öğretim Kurumu‘dur. Tasarıya göre ise, üniversite denkliğinin akademik kurum tarafından kanıtlanmasının gereği bulunmamaktadır. Bu anlamda, bu meslek ile ilgili "akademik bir alan" kaosa sürüklenecektir.

2- Bu tasarı yasalaştığında, yurtdışında okuyan ülkemiz vatandaşı, başka bir ülke vatandaşıile yurtdışındaki aynı üniversiteden mezun olup ülkemize çalışmaya geldiğinde, yurttaşımız için denklik belgesi aranacak ama yabancı ülke vatandaşı için aranmayacaktır. Bu yaklaşım, Anayasa‘nın eşitlik ilkesine aykırıdır. Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu‘nun 1998/780 Esas, 1999/307 sayılı kararına göre akademik yeterliliği kanıtlanmamış kişilerin mühendislik, mimarlık ve şehir plancılığı yapamayacaklarına ilişkin kararı siyasal iktidar tarafından bu düzenleme ile yok sayılmaktadır. Yargı kararlarını aşmak için yasal düzenleme yoluna gitmek, olsa olsa bir teslimiyetin ifadesidir.

3- Ülkemizde mühendislik, mimarlık ve şehir plancılığı alanındaki "mesleki yeterliliği" belirleyen kurum TMMOB‘dir. Meslek disiplini ve icrası için gerekli meslek kuralları doğal olarak ve tüm dünyada kabul gördüğü şekli ile, meslek kuruluşlarınca belirlenmektedir. Yasa tasarısı ile TMMOB ve bağlı odalarına "yabancı ülke vatandaşı meslek mensuplarına hiçbir kural uygulamayınız" denilmektedir. Bu tasarının mantığı, öncelikle meslek kuruluşlarının varoluş gerekçesine aykırıdır. Ülkemizde hukukun üstünlüğünü savunanlar, öncelikle ve asgari olarak kendi yurttaşları için ne istiyorlarsa, yabancı ülke vatandaşları için de onu istemelidirler. Kural tanınmaz bir şekilde bütünleşilmeye çalışılan AB ülkeleri arasında dahi, "diğer ülke vatandaşlarına, en fazla kendi yurttaşlarına tanınmış hakları tanıyan" bir anlayış varken, ülkemizin muz cumhuriyeti konumuna düşürülmek istenmesi, anlaşılabilir bir tutum değildir.

4- Bu tasarı yasalaştığında, "denetimsiz hizmet sunumu"nun önü açılacaktır. TMMOB Yasası‘nın gerekçesinde "mühendislik ve mimarlık hizmetinin ülke güvenliği ile yakından ilgili olduğu" saptaması vardır. "Ülkemize denetimsiz yabancı girişi" ve dolayısıyla; meslek mensuplarının denetimini ortadan kaldıracak yasal düzenlemeler, mühendislik hizmetini kamu çıkarından ve ülke güvenliğinden uzak bir noktaya getirecektir.

5- Bu tasarı yasalaştığında, haksız rekabetin önü açılacaktır. Yabancı "kilit ve idari" personelin, mühendislik, mimarlık ve şehir plancılığı alanındaki tüm kurallardan muaf tutulması, yabancı meslek mensuplarının akademik ve mesleki yeterliliğinin aranmaması; ülkemiz mühendislerinin, mimarlarının ve şehir plancılarının mesleklerinin icrasını engelleyecek ve meslek bürolarının kapanmasını gündeme getirecektir.

Uyarıyoruz:

Mühendislik, mimarlık ve şehir plancılığı mesleğinin icrası için aranan koşullar, yabancı-yerli ayrımı yapılarak düzenlenemez. Yurttaşların aleyhine ve eşitlik ilkesine aykırı olan bu tasarının ne bilim karşısında ne de hukuk karşısında savunulabilir bir yönü bulunmamaktadır. Siyasal iktidar şaşırmış durumdadır. Ama bilmelidir ki; ülkesinin mühendisini, mimarını, şehir plancısını gözden çıkararak yasal düzenlemeleri gündeme getiren siyasal iktidarı, bu ülkenin mühendisi, mimarı, şehir plancısı da gözden çıkarmaktadır

TMMOB  Diyarbakır İKK Bileşenleri: JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI DİYARBAKIR ŞUBESİ, MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI DİYARBAKIR ŞUBESİ, İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI DİYARBAKIR ŞUBESİ, ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI DİYARBAKIR ŞUBESİ, MİMARLAR ODASI DİYARBAKIR ŞUBESİ, ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI DİYARBAKIR ŞUBESİ, HARİTA MÜHENDİSLERİ ODASI DİYARBAKIR ŞUBESİ, MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI DİYARBAKİR İL TEMSİLCİLİĞİ, ÇEVRE MÜHENDİSLERİ ODASI DİYARBAKİR İL TEMSİLCİLİĞİ, ŞEHİR PLANCILARI ODASI DİYARBAKİR İL TEMSİLCİLİĞİ,ORMAN MÜHENDİSLERİ ODASI DİYARBAKİR İL TEMSİLCİLİĞİ,KİMYA MÜHENDİSLERİ ODASI DİYARBAKİR İL TEMSİLCİLİĞİ, JEOFİZİK MÜHENDİSLERİ ODASI DİYARBAKİR İL TEMSİLCİLİĞİ

BASINA VE KAMUOYUNA (1 Mayıs 2007)

1 Mayıs Saldırılarını Kınıyor, Sorumluları İstifaya Davet Ediyoruz

Bugün 1 Mayıs. Emekçilerin ve emekten yana olanların coşkuyla kutladığı 1 Mayıs İşçi Bayramına, İstanbul‘da gelişen saldırılarla gölge düşmüştür. 1 Mayıs 1977 katliamının 30. yıldönümünde, bayramlarını Taksim Meydanında kutlamak isteyen emekçiler anti-demokratik uygulamalarla engellenmişlerdir.

Gelişen müdahalelerde, TMMOB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Hüseyin YEŞİL, KESK Genel Sekreteri Abdurrahman DAŞDEMİR, DİSK Genel Sekreteri Musa ÇAM ve daha birçok demokratik kitle örgütü yöneticisinin de aralarında bulunduğu yüzlerce insan gözaltına alınmıştır. Anti-demokratik uygulamalar sadece orantısız güç kullanımı ve gözaltılarla sınırlı kalmamış, aynı zamanda Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şube binasına da gaz bombaları ile saldırı gerçekleştirilmiştir.

Demokratik hak arama taleplerinin şiddet yoluyla bastırılmaya çalışılması, bayram kutlamalarına bile alanların kapatılması, Türkiye‘ye ve demokrasiye büyük zararlar vermektedir.

Konserlerin, polis etkinliklerinin, dinci gösterilerin ve daha birçok etkinliğin düzenlenmesi için Taksim Meydanı tahsis edilirken, emekçilerin ve emekten yana demokrat insanlarımızın 1 Mayıs‘ı kutlamaları için Taksime girmelerine izin vermeyen zihniyeti kınıyor; olaylarda sorumluluğu bulunan İçişleri Bakanını, İstanbul Valisini ve İstanbul Emniyet Müdürünü istifaya davet ediyoruz.

TMMOB Diyarbakır İl Koordinasyon  Kurulu Bileşenleri

BASINA VE KAMUOYUNA (30.01.2007)

Mardin Valisi Mehmet Kılıçlar‘ın "Akdeniz Gazetesi‘ne" verdiği demeçte "Ilısu Baraj projesine karşı çıkanlar terör örgütü ve yandaşlarıdır" demecine ilişkin; Hasankeyf yaşatma girişimi bünyesinde bulunan 72 kurum,kuruluş,oda ve dernek basın açıklaması yaptı.

Mardin Valisi Sayın Mehmet KILIÇLAR‘ın "Ilısu Barajı Projesi‘ne karşı çıkanlar terör örgütü ve yandaşlarıdır" sözleri hakkında yasal girişimlerimizi başlattığımızı duyurmak amacıyla bu bildiriyi sizlerle paylaşıyoruz.

Mardin Valisi Sayın Mehmet KILIÇLAR‘ın Adana‘da yayınlanan yerel bir gazetede "Ilısu Barajı Projesi‘ne karşı çıkanlar terör örgütü ve yandaşlarıdır" şeklindeki nitelemelerini dehşetle okuduk. Mardin gibi tarihi bir kentin valisinin tarih bilinci ile hareket etmesi, bu konuda daha duyarlı olması, korumacı bir anlayışla davranması daha uygun olmaz mıydı? Veya bilimsel bir açıklamayla karşı görüşünü dile getirseydi daha şık olmaz mıydı?

Hasankeyf gibi on binlerce yıllık tarihi geçmişi olan ve ülkemiz coğrafyasında tüm insanlığın ortak mirası olan çok önemli bu kültürel değerlerinin yaşatılması gerektiğini, bunun yanında göl suları altında kalacak geniş tarım yapılabilen arazi ve barajdan etkilenen yaklaşık 50 binin üzerinde nüfus ve ülke ekonomisine getireceği büyük mali yükü de düşünüp, bunun 60-70 yıl ömürlü bir barajla yok olmasını önlemeye çalışarak, bu ülkenin geçmişini, dolayısıyla da bugününü ve geleceğini korumaya çalışanları terörist olarak nitelendirmek ne kadar doğru bir yaklaşımdır?

Ülkemizin her köşesinden tarihi ve çevreyi koruma bilincine sahip, tarihi ve kültürel değerlerimizi korumaya kendini adamış tüm sağduyulu insanlar, bu projeye karşı çıkmadılar mı? Aydınlar, yazarlar, akademisyenler, uzmanlar, Sivil Toplum Örgütleri ve Meslek Odaları üyeleri terörist mi oldular? Bu talihsiz açıklamayı üzüntüyle karşıladığımızı, Hasankeyf‘i yaşatma girişimi üyeleri ve kurum kuruluş temsilcileri olarak da Sayın Vali hakkında suç duyurusunda bulunarak yasal mücadelemizi başlattığımızı duyuruyoruz. Kamuoyunda bir çok kesim kurum, kuruluş, kişi tarafından karşı çıkılan bu projeden vazgeçilerek, Ilısu Baraj Gölü altında bırakılması planlanan Hasankeyf İlçesi ve üçyüze yakın höyükte programlı ve uzun vadeli Arkeolojik kazı ve araştırmalar yapılmalıdır.

HASANKEYF‘İ YAŞATMA GİRİŞİMİ: Jeoloji Mühendisleri Odası, Diyarbakır - Mimarlar Odası, Diyarbakır İnşaat Mühendisleri Odası, Diyarbakır - Elektrik Mühendisleri Odası, Diyarbakır Çevre Mühendisleri Odası, Diyarbakır - Şehir Plancıları Odası, Diyarbakır Makine Mühendisleri Odası, Diyarbakır - Ziraat Mühendisleri Odası, Diyarbakır Makine Mühendisleri Odası, Batman - Mimarlar Odası, Batman İnşaat Mühendisleri Odası, Batman - Elektrik Mühendisleri Odası, Batman Yerel Gündem 21, Diyarbakır - Yerel Gündem 21, Batman Diyarbakır Göç Edenler Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Batman Göç Edenler Sosyal Yardımlaşma ve Kültür Derneği İnsan Hakları Derneği (İHD), Diyarbakır ÇEKÜL - Çevre ve Kültür Mirası Koruma ve Geliştirme Vakfı Diyarbakır Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yaşatma Derneği Arkeoloji, Kültür ve Sanat Derneği, Diyarbakır Selis Kadın Danışma Merkezi, Diyarbakır Dikasum - Diyarbakir Kadın Sorunlarını Araştırma Uygulama Merkezi Bahar Kültür Merkezi, Batman Doğu Bilimsel ve Kültürel Araştırmalar Kooperatifi, Diyarbakır Dut Ağacı Bilimsel ve Kültürel Araştırmalar Kooperatif, Urfa Çevre Gönüllüleri Derneği, Diyarbakır Hasankeyf Gönüllüleri Derneği, Batman Sağlık Emekçileri Sendikası (SES), Diyarbakır Enerji, Sanayi ve Maden Çalışanları Sendikası (ESM), Diyarbakır Tek-Gıda İş Sendikası 1 nolu Diyarbakır Şubesi Tabipler Odası, Diyarbakır Diyarbakır Barosu Güneydoğu Anadolu Bölgesi Belediyeler Birliği, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Batman Belediyesi - Hasankeyf Belediyesi, Batman Bismil Belediyesi, Diyarbakır Kurtalan Belediyesi, Siirt Beşiri Belediyesi, Batman - Gercüş Belediyesi, Batman,Yenişehir Belediyesi, Diyarbakır - Sur Belediyesi, Diyarbakır Kayapınar Belediyesi, Diyarbakır - Bağlar Belediyesi, Diyarbakır Şırnak Belediyesi,Nusaybin Belediyesi, Mardin - Kızıltepe Belediyesi, Mardin - Yalım Belediyesi, Mardin, İdil Belediyesi- Şırnak, Ergani Belediyesi, Diyarbakır - Silvan Belediyesi, Diyarbakır, Viranşehir Belediyesi, Urfa, Bulanık Belediyesi, Muş - Malazgirt Belediyesi, Muş

DEVRİMCİ OZAN VE YAZARLAR ANILDI (2 Haziran 2007)

2 Haziranda TMMOB Diyarbakır İl Koordinasyon Kurulu ve Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi‘nin düzenlediği, devrimci ozan ve yazarlarımız Ahmet Arif, Nazım Hikmet, Orhan Kemal, Adnan Satıcı ve Nedim Dağdeviren‘in anıldığı "Devrimci Ozan ve Yazarlarımızı Anıyoruz" etkinliği gerçekleştirildi.

Haksızlığa boyun eğmeyen ve ezilen insanların yanında yer alarak geride kalanlarda derin izler bırakan devrimci yazar ve ozanlar için saat 10:00‘da Ahmed Arif‘in büstüne karanfiller bırakılarak yapılan saygı duruşu ile başladı. Ekinlik çerçevesinde Büyükşehir Belediyesi Mehmet Akif Ersoy Tiyatro Salonu‘nda saat 11:00‘de bir panel gerçekleştirildi. Panelde, ünlü edebiyatçıların yaşamlarını ve eserlerini Adnan BİNYAZAR,Gülsüm CENGİZ, Adnan ÖZYALÇINER, A. Hicri İZGÖREN ve Şeyhmus DİKEN gibi ünlü yazar ve şairler anlattı. Şube Yönetim Kurulu üyelerimizin de katıldığı etkinlik oldukça yoğun ilgi gördü.

ŞANLIURFA İL TEMSİLCİLİĞİ ZİYARETİ

24 HAZİRAN 2006 tarihinde Şube Yönetim Kurulu Üyeleri, Şanlıurfa İl Temsilciliğine kayıtlı üyeler ile birlikte toplantı gerçekleştirdi. Bu toplantıda temsilcilikte yaşanan sorunların yanısıra işleyiş ile ilgili bilgilendirme yapıldı. Rapor onaylarında asgari ücret tarifesi ve fatura zorunluluğu konusu büro sahipleri ile paylaşıldı. Oda onayına getirildiğinde fatura ve tip sözleşme olmadan onaylanmaması konusunda gereken hassasiyetin gösterilmesi istendi. Ayrıca mizanların düzenli olarak gönderildiği ve gösterdiği hassasiyetten dolayı Temsilcimiz Ali DOĞANOĞLU‘na teşekkür edildi.

YEREL YÖNETİMLER VE KAMU KURUMLARI İLE İLİŞKİLER

KAMU kurumları ile ilişkiler geçmiş dönemlerde olduğu gibi bu dönemde de oldukça başarılı bir şekilde devam etti. Yerel Yönetimler ve Jeoloji biliminden yararlanan kurumlar ile iletişime geçilerek, Jeolojinin yaşam alanlarındaki önemi ve gerekliliği ile izlenen yasal prosedürler konusunda ilgili kurumlar bilgilendirildi. Valilik, İl ve İlçe Belediye Başkanlıkları, İl Müdürlükleri ile gerek yerinde yapılan ziyaretler gerekse yazışmalarla çok sağlıklı diyaloglar gerçekleştirildi.

VALİLİK

Şubemiz meslek alanımızı tanıtmak, ilimizde düzenlediğimiz etkinliklerde dayanışma sağlamak amacıyla İl Valiliği nezdinde birçok görüşme gerçekleştirdi. Diyarbakır İl Eski Valisi Efkan ALA ile yapılan görüşmelerde; jeolojik, jeoteknik ve zemin etüt raporlarının Oda‘ya kayıtlı ve tescilli büro elemanlarınca yapılması gerektiği ve bu raporların Odamız tarafından onaylı olmasının yasal bir zorunluluk olduğu, vizesiz raporların kurumlar tarafından kabul edilmemesi için gerekli önlemler alınmasının gerekliliği vurgulandı. Bu konu ile ilgili olarak Valilik tarafından tüm kamu-kurum-kuruluşlara yazı yazıldı. Esen Arpat DAFZ Sempozyumuna sunduğu katkı ve katılımlarından dolayı Şubemiz adına plaket verildi.

Görev değişikliği nedeniyle ilimize atanan İl Valisi Hüseyin Avni MUTLU yerinde ziyaret edilerek, sivil toplum örgütlerinin işleyişi hakkında bilgi verildi. Yer biliminin önemi vurgulanarak ilimizin deprem bölgesinde olması itibari ile zemin etütlerin yasal zorunluluk olduğu ve bu konuda yaptırımların önemi konularına dikkat çekildi.

BELEDİYELER:

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere Diyarbakır Alt Kademe Belediyeleri ve İlçe Belediyeleri ziyaret edilerek görüşmelerde bulunuldu. Jeoloji Mühendislerinin rolü ve önemi konusunda bilgilendirme yapmak amacıyla yöredeki Belediye Başkanları ziyaret edilerek yasa ve yönetmelikleri içeren birer dosya sunuldu. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Başkanı Osman BAYDEMİR ile yapılan görüşmelerde sivil toplum örgütlerine karşı gösterdiği hassasiyet için teşekkür edildi. Sivil Toplum Kuruluşları ile dayanışma içinde olması yapılan etkinliklerde her türlü imkanları sağlaması konusunda oldukça hassas olan, Esen Arpat DAFZ Sempozyumunda da katılım ve katkılarını nedeniyle Odamız adına plaket verildi. Ayrıca belediye bünyesinde 7 Jeoloji Mühendisinin çalışması oldukça sevindiricidir.

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi İmar Dairesi Başkanlığı ile yapılan yazışmalar sonucunda, Belediye bünyesinde çalışan meslektaşlarımız tarafından zemin etüd raporlarının

sondaj çalışmalarının yerinde incelenmesi ve bunu "Kuyu Teslim Tutanağı" ile tespit ederek Oda onayına sunması konusunda ortak görüşe varıldı ve çalışmalara başlandı.

Odamızın amaçları ve genel işleyişi hakkında bilgilendirme yapıldı. Oda onaysız zemin etüt raporlarının kabul edilmemesi ve Belediye bünyesindeki teknik elemanlarının bulunmasının bir zorunluluk olduğu ve Jeoloji Mühendisi istihdamı konularında görüşüldü.

Diyarbakır‘ın Alt Kademe Bağlar Belediyesi Başkanı Yurdusev ÖZSÖKMENLER ile yapılan görüşmelerde Bağlar Beldesinin çarpık kentleşme nedeniyle bir çok sorunlara gebe kaldığını ve bu sorunlardan birinin de zeminden kaynaklı problemler olduğu dile getirildi. Çok katlı yapılaşmayla, hızlı olduğu kadar çarpık bir kentleşmeye de yön verdiği göz önüne alınırsa, yapıların inşa edildiği zemin özelliklerini belirlemenin ve buna uygun inşaat yapılmasının önemi bir kez daha ortaya çıktığı belirtildi. Şubemiz tarafından mesleğimize yönelik her türlü görüş ve katkıyı sunmaya hazır olduğumuzu belirttik.

Diyarbakır‘ın Alt Kademe Yenişehir Belediyesi Başkanı Fırat ANLI ve Kayapınar Belediye Başkanı Zülküf KARATEKİN ile yapılan görüşmelerde de mesleğimizin önemi vurgulanarak, izlenen yasal prosedürler konusunda bilgilendirme yapıldı. Meslektaşlarımızın Belediye bünyesinde istihdamı konusunda vurgu yapıldı.

ERGANİ BELEDİYESİ İLE YAPILAN TEKNİK PROTOKOL

16 Mart 2006 tarihinde TMMOB Diyarbakır İl Koordinasyon Kurulu Bileşenleri ile Ergani Belediyesi arasında, Ergani Belediyesi mücavir alan sınırları içinde inşa edilecek yapılarda, mesleki denetimin ilgili TMMOB Bileşenleri tarafından yürütülmesi amacı ile bir protokol imzalanmıştır.

Bu protokol; Jeoloji Mühendisleri Odası, Elektrik Mühendisleri Odası, İnşaat Mühendisleri Odası, Makine Mühendisleri Odası ve Mimarlar Odası Diyarbakır Şube Başkanları ile Ergani Belediye Başkanı Nadir BİNGÖL tarafından imzalanmıştır.

Odamızı temsilen Şube Başkanımız M.Şefik İMAMOĞLU‘nun imzaladığı bu protokol ile, ilçede yapılacak bütün yapılarda zemin etüt raporu ve oda vizesi isteneceği taahhüt edilmiştir. Protokolde oda onayı için, Ergani‘de yapılacak zemin etütlerinde yöre halkının maddi durumları da göz önüne alınarak vize ücretlerinde gerekli düzenlemeler yapılmıştır.

DİYARBAKIR TİCARET VE SANAYİ ODASI TARAFINDAN DÜZENLENEN TOPLANTI

01.11.2006 tarihinde Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası‘nın düzenlediği; teşvik kredileri ile ilgili yapılan toplantıya Odamız adına Şube Yönetim Kurulu Üyesi Sevgi ÖNEN ve teknik personel Zehra Özgür CENGİZ katıldı. Toplantıda bölgemizde desteklenmesi ve teşvik kredisi verilmesi gereken sektörler ile teşvik edilmemesi gereken sektörler, ayrıca teşvik edilmesi belirli kriterlere bağlı sektörler ile bu kriterlerin neler olabileceği konuları masaya yatırılarak tartışıldı.Dile getirilen konular arasında girişimcinin bölgede hangi konularda yatırım yapması gerektiği konusunda yeterince bilgili olmadığı ve bu konuda bölgede girişimi destekleyecek altyapı çalışmaları ile mesleki konularda bilimsel çalışmaların özellikle jeoloji ile ilgili bilimsel etkinliklerin yol göstericilikten uzak olduğu ve yatırımların sağlıklı olabilmesi için bölgede sağlıklı AR-GE çalışmalarını içeren hizmet sektörünün desteklenmesi gerektiği yönünde işadamlarınn fikir birliğinde olduğu gözlendi.

Bölgedeki tekstil, tarım ve endüstriyel hammaddeler ile turizm konusunda ve özelliklehammadde konusunda; hammadde ve rezervlerini de içerecek şekilde jeolojik çalışmaların yapılması gerektiği ve bunların yatırımcının yararlanabileceği şekilde yürütülmesi gerektiği vurgulandı.

Teşvik konusunda hazırlanacak olan raporun var olan yatırımların ve işletmelerin iç ve dış piyasa taleplerine göre büyüme stratejisinin belirlenmesi ve de potansiyeli olup henüz hiçbir yatırımın yapılmadığı alanların da tespit edilerek bu alanlara yatırımın yapılması gerektiği odamız görüşü olarak toplantı da dile getirildi.

24-26 Mayıs 2007 tarihlerinde düzenlediğimiz Esen Arpat DAFZ Sempozyumunda desteklerini esirgemeyen Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Kutbettin ARZU‘ya teşekkür etmek için ziyarette bulunuldu. Kendisine Odamız adına plaket verildi. Ayrıca Şubemiz Yönetim Kurulu Üyeleri tarafından Diyarbakır Milletvekili seçilen Kutbettin ARZU‘ya tebrik ziyaretinde bulunuldu.

DİYARBAKIR İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ

Şubemiz Yönetim Kurulu, Milli Eğitim Müdürü Mustafa TEKDEMİR ile yaptığı görüşmelerde meslek alanımız ve ilimizde yapılacak olan okullarda zemin etüt yaptırılması konusunda bir dizi görüşme gerçekleştirdi. İlimizin büyük bir kısmının I.derece deprem bölgesi olması nedeniyle yönetmeliklerin uygulanması konusunda bilgilendirme yapıldı. Görüşmelerde hassasiyet göstererek gerekenin yapılacağını belirtti.

YEREL YÖNETİMLERLE YAPILAN YAZIŞMALAR

Yenişehir Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Müdürlüğü İle Yapılan Yazışma

13.02.2007 tarihinde Yenişehir Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Müdürlüğü, Dicle Mahallesi ile ilgili olarak Şubemizden görüş istemiştir. Bununla ilgili olarak yerinde yapılan incelemeler sonucu hazırlanan rapor aşağıda belirtilmiştir:

İlgi yazınız gereği Dicle Mahallesi 314. Sokakta belirtilen bölgeye gidildi. Yapılan inceleme sonucunda, arazinin kum ve çakıl düzeyleri içeren, iyi pekişmemiş kiltaşı-çakıltaşıbiriminden oluştuğu, Dicle Nehrinin sağ sahilini sürekli aşındırması sonucu da, bazalt seviyesinden Dicle Nehrine kadar yüksek eğimli bir yamaç oluşturduğu görülmüştür. Gerek bazalt seviyesinden sızan sular, gerekse kil taşı çamur taşı birimi içindeki çakıllı ve kumlu seviyelerden sızan sular, killi kısımların su alarak şişmesine ve birimin stabilitesinin bozulmasına neden olmaktadır.

Bu birim üzerinde yer alan binalar, yamacın yüksek eğimi ve birimin taşıma gücünün zayıflığı nedeniyle, muhtemel heyelan riski altındadırlar. Ayrıca bazalt seviyesinden zaman zaman düşen bloklar nedeniyle, bazalt seviyesine yakın olan kesimler heyelan riski yanında, ayrıca kaya düşmesi riski altında da bulunmaktadırlar.

Söz konusu 314. Sokaktaki 23-25-27 nolu binaların ön tarafındaki istinat duvarlarının arkasında ve binaların altında yer alan malzemenin süreç içinde krip oluşturması ve son dönemde su alarak istinat duvarına basınç uygulaması, duvarın yıkılmasına neden olmuştur. İstinat duvarındaki bu yıkılma bölgede var olan heyelan riskinin yanında, binalar üzerindeki heyelan riskini daha da arttırmıştır. Bu nedenle istinat duvarının geçici olarak yapılarak bu binalardaki riskin bölge geneli risk düzeyine indirilmesi gerekmektedir. Bu duvarlar yapılmadan bu binaların yüksek kayma riski altında oldukları görülmektedir. Sonuç olarak belirtilen istinat duvarı yapılsa dahi, Dicle Mahallesinin büyük bir kısmını oluşturan bölgede heyelan ve kaya düşme riski devam edeceğinden bu kesim yerleşime uygun olmayan alan olarak görülmektedir. Bu nedenle imar planı öncesi hazırlanan "Jeolojik Etüt Raporu"nda belirtilen önerilere uyulması gerekmektedir.

Bilgilerinize arz ederiz.

Yönetim Kurulu Adına M.Şefik İMAMOĞLU,Şube Başkanı

ZEMİN VE TEMEL ETÜTLERİ İLE İLGİLİ OLARAK  BELEDİYE BAŞKANLIKLARI İLE YAPILAN YAZIŞMA

1999 Depremlerinden sonra, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından hazırlanan çok sayıda yönetmelik ve genelge ile arazi kullanım planlaması kararlarının ve yapılaşma parametrelerinin jeolojik-jeoteknik etüt (zemin etüdü) sonuçlarına göre belirlenmesinin yasal zorunluluk haline getirilmesi sonucu kamu ve özel sektör kuruluşları ile arsa sahiplerince jeolojik ve jeoteknik etüt yaptırıldığı ve bu raporların ilgili idarelerce işleme alındığı bilinmektedir. Ancak bugüne kadar yürütülen işlemlerde bazı sorunların giderilemediği görülmüş ve bu yönde çok sayıda şikayet müvekkilim TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Yönetim Kuruluna iletilmiştir.

TMMOB-Jeoloji Mühendisleri Odası, Anayasa‘nın 135. maddesinde tanımlanan ve 6235 sayılı TMMOB Kanunu‘na dayanarak kurulan Anayasa ve Özel kanunları (6235 Sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanunu, 3458 Sayılı Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Kanun) gereğince Jeoloji ve Jeoloji Mühendisliği alanında çalışmalarını sürdüren kamu kurumu niteliğinde anayasal bir meslek kuruluşudur.

Serbest jeoloji mühendisliği hizmetleri kapsamında tanımlı olan parsel bazındaki jeolojik ve jeoteknik etütlerde (zemin ve temel etütleri) bilimsel ilkelere, mevzuata ve Danıştay kararlarına aykırılık oluşturacak nitelikte, kamu yararı, Oda ve Jeoloji Mühendisliği haklarını zedeleyen uygulamalara devam edildiği görülmektedir.

Jeoteknik etüt programı hazırlanırken; yapı ve bileşenlerinin özellikleri ile yapı yerindeki jeolojik-jeoteknik sorunların bir arada dikkate alınması zorunludur. Dolayısıyla bir mühendislik yapısı projelendirilirken projelendirmenin jeoloji bilimi verilerinden ve jeoloji mühendisinden bağımsız olarak yapılması sözkonusu olmamalıdır. Deprem, kütle hareketleri (heyelan, kaya düşmesi vb.), sıvılaşma, yer altı suyunun kazıya etkisi, şişme, oturma-farklı oturma vb. sorunları belirlemek ve önlemleri almak için öncelikle çalışma alanının jeolojik - mühendislik jeolojisi - hidrojeoloji - jeoteknik - tektonik/depremsellik verilerine dayalı jeolojik-jeoteknik modelin oluşturulması gereklidir. Ancak bu jeolojik-jeoteknik model ile yapı özellikleri bir arada ele alındığı oranda araştırmalar amacına ulaşabilir.

Zemin etütleri olarak bilinen parsel bazındaki jeolojik ve jeoteknik etütlerde, yapı ve zemin koşulları göz önüne alınarak, jeolojik ve jeoteknik modelin oluşturulması gerekli olup, bu amaçla gereksinim duyulan araştırma, deney ve analizleri içeren bir jeoteknik etüt programının hazırlanması gerekmektedir. Jeolojik-jeoteknik etütlerinin her türlü uygulamasında jeoloji mühendisinin yer alması zorunlu kılınmıştır.

Bu etütlerdeki sondajlar ve arazi çalışmaları, zemin/kaya mekaniği, laboratuvar deneylerini kapsayan zemin-yapı etkileşiminin analizinde kullanılacak temel zemin, zemin profili ve zemini oluşturan birimlerin fiziksel ve mekanik özelliklerini konu alan çalışmaların jeoloji mühendislerince gerçekleştirilmesi gereklidir.

6235 Sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Yasası, bu yasaya dayalı olarak çıkartılmış olan yönetmelikler ve 3458 Sayılı Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Kanun ile 08.04.1982 tarih ve 17658 sayılı Resmi Gazete‘de yayınlanan " TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Serbest Meslek Uygulaması Yapan Büroların Tanımı ve Tescil Yönetmeliği" gereğince Büro Tescil Belgesi bulunmayan, belgesini yenilemeyen, belgesi Oda tarafından süreli veya süresiz olarak iptal kuruluşlar ile meslekten men cezası alan jeoloji mühendisleri hizmet üretemezler. Bu nedenle kurumlarca işleme alınan jeoloji mühendisi imzalı raporların, Oda mesleki denetiminden geçmiş (üzerinde Oda kaşesi ve onayı) olması ve serbest çalışmasına yönelik kısıtlaması bulunmayan kişilerce hazırlanması ilgili mevzuat gereğidir.

Ayrıca İçişleri Bakanlığı‘nın 31.01.2007 tarih ve 26419 sayılı Resmi Gazete‘de yayınlanarak yürürlüğe giren YAPI RUHSATI VE YAPI KULLANMA İZİN BELGESİ KULLANILMASINA İLİŞKİN MECBURİ STANDARD TEBLİĞİ ile bundan böyle hazırlanması zorunlu olan yapı ruhsat ve yapı kullanma izin belgelerinin mecburi standarda uygun olarak düzenlenmesi ve ilgili idarelere gönderilmesi zorunluluğu getirilmiştir. Söz konusu tebliğin 4.maddesinde; ‘‘ Yetkili il özel idaresi, belediye veya organize sanayi bölgesi müdürlüğü, standard yapı ruhsatı ile yapı kullanma izin belgesini eklerinde yapılan açıklamalara uygun şekilde düzenleyeceklerdir‘‘ hükmü getirmiş olup, 5.maddesinde ise; ‘‘ Standard yapı ruhsatı ile yapı kullanma izin belgeleri, formların eklerinde belirtilen kurum ve kuruluşlara süresi içinde gönderilecektir.‘‘ hükmü yer almaktadır.

İçişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan tebliğin ekinde gönderilen TS8737/ Şubat 1991 no‘lu standardın yapı ruhsat formunun ilgili bölümlerinde, bulunması gerekli bilgiler ayrıntılı olarak belirtilmiştir. Yapı ruhsat formunun açıklama bölümünde özetle;

‘‘Bu Ruhsat, 3194 sayılı İmar Kanunu‘nun ilgili maddelerine göre hazırlanmıştır.

• İmar planı olsun ya da olmasın İmar Kanunu‘nun 21. ve 26. Maddeleri uyarınca bütün yapılar için (27. maddede belirtilen istisnalar hariç), belediye veya valilikler tarafından Yapı Ruhsatı verilmesi zorunludur. Usulüne uygun doğru ve eksiksiz düzenlenmeyen Yapı Ruhsatı, onaylanmış olsa dahi geçersizdir.

• Yapı Ruhsatı Formu‘nun 2 nci nüshası, İçişleri Bakanlığı tarafından aksi bildirilinceye kadar inşaata başlansın ya da başlanmasın ruhsatın verildiği tarihten itibaren bir ay içinde Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı‘na gönderilmeye devam edilecektir.

• Yapı inşasına başlanıldığında; ruhsat formunun inşaata başlama tarihi de işlenerek bu tarihten itibaren onaylı birer örneği bir ay içinde ilgili meslek odalarına gönderilecektir.

• Yapı Ruhsatı formu usulüne uygun olarak düzenlenmek zorundadır. Mimari proje müellifleri diğer görevliler ile birlikte bu formun usulüne uygun doldurulmasından sorumludur. Yeterli olmayan bölümler için, yalnızca o bölümü kullanmak koşulu ile ek form düzenlenecek olup, düzenlenecek ek form mutlaka aynı ruhsat tarih ve numarası yazılarak idarece onaylanacak ve ilgili kurum ve kuruluşlara gönderilecektir.

• Yapı Ruhsatı, benzer dahi olsa parselde birden fazla yapı var ise aynı ruhsat numarası ile her yapı için onaylı mimari projede belirtilen blok numarası verilerek ayrı ayrı düzenlenecektir. Form duyuru metni ile birlikte onaylanacak ve yürürlüğe girecektir.‘‘ hükümleri yer almaktadır.

Standartla yapı ruhsat formunun ilgili bölümlerinin doldurulması esnasında dikkat edilmesi gerekli hususlar tek tek açıklanmış olup özetle; ‘16. Bölüme, yapının statik projesine esas olmak üzere hazırlanan zemin etüt raporunun onay tarihi kaydedilecektir. Bir parselde birden fazla yapı var ise, her yapı için zemin etüt raporu ayrı ayrı düzenlenecektir

93. Bölüme, meslek odasınca düzenlenen, büro tescil numarası, büro tescil yenileme tarihi, büro tescil adresi, üye sicil numarası ve ruhsata konu işe ait bilgilerin de olduğu meslek mensubunun kanuna aykırı uygulama nedeni ile haklarının kısıtlanıp kısıtlanmadığına ilişkin bilgilerin de yer aldığı sicil durum belgesinin tarihi ve numarası kaydedilecektir. Kamu görevlisi müellifler için bu ruhsat konusu iş için alınan kurum sicil numarasını içeren görevlendirme yazısının tarih ve numarası yazılacaktır.

96., 97., 99. ve 100. Bölümlere, fenni mesullerin veya yapı denetim kuruluşunun uzmanlık alanına göre denetçi mimar veya mühendislerinin ayrı ayrı adı soyadı, T.C. Kimlik Numarası, adresi kaydedilip imzası alınacaktır.

98. Bölüme, fenni mesuller için meslek odasınca düzenlenen, büro tescil numarası, büro tescil yenileme tarihi, büro tescil adresi, üye sicil numarası ve ruhsata konu işe ait bilgilerin de olduğu meslek mensubunun kanuna aykırı uygulama nedeni ile haklarının kısıtlanıp kısıtlanmadığına ilişkin bilgilerin de yer aldığı sicil durum belgesinin tarihi ve numarası kaydedilecektir.

Denetçi mimar ve mühendisler için ise, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı sicil numarası kaydedilecektir. Denetçi mimar ve mühendisler için ise, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı‘ndan alınan denetçi belgesinin numarası kaydedilecektir. Kamu görevlisi fenni mesuller için bu ruhsat konusu iş için alınan kurum sicil numarasını içeren görevlendirme yazısının tarih ve numarası yazılacaktır.‘‘ denilmektedir.

Yukarıda kısaca zemin ve temel etütlerin yapılmasını gerektiren mevzuat hakkında bilgi verilmiş olup, bu çerçeveye uygun olarak bu güne kadar Belediyenizce TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası‘na anılan mevzuat hükümlerine uygun olarak herhangi bir yapı ruhsat formu gönderilmediği görülmüştür.

Bu nedenle;

1- Binanın betonarme projelerinin yapılmasından önce yapılması çeşitli genelge ve yönetmeliklerle zorunlu hale getirilen zemin ve temel etütlerinin yaptırılıp yaptırılmadığı,

2- Zemin ve temel etütlerinin hangi meslek disiplinleri tarafından yapıldığı,

3- Yapılan zemin ve temel etütlerinin Bayındırlık ve İskan Bakanlığının 18.08.2005 tarih ve 847 sayılı genelgesi ekinde gönderilen Bina ve Bina Türü Yapılar İçin Zemin ve Temel Etüdü Raporu Genel Formatına uygun hazırlanıp hazırlanmadığı, konularında 4982 sayılı Bilgi Edinme Kanunu uyarınca, TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası‘nın vekili sıfatıyla tarafıma bilgi verilmesini saygılarımla arz eder, tüm çalışmalarınızda başarılar dilerim.

Şube Yönetim Kurulu

DAĞITIM : 270 Adet Belediye Başkanlığı

YENİŞEHİR BELEDİYE BAŞKANLIĞI İMAR VE ŞEHİRCİLİK MÜDÜRLÜĞÜ İLE YAPILAN YAZIŞMA

24.02.2007 tarihinde Yenişehir Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Müdürlüğü, Dicle Mahallesi ile ilgili olarak Şubemizden görüş istemiştir. Bununla ilgili olarak yerinde yapılan incelemeler sonucu hazırlanan rapor aşağıda belirtilmiştir:

İlgi yazınız gereği Dicle Mahallesi 332. Sokakta belirtilen bölgeye gidilerek yerinde incelemeler yapıldı. Yapılan inceleme sonucunda, arazinin kum ve çakıl düzeyleri içeren, iyi pekişmemiş kiltaşı-çakıltaşı biriminden oluştuğu, Dicle Nehrinin sağ sahilini sürekli aşındırması sonucu da, bazalt seviyesinden Dicle Nehrine kadar yüksek eğimli bir yamaç oluşturduğu görülmüştür.

Gerek bazalt seviyesinden sızan sular, gerekse kil taşı çamur taşı birimi içindeki çakıllı ve kumlu seviyelerden sızan sular, killi kısımların su alarak şişmesine ve birimin stabilitesinin bozulmasına neden olmaktadır.

Söz konusu 332.sokaktaki 34,36 ve 38 nolu binalar incelendi. Bu binaların 09.02.2007 tarih ve 117 sayılı yazımızda da belirttiğimiz 314. sokak 23,25 ve 27 nolu binaların arkasında ve yamacın yukarısında yer aldıkları görülmüştür. Daha önce 13.02.2007 tarih ve 204-2/33 sayılı yazımızda da belirttiğimiz gibi ön tarafta yamaç aşağı doğru krip yapan zeminin özelliğinden dolayı o bölgedeki binalarda buna bağlı olarak küçük çatlamaların oluşması beklenmektedir. 314. sokaktaki 23,25 ve 27 nolu öndeki binaların önüne çekilmeye çalışılan istinat duvarının buradaki riski de bölgedeki genel risk düzeyine indireceği kanaatindeyiz.

Sonuç olarak burada yapımı devam eden istinat duvarı yapılsa dahi, Dicle Mahallesinin büyük bir kısmını oluşturan bölgede heyelan ve kaya düşme riski devam edeceğinden bu kesim yerleşime uygun olmayan alan olarak görülmektedir. Buna göre gerekli önlemlerin alınması gerektiğini belirtir, durumu Bilgilerinize arz ederiz.

Yönetim Kurulu Adına M. Şefik İMAMOĞLU, Şube Başkanı

DİSKİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ İLE YAPILAN YAZIŞMA

DİSKİ Genel Müdürlüğü tarafından, Diyarbakır‘ın içme suyunun sağlandığı Dicle Barajı Pompa İstasyonunda zeminle ilgili yaşanan sorunlar nedeniyle odamızdan görüş istendi. Konu ile ilgili olarak Şube Yönetim Kurulu Üyelerinden Şube Başkanı M.Şefik İMAMOĞLU, II. Başkan Şefik YAŞAR ve Murat EMİNOĞLU tarafından yerinde incelemeler yapıldı. 02.04.2007 tarihinde hazırlanan rapor DİSKİ Genel Müdürlüğü‘ne sunuldu.

Teknik Rapor

İlgi yazınızla Dicle Barajı Pompa İstasyonunda zeminden kaynaklanan sorunların yaşandığı ve zeminde büyük hareketlerin olduğu belirtilerek Odamızdan ön etüt yapılarak görüş istenmiştir. Oda Yönetim Kurulumuz tarafından yapılan ön incelemelerde; zeminde farklı oturma ve yanal hareketlerin oluştuğu görülmektedir. Bu hareketler binalarda bina çevresindeki betonlarda ve tesis dışındaki arazi ve köprü ayaklarında belirgin olarak gözlenmektedir. Bina çevresinde zaman zaman yapılan tamiratlara rağmen hareketin devam ettiği ve yeni çatlakların oluştuğu görülmüştür. Kurumunuzdan temin edilen extansiyometre verileri de hareketin sürekli devam ettiğini desteklemektedir. Köprü ayağında yapılan incelemelerde pompa istasyonunun üzerinde yer aldığı kesimde Doğuya ve Dicle Vadisine doğru bir blok hareketinin olduğu ve bu hareket sonucu köprü ayağında yatay hareketi destekleyen deformasyonların oluştuğu görülmektedir. Buradaki hareket durdurulamadığı taktirde tesislerin bulunduğu alanda kayma devam edeceğinden tesiste çatlakların oluşumu ve dolayısıyla risk devam edecektir.

Bölgenin çok detaylı bir şekilde etüt edilerek, kayma düzlemlerinin belirlenmesi ve buna göre hareketin büyüklüğü hakkında fikir sahibi olduktan sonra, hareketin durdurulup durdurulamayacağının ortaya konması ve buna göre tesisin geleceği hakkında fikir verilmesinin uygun olacağı kanaatindeyiz.

M. Şefik İMAMOĞLU, Şube Başkanı

DİCLE ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜNE LÖSEV HASTANESİ YER SEÇİMİ İLE İLGİLİ ŞUBE GÖRÜŞLERİNİ BİLDİREN YAZI

Dicle Üniversitesi Rektörlüğü tarafından yapılması düşünülen LÖSEV Hastanesinin yer seçimi hakkında şubemizin görüşlerini bildiren 06.03.2006 tarihli yazı aşağıda sunulmuştur.

ŞUBEMİZİN GÖRÜŞ ve ÖNERİLERİ

Son günlerde kent gündeminde bulunan ve LÖSEV tarafından yapılması planlanan hastanenin yer seçimi konusunda meslek alanımızın bilimsel doğrularını sizlerle paylaşmayı, kamusal bir sorumluluğun gereği olarak görmekteyiz.

Yer seçimi ve kentsel gelişim alanlarının belirlenmesinde jeolojik özelliklerin dikkate alınması, özellikle deprem ve benzeri doğal afetlerin oluşması sırasında, maddi ve manevi kayıplarımızı en aza indirmektedir.

Kentsel gelişme sürecinde olan ilimizde, arazinin akılcı olarak kullanılabilmesi, bölgenin jeolojisi, jeomorfolojisi, hidrojeolojisi, mühendislik jeolojisi, depremselliği vb. özelliklerinin araştırılması ve değerlendirilmesi ile mümkündür.

Diyarbakır ve yakın çevresinde temelde Eosen yaşlı kireçtaşları, bunun üzerinde daha genç olan Miyosen yaşlı kil-silt-kumtaşı ve çakıltaşı seviyelerinden oluşan birimler (sarı boyalı alanlar), şehir merkezinin üzerinde kurulduğu Bazalt lav akıntıları ve en genç olan günümüze ait Kuvaterner yaşlı alüvyonlar yüzeylenmektedir (EK Harita). Dicle Nehrinin kendi yatağı içinde, batıya doğru sürekli yer değiştirmesi sonucu, en genç birim olan alüvyonlar, kendi içinde eski ve yeni alüvyonlar diye iki birim halinde ayırtlanabilmektedir. Bu alüvyonlar, tamamen tutturulmamış, çimentosuz, serbest çakıl, kum ve siltten oluşmaktadır. Nehrin batıya doğru, bu günkü yatağına kayması sırasında, eski yatağının tabanına bıraktığı yoğun kum çakıl birimi üzerine, taşkın anında ince silt boyu malzeme biriktirmiştir. Üzerinde LÖSEV Hastanesi yapılması düşünülen alan K-G yönlü akan Dicle Nehrinin taşkın zamanlarında ince malzeme bıraktığı böyle bir alan konumundadır. Buradaki ince malzeme suyla temasta tamamen dağılabilmektedir. Bu taşkın çökellerinin altında yer alan çakıllar, sürekli nehirden beslenen su nedeniyle, suya doy-gun bir durumda bulunmaktadırlar. Bu durum zemin taşıma gücünü düşürdüğü gibi, deprem anında, büyük bir sıvılaşma riski taşımaktadır.

Ayrıca Dicle nehri boyunca yer alan bu alüvyonlar, 30-40 m kalınlık göstermekte olup, geniş yayılım sunmaktadırlar ( kırmızı boyalı ve taralı alan). Yakın civarda açılan 20-30 m derinliğindeki sondajlardan 10-15 lt/sn su alınabilmektedir. Alüvyonların suya doygun tutturulmamış çakıl, kum ve silt boyutu malzemeden oluşması, zemin-yapı ilişkisinde istenmeyen jeolojik parametrelerin başında yer almaktadır.

Ülkemizde meydana gelen depremlerde en fazla hasar iyi tutturulmamış zeminde yapılan yapılarda meydana gelmiştir. 1999 Körfez Depremi sırasında Adapazarı‘nda hasar gören yapıların büyük kısmı ekli şekilde görüldüğü gibi zemin sıvılaşmasından etkilenmişlerdir.

Belirtilen jeolojik nedenlerden dolayı kentimizde yapılaşma açısından uygun olmayan alanların başında Dicle nehri taşkın alanı gelmektedir. Sonuç olarak, yeraltı suyunun yüzeye yakın olması, zeminin tutturulmamış çakıl, kum ve siltten oluşması, eski taşkın alanı içinde yer alması ve kentimizin 2.derece deprem bölgesinde bulunması nedeniyle, depremlerde dahi ayakta kalması gereken böylesi bir yapı projesinin burada yapılmasının uygun olmayacağı kanaatindeyiz.

Konuya gerekli duyarlılığı göstereceğinize olan inancımızı belirtir, saygılar sunarız.

Şube Yönetim Kurulu

YAPI RUHSATLARININ İSTENMESİ İLE İLGİLİ KIZILTEPE BELEDİYE BAŞKANLIĞI, NUSAYBİN BELEDİYE BAŞKANLIĞI VE MİDYAT BELEDİYE BAŞKANLIKLARI İLE YAPILAN YAZIŞMA

İLGİ: a) 13.07.2000 gün ve 24108 Sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanan "3030 sayılı Kanun Kapsamı Dışında Kalan Belediyeler Tip İmar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik."

b) 30.01.2007 gün ve 26419 sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanan İçişleri Bakanlığının "Yapı Ruhsatı ve Yapı Kullanma İzin Belgesi Kullanılmasına İlişkin Mecburi Standart Tebliği."

c) İçişleri Bakanlığının 08.08.2006 gün ve 81799 sayılı yazısı.

13.07.2000 gün ve 24108 Sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanan ilgi (a) "3030 sayılı Kanun Kapsamı Dışında Kalan Belediyeler Tip İmar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik."in 57/5‘inci maddesinde "Proje müellifi mimar ve mühendislerin, 6235 sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanunu uyarınca, ilgili meslek odasına kayıtlı olmaları, büro tescillerini yaptırıp her yıl için yenilemeleri gerekmektedir. İdare, kanuna aykırı uygulama nedeni ile süreli olarak hakları kısıtlanan proje müelliflerinin bu durumunu denetlemek üzere ilgili meslek odasınca düzenlenen, meslek adamının o andaki sicil durumunu gösterir, işin adı yazılı belgeyi her proje için ister. Hakkında kısıtlama bulunan meslek adamlarına ait projeler onaylanmaz. İdare, projeleri incelerken 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygunluğu da gözetir‘‘ hükmüne yer verilmiştir.

İçişleri Bakanlığının ilgi (b) 30.01.2007 gün ve 26419 sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanan İçişleri Bakanlığının "Yapı Ruhsatı ve Yapı Kullanma İzin Belgesi Kullanılmasına İlişkin Mecburi Standart Tebliği." ekinde yayımlanan Yapı Ruhsatı formunun "Açıklama" bölümünde; • İmar planı olsun ya da olmasın İmar Kanunu‘nun 21. ve 26. Maddeleri uyarınca bütün yapılar için (27. maddede belirtilen istisnalar hariç), belediye veya valilikler tarafından Yapı Ruhsatı verilmesi zorunludur. Usulüne uygun doğru ve eksiksiz düzenlenmeyen Yapı Ruhsatı, onaylanmış olsa dahi geçersizdir.

• Yapı Ruhsatı Formu‘nun 2‘inci nüshası, İçişleri Bakanlığı tarafından aksi bildirilinceye kadar inşaata başlansın ya da başlanmasın ruhsatın verildiği tarihten itibaren bir ay içinde Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı‘na gönderilmeye devam edilecektir.

• Yapı inşasına başlanıldığında; ruhsat formunun inşaata başlama tarihi de işlenerek bu tarihten itibaren onaylı birer örneği bir ay içinde ilgili meslek odalarına gönderilecektir.

• Yapı Ruhsatı formu usulüne uygun olarak düzenlenmek zorundadır. Mimari proje müellifleri diğer görevliler ile birlikte bu formun usulüne uygun doldurulmasından sorumludur. Yeterli olmayan bölümler için, yalnızca o bölümü kullanmak koşulu ile ek form düzenlenecek olup, düzenlenecek ek form mutlaka aynı ruhsat tarih ve numarası yazılarak idarece onaylanacak ve ilgili kurum ve kuruluşlara gönderilecektir.

• Yapı Ruhsatı, benzer dahi olsa parselde birden fazla yapı var ise aynı ruhsat numarası ile her yapı için onaylı mimari projede belirtilen blok numarası verilerek ayrı ayrı düzenlenecektir. Form duyuru metni ile birlikte onaylanacak ve yürürlüğe girecektir.‘‘ denilmektedir.

• Yine Yapı Ruhsatı formunun ilgili bölümlerinin doldurulması esnasında dikkat edilmesi gerekli hususlar tek tek açıklanmıştır. Bu kısımda;

‘16. Bölüme, yapının statik projesine esas olmak üzere hazırlanan zemin etüt raporunun onay tarihi kaydedilecektir. Bir parselde birden fazla yapı var ise, her yapı için zemin etüt raporu ayrı ayrı düzenlenecektir

93. Bölüme, meslek odasınca düzenlenen, büro tescil numarası, büro tescil yenileme tarihi, büro tescil adresi, üye sicil numarası ve ruhsata konu işe ait bilgilerin de olduğu meslek mensubunun kanuna aykırı uygulama nedeni ile haklarının kısıtlanıp kısıtlanmadığına ilişkin bilgilerin de yer aldığı sicil durum belgesinin tarihi ve numarası kaydedilecektir. Kamu görevlisi müellifler için bu ruhsat konusu iş için alınan kurum sicil numarasını içeren görevlendirme yazısının tarih ve numarası yazılacaktır.

96., 97., 99. ve 100. Bölümlere, fenni mesullerin veya yapı denetim kuruluşunun uzmanlık alanına göre denetçi mimar veya mühendislerinin ayrı ayrı adı soyadı, T.C. Kimlik Numarası, adresi kaydedilip imzası alınacaktır.

98. Bölüme, fenni mesuller için meslek odasınca düzenlenen, büro tescil numarası, büro tescil yenileme tarihi, büro tescil adresi, üye sicil numarası ve ruhsata konu işe ait bilgilerin de olduğu meslek mensubunun kanuna aykırı uygulama nedeni ile haklarının kısıtlanıp kısıtlanmadığına ilişkin bilgilerin de yer aldığı sicil durum belgesinin tarihi ve numarası kaydedilecektir. Denetçi mimar ve mühendisler için ise, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı sicil numarası kaydedilecektir. Denetçi mimar ve mühendisler için ise, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı‘ndan alınan denetçi belgesinin numarası kaydedilecektir. Kamu görevlisi fenni mesuller için bu ruhsat konusu iş için alınan kurum sicil numarasını içeren görevlendirme yazısının tarih ve numarası yazılacaktır.‘‘ ifadelerine yer verilmiştir. -6235 Sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Yasası ile bu yasaya dayalı olarak çıkartılmış olan yönetmelikler, 3458 Sayılı Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Kanun ve 18.10.2006 tarih ve 26323 sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanan TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası "Serbest Jeoloji Mühendislik ve Müşavirlik Hizmetleri Uygulama, Büro Tescil ve Mesleki Denetim Yönetmeliği", İlgi(a) yönetmeliğin yapı ruhsatı için yapılacak işlemleri tanımlayan 57/5‘inci maddesi ile İçişleri Bakanlığı tarafından 30.01.2007 gün ve 26419 sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe giren ilgi (b) "Yapı Ruhsatı ve Yapı Kullanma İzin Belgesi Kullanılmasına İlişkin Mecburi Standart Tebliği" nin ekinde yayımlanan Yapı Ruhsatı formunun 93 ve 98‘inci bölümünde belirtilen açıklamalar geregince; ürettikleri Jeoloji Mühendisliği ürünlerini Oda onayına sunup, sicil durum belgesi almayan, Büro Tescil belgesi bulunmayan, belgesini yenilemeyen, belgesi Oda tarafından süreli veya süresiz olarak iptal edilen büro ve şirketler ile meslekten men cezası alan jeoloji mühendisleri hizmet üretemezler. Bu nedenle belediyelerce işleme alınan jeoloji mühendisi imzalı raporların, Oda mesleki denetiminden geçmiş (üzerinde Oda kaşesi ve onayı) olması ve ilgili mevzuat gereğince serbest çalışmasına yönelik kısıtlaması bulunmayan kişilerce hazırlanması gerekmektedir.

Bu çerçevede;.

Jeoloji Mühendisi tarafından düzenlenmemiş, TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası onayından geçmemiş, sicil durum belgesi almamış zemin etüt raporlarının işleme konmaması, mevzuata (kanun, yönetmelik ve genelgeler) aykırı olarak düzenlenen yapı ruhsatlarının verilmesi halinde İçişleri Bakanlığının ilgi (b) tebliği ekinde yayınlanan Yapı Ruhsatı formunun 93 ve 98‘inci bölümlerinde belirtilen hususlara aykırı davranan belediyeler hakkında mevzuata aykırı uygulamaları nedeniyle İçişleri Bakanlığının ekte gönderilen ilgi (c) yazısı da dikkate alınarak RUHSAT İPTAL davaları açılacak olup, hatalı uygulamalara sebebiyet veren kamu görevlileri hakkında ise hem İçişleri Bakanlığına hem de Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulacaktır.

Herhangi bir hukuki olumsuzlukla karşılaşılmaması için, Belediyenizce mevzuata aykırı uygulamalar konusunda azami hassasiyet gösterilmesini, İçişleri Bakanlığının ilgi (a) tebliği ekinde yayınlanan Yapı Ruhsatı formunun "Açıklama" bölümünde "...ruhsat formunun onaylı birer örneği bir ay içinde ilgili meslek odalarına gönderilecektir." hükmü gereği Belediye Başkanlığınızca verilen Yapı Ruhsat ve Yapı Kullanma İzin formlarının onaylı birer örneklerinin 4982 SAYILI BİLGİ EDİNME HAKKI YASASI da dikkate alınarak Odamıza bildirilmesini arz eder, çalışmalarınızda başarılar dileriz.

Saygılarımızla.

Dicle BARÇ, Şube Sekreteri

DİYARBAKIR İL VALİLİĞİ İLE YAPILAN YAZIŞMA

İlgi:a) B.İ.B. Yapı işleri Genel Müdürlüğünün 18.08.2005 tarih ve 847sayılı genelgesi

b) Bayındırlık ve İskan Bakanlığının 20.06.2006 tarih ve 632 sayılı genelgesi

c) İçişleri Bakanlığının 08.08.2006 tarih ve 81799 sayılı yazısı.

d) 3030 Sayılı Kanun Kapsamı Dışında Kalan Belediyeler Tip İmar Yönetmeliği

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi olarak 24-26Mayıs tarihlerinde Doğu Anadolu fayı üzerinde meydana gelebilecek bir depremin ilimiz ve çevresindeki etkilerinin de tartışıldığı ülkemizin çeşitli kamu kurum ve kuruluşları ile üniversitelerden akademisyenlerin de katılımı ile Doğu Anadolu Fay Zonu Sempozyumu düzenlenmiştir. Sempozyum kapsamında Yerbilimsel Verilerin Planlamadaki Önemi konusunda da bir panel düzenlenmiştir. Panelde Diyarbakır‘daki planlama ve kentleşme sorunları ile yer bilimsel verilerin planlama ve yapılaşmadaki durumu da tartışılmıştır. Yapılan tartışmalarda başta ilçe ve belde belediyelerinde yapılan yapılaşmalar ve planlamalarda yerbilimsel verilerin yeterince önemsenmediği ve mevcut yasal duruma yapılaşmalarda uyulmadığı tespiti yapılmıştır. Ayrıca uzun zamandan beri suskun olan Doğu Anadolu Fay hattı üzerinde meydana gelebilecek bir depremde Diyarbakır kent merkezi de dahil olmak üzere ilçe, belde ve köylerimizde büyük can ve mal kayıplarının meydana gelebileceği de vurgulanmıştır. Geçtiğimiz aylarda Elazığ Sivrice‘de meydana gelen düşük-orta şiddetteki bir depremin köylerimizde meydana getirdiği hasarlar tarafınızca da bilinmektedir.

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubemizce ilimiz sınırları içinde yer alan bazı belediyelerce verilmekte olan yapı ruhsatlarının bir kısmının 3194 sayılı kanun ve bu kanuna dayanılarak çıkarılan yönetmelik ve genelgelere aykırı olarak düzenlendiği tespit edilmiştir.

Ülkemizdeki kentleşme, planlama ve yapılaşma konuları değişik kanun ve yönetmeliklerden gücünü almakta olup, asıl gerekli düzenleme ise 9 Mayıs 1985 tarih ve 18749 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 3194 sayılı İMAR KANUNU ile yapılmıştır. Kanununun 44. maddesine dayanılarak 02.11.1985 tarih ve 18916 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 3030 Sayılı Kanun Kapsamı Dışında Kalan Belediyeler TİP İMAR YÖNETMELİĞİ‘nde en son değişiklik 13.07.2000 tarihinde ve 24108 sayılı Resmi gazetede yayınlanmıştır. Söz konusu yönetmeliğin Dördüncü Bölüm 57. Maddesi yeniden düzenlenmiştir.

Söz konusu maddenin 2.bendinde; ‘Belediyesince, projenin hazırlanmasına esas olmak üzere, parselin imar planı ve bu Yönetmelik hükümlerine göre yapılanma şartlarını gösterir imar durumu (çap), aplikasyon krokisi, yol kotu tutanağı düzenlenir. Ayrıca ilgili idarece imar planının yapımına veri teşkil eden Jeolojik/Jeoteknik etüt raporunun, parselin bulunduğu alanı da kapsayan bölümü parsel sahibine verilir. Bu bilgilere göre gerektiğinde ilgili mühendislerce parsele ilişkin zemin etüt (jeoteknik etüt) raporu da hazırlanır‘, aynı maddenin 3. bendinin b alt bendinde; ‘mimari projeye uygun olarak, inşaat mühendisleri tarafından hazırlanan, ölçekli yapının büyüklüğüne ve özelliğine göre belirlenen, betonarme, yığma, çelik ve benzeri yapıların türlerine göre taşıyıcı sistemlerini gösteren, bodrum kat dahil tüm kat planları, çatı planları, bunların kesitleri, detayları ve hesaplarıdır. Bu hesaplarda zeminin Fiziksel parametreleri, zemin-temel-yapı etkileşimi ve temel tasarımının belirlenmesinde mühendislik hizmetleri içeren standartlara ve Bakanlıkça yayınlanan Zemin ve Temel Etüdü Raporunun Hazırlanmasına İlişkin Esaslara uyulur‘ denilmektedir.

Yönetmeliğin 57. maddesinin 5.bendin de ise; ‘Proje müellifi mimar ve mühendislerin, 6235 sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanunu uyarınca, ilgili meslek odasına kayıtlı olmaları, büro tescillerini yaptırıp her yıl için yenilemeleri gerekmektedir. İdare, kanuna aykırı uygulama nedeni ile süreli olarak hakları kısıtlanan proje müelliflerinin bu durumunu denetlemek üzere ilgili meslek odasınca düzenlenen, meslek adamının o andaki sicil durumunu gösterir, işin adı yazılı belgeyi her proje için ister. Hakkında kısıtlama bulunan meslek adamlarına ait projeler onaylanmaz. İdare, projeleri incelerken 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygunluğunu da gözetir.‘ denilmektedir.

Yukarıda kısaca açıklanan yönetmeliğin ilgili bölümünde de görüleceği üzere, gerek planlama aşamasında gerekse de yapım aşamasında binanın betonarme projelerinin hazırlanmasından önce tasarım amaçlı jeolojik-Jeoteknik etüt raporlarının hazırlanması ve bunu hazırlayan proje müelliflerinin de her proje için kayıtlı olduğu odasından raporunu onaylatması ve Sicil Durum Belgesi alması zorunluluğu getirilmiştir..

Özellikle 17 Ağustos-12 Kasım 1999 tarihlerinde peş peşe Marmara Bölgesinde meydana gelen Deprem sonucu oluşan büyük can ve mal kaybının tekrarlanmasının önlenebilmesi amacıyla, Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca ülkemizdeki çok farklı kanun ve yönetmeliklerden gücünü alan yasal mevzuatın dağınıklığı ve uygulama zorluğu ile doğal afetler karşısında ulusal birlikteliği sağlamak üzere; Deprem Şurası yapılması kararlaştırılmıştır. Bu kapsamında tüm kesimlerin katılımıyla ( Meslek Odaları, Üniversiteler, Serbest Çalışanlar v.b) çeşitli çalışma komisyonları kurularak ülkemizin planlama ve kentleşme politika ile uygulamaları masaya yatırılmıştır. Ülke tarihinde ilk kez 30 Eylül-1/2 Ekim 2004 tarihlerinde toplanarak bütünlüklü bir yaklaşımla kentleşme, planlama, afet politikaları ve yasal mevzuat taranmış ve tartışılmıştır.

Yukarıda kısaca açıklanmaya çalışılan bütünleşik bir yapının parçalarından biri olan ve Deprem Şurasında alınan kararlar gereği; Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Yapı işleri Genel Müdürlüğüne verilen görev kapsamında tüm ilgili oda ve üniversitelerin katılımı ile oluşturulan çalışma komisyonlarınca yapılan çalışmalar sonucu hazırlanan ve 10.08.2005 tarih ve 815 sayılı Bakanlık onayı ile yürürlüğe giren ve Yapı İşleri Genel Müdürlüğü tarafından ilgi (a) yazı ekinde tüm Valiliklere Bina Türü Yapılar İçin Zemin ve Temel Etüdü Raporu Genel Formatı‘ gönderilerek, Bundan böyle yapıların yapılmasından önce yapılması zorunlu olan zemin ve temel etütlerinin gönderilen formata uygun olarak hazırlanması ve projeler ekinde ilgili idarelere sunulması zorunluluğu getirilmiştir.

Ayrıca İçişleri Bakanlığının ilgi (c) yazı ile zemin ve temel etüdü yapılmadan yapı ruhsatı veren belediyelerin kendilerine bildirilmesi istenmiştir.

Yukarıda kısaca özetlemeye çalıştığımız yasal mevzuat gereği; gerek planlama gerekse de yapılaşma esnasında yapılması zorunlu olan tasarım amaçlı Jeolojik/Jeoteknik etüt (zemin ve temel etütleri) raporlarının zorunluluğunun vurgulanması konusunda Valiliğinizce ilgili kamu kurumlar ve belediyelerin uyarılması hususunda;

Gereğini arz ederim. M.Şefik İMAMOĞLU

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi Başkanı

DİYARBAKIR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ İMAR İŞLERİ DAİRE BAŞKANLIĞI İMAR ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜ İLE YAPILAN YAZIŞMA

07.07.2006 tarihinde Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığı İmar İşleri Daire Başkanlığı İmar Şube Müdürlüğü ile yapılan yazışmalar sonucunda; Belediye bünyesinde çalışan meslektaşlarımız tarafından zemin etüd raporların sondaj çalışmaları ile ilgili olarak yerinde inceleme yapılması ve bunu "Kuyu Teslim Tutanağı" ile tespit ederek Oda onayına sunması konusunda ortak görüşe varılmıştır.

İlimizdeki zemin etüt çalışmalarının daha güvenilir bir şekilde yapılması hususunda Odamızla koordineli bir şekilde çalışmak isteyen İmar İşleri Daire Başkanlığı İmar Şube Müdürlüğü ile hemen temasa geçilmiş ve gerekli işlemler yapılmıştır. Bu konuda serbest çalışan bürolarımıza yazılar yazılarak,bundan sonraki çalışmalarda kuyu teslim tutanağı olmayan raporların odamızca incelenmeyeceği ve Büyükşehir Belediyesince de kabul edilmeyeceği belirtilmiştir.

MALİ RAPORLAR

GELİR KALEMİ

2006 (YTL)

2007(YTL)

Üye Kayıt ve Ödenti Gelirleri

4.192,50

4.084,00

Üye Kayıt Gelirleri

97,50

135,00

Üye Ödentileri

4.095,00

3.949,00

Cari Yıl Ödentileri

4.095,00

3.949,00

Geçmiş Yıllar Ödentileri

0

0

Geçici Üye Kayıt Ödentileri

0

0

Belge ve Hizmet Karşılığı Gelirler

30.885,00

20.407,00

Kurs, Seminer, Sempozyum Gelirleri

540,00

0

Rapor Onay Gelirleri

15.120,00

12.140,00

Büro Kayıt Gelirleri

1.800,00

2.530,00

Büro Tescil Yenilem Gelirleri

2.250,00

3.150,00

Sicil Durum Belgesi Gelirleri

7.430,00

35,00

Diğer Belge Karşılığı Gelirler

3.745,00

2.552,00

Yayın Satış Gelirleri

304,00

181,50

Süreli Yayın Gelirleri

9,00

0

Kitap Satış Gelirleri

295,00

181,50

Diğer Gelirler

28.255,60

67.165,76

Kira Gelirleri

0

0

Malzeme Satış Gelirleri

660,00

1.705,00

Diğer gelirler

27,595,60

65.460,76

TOPLAM

63.637,10

91.838,26

 

GİDER KALEMİ

2006(YTL)

2007(YTL)

Personel giderleri

28.244,62

28.243,46

Esas ücertleri

17.200,13

19.841,95

ikramiye

1.356,47

1.441,06

Sosyal yardımlar

68

68

Fazla çalışma ücretleri

0

0

SSK ve işsizlik sigortası işveren hissesi

9.620,02

6.892,45

tazminatlar

0

0

Dışarıdan sağlanan fayda ve hizmetler

8.346,38

7.814,63

PTT, kargo, haberleşme giderleri

4.346,38

4.605,83

Aydınlatma, ısıtma ve su giderleri

2.220,86

1.615,71

Bakım onarım ve aidat giderleri

804,30

988,09

Danışmanlık giderleri

540,00

530,00

Telif hakları giderleri

0

0

Bilirkişilik, inceleme komisyonu giderleri

0

75

Diğer hizmet karşılığı giderler

397

0

Çeşitli giderler

9.187,29

10.105,94

Kira giderleri

0

0

Yolluk ve seyahat giderleri

931,55

809,32

Temsil ağırlama giderleri

2.947,55

5.599,09

İlan giderleri

282,40

0

Mahkeme, noter giderleri

112,56

90

Sigorta giderleri

0

114,00

Gecikme zamları ve para cezaları

24,00

0

Bağış ve yardımlar

101,00

0

Gider kaydedilen demirbaşlar

496,78

0

Banka giderleri

871,66

0

Dışardan sağlanan yayın gideri

65,04

408,86

Dışardan sağlanan malzeme giderleri

145,20

1.192,45

Diğer çeşitli giderler

3.209,55

1.892,22

Amaca yönelik giderler

8.512,32

34.005,68

Kongre, sempozyum, seminer, konferans giderleri

996,50

20.167,27

Eğitim ve kurs giderleri

2.462,29

0

Genel kurul giderleri

3.855,53

2.723,60

Bölgeler arası toplantı gideri

90,00

648,87

Kongre, sempozyum seyahat ve yolluk giderleri

479,00

7.235,69

Kongre, sempozyum temsil ağırlama giderleri

0

3.230,25

Mesleki faaliyet ve tanıtım giderleri

629,00

0

Lokal ve sosyal tesis giderleri

0

0

Büro giderleri

4.043,71

6.356,19

Bilgisayar malzemesi ve kırtasiye

2.088,08

4.202,42

Büro malzemesi tamir-bakım giderleri

131,50

279,99

Temizlik malzemesi giderleri

1.624,49

1.773,78

Gazete, dergi ve kitap alım giderleri

199,64

100

Yayın giderleri

701,71

0

Bülten dergi basım giderleri

701,71

0

Kitap basım giderleri

0

0

Vergi, resim ve harçlar

3.056,40

4.555,87

Emlak vergisi

0

0

Diğer vergi , resim ve haçlar

3.056,40

4.555,87

Diğer örgütlerle ortak etkinlikler ve ikk gidrleri

326,20

326,00

Diğer örgütlerle ortak etkinlik giderleri

0

0

TMMOB il koordinasyon kurulu giderleri

326,20

326,00

TMMOb ödemeleri

0

0

Birlik hissesi

0

0

Olağanüstü yardımlar

0

0

Gayrımenkul -demirbaş alımları

517,05

413,00

Geyrımenkul alımları

0

0

Demirbaş alımları

517,05

413,00

Dökümantasyon giderleri

0

0

TOPLAM

62.935,68

91.820,77

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Okunma Sayısı: 3218
TMMOB
Jeoloji Mühendisleri Odası