TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
AFETE DİRENÇLİ ŞEHİR PLANLAMA VE YAPILAŞMA BAŞLIKLI KÖŞE YAZIMIZ ÇIKTI
Riskleri oluşturan tehlikelerin önceden belirlenmesi ve zarar görebilirlik düzeyinin tespitine yönelik kentsel risk değerlendirme çalışmalarını içeren bir mekânsal planlama yaklaşımı, olası afetlerin olumsuz sosyal ve ekonomik etkilerini azaltabilmektedir.

Kentler, bünyesinde barındırdığı geniş olanaklar nedeniyle ülke nüfusunun büyük bölümü tarafından daha cazibeli alanlar olarak görülmektedir. Günümüzde kentlerin sunmuş olduğu imkân ve fırsatlar, insanları kırsal alan yerine kentlerde yaşamaya yönlendirmekte; bunun doğal sonucu olarak da kent yaşamı içerisindeki tehlike ve riskler gün geçtikçe daha çok kişi tarafından paylaşılmaktadır. Ülkemizin afetlere neden olabilecek deprem, taşkın, heyelan vb. doğal tehlikeleri barındıran bir coğrafya üzerinde bulunması marifetiyle, kentlerimizin pek çoğu bu tehlikelerden kaynaklanabilecek çeşitli düzeylerdeki riskleri taşımaktadır. Ülkemizde son 65 yıl içerisinde ortaya çıkan afet zararlarının yüzde 55’i deprem, yüzde 21’i heyelan, yüzde 8’i su baskını, yüzde 7’si kaya düşmesi ve yüzde 2’si çığdan kaynaklanmıştır. Önümüzdeki 30 yıl içerisinde 1999 Marmara Depremi’ne benzer bir depremin aynı bölge yakınlarında oluşma ihtimali %62 olarak hesaplanmaktadır. Riskleri oluşturan tehlikelerin önceden belirlenmesi ve zarar görebilirlik düzeyinin tespitine yönelik kentsel risk değerlendirme çalışmalarını içeren bir mekânsal planlama yaklaşımı, olası afetlerin olumsuz sosyal ve ekonomik etkilerini azaltabilmektedir. Kentlerimizde oluşan tehlike ve risklerin olumsuz etkilerinin azaltılabilmesi, risk yönetimi faktörlerinin kent yapılanmasına titizlikle uygulanması ile mümkün olacaktır. Tam da bu noktada, afete dirençli planlama yaklaşımının önemi ortaya çıkmaktadır.

Kent Nedir?

Kentler uygarlığın doğup geliştiği yerlerdir. Kentlerin tarihi uygarlığın da tarihini oluşturmaktadır. Bu açıdan, insanlığın tarihini kentsel yaşam tarihi ile eş tutmak mümkündür. Kent birden çok unsuru bir arada barındıran bir yapıya sahiptir. Bu yönüyle kentleri sorgulamak, kentleri yaratan toplumsal yapıları da sorgulamayı gerektirir. Kentler içinde oluştukları toplumların ekonomik, politik, sosyal, kültürel yapılarını yansıtır. Ait olduğu ülkenin bir alt sistemi olan kent ile toplum arasında etkileşim mevcuttur. Kente ilişkin çeşitli tanımlar olmakla birlikte; tarımsal olmayan üretimin varlığı, iş çeşitliliğinin ve uzmanlığın olması, yönetim ve organizasyon yapısının gelişmişliği, büyüklük ve bütünleşmeyi içeren mekânların var olması, denetimin varlığı, kent tanımlamasında ön plana çıkmaktadır. Sonuç olarak kenti, nüfusu belli bir büyüklükte, nüfus yoğunluğu yüksek, köye kıyasla geniş bir alana yayılmış, hizmet ve sanayi sektörü ve hatta büyük kentlerde hizmet sektörünün alt kolu olan ticaret, finans ve bilişim faaliyetlerinin başat olduğu kalıcı yerleşim yeri olarak tanımlayabiliriz. Ancak unutmamak gerekir ki kentin resmi tanımı ülkeden ülkeye değişmekte, bu da istatistiki karşılaştırmaların güvenilirliği konusunda soru işareti yaratmaktadır. Kent (city), kentli (citizen), yurttaşlık (citizenship) ve uygarlık (civilization) kelimeleri, “yurttaşların oluşturduğu birlik” anlamına gelen Latince “civitas” sözcüğünden türemiştir. Hem etimolojik hem de tarihsel gerçeklik göz önüne alındığında kent ve kentli birlikteliği görülmektedir. Kentin doğuşunda; artı ürün, pazaryeri, güç odağı (askeri) ve dinsel boyut en önemli faktörlerdir. Bir yerleşmenin, kent olarak nitelenip nitelenmeyeceğine karar vermek için birtakım ölçütler geliştirilmiştir. Bu ölçütler listesinde “tam zamanlı çalışan uzmanların varlığı, üretim fazlasının varlığı, toplumun hiyerarşikleşmesi ve devlet örgütlenmesi” gibi öğeler yer almaktadır. Bunlara ek olarak, “tarımsal üretim”in ve “hizmet Sektörü”nün varlığından, yokluğundan ya da yoğunluğundan söz edilebilir. Kent olanla olmayanı birbirinden ayırmaya yarayan ölçütlerden biri de nüfustur. Buradaki kriter, bir yerleşmenin nüfusu en az kaç olursa, o yerleşmenin bir kent olarak kabul edilebileceği sorusudur. Ne var ki bu ölçütün de tıpkı yukarıdakiler gibi kesin, nesnel, bilimsel bir temele dayandırılması olanaklı değildir(İsmep Rehber Kitaplar).

Güzel günler dileğiyle.

 

https://www.kuzeyekspres.com.tr/afete-direncli-sehir-planlama-ve-yapilasma

 

Okunma Sayısı: 3130
Fotoğraf Galerisi
En Çok Okunanlar
TMMOB
Jeoloji Mühendisleri Odası