TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
DEPREMLERE KARŞI DAHA DUYARLI, DAHA KARARLI VE DAHA MÜCADELECİ OLMAYA ÇAĞIRIYORUZ!
Ülke insanımızın depremlere karşı farkındalığının artırılması, ülkenin altyapı ve üstyapısının depremlere hazır hale getirilmesi ve yapılan hazırlık çalışmalarının toplumla paylaşılması amacıyla her yıl 1-7 Mart tarihleri arası “deprem haftası” olarak belirlenmiştir.

DEPREMLERE KARŞI DAHA DUYARLI, DAHA KARARLI VE DAHA MÜCADELECİ OLMAYA ÇAĞIRIYORUZ!

Ülke insanımızın depremlere karşı farkındalığının artırılması, ülkenin altyapı ve üstyapısının depremlere hazır hale getirilmesi ve yapılan hazırlık çalışmalarının toplumla paylaşılması amacıyla her yıl 1-7 Mart tarihleri arası “deprem haftası” olarak belirlenmiştir.

Bu tarihler arasında kamu kurum ve kuruluşları ile bu alanda faaliyet gösteren meslek örgütleri ve sivil toplum kuruluşları hafta boyunca yaptıkları çeşitli etkinliklerle toplumu aydınlatmaya çalışmaktadırlar.

2020 yılı, depremlerin maddi ve manevi yıkıcı etkilerini yoğun şekilde hissettiğimiz bir yıl oldu. Aslında büyüklükleri literatürde ki skalaya göre “orta büyüklükte” derecelendirilen ve hasar yapıcı etkisi sınırlı olması gereken bu depremler, merkez üstünden onlarca kilometre ötede yıkım ve ölümlere yol açmıştır.

 2020 yılı boyunca meydana gelen depremlerde toplam 168 vatandaşımız yaşamını yitirmiş, 3000’e yakın vatandaşımız yaralanmış, 80.000’ne yakın konut, işyeri gibi bağımsız bina bölümleri yıkılmış veya ağır hasar görmüş, 20 milyar liraya yakın maddi kayıpla yüze yüze kalınmıştır. Türkiye, dünyada 2020 yılında meydana gelen depremler sonucu en çok can kaybının yaşandığı ülke olmuştur.

Depremselliği yüksek riskli bir coğrafyada kurulu kentsel ve kırsal alanlarımızda deprem risklerini azaltma konusundaki sorumluluk merkezi ve yerel yönetimler arasında dağılmıştır. Bu sorumluluğun içinde mevcut risklerin tespiti ve azaltılmasının yanında, yeni risklerin önlenmesi, yaşam alanlarımızdaki deprem risk havuzunun büyümesine neden olan unsurların engellenmesi de vardır.

Gelinen noktada, ne yazık ki kentlerimizde ve diğer yaşam alanlarımızdaki deprem risk havuzu her geçen gün biraz daha büyüyor.

 İçinden diri faylar geçen kentsel ve kırsal yerleşim alanlarında hazırlıksız bir şekilde yaşamlarımızı sürdürüyoruz.

 Fay üzerinde yaşayan kentlerimiz ile ilgili olarak içinden diri fay geçen kentlerimizden başlamak üzere Jeoloji mühendisleri odasının hazırladığı bilgilendirme raporları web sayfamız üzerinden yayınlanmaya devam ediyor.

 Güvenli yapılaşmanın ilk adımı olan zemin ve temel etüt raporlarını yerinde denetleyen bir yapı denetim sistemini henüz kuramadık. Mevcut mevzuatın uygulanmasında sorun yaşıyoruz.

 Çok sayıda kritik sanayi tesisi, köprü, baraj, gölet, kimyasal kirleticilerle doldurulmuş atık havuzları, limanlar, petrol dolum tesisleri diri fay üzerine inşa edilmiş ve edilmeye devam ediyor.

Toplumu ilgilendiren depremlere ilişkin yasal mevzuat veya yönetmelik düzenlemeleri şeffaf bir anlayışla hazırlanmalı.

2020 yılındaki deprem deneyimleri de göstermiştir ki, ülkemizde insanların başta deprem olmak üzere afet tehlikelerinin yıkıcı etkisine maruz kalma oranı azalmamakta, aksine artmaktadır.

30 Ekim 2020 tarihinde Sisam depremi sonrasında meydana gelen ve ülkemizdeki ölümlü ilk tsunami olayı yerleşimleri tehdit eden afet tehlike yelpazesini genişletirken, yine aynı depremde yıkılan ruhsatlı yapılar deprem riskinin sadece ruhsatsız ve kaçak yapılar açısından geçerli olmadığını da gözler önüne sermiştir.

Bugün, ülkemizin depremsellik gerçekliğinin tüm yönleriyle daha iyi anlaşılmasına, yapı ve zemin açısından bütünlüklü bir şekilde deprem risk analizlerinin yeniden yapılmasına ve bu analiz sonuçlarıyla beslenen bir deprem risk yönetim sisteminin kurulmasına her zamankinden daha çok ihtiyaç duyulmaktadır.

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak, ülkemiz yerleşimlerinde artan deprem riskleri karşısında tüm yetkilileri ve Sivil Toplum Kuruluşlarının Yöneticilerini sorumluluklarını yerine getirmeye ve “DEPREMLERE KARŞI DAHA DUYARLI, DAHA KARARLI VE DAHA MÜCADELECİ OLMAYA ÇAĞIRIYORUZ…

Bu çağrının gereği olarak;

Her tür ve ölçekte mekânsal planlar, afet risk azaltma planları ile deprem mastır ve sakınım planlarına altlık oluşturacak nitelikteki mikro bölgeleme etütlerinin önümüzdeki 3 yıl içerisinde tamamlanması sağlanmalıdır. Bu amaçla, İmar Kanunu’na bir madde ilavesi yapılarak planlama öncesi mikro bölgeleme etütlerinin yaptırılması zorunlu hale getirilmelidir.

Fay yasası 3 ay içerisinde çıkartılarak hem ülkemizin depremselliği hem de bunun bir parçası olan diri fayların yüzey faylanması tehlikesinin belirlenmesine yönelik mevzuat oluşturulmalı; MTA’nın koordinasyonunda yürütülen Türkiye Paleosismoloji Araştırma Projesi hızlandırılarak 3 yılda tamamlanmak üzere gerekli planlamalar yapılmalıdır.

İmar, Afet, Yapı Üretim ve Denetim ve Kentsel Dönüşüm yasalarının deprem güvenliği temelinde birbiriyle daha uyumlu çalışmasını sağlayacak içerik ve yapıya kavuşturulması için ilgili bakanlık, meslek odaları, yerel yönetimler ve akademisyenlerin katılımıyla bir komisyon kurulup, 2021 yılı içinde gerekli değişiklikler hazırlanarak TBMM’ye gönderilmelidir.

Ülke olarak depremin acılarını değil, aldığımız önlemlerin başarılarını anmak istiyoruz.

Deprem Haftasında bir kez daha sesleniyoruz; Depremlere ve tüm afetlere karşı güvenli ve sağlıklı yaşam çevrelerinde yaşamak tüm toplumun temel bir insan hakkıdır.

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak; “Herkesi Depremlere Karşı Daha Duyarlı, Daha Kararlı ve Daha Mücadeleci Olmaya Çağırıyoruz…

Okunma Sayısı: 3060
Fotoğraf Galerisi
TMMOB
Jeoloji Mühendisleri Odası